Gelişmiş Arama
Ziyaret
9474
Güncellenme Tarihi: 2007/11/16
Soru Özeti
Erkeklerin küpe kullanmalarının hükmü nedir?
Soru
Ben küpe takıyorum. bu bana hiç tuhaf gelmemesine rağmen çevremdekiler çok yadırgıyor. Dinen buna örnek teşkil eden olaylar nelerdir.dinimiz buna yaklaşımı nedir.dini sadece görünüşe indirgemeleri beni çok üzüyor. cevap yazarsanız sevinirim.
Kısa Cevap

Bütün dini hükümler bir takım maslahatlara dayalıdır. Her hükmün mutlaka bir sebep ve felsefesi vardır. Ancak hükümlerin felsefesini bilmek ve ortaya koymak çok çetin bir iştir. Bunun yanı sıra bu alanda bir takım genel açıklamalar ortaya konabilir ve bazı genel ilke ve kaideler açıklanabilir. Ancak bu genel ilkeler istisna kabul edebilir niteliğe sahiptir.

Erkeklerin ziynet eşyalarından kullanmadaki İslam’ın kural ve ölçüsü iki şeyden ibarettir:

1. Ziynet eşyasının altından yapılmamış olması. Çünkü altın takmak süs olsun veya olmasın erkeklere haramdır.

2. Kadınlara mahsus olan ziynetlerden olmaması.

Buna göre eğer bir bölge veya şehirde küpe kadınlara özgü bir ziynet sayılmazsa altından yapılmadığı takdirde erkeklerin onu kullanmasının bir sakıncası yoktur.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur ki İslam'ın dış emirlerini gözetmenin gerekliği delili şudur ki: Dünya nizamı birbirinden ayrı ve ilişkisiz bir yığından ibaret değildir birbiriyle ilişkili bir mecmuadan ibarettir. Buna göre iç dünyanın dışta etkili olduğu gibi dış görünümler de de iç dünyada etkilidir. Diş dünya iç alemin bir simgesi ve onun geçiş köprüsüdür. Buna göre dış görünüm bir takım ahlaki, pisokolojik ve sosyal etkileri vardır. Bütün bunlar kapsamlı bir kanun koyan kimsenin gözünden kaçmaması gerekir. Gerçekte iç dünyaya önem vermenin yanı sıra dış görünüme de önem vermek İslam dininin kapsamlılığını ve mükemmel bir din olduğunu gösterir.

Ayrıntılı Cevap

Konunun açıklık kazanması için bir kaç noktaya dikkat etmek gerekir:

1-       Şia bilginleri ve fakıhlerinin inandığı sağlam bir görüş uyarınca ilahi hükümler bir takım maslahatlar ve mefsadalardan kaynaklanır. Yani bir iş yapmak hayatı bir önem taşıyor ve büyük bir çıkar ve menfaatı insan hayatı için sağlıyorsa o iş farz kılınmıştır. Eğer taşıdığı menfaat hayatı önem taşımıyorsa o zaman o iş mustahap kılınmıştır. Diğer yandan eğer bir işi yapmak tehlikeli ve insanı helak edici bir niteliğe sahipse o iş haramdır ve eğer taşıdığı zarar tehlikeli ve helak edici değilse o iş mekruh kılınmıştır. Maslahatı ve zararı eşit ise veya maslahat ve zarardan yoksun ise o iş mubahtır. Elbette burada manfat, maslahat veya zarardan söz ederken maksadımız sadece maddi menfaatler vee zararlar değildir. Maksat insanın bütün varlık yönlerini kapsayacak anlamdaki menfaatler ve zararlardır.

2-       Yukarıda açıklanan ilke yani dini hükümlerin bir takım maslahatlar ve mefsedelerden kaynaklanıdığı ilkesi kapsamlı ve kesin bir ilke olmasına rağmen ancak teferruatla ilgili hükümlerde her hükmün dayandığı maslahatın ne olduğunu ortaya koymak gerçekten zor bir iştir. Çünkü böyle bir işi yapabilmek bütün alanları kapsayacak bir ilmi kapasıteyi gerektirir ve diğer yandan şu bir gerçektir ki insan ilim ve teknik yönünden ne kadar ilerlemiş olsa bile onun bildikleri belmedikleri karşısında aynen deniz karşısında bir damlaya benzer. Kur'an-i Kerim bu gerçeği şöyle açıklıyor: Size ilimden sadece az bir şey verilmiştir. [1]

Belkide bütün hükümlerin sırlarının ve felsefesinin Peygamberler ve İmamlar tarafından açıklanmayışının sebebi şundan ibarettir ki: Bir çok ilmi gerçekleri bilmeyen insanlara bütün hükümlerin sırlarını açıklamak onlara muammalar söylemeğe benzer. Bu da muhatapların daha da dinden uzaklaşmasına yol açabilirdi. Nitekim İmam Ali (a.s) buyuruyor ki: "İnsanlar bilmedikleri şeylerin düşmanıdırlar." [2] Bu yüzden Peygamberler ve İmamlar sadece insanların anlayabilecekleri çerçevede dini hükümlerin felsefelerini açıklamışlarıdır.

Üstelik dinin şeriat hükümlerini ortaya koymaktan asıl gayesi insanların ilmi ve pratık güzellik ve değerlere sahip olmaları ve kötülüklerden arınmalarıdır. Bu hedef ise ancak şeriate amel etmekle sağlanır insanlar hükümlerin fesefelerini bilmeseler bile.

Nitekim bir hasta ancak doktarın kendisi hakkında öngördüğü tedaviyi uygulamakla iyileşir hatta ögörülen tedavinin ve verilen ilaçların hakkında ayrıntılı bir bilgisi olmasa bile.

Bunlara ek olarak her mümin kişi biliyor ki dini emirler, bilgilerinde hiç bir hata ve yanlışlık söz konusu olmayan masum kişilerden kaynaklanır. Buna göre bu hükümlerin ve bu ilahi reçetelerin faydalı olduğunda kuşku etmezler.

3-       Hükümlerin felsefesini anlamak çetin bir iş olmasına rağmen olanak dışı bir iş değildir. Elbette şu noktaya dikkat etmek gerekir ki hukuk alanında bir genel kaide ve ilke, felsefi anlamdaki genel bir ilke ve kaideden farklıdır. Buna göre hukuk ve sosyal alanda bir ilkenin genel oluşu onun istisnası olsa bile çoğunluk hakkında doğru olduğu anlamındadır.

4- İslam’ın, erkeklerin süs eşyalarını kullanmadaki kural ve kaidesi iki şeydir:

1. Ziynet eşyasının altından yapılmamış olması. Çünkü altın takmak süs olsun veya olmasın erkeklere haramdır.

İmam Humeyni (r.a) ve diğer Müctehidler bu hususla ilgili olarak şöyle buyururular: “Altın kolye ve altın yüzük takmak ve koluna altın saat takmak gibi altından yapılmış ziynet eşyasını erkeklerin kullanması haramdır ve bunlarla namaz kılmak namazı batıl eder. İhtiyaten farz olarak altın gözlük kullanmaktan da çekinilmelidir.” [3]

2. Kadınlara mahsus olan ziynetlerden olmaması.

Bu konuyla ilgili olarak Ayetullah Behcet’in fetvası şöyledir: “Kadın ve erkekten her birisi diğerine özgü ziynet eşyalarıyla kendini süslemesi haramdır; erkeğin halhal ve benzeri ziynetleri takması gibi.” [4]

Kuşkusuz bir süsün erkek veya kadına özgü oluşu çeşitli bölge ve toplumlarda yaygın olan örf ve adetlere göre değişir. Çünkü bir ziynet eşyasının bir ülke veya şehirde ya da özel bir çevrede kadınlara özgü olması ama diğer yerlerde aynı süs eşyasının kadınlara özgü olmaması ve erkeklerle kadınların ortaklaşa ondan yararlanmaları mümkündür. Buna göre erkeklerin belli bir süs eşyasını örneğin küpeyi kullanmaları bir bölge veya şehirde normal sayılır (erkeklerin genelde kullandığı süslerden olur), kadınlara özgü süs olarak bilinmezse ve altından da yapılmış olmazsa onu erkeklerin de kullanmasında bir sakınca yoktur. [5]

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur ki İslam'ın dış emirlerini gözetmenin gerekliği delili şudur ki: Dünya nizamı birbirinden ayrı ve ilişkisiz bir yığından ibaret değildir birbiriyle ilişkili bir mecmuadan ibarettir. Buna göre iç dünyanın dışta etkili olduğu gibi dış görünümler de de iç dünyada etkilidir. Diş dünya iç alemin bir simgesi ve onun geçiş köprüsüdür. Buna göre dış görünüm bir takım ahlaki, pisokolojik ve sosyal etkileri vardır. Bütün bunlar kapsamlı bir kanun koyan kimsenin gözünden kaçmaması gerekir. Gerçekte iç dünyaya önem vermenin yanı sıra dış görünüme de önem vermek İslam dininin kapsamlılığını ve mükemmel bir din olduğunu gösterir.



[1] İsra Suresi: 85

[2]  Mizanu'l-Hikme, c. 1 s. 214

[3] Bkz. Tevzihu’l-Mesail, İmam Humeyni, Mesele, 832.

[4] Camu’l-Mesail, Ayetullah Behcet, c. 2 s. 411.

[5] 1526. sorunun cevabından alınmıştır.v

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Din tebliği (gayri Müslimleri ve başkalarını eğitmek ve onlara kılavuzluk etmek) tüm Müslümanlara farz mıdır?
    9225 Pratik Ahlak 2011/12/19
    İslam evrensel, herkesi kapsayıcı ve en kâmil bir din olup dinlerin en sonuncusudur. Bu nedenle tüm ulus ve milletlerden herkes onunla tanışmalıdır. Diğer halkların bu insan yetiştirici dinle tanışmasının tek yolu, İslam hakikatleri, emirleri, hükümleri ve öğretilerini tebliğ etmektir. Bu esasla Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde din tebliğine önem verilmiş ...
  • İmam Humeyni’nin (r.a) bakışında mutluluk ve bahtsızlığın kaynağı nedir?
    16169 Pratik Ahlak 2012/06/16
    İmam Humeyni (r.a) bir İslam bilgini ve arif olarak birey ve toplumların tüm mutluluklarının kaynağını onların Allah’a yönelmesi ve ilahi buyrukları icra etmek için çaba göstermesinde görmüş ve bunun karşısında onların Allah’a tapma yerine kendilerine tapmaya yönelmesini ve ahiret yerine dünyayı ilk hedef olarak karar kılmalarını bahtsızlıkların ...
  • Üzeri kutlu isimlerle nakşedilmiş bir yüzük kanalizasyona düştüğünde vazife nedir?
    6751 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Üzerinde Allah’ın veya Peygamberin (s.a.a) veyahut bir imamın isminin yazıldığı bir kâğıt veya saygı gösterilmesi gerekli olan herhangi başka bir şey tuvalete bağlı kanalizasyon kuyusuna düşerse, onu dışarıya çıkarmak ve yıkamak her ne kadar zor olsa da farzdır. Dışarı çıkarmak mümkün değilse, tümüyle yok olduğundan emin olmayana ...
  • Köpek ve domuzun necis oldukları hakkında bir hadis söyleyebilir misiniz?
    13737 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Köpek ve domuzun necaseti hakkında Masum İmamlardan (a.s) elimize çeşitli rivayetler ulaşmıştır. Bu rivayetlerin bazılarında necis sözcüğü açıkça gelmiş bazılarında ise gelmemiştir. Açıkça gelmeyenlerden de köpek ve domuzun necis olmaları gereklilik babından anlaşılmaktadır. Böyle rivayetlerde köpeğin artığı veya domuzun insanın elbisesine değmesi hakkında İmamdan (a.s) sorular ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    26305 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Kendi görevini bilmediği için Ehl-i Sünnet fıkhına göre amel eden bir Şia’nın görevi nedir?
    6368 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/02/06
    Cevap: Biz sizin sorunuzu taklid mercilerinin fetva bürolarına gönderdik şu şekilde cevap verdiler:Ayetullah Uzma Hamenei’nin Fetva Bürosu: Yapmış olduğu ameller, şimdi taklid ettiği fetva merciinin fetvalarıyla uyumlu değilse o amelleri kaza etmelidir.
  • İslam dininde aklın işlevlilik sınırı ne kadardır ve nerelerde ve nereye kadar ondan istifade edilebilir?
    13730 Yeni Kelam İlmi 2008/04/09
    Akıl, Allah’ın insan vücudunda karar kıldığı, en değerli bir güçtür ve onun kısım ve dereceleri vardır.Teorik akıl; onun görevi olayları derk etmek, tanımak ve o olaylar hakkında hüküm vermektir.Pratik akıl; insan davranışlarını kontrol eden güçtür, diğer bir deyişle onun işi olması gereken ve olmaması gereken şeyleri derk etmektir ...
  • Tevrat ve İncil’de beş ferdin isimleri zikredilmiş midir?
    25028 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bazı hadislere göre Peygamber-i Ekrem (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’den (a.s) ibaret olan aba ehli beş ferdin isimleri İncil ve Tevrat’ta zikredilmiştir. Bu cümleden olmak üzere İmam Rıza’nın (a.s) Caslik (kilise önderlerinden bir fert) ve Rasu’l-Calut (Yahudilerin önderi) ...
  • Subhanellah zikrinin namazda çok tekrarlamasının sırrı nedir ve neden tesbihin hamd ile birlikte olmasına tekit edilmiştir?
    12364 Eski Kelam İlmi 2012/03/12
    Allah a ibadet etmek ve Ona kulluk yapmak esnasında Onu tesbih etmek Onu, kulluk ve ibadet yapan kişinin zihninde, kalbinde ve iş âleminde şekillenen sıfatlardan tenzih etmek onlardan beri olduğunu bilmek anlamındadır. Diğer taraftan Allahın tesbihi zihinsel olarak tevhit makamına ulaşmamış olan insanların ekseriyeti için pratik olarak ...
  • Acaba humsu ve seyitlere ait olan hakkı taklit merciinin izni olmadan ödemek caiz mi?
    8198 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar