Gelişmiş Arama
Ziyaret
13902
Güncellenme Tarihi: 2010/03/10
Soru Özeti
Yüce Allah Kur’an’da neden “zorlukla birlikte kolaylık vardır” diye buyurmuş ve zorluktan sonra kolaylık vardır diye buyurmamıştır?
Soru
Yüce Allah Kur’an’da neden “zorlukla birlikte kolaylık vardır” diye buyurmuş ve zorluktan sonra kolaylık vardır diye buyurmamıştır?
Kısa Cevap

Ayeti şerifede zorluklara tahammül etmek ile kolaylığa ulaşmak arasında bir tür birliktelik ve irtibat mevcuttur; yani insanın tesadüf eseri ile zorluktan sonra kolaylığa ulaşması diye bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden zorluk ve kolaylık arasındaki bu ilişkiyi kavratmak için bu mananın yer aldığı bir kelimeye ihtiyaç duyarız ve bu kelime de “birlikte” kelimesidir. “Birlikte” kelimesinin kullanılışı hakkında müfessirler tarafından bir takım yorumlar yapılmıştır:

A. Ayet, “birlikte” sözcüğü ile kolaylığın zorluk ile birlikte olduğunu yansıtır; zorluğa tahammül etme anından kolaylığa tedrici bir şekilde ulaşılır.

B. “Birlikte” kelimesinden istifade edilmesinin nedeni, kolaylığın zorluğa yakın olmasını belirtmek içindir ve bu şekilde kalbin teselli ve takviye edilmesi gerçekleşir.

Her haliyle her problemin bir kolaylıkla iç içe olduğu ve her zorluğun bir kolaylıkla beraber olduğu hususu ve bu iki konunun her zaman birbiriyle birlikte olduğu ve olacağı göz önünde bulundurulduğunda, “sonra” sözcüğünden istifade etmek bu latif manayı açıklayamaz.

Ayrıntılı Cevap

Yüce Allah bu ayette peygamberine şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz güçlükle birlikte bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle birlikte bir kolaylık vardır.”[1] Hz. Peygamber (s.a.a) Mekke’de birçok zorluklar ile karşı karşıya kalmıştır. Dolayısıyla bu Allah tarafından Medine’de kendisinin kolaylık içinde olacağı veya dünyada bulunan zorluğun cennette kolaylığa dönüşeceğine dair Allah tarafından kendisine verilen bir söz idi. Elbette ayetlerin mefhumunun genişliği tüm problemleri içermektedir. Yani bu iki ayet Hz. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) şahsı ve zamanına özgü olamayacak şekilde dile getirilmiştir. Genel bir kaide suretinde ve önceki konuların neden teşkil ettiğine atıfta bulunacak şekilde belirtilmiştir. Ayetler tüm mümin, ihlaslı ve çabalayan insanlara her zaman zorlukların yanında kolaylıklarında bulunduğunu müjdelemektedir.[2] “Birlikte” sözcüğünün kullanılması hakkında müfessirler tarafından bir takım yorumlar yapılmıştır. Onların çoğunluğu bir arada toplanır niteliktedir ve biz aşağıda onlara işaret ediyoruz:

A. Sonra sözcüğünün yerine birlikte sözcüğünün kullanılması kolaylığın zorluk ile birlikte olduğunu yansıtmak içindir.[3] Yani ayeti şerifede zorluklara tahammül etmek ile kolaylığa ulaşmak arasında bir tür birliktelik ve irtibat mevcuttur. İnsanın tesadüf eseri ile zorluktan sonra kolaylığa ulaşması diye bir şey söz konusu değildir; bu yüzden zorluk ve kolaylık arasında bulunan bu ilişkiyi yansıtmak için bu mananın içinde yer aldığı bir kelimeye ihtiyaç duyarız ve bu kelime “birlikte” kelimesidir. Başka bir ifadeyle ayet birlikte sözcüğü ile kolaylığın zorluk ile birlikte olduğunu anlatmaktadır. Zorluğa tahammül etme anından itibaren kolaylık tedrici bir şekilde elde edilir.[4]  Her haliyle birlikte sözcüğü beraberliğin göstergesidir[5] ve bu iki hususun birbirinden ayrılamayacağını beyan etmektedir.

B. “Birlikte” kelimesinden istifade edilmesi, kolaylığın zorluğa yakın olduğunu göstermek içindir. Böylece bu şekilde kalbin teselli bulması ve takviye edilmesinin vesilesi sağlanacaktır.[6]

Allame Tabatabai’nin bu konu hakkındaki görüşü şudur: Birlikte kelimesinden kastedilen şey, kolaylığın zorluktan sonra gelmesidir; birliktelikten maksat kolaylık ve zorluğun aynı anda tahakkuk etmesi değildir.[7]

Her haliyle birlikte sözcüğünün manası ne olursa olsun her sorunun bir kolaylık ile birlikte ve her zorluğun bir kolaylıkla beraber olduğu ve bu ikisinin her zaman birlikte bulunduğu ve birlikte olacakları göz önünde bulundurulduğunda[8] birlikte kelimesinden istifade etmek faydadan yoksun değildir.

 


[1] İnşirah Suresi, 5 ve 6. ayet.

[2]MekarimŞirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c. 27, s. 127, Daru’lKutubu’l İslamiye, çapı Tahran, çapı evvel, 1374 h.ş.

[3]Taligani, SeyyidMahmud, Pertovi ez Kur’an, c. 4, s. 157, Şirketi sehamiyi intişar, Tahran, 1362 h.ş.

[4]Gurşi, Seyyid Ali Ekber, Tefsiri Ahsenu’l Hadis, c. 12, s. 274, BonyadıBi’set, Tahran, 1377 h.ş.

[5]Tefsiri Numune, c. 27, s. 127 ve 128.

[6]Tebersi, Fazl b. Hasan, Tefsiri Cevamiu’lCami’i, c. 4, s. 507, İntişaratıdanişgahı Tahran ve mudiriyyetiHowze-i ilmiyeyi Kum, Tahran, çapı evvel, 1377 h.ş; İbniCeziGarnati, Muhammed b. Ahmet, Kitabu’tTeshiylliUlumu’t Tenzil, c. 2, s. 493, Şirketi Daru’lErgam b. Ebi’lErgam, çapı evvel,1416 h.k.

[7]Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsiri el-Mizan, Musevi Hamedani, Seyyid Muhammed Bakır, c. 20, s. 534, Defteri intişaratı İslami, Kum, çapı pencum, 1374 h.ş.

[8]Tefsiri Numune, c. 27, s. 127 ve 128.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Evrendeki şerlerin arazî olarak Allah’a isnat edilmesinin nedeni nedir?
    6725 İslam Felsefesi 2011/11/21
    Şer olarak anılan şeyler soyutlar âleminde mevut değildir ve bu konu madde âlemiyle ilişkilidir. Hayır ve şerrin manasının tahlilinde şöyle denmiştir: Hayır, her şeyin kendi doğası hasebince talep ettiği, sevdiği ve birkaç husus arasında tereddüt ettiğinde onların en iyisini seçtiği şeydir. Şer ise hayrın karşısındadır. Eşya hayır ve şer ...
  • Eğer ben fakirsem zekât beni de kapsar mı? Ben zekât parasını fakir bir dostuma verebilir miyim? Zekâtı Müslüman olmayan bir ferde verebilir miyim?
    6298 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Fakir sözlükte omurilik kemiği kırılmış kimseye denir. Miskin (çaresiz) de fakir manasına gelir, ancak miskinin gerçekte durumu fakirden daha kötüdür.[1] Şer’i ıstılahta da fakir bir yıllık giderini karşılayamayan kimseye denir. Bir arsası olan veya yıllık giderini temin edebilecek bir sermayesi olan kimse fakir sayılmaz.
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6421 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    66566 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • İsm-i A’zam’ı kim bilmekteydi?
    6428 Teorik İrfan 2011/06/20
    İsm-i A’zam salt bir sözcüğü bilmek ve söylemekten ibaret değildir. Onun sözcük ötesi bir hakikati vardır. İsm-i A’zam kendini yetiştirme, nefis tezkiyesi, ibadet ve ilahi yardımlar ile bireylerde beliriverir ve bu halin etkisiyle Yüce Allah böyle bir kudret ve ilahi makamı kendilerine verir. Birçok ayet ve rivayette İsm-i A’zam’a ...
  • Niçin Kabil Habil’i Öldürdü?
    39690 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2009/08/20
    Kur’an ayetlerinden anlaşıldığı kadarıyla Habil’in kardeşi Kabil tarafından öldürülmesinin sebebi Kabil’in ruhuna kök salmış ve onun varlığına egemen olmuş haset (kıskançlık) vasfıdır. İşte bu kötü sıfata sahip oluşu onu kardeşini haksız yere öldürmeye sevk etmiştir. ...
  • Acaba Allah’ın kalbimizde yer edindiğini söyleyebilir miyiz?
    7881 Eski Kelam İlmi 2012/04/04
    Allah hem göklerde ve hem de yerdedir, arşa da yerleşmiştir ve ayrıca kalbimizde de yer edinmiştir. Diğer bir tabirle; Allah’ın bir zaman veya mekâna ihtiyacı olmamasına rağmen her yerde ve her zamanda Onun varlığı hissedilebilir. Aynı zamanda bu söylenenlerin hiçbiri boş ve manasız değil aksine biraz dikkatle ...
  • Hasan Musenna kimdir ve Kerbela vakıasında bulunmuş mudur?
    5287 امام حسن مجتبی ع 2019/06/15
    Hasan Musenna Hasan bin. Hasan olup İmam Hasan (a.s)’ın ikinci oğludur. Annesinin ismi ‘Hole’ olup Menzur Fezariye’nin kızıydı.[1] Hasan bin. Hasan Hasan Musenna olarak meşhur olmuştur. Saygın, takvalı ve faziletli bir şahsiyettir. Kendileri Emir’el-Müminin Ali (a.s) hayır kurumunun kurucusudur. Hasan Musenna Abdulmelik bin Mervan’nın ...
  • Kimler bir insanın mahremleridir; örneğin amcam benim çocuklarıma mahrem sayılır mı?
    8592 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Mahremiyet üç yolla oluşur: nesep, evlilik ve süt verme. Nesep yönünden insana mahrem olan şahıslar şunlardan ibarettir: Anne, baba ve büyükleri(büyük baba, ana anne gibi) Evlat ve küçükleri(torun, netice gibi) Erkek kardeş, kız kardeş ve küçükleri(yeğenler gibi) Amca, hala ve büyükleri(amca ve halanın anne ve babası gibi) Dayı, teyze ve büyükleri(dayı ...
  • Kadın eşinin cinsel birleşme isteği karşısında kaçınabilir mi?
    88207 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/21
    Peygamber Ekrem (s.a.a) ve onun pak Ehlibeyti’nin (a.s) rivayetlerinde cinsel birleşmeyle alakalı kadın ve erkeğin bir birlerini gözetmeleri gerektiği konusu belirtilmiştir. Cinsel birleşmede olduğu gibi karşılıklı bu gözetme çok yönlüdür. Bu rivayetlerde erkeğe şöyle buyrulur: Erkeğin dinginlikle, oynaşarak ve yavaş yavaş cinsel birleşme amelini yerine getirmesi müstehaptır.

En Çok Okunanlar