Gelişmiş Arama
Ziyaret
10404
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Zengin olan kimselerin sahip oldukları servet kendilerin göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allah’ın kendilerine vermiş olduğu lütuf müdür?
Soru
Acaba zengin olan kimselerin elde etmiş oldukları servet onların göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allahın kendilerine vermiş olduğu bir lütuf müdür? Fakirlerin durumu da bunun tersi olabilir mi?
Kısa Cevap

Rızık ve azık veya servet genel anlamda Allah tarafından bağışlanan genel bir lütuftur. Ancak Allah’ın genel anlamda olan bu lütuf ile servet elde etmek için çaba harcamak ve uğraş göstermek arasında her hangi tezat söz konusu değildir. Ama Allah u Teâlâ’nın, iman eden kulları ilişkin has bir inayeti ve lütfü var olmaktadır. Allah u Teâlâ bu kulları hakkında var olan bu has lütfünü gerçekleştirmek için farklı yöntemler izliyor. Meşru olan bir servet türünü onların güdümüne vermek bu yöntemlerden bir tanesidir. Elbette bilinmelidir ki Allah tarafından verilen servetlerin her çeşidi lütuf anlamında değildir. Bilakis verilen bu servetlerin bir kısmı azabın bir nişanesi de olabilir. Diğer taraftan Allahın iyi kulları bu dünyada tüm maddesel ayrıcalıklardan en uygun bir şekilde kesin yararlanacaklardır diye bir kaide de söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu site buna benzer bir soruya daha önce cevap vermişti. Soru şöyle idi: Hacca gitmek ve imamların (a.s.) türbelerini ziyaret etmek acaba insanın iradesinden neşet eden bir durum mudur yoksa Allahın ve Masumların (a.s.) talepleri doğrultusunda gerçekleşen bir eylem midir? Bu bağlamdaki açıklama (cevap)  3411 no’lu sorunun cevabında yapılmıştır. Ona müracaat ederek cevabınızın bir miktarını alabilirsiniz.

Ama burada kısa bir şekilde dikkatinin bazı noktalara çekiyoruz:

1-   Alla u Teâlâ, hikmetinin iktizası gereğince kâfir ve mümin farkını gözemeksizin insanların bireyleri rızık konusunda farklı olmalarını karar kılmış ve bu farklıklarla onları imtihana tabi tutmak istenilmiştir.

2-   Bu esas gereğince Allah u Teâlâ’ya şükür edenler ile etmeyenler arasında fark koymaksızın beşrin tüm fertleri arasında rızkı ve başka bir tabirle serveti dağıtmış ve bütün fertler Allahın bu genel lütfünden yararlanma noktasında farksızdırlar. Kuranı kerim bu bağlamda Allah’ın resulünü muhatap alarak şöyle buyurmaktadır: “Rabbinin lütfünden her birine; onlara da, bunlara da (kâfirlere de müminlere) veririz. Rabbinin lütfü (hiç kimseye) yasaklanmış değildir[1] Başka bir beyanla servetin niceliğini ve kazanılmasının nasıllığını ve niteliğini bir kenara bırakırsak ama aslı ve genelliği Allah’ın genel olan lütuflarındadır. Her kes farklı miktarda ondan yararlanmaktadır.

3-   Rızkın takdir edilmesi ve Allah’ın lütuf kapısının açık olması servet kazanmak için insanlar tarafından sarf edilmiş çaba ve gayret arasında bir tezat yoktur. Dini kaynaklarda rızık konusunda duayla yetinmeyin bilakis meşru olan serveti kazanmak için çalışmayı akıllardan götürmeyin şeklinde tavsiyeler ve teşvikler var olmaktadır. Bu bağlamda 4007. Sorunun cevabına müracaat ediniz.

 Bazı imanlı kimselerin serveti Allahın has lütfüyle fazlalaşıyor. Birçok yerde bu fazlalık çok farklı yollarla gerçekleşiyor hatta takva sahibi olan şahsın kendisi bile bu yerlerden kendisine servet ulaşacağını tasavvur bile edemiyordu. Talak süresinin 2. ve 3. Ayeti ve bu ayetlerin tefsirinde zikredilen rivayetler bu hakikatin açıklayıcısıdırlar. Ayetlerde şöyle denilmektedir: Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur”.  

4-   İman sahibi bazı kimseler servet ve daha fazla maddi imkânlara sahip olmuş olmaları fakir olan mümin kimselerin Allahın has lütfünden mahrum bırakılmış olmasına delil değildir. Bilakis Allaha Teâlâ hikmetinin iktizası gereğince bütün müminlere has lütfüyle bakar. Ancak bu lütuf bazen servet kalıbında tecelli eder. Hz. Süleyman ve Hz. Yusuf hakkında tecelli ettiği gibi ki Allah u Teâlâ onlara bu dünyada zahiri olan bu dünyanın makamını verdi. Bazen de fakirlik ve sorunları tahammül etmesi gerekir kalıbında tecelli bulur. Hz. Eyüp da tecelli eden hakikat bunun en tipik örneğidir. Mümin olan bir kimse teslimiyet bağlamında öyle bir dereceye varması gerekir ki hem fakirliği hem zenginliği Allahın lütfüne delalet eden birer nişane şeklinde algılaması gerekir.[2] (Maşuk için güzel olan benim için de güzeldir). İmam Humeynin (allahın rahmeti üzerine olsun) tabiriyle (maşuktan olan cefa vefadır). Bu bağlamda daha fazla bilgi edinmek için 3040. Numaralı sorunun cevabına müracaat ediniz.

5-   Elbette şu noktaya dikkat etmemiz gerekir ki fazlalaşan her çeşit servet, Allah’ın has lütfüdür şeklinde algılamakta doğru değildir. Belki sadece meşru yolla mümin olan bir kimseye verilmiş ve kendisi de onu helal ve meşru yollarda sarf ediyor ise Allah’ın lütfü olabiliyor. Bu halet dışında kalan tüm servet ve zenginlikler Allah’ın has lütfü olmadığının yanı sıra sahibi için ilahi azabın nişanesi de olabiliyor. Kuranı kerim bu tür servet için” yavaş yavaş helake doğru gitme yani bir anlamda mühlet verme” anlamında olan “istidrac” kavramını kullanmış.[3] Şöyle buyurmaktadır: “Bizim onlar için karar kıldığımız ilahi nişane ve ayetlerimizi unuturlarsa bizde buna karşılık olarak dünyevi olarak kavuşmak istedikleri tüm maksatlarına varmaları için gerekli kapıları açık bırakırız. Böylece ele geçmiş olan tüm servetler ve konumlardan dolayı sevinsinler. Daha sonra onlar belirsiz bir hal üzereyken ani bir azaba duçar edeceğiz”.[4] Kesinlikle böyleli bir serveti Allahın has lütfüdür şeklinde algılamak doğru değildir. Bilakis bir tuzak ve böyleli bir tuzağa düşmekten Allaha sığınmak lazım. Ümit ederim zikredilen noktalara ve bu bağlamda sorulan sorulara verilen cevapları mütalaa ederek cevabınızı almışsınızdır.



[1] İsra, 20.

[2] A’araf, 168.

[3]Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz (A’araf, 182; Kalem, 44.

[4]Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar” ( An’am, 44).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    6895 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Hz. Adem (a.s)’ın çocukları kimlerle evlendiler?
    50456 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    Hz. Adem (a.s)’ın çocuklarının evlenmesi konusunda İslam alimleri arasında iki görüş vardır: 1-     O zamanlar Allah tarafından kız ve oğlan ...
  • imam Hasan'ın (a.s.) imameti imam Hüseyin'inkinden (a.s.) önce oluşu, imam Hasanın vücutsal olarak daha üstün olduğuna delil olabilir mi?
    6273 تاريخ بزرگان 2011/02/03
    Masum (a.s.) olan on dört kişinin tümü tek bir nurdan yaratılmışlardır. Vücutsal bakımdan ve tekvini vilayet makamına sahip olma açısından birdirler. Her bir imamın (a.s.) imamlığı ilahi emir ve ilahi seçimle gerçekleşmiştir. Eğer rivayetlerde bir imamı bir diğer imamdan farklılaştıracak bir özellik ve bir ayrıcalık ...
  • Eğer su yoksa ve idrar yapılırsa namazı nasıl eda etmek gerekir?
    5631 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    İdrarın çıktığı yer su dışında başka bir şey ile temizlenmez ve eğer az su ile yıkanırsa iki defa yıkanması farzdır ama kur suyuna bağlı olan musluk suyuyla yıkanırsa bir defa yeterlidir.[1] Bundan ötürü biri idrar yaptığında idrarın çıkış yerini ...
  • Acaba iki yıldır süt veren bir kadına emzirme kefaretinin yanı sıra geciktirme kefareti de farz mıdır?
    12136 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/01/14
    Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Bebek emziren kadının sütü az olduğunda, eğer oruç tutması emzirdiği bebeğe zarar verecek olursa, oruç tutmak ona farz değildir. ister bu kadın bebeğin öz annesi olsun, isterse dadısı olsun veya ücretle süt veren bir kadın olsun, fark etmez. Ancak ...
  • Kur’an’la iç içe ve ona bağlanmanın yolları nelerdir?
    10423 Pratik Ahlak 2012/01/29
    Tilavet, ilahi niyetle, üzerinde düşünmeyle ve amelle birlikte olursa kendiliğinden Kur’an’ın cezzabiyetini artırır ve insanı ona bağlar. ...
  • “Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür” ayeti hakkında İmam Askeri’nin (a.s) tefsiri nedir?
    10820 Tefsir 2012/04/15
    İmam Hasan Askeri Tefsiri, bu İmama mensuptur ve bazıları bir takım delillerden ötürü bu tefsirin kendisine isnat edilmesini kesin bilmemektedir. Bu tefsirde Hamd suresi ve Bakara suresi 282. ayete kadar rivayetsel bir şekilde tefsir edilmiştir ve buna Kur’an ilimleri literatüründe “Me’sur” tefsir denilmektedir. Her halükarda İmam Hasan ...
  • Kalbi selimden maksat nedir?
    15429 Pratik İrfan 2012/04/07
    ''Selim'' sözcüğü ''silm'' ve ''selamet'' kökünden gelir. Zahiri ve batini afetlerden uzak olmak anlamı verir. İmam Sadık (a) bu kelimenin manası hakkında şöyle buyurmuştur: “Selim kalp, Rabbıyla mulakat ederken rabbi dışında hiçbir şey kendisinde barındırılmış olmayan kalptir”. Kur'an mufessirleri ''kalbi selim'' hakkında muhtelif yorumlar yapmışlardır ...
  • Gıybeti edilen bireyden rıza almadan tövbe edilebilir mi?
    7716 Pratik Ahlak 2014/05/20
    Gıybet kul hakkı olması nedeniyle iki merhalede başta gıybet edilenden rıza alınmalı ve sonrada Allah nezdinde bu günahtan dolayı tövbe edilmelidir. Ama gıybeti edilen bireyden herhangi bir nedenden ötürü rıza almak mümkün değilse veya ona bunu söylemek daha büyük bir probleme yol açacaksa böyle bir durumda masumların ...
  • Gençte depresyonun göstergeleri ve tedavi yolu nedir?
    11140 Pratik Ahlak 2011/10/22
    Depresyon, bireylerdeki bir tür davranış veya duygusal bozukluğa denir. Çocuk ve gençliğe yeni adım atmış kimseler, çevrelerindeki birisinin (özellikle anne veya baba) ölmesinden kaynaklanan ruhsal baskı, ailenin anormal ve tabii olmayan tutumu, şiddet, baba veya annenin uyuşturucu bağımlısı olması sebebiyle ailenin güven ve sebattan yoksun olması veya ailevî uyuşmazlıklar ...

En Çok Okunanlar