Gelişmiş Arama
Ziyaret
7166
Güncellenme Tarihi: 2011/05/23
Soru Özeti
Şia'nın, bazı İmamlarının imametini kabul etmeyen Fethiye ve Vakifiye gibi fırkaların adaleti hakkındaki görüşü nedir?
Soru
Şia anlayışında Sahabenin işlemiş oldukları cinayet, Hz. Ali'nin velayetini kabul etmeyip Ondan sapıp hilafeti başkalarına vermeleridir. Buna binaen Şia anlayışında Sahabe adil, doğru ve güvenilir kimseler değildir. Burada akla gelen soru şu: Nenden Şialar bazı İmamların imametini kabul etmeyen Fethiye ve Vakifiye gibi fırkalar için de aynı görüşe sahip değildirler? Şialar sahabe hakkında düşündüklerinin aynısını bu fırkalar hakkında da düşünmeleri gerekirken tam tersine bu fırkalara mensup bazı fertleri adil bilirler ve onlardan rivayet kabul ediyorlar. Bu çelişkinin nedeni nedir?
Kısa Cevap

Şialar Müslümanların dini kaynağı olan kuranı kerime ve güvendikleri hadislere dayanarak bütün sahabelerin aynı seviyede olmadığını savunur ve onları üç ayrı grupta değerlendiriyor: Bir grubu köklü ve güçlü bir imana sahip olduğunu, İkinci grubu imanında gevşek ve zayıf, üçüncü grubu ise münafık olduğunu kabul ediyor. Sakife olayında Sakifede toplanan bütün sahabelerin aynı derecede rol üstlenmiş olduklarını ve eşit seviyede tavır takınıp ve davranış sergilediklerini savunmuyor. Sakife'de bulunanlar sahabeden sadece bir kısmıydı. Bir diğer kısmı da kılıcın zoru ve tehdidiyle veya İslam dininin aslını ve varlığını korumak için birinci halifeye biat etti. Buna binaen bütün sahabeler bir safta yer aldıklarını ve aynı derecede olduklarını söyleyerek bir şekilde değerlendirilmemeli.  

Şia'nın bazı büyükleri Fethiye ve Vakifiye fırkalarına mensup kişilerden, güvenilir ve emanete riayet etme gibi hususiyetlere sahip oldukları takdirde rivayet kabul ederler. Ehlisünnetin Peygamber (s.a.a.) ve İmamlardan rivayet ettikleri rivayetleri, aynı şartları gözetleyerek kabul ve emel ettikleri gibi. Bazı âlimlerde ne Fethiye ve Vakifiye fırkalarına mensup kişilerden rivayet kabul eder ne ehlisünnetin hadislerini muteber sayar. Şialardan da sadece Şia oldukları için rivayet kabul etmiyor. Bu âlimler bir rivayeti kabul edip ona amel edebilmesi için o rivayeti nakleden ravi için bazı şartları dikkate almışlar. Rivayet eden kişinin (ravinin) adil veya en azında (imamlar (a.s.) tarafından) övülmüş bir kimsenin olması söz konusu şartlardan birisidir. Ravi için şart koşulmuş bu şartlar nakledilen rivayetler için ihraz edilmediği takdirde nakil edilen rivayeti reddederler. Şia âlimlerinin ravi için dikkate almış oldukları bu durum göz önünde bulundurulduğunda Şiaların amelinde hiçbir çelişkinin söz konusu olmadığı görülecektir.  

Ayrıntılı Cevap

Şia kuranın nurani ayetleri ve bütün Müslümanların itimat ettiği rivayetlere dayanarak Peygamberin Sahabesini iman, pratikte İslami hükümlere bağlı kalma ve Peygambere itaat etme bağlamında aynı derecede ve aynı seviyede olmadığını savunuyor. Zira kuranın ayetlerinden sahabelerin üç kısım olduğu anlaşılmaktadır.

1-   Köklü ve derin imana sahip, özverili ve fedakârlık bağlamında seçkin kimseler. Bu grup hakkında kuranı kerim şöyle buyurmaktadır: "Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir".[1]

2-   Güçlü imana sahip olmayıp tabi tutuldukları imtihanlardan başarılı bir şekilde çıkamayan sahabeler. Savaş alanlarından kaçanlar ve zor şartlara duçar olduklarında Peygamberi (s.a.a) tek başına bırakıp kaçan kimseler. Kuranı kerim bu türden olanları şöyle tarif ediyor: "Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir".[2]

3-   Münafık olan sahabeler. Münafikün süresi ve başka sürelerin birçok ayetlerinde onların eylemleri ve niyetleri kötülenmiştir. Kuranı kerim bu grup hakkında şöyle buyurmaktadır: "İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir".[3]

Sünni ve Şiaların kaynak kitaplarında da Peygamberin (s.a.a.) vefatından sonra sahabeden büyük bir çoğunluğun dinden çıkıp mürtet oldukları yazılmaktadır. Örneğin: Ebu Hüreyre Peygamberin (s.a.a.) şöyle söylediğini naklediyor: "kıyamet gününde Ashabımdan bir grup bana varacak ki onlar havuzdan uzaklaştırılıyor. Ben Allah'ım! Onlar benim ashaplarımdır diyorum. Allah u Teâlâ şöyle buyuracak: Sen onların senden sonra ne yaptığını bilmiyorsun. Onlar senden sonra geri gerisine döndü ve mürtet oldular".[4]

Dolayısıyla bütün Sahabeler Sahabe oldukları için Allah tarafından övülmüş ve amellerinden Allah razı olmuş anlamına gelmiyor. Yukarıda zikir edilen gruplardan sadece ilk grup Allahın övgülerini hak etmiş ve amelleri Allahın rızasına nail olmuştur. Elbette bu grubun sayısı diğer iki gruba oranla azdır. Bu nedenledir ki, Şia kuranı kerime tabi olarak Sahabelerden bir kısmını adil biliyor bir kısmını fasık ve iman notasında zayıf ve bir diğer kısmını da münafık olduğunu savuniyor.

Sakife’ye gidip orada gerçekleşen olaya iştirak edip hazırda bulunan Müslümanların sayısı çok az idi. Hz. Ali ve Haşim oğullarından hiç kimse orada yoktu. Muhacir ve Ansarlardan da bir kısmı bu toplantıda yoktu. Bu toplantıya iştirak edenlerin hepsi üstlenmiş oldukları rol bakımdan da aynı seviyede değildirler. İkinci halifenin şöyle söylediği nakledilmiştir: "Ebu Bekir'e yapılan biat Müslümanlarla istişare edilmeksizin acele üzere yapıldı. Bu aceleciliğin nedeni de şuydu: Sakifede Ebu Bekir'e biat yapılmamış olsaydı Ensar halifelik makamına birisini seçecekti ki bizde ona ya biat etmek ya muhalefet etmek zorunda kalacaktık. Bu durum da nihayette fesada neden olacaktı".[5] Sakife yöneticileri Seade oğullarını, özellikle Medine halkını, Haşim oğullarını ve Hz. Ali'yı (a.s.) gerçekleşmiş bir işle yüz yüze bıraktılar.

Fethiye fırkası Şia fırkasından olup imam Sadık'tan (a.s.) sonra ve imam Kazımdan önce imam Sadık’ın oğlu Abdullah'ı imam olarak kabul ve onu takip ediyor.

İmam Kazımda tevakkuf edip imam Kazımı beklenen son imam olarak kabul eden fırkaya da "vakıfiye" deniliyor.[6]

Şiaların Fethiye, vakifiye ve diğer fırkalara itimat edip etmediği konusuna gelince şunu hatırlatmamız lazım: Şia'nın büyük şahsiyetleri bir rivayeti kabul edip onu hüccet olarak sunabilmeleri için o rivayeti nakleden kişi için, Müslümanlığı, aklı ve erginliği (buluğ) şart koşmuşlardır. Ama Şia'nın meşhur görüşüne göre ise iman şartı da gereklidir. Meşhurun imandan kast ettikleri maksat on iki İmamı kabul etmektir. Bu şart gereğince ne ehlisünnetten rivayet kabul ediliyor ne Şia'ya mensup olan Fethiye, Tevfikiye ve on iki imamı kabul etmeyen diğer fırkalardan kabul edilmiyor. Yani bu şart gereğince on iki imamı kabul etmeyen hiç kimsenden rivayet kabul görülmüyor. Bu bakımdan söz konusu fırkalar ile ehlisünnetten olan kimseler arasında hiçbir fark söz konusu değildir.[7]

Ama şeyhi Tusi gibi Şia'nın bazı büyük ve saygın âlimleri bir rivayeti kabul edebilmek için ravinin (rivayeti nakleden kimsenin) güvenilir olma şartını yeterli görmüşlerdir. (Bunlar imanı şart koşmamışlardır). Bu nedenledir ki ehlisünnettin bazı şahsiyetlerinden; Gayyasın oğlu Hafs, Sükuni ve başkaları gibi şahsiyetlerin İmamlardan (a.s.) naklettikleri rivayetlere (Şia'nın rivayetleri arasında bunların naklettikleri rivayetlere ters bir rivayet bulunmamak şartıyla) amel ediyorlar. Bu grup Fethiye ve Vakıfıye tarafından nakledilen rivayetler hakkında da şöyle diyor: Onların naklettikleri rivayet aşağıdaki şartlara haiz olursa amel edilebilinir. Şia'nın rivayetleri arasında onların naklettikleri rivayete muhalif rivayetin bulunmaması, Şia’nın büyük şahsiyetleri nakledilen rivayete aykırı eylemde bulunmamaları, ravinin kendisi güvenilir, çalışkan ve emanete riayet eden emanetdar olması. Dolayısıyla Fethiye ve Vakifiyeden olup imamlardan naklettiği rivayet bu şartlara haiz olursa ona amel edilir. Bu nedenle söz konusu olan Şia'nın bu âlimleri Fethiye fırkasına mensup Bukeyr'in oğlu Abdullah ve Vakifiye fırkasına mensup Mihran'ın oğlu Samae kanalıyla bize ulaşılan rivayetleri kabul edip amel ediyor.[8]  

Bu bağlamda kayda değer bir diğer nokta da şudur ki İmamiye Şia'sının âlimleri Şia olan bir kimseden sadece Şia olduğu için rivayet kabul etmiyor. Bilakis Şia âlimleri Şia olan bir kimseden rivayeti kabul etmek için şart koştukları bazı şartlar vardır ve ravinin adil olması onlardan birisidir. Ravide bu şart tespit edilmezse kendisinden nakledilen rivayeti reddederler. Netice itibariyle zikir edilen konulara dikkat edildiğinde Şia'nın amellerinde her hangi bir çelişki söz konusu olmadığını görürsünüz.           



[1] Ahzab; 23.

[2] Tevbe, 38.

[3] Bakara, 8-9.

[4] NİŞABURİ, Müslüm b. Haccac, "sahihi müslüm", Lübnan / Beyrut: daru'l - fikr, c. 3, s. 142, babun fil havd, hadis no: 8.  

[5] a. g. e., c. 4, s. 181; TABARİ, Muhammed b. Carir, "tarihi tabari", Beyrut: mektebet-u hayat, c. 3, s. 201.

[6] SUBHANİ, Cafer, "hadis şinasi", tercüme: Ahmetvend, Kum: nasr, 1382, s. 216.

[7] a. g. e. s. 129.

[8] a. g. e. s. 130.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    24646 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Rivayetlerde işlerin sağ el ile yapılması üzerinde durulmasının sırrı nedir?
    11588 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/10
    Uygun bir neticeye ulaşmak için cevabı üç merhalede sunacağız. Bir. Amelleri sağ el veya sağ ayakla yerine getirmek ve onun önemi (dünya ile alakalıdır) İki. Ashab-ı yemin (Sağcılar) ve amel defterinin sağ ele verilmesi (ahiretle alakalıdır) Üç. Acaba bu şeyler itibari ...
  • İslamı tanımak için nereden başlamak gerekir? Dindarların onca riyakarlık ve yanlışlıklarını görünce kendi dindarlığımın akıbetinden korkuyorum.
    19137 Eski Kelam İlmi 2011/04/28
    İslam ve dini öğretileri öğrenmek diğer benzer konular gibi birbirine bağlı dalları olup, tam olarak hangisinden başlayacağınızı söylemek zordur. Eş zamanlı ve çaba göstererek bütün dallarda bilgi sahibi olmanız gerekir. Ancak Allah’ı tanımak dindarlığın en önemli merhalesi olduğu için ilk adımda araştırmaya oradan başlamalısınız. Fakat unutmayın ki, yeni ...
  • Mülk sahibi, mülkünün yarısını bir hayır kuruluşuyla sulh ediyor (anlaşıyor) ve orada veya ona bedeli olacak mekanda okul yapılmasını şart koşuyor. Bu kuruluş orada medresenin dışında bir şey yapabilir mi?
    5332 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/30
    Bu meselede üç nokta göz önüne alınmalıdır: 1. Akitteki söz konusu şarta aykırı davranmak caiz değildir. Yani o mekan veya bedel mekan okulun dışında bir şey için kullanılamaz. Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Şart, lazım akdin içindeyse ona amel etmek gereklidir ve aykırı davranmak caiz değildir.
  • Baba ve anne çocuğun yanında hangi yaştan itibaren cinsel konulara riayet etmelidir?
    93886 Pratik Ahlak 2011/09/21
    Terbiye sözlükte geliştirmek ve yetiştirmek anlamındadır ve ıstılahta ise derunî kabiliyetleri geliştirmek manasındadır. İslam, çocuğun hem bedensel ve hem de ruhsal ve manevî terbiyesine önem vermiştir; ancak ruh insanın gerçek kimliğini teşkil etmesi nedeniyle, ruhsal terbiyeye özel bir ihtimam göstermiştir. Çocuğun cinsel terbiyesi, terbiyenin en önemli ve kritik alanlarındandır; ...
  • İnsanların cennet ve cehennemde yaşları ne kadar olacaktır?
    7806 Tefsir 2012/02/22
    İnsanların yaşlarına göre bedende görülen değişiklikler bu dünyaya ait olan konulardandır. Ama ahirette özellikle cennette böyle şeyler söz konusu değildir. Yani öteki dünyada çocuk, orta yaş, yaşlı olmak diye bir şey yoktur. Hatta ahiretin maddi olduğuna inansak bile bugün bizim düşündüğümüz şekliyle yaş meselesi cennetlikler için olmayacaktır. ...
  • Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamının önemli bölümlerini Kur’an ve rivayetler esasınca açıklar mısınız?
    13242 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamı üç belirgin aşamada söz konusu edilebilir: 1. Nübüvvetten önceki dönem. 2. Nübüvvet ve putperest Babil kavmiyle mücadele dönemi. 3. Babil’den hicret edip Mısır, Filistin ve Mekke topraklarında faaliyet gösterdiği dönem.1. İbrahim (a.s)’in doğduğu yer ve çocukluğuİbrahim (a.s), “Babil” topraklarında dünyaya geldi. İbrahim (a.s)’in doğumundan ...
  • erkek ve kızların gelecekteki evlilikleriyle ilişkin konuları onlara nasıl öğretebiliriz?
    6420 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Çocuklar tarafından bağımsız ve yeni bir yaşam yuvasının kurulmasıyla ilişkin meseleler, duygusal, sosyal ve cinsel meseleler ile irtibatlı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır, dolaysıyla bu bağlamda var olan meseleler iki bölümde ele alınmalı ve tahkik edilmelidir. Ailenin başarılı veya ta sorunlara kadar varan vücuda gelen ...
  • Şefaatin kıyametteki yeri ve önemi nedir?
    8891 Eski Kelam İlmi 2009/06/17
    Şefaat, zayıf birini güçlendirmek, takviye etmek demektir. Şefi' (şefaat edici) ise ihtiyacı olana yardım eden ve onu mutedil bir duruma getirip ihtiyacını gideren kimsedir. Kıyamette şefaat etmek Allah'a mahsustur. Elbette Yüce Allah bazılarına da başkalarına şefaat etmeleri için izin vermiştir. Bu konu hakkında gelen birçok rivayetten kıyamette şefi'lerin çok olacağı ...
  • İmam Ali (a.s) zamanında kimler humus toplamakla görevliydi?
    10035 تاريخ بزرگان 2011/11/13
    Müslümanların tamamı, humusun ilahi farzlardan bir tanesi olduğuna inanmış ve bunu herkesin zorunlu olarak kabul etmeleri gerektiğini söylemişlerdir. Bu hükmün, Bedir savaşından sonra bir kanun haline gelerek sürekli uygulanmıştır. Hz. Ali (a.s)’de bu ilahi farzın uygulanmasında Peygamber (s.a.a)’in yanında yer alıp Peygamberle (s.a.a) gerekli işbirliği içinde olan ve Peygamber (s.a.a)’in ...

En Çok Okunanlar