Gelişmiş Arama
Ziyaret
19001
Güncellenme Tarihi: 2010/03/07
Soru Özeti
Allah-u Teala insanı hangi amaç için yarattı?
Soru
İnsan neden yaratıldı? Dünyaya gelmesi ve dünyadan göçmesi kendi elinde olmayan bu varlığın dünyadaki görevi nedir?
Kısa Cevap

a) Allah-u Teala’nın yaratıcılığı yaratmayı gerektiriyordu.

b) Yaratılış düzeni hikmetli ve bir hedef üzerinedir.

c) Kainatın ve diğer varlıkların yaratılmasının son hedefi insandı; çünkü her şey onun içindir ve en güzel yaratıcı tarafından en güzel surette yaratılmıştır.

d) Yaratılışın hedefi ne olursa olsun sonucu hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’a değil insanın kendisine döner.

e) İnsanın yaratılışının asıl hedefi gerçek kemal ve saadete ulaşmak, yüce insani makamlara yetişmek ve melekut alemine ulaşmaktır. Bütün bunlar ise Allah’a olan bilinçli bir marifet ve ubudiyetle (kullukla) gerçekleşir.

Ayrıntılı Cevap

İster ilim, kudret, malikiyet, hâkimiyet gibi zata ait ve Allah’ın varlığının terkipsiz oluşunun gereği olan zatının kendisi olan sıfatlar, ister fiile mensup olan ve sıfat-ı fiili diye bilinen rububiyyet, razikiyyet, halikiyyet, irade ve rahmet gibi İlahi isim ve sıfatlar her biri subutiye sıfatlardır. Allah-u Teala onlarla kesintisiz feyiz vermektedir. Bu arada Onun yaratıcılık sıfatı daima ve kesintisiz olarak yaratmayı gerektirmektedir: ‘O her gün yeni bir iştedir.’[1]

 

Dikkat çeken başka bir nokta şudur: Allah-u Teala hikmet sahibidir; hikmet sahibi de boş ve anlamsız işler yapmayacağından yaratılış bir hedef üzerinedir. Bu düzen Allah’ın yüce sıfatları doğrultusunda kurulmuş ve onda en küçük bir eksiklik ve kusur yoktur. Âlemdeki bütün zerreler lisan-i halleriyle şöyle diyorlar:

 

Dairede bir nokta eksik veya fazla değildir.

Ben bu meseleyi açıkça görüyorum.

 

Kur’an ayetlerinin nassına göre varlıkların yaratıcısı onları boş ve batıl olsun diye yaratmadı. Aksine O’nun yaratmasının eksen ve esası hak temel üzerine kurulmuştur. Bu en güzel düzende en küçük parçalar bile yüce ve değerli maksatları gütmekte, hiç biri boş ve gereksiz değildir:

 

Bu perde bir ip boş değildir

Gerçi ipin ucu bize görünmemektedir.

 

Şu noktayı da göz ardı etmemek gerekir, kâinatın ve diğer varlıkların yaratılışının son hedefi insandır. Daha açık bir deyimle Allah, alemi Ademoğlu için yarattı. O, yaratılmışların en güzelidir, çünkü Allah en güzel yaratıcıdır. Varlık fabrikasından onun gibisi çıkmamıştır. Hadis-i kutsi’de şöyle buyuruyor: ‘Ey Ademoğlu, her şeyi senin için yarattım, seni de kendim için yarattım.’[2]

 

Şimdi asıl konuya geçelim. İnsanın yaratılmasından amaç ne olursa olsun sonucu insanın kendisine dönmektedir. Allah’ın ona ihtiyacı yoktur, Allah her şeyden ganidir; bütün varlıklar ve bu cümleden insan Allah’a muhtaçtır; Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız ve Allahsa, odur müstağni ve hamde layık.[3]

 

‘Ve Musa demişti ki: Siz de nankörlük etseniz, yeryüzünde kim varsa hepsi de nankörlük etse şüphe yok ki Allah, müstağnidir ve gerçekten de hamda layıktır.’[4]

 

Hz. Ali (a.s), Hemmam diye meşhur olan hutbesinde şöyle buyuruyor: ‘Allah-u Subhan yaratılmışları yaratırken onların itaat ve kulluklarından müstağni, günah ve isyanlarından güvende idi; zira günahkarların günahı ona zarar vermez, itaat edenlerin itaati ona fayda sağlamaz.’[5] (emre itaat ve günahtan sakındırmak kulların kendisine fayda sağlamaktadır).

 

Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılış hedefi çeşitli şekillerde ele alınmıştır. Bunlar gerçekte bu hedefin bir boyutuna işaret etmektedir. Örneğin:

 

‘Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’[6]

 

‘Hanginizin daha iyi davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.’[7]

 

Yani tekamüle ulaşmak için bu eğitimle karışık yapılan imtihandır.

 

‘Onlar, aykırılığa düşmekten bir türlü kurtulamazlar. Ancak Rabbinin merhamet ettiği kimseler müstesna ve zaten de bunun için halketmiştir onları.’ [8]

 

Görüldüğü üzere bu ayetler dikkatleri bir noktaya odaklamaktadır, o da insanın eğitim, hidayet ve tekamülü noktasıdır. Buradan da şu anlaşılmaktadır: İnsanın yaratılış hedefi kemal, saadet ve yüce insani değerlere ulaşmasıdır. Bunlar da Allah’a bilinçli bir kulluk, ubudiyyet ve marifetle gerçekleşebilir. Nitekim, ‘Allah’a kulluk, değerli bir cevherdir ki, batını rububiyyettir.’[9] Kim ona ulaşırsa Allah’ın dışındaki her şeye musallat olur.

 

Bir rivayette İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘İmam Hüseyin (a.s) ashabının yanına gelerek şöyle buyurdu: Yüce Allah kullarını kendisini tanısınlar diye yarattı. Onu tanıdıklarında Ona kulluk ederler, Ona kulluk ettiklerinde Ondan başkasına kulluk ihtiyacı hissetmezler.’[10]



[1] - Rahman/29

[2] - el-Menhec-ul Kaviy, c.5, s.516; İlm-ul Yakin, c.1, s.381.

[3] - Fatır/15

[4] - İbrahim/8

[5] - Nehcu’l Belağa (feyz), Hutbe-i Hemmam, s.11

[6] - Zariyat/56

[7] - Mülk/2

[8] - Hud/118-119

[9] - Misbah-uş Şeria Der Hakikat-ı Ubudiyyet.

[10] - Saduk, İlel-uş Şerayi’ (El-Mizan’dan naklen c.18, s.423).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6836 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • . Süleyman’ın Allah’a itaatsizlik etmesi gibi Tevrat’ta zikredilen kıssalar ne kadar doğrudur?
    17942 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Sorunuzu aşağıdaki kısımlara ayırabiliriz:1. Tevrat’ın metin ve muhtevası ve özellikle de kıssaları doğru mudur yoksa tahrif mi edilmiştir?2. Peygamberler ve özellikle de Hz. Süleyman Allah’a itaatsizlik etmiş midir?3. Tevrat’ın Hahamenişler padişahları hakkındaki kıssasının itibarı nedir?Birinci soru hakkında şunları söylemek gerekir: Her ne kadar Yahudi ...
  • Karidesin helal, ıstakozun haram olmasının felsefesi nedir? Oysa ikiside aynı cinstendir?
    15920 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/01/17
    Bütün hükümler fayda ve zarar esası üzerinedir ve her hükmün bir felsefe ve nedeni vardır; ama bu nedenlerin ayrıntılarını bilmek çok zordur. En fazla hükümler için genel kaideler söylenebilir. Ancak buradaki genellik istisnaları olan çoğunluk manasına gelmektedir. Karidesin yenmesinin caiz olması konusunda bazı rivayetlerde onun balık cinsinden (pullu) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    26568 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Ne yapalım ki Kabrin sıkıştırma şeklindeki azabını görmeyelim?
    9802 Pratik Ahlak 2012/08/16
    Kabirden maksat bireylerin içinde gömüldüğü zahiri kabir değildir. Zira meyyitin defnedileceği yerde hiçbir değişiklik meydana gelmiyor. Bunun yanı sıra bazı kimselerin bedenleri aradan gidecek bir şekilde ölürler veya hiçbir şekilde defin edilmiyorlar ki bedenleri ardan gitmiş olsun. Rivayetlerde kabrin sıkıştırma şeklindeki azabını aradan götüren farklı faktörler beyan ...
  • Acaba oruçlu iken büyük boy abdesti (gusül) alınır mı?
    80794 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Ramazan ayında cünüp olan bir kimse iki durumdan birisine sahip olabilir. Ya sabah azanından önce cünüp olmuş ya sabah azanından sonra ve gün boyunca cünüp olmuştur. (Elbette oruçlu iken cima (cinsel ilişkiyle) veya istimnan (cinsel ilişki dışında her hangi bir yolla kendinden meni çıkartmak) vesilesiyle cünüp edilmemelidir. ...
  • Acaba kuranın satırlarına abdestsiz dokunmanın işkâllı var mıdır? Ve sehven dokunulsa hükmü nedir?
    5547 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    Kuran satırlarına dokunmak yani abdesti olmayan bir kimse için bedeninin her hangi bir tarafını kuranın satırlarına dokundurması haramdır. Ama eğer kuranı kerim Farsçaya veya başka herhangi bir dile tercüme edilmişse tercümesine dokunmasının sakıncası yoktur.[1]Hakeza abdesti olmayan bir kimse Allahın ...
  • acaba Bedir ve Tebük savaşlarında peygamber (s.a.a) evlayı mı terk etti ya maslahatı mı?
    7139 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bir grup Müslüman düşünürlerin inancına göre her hangi bir konuyla alakalı gerçekleşen bir olay hakkında peygambere (s.a.a) vahiy gelmemişse, hz. Resul (s.a.a) o olay hakkında karar alıyordu. Elbette Onun (s.a.a) aldığı karar evlaya veya maslahata ters gelebilirdi. Bu iki olaya bağlı olarak ...
  • İbn-i Meysem Bahrani’nin kişiliği ve yaşamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
    7440 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    HK. 697-699’da vefat eden ve İbn-i Meysem diye meşhur olan Kemaleddin Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, 7. yüzyılın başlarında Bahreyn’de dünyaya gelmiştir. İlim ve fakihliğin beşiğinde, köklü ve meşhur bir ailede yetişmiştir. İlim tahsiline kendi ülkesinde başladı. Sonra daha yüksek tahsil için Bağdat’a gitti. İbn-i Meysem ...
  • Zamanın sahibi kimdir? Eğer Hz. Mehdi ise bu şirk değil midir? Çünkü yer ve zamanın sahibi Allah’tır.
    16376 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Sahip Arapça dilinde yoldaş, arkadaş, dost ve çağdaş demektir, Farsçada zihne gelen malik anlamında değildir. Bu nedenle zamanın sahibinin manası, zamanla yoldaş olan, bu asır ve zamanda yaşayan demektir. Bu kavramın bu anlam ve yorumu şirk değildir. Bu iddianın delili Kur’an ayetidir:

En Çok Okunanlar