Gelişmiş Arama
Ziyaret
7251
Güncellenme Tarihi: 2010/12/18
Soru Özeti
tevessül sapıklığa neden oluyor mu? Tevessülün doğru ve meşru olması hakkında her hangi bir delil var mıdır?
Soru
bir televizyon kanalında tevessül konu edildi ve birisi Şia'nın akidesini savunmak için şöyle bir şey söyledi: eğer tevessül şirk ve yanlış bir şey ise, neden birisi örneğin imam Rıza'ya tevessül ettiği zaman şifa buluyor? Karşıdaki şahıs buna karşı cevaben şöyle dedi: aslında Allah u Teâlâ dolaysız bir şekilde tevessül eden hastaya şifa veriyor. Allah tarafından tevessül esnasında mezkûr hastaya şifa verilmesinin nedeni de şudur: tevessül inancıyla sapıklığa duçar olmuş ve bu sapıklıkta ısrar eden kimseler tarafından tevessül eden hastanın bu tevessül sayesinde bu şifayı aldığını düşünsünler. Bu da kâmilen aşağıdaki cümlenin reel örneğidir ki şöyle diyor: "her kim kendi sapıklığında ısrarlı olursa biz onun sapıklığını daha da fazlalaştırıyoruz". (Bunun anlamı şudur ki, Allah Teâlâ tevessüle inanalar için tuzak anlamında olan "mekr" veya bir anlamda "istidrac" yapıyor). Durum böyle olursa yapılan tüm tevessüller ve onlardan alınan tüm neticeler bizi daha da sapıklığa götürüyor anlamındadır. Lütfen akli ve nakli delillerle bu iddiayı çürütür müsünüz?
Kısa Cevap

Tevessül insanın sapıklığına neden olmamakla kalmıyor. Bilakis insanı daha da Allaha yakınlaştırmak için bir vesile ve yoldur aynı zamanda. Tevessülün meşru ve doğru olduğunun asıl delili, örneğin İmam Rızayı (a.s.) vesile kılarak alınan şifalar değildir. Ama akli ve nakli delillerle tevessülün meşru ve doğru olduğu ispatlandıktan sonra bu olayla konuyu teyit etmek ve onu daha da pekiştirmek için güzel bir örnek olabiliyor. Varlık âlemine hâkim olan nizam sebep, sonuç ve nedensellik nizamıdır. Maddi dünyada her hangi bir hedefe ulaşmak için o hedef için, ilkin gerekli olan sebepler ve nedenlerin oluşmasının gerekli olduğu gibi melekût-i ve manevi hedeflerine ulaşabilmek için de aynı nizam; yani nedensellik nizamı hâkimdir. Bu bağlamda kuranı kerim şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya (giderken sizi Ona ulaştıran) vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz"[i]



[i] Maide, 35.

Ayrıntılı Cevap

Tevessülün hem akli delili var hem nakli delili. Delil olarak ortaya atılan hastanın şifa bulması ise, tevessülün meşru ve doğru olduğuna delalet edecek asıl delil değildir. Evet! Bu iddiayı güçlendirmek için hastanın şifa bulmasından istifade edilebilinir. Diğer taraftan karşı taraftan buna verilen cevap bir tür mugalâta, lafebeliği (demagoji) dir. Zira bu ayetin; " her kim kendi sapıklığında ısrarlı olursa biz onun sapıklığını daha da fazlalaştırırız" genelliğinden sapıklığın aslı ispatlanmış olduğu yerlerde ancak istifade edebiliyoruz. Burada burhana mantıksal bir kalıp vermek istesek şöyle diyebiliyoruz:

Birinci mukaddime (suğra): Tevessül sapıklıkta ısrar etmektir.

İkinci mukaddime (kubra): Her kim sapıklığında ısrar ederse biz onun sapıklığını daha da fazlalaştırırız.

Netice: kim tevessülde ısrarcı olursa biz onun sapıklığını daha da artırırız.

Her istidlal ve burhanın doğru netice verebilmesi için şeklinin (kalıbının) doğru ve mantıklı olmasının yanı sıra mukaddimelerinin de doğru olmaları lazım. Bu istidlalde birinci mukaddime yani "tevessül sapıklıkta ısrar etmektir" sadece bir iddiadır. Hakkında hiçbir delil söz konusu değildir.

Başka bir beyanla bu iddianın sahipleri tevessülün hiçbir delili yoktur sanısına ve hayaline kapılmışlar. Sahip oldukları bu yanlış sanı ve hayale dayanarak birinci mukaddimeyi yani "tevessül sapıklıkta ısrar etmektir" şekillendirmişlerdir. Oysaki durum tam bunun tersi şeklindedir. Yani tevessül olayının yakine dayalı ve sarsılmayacak şeklinde delilleri vardır. Her kim bu delilleri duyarsa Allaha yaklaşmak için tevessülden ve tevessülde vesile kılınmış vesilelerden en güzel bir şekilde yararlanacaktır.

Tevessül terimsel (ıstılahı) olarak anlamı şudur: insan, kendisinin duası Allah tarafından kabul edilsin ve kendi maksat ve matlubuna kavuşsun diye her hangi bir şeyi vesile unvanıyla Allahın dergâhına sunmasıdır. Vesile ve sebepler mecrasından maksada ulaşmak hem maddesel yaşamda hem manevi yaşamda fıtri ve akli şeylerden sayılmaktadır. Bitkisel ve hayvansal varlıklar bile bu durumdan müstesna değildirler.

Aslında varlık âleminin nizamı sebepler ve sonuçlar nizamıdır. Konuyla ilgili imam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "Allah u Teâlâ sadece ve sadece işlerin sebepler mecrasından gerçekleşmesini istiyor. Bu nedenle her şey için bir sebep karar kılmıştır".[1]

Bir insan doğal ve adil bir yaşamında kendi maddesel yaşamının ihtiyaçlarını gidermek için sürekli örfsel, normal ve doğal vesileleri aramak için akıl ve fıtratından yararlanıyor. Aslında insanın maddesel yaşamında gerçekleşen bu hayret verici kalkınmalar, ilerlemeler ve değişikler her olaya münasip sebeplere ve olaylar arasında sebep sonuç ilişkisinin yani nedenselliğini keşif etme yoluna tevessül edilerek gerçekleştirilmiştir. Buradaki en temelli nokta şudur ki, insanın hayatı ve yaşantısı maddesel yaşantıyla sınırlı değil ve hayat maddesel yaşantıda özetlendirilmiyor. Bilakis insan hayatının en önemli bölümünü teşkil eden insanın manevi ve meleküti yaşamı da söz konusudur. Bu yaşantıya hâkim olan nizam da, sebep ve sonuç nizamıdır. Ancak bu iki nizam arasında şöyle bir fark vardır: Maddesel yaşama hâkim olan nizamda insan kendi aklından ve ilmi tecrübelerinden yararlanarak münasip ve uygun olan sebepleri keşif edebiliyor. Ama manevi yaşama hâkim olan nizamda ise insanı yücelten ve kendisine uygun sebeplerin keşif edilmesi ve onlara sarılma niteliği konusu ise genellikle insan aklının alanı dışında kalıyor. Bu nedenle akıl Allah ile kendisi arasında bazı vesilelerin olmasının zorunluluğunu tespit edebiliyor ama reel örneklerini teşhis etme konusunda şiddetli bir şekilde dini metinlere muhtaç olduğunu derk ediyor.

Kuranı kerim müminlere, vesileler edinmelerini emr ediyor:" Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya (giderken sizi Ona ulaştıracak) vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz"[2] bu ayeti kerime açık bir şekilde Allaha doğru manevi yola koyulurken ve ona doğru manevi yakınlaşmanın gerçekleşmesi istenildiğinde, bu ancak vesile veya vesilelerle gerçekleşeceğini söylemektedir. Ama buradaki soru bu vesilenin ne olduğu noktasındadır, yani bu vesile nedir?

Hadisleri kendisinde toplayan ehlisünnet ve Şia'nın rivayi kitaplarda birçok rivayet peygamber ve ehli beytinin Allaha yakınlaşma noktasında vesile kılınacak en uygun vesileler olduğunu söylemektedirler.[3]

Tevessül ile alakalı nakli delil bağlamında hem ehlisünnet ve hem Şia rivayetlerinde o kadar rivayetler çok ki, bu çoklarıyla tevessül konusunun meşru oluşu hakkında şek ve şüphe için kesinlikle yer kalmıyor. Konuyla alakalı daha fazla bilgi edinmek için bkz:

Felsefe-i tevessül bı ehli beyt, 1321 (sayt: 1316).

Tevessül ve şefaat ez didgah-i ehlisünnet 4889 (sayt: 577).

İtikad-i ehlisünnet bı tevessül kable ez ibni teymiye 2143 (sayt: 2261).



[1] KÜLEYNİ, "el-kafi" darul-kutubil-islamiye, 1365, c. 1, s. 183.

[2] Ya eyuhel-lezine amenu ittekullahe ve ibtegu ileyhil-lvesilete ve cahedu fi sbilillahi leallekom tuflihun, (Maide, 35).

[3]" Nehcul-belaga", hütbe: 106.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    10600 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    13972 زن 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Yağmur yağdığında dualar neden daha çok kabul olur?
    155159 Ahlak Felsefesi 2012/03/08
    Duanın zamanı için yapılan tavsiyelerden biri yağmurun yağdığı zamandır. Ayet ve rivayetler bunun genel nedeninin, yağmurun Allah’ın rahmetinin göstergesi olduğunu söylemekteler. Allah’ın rahmeti şu anda açıldığına göre duanın isticabetine daha fazla ümit bağlanılabilir. ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    45743 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • ‘Bundan sonra kim haddi aşarsa ona şiddetli bir azap vardır.’ ayetineki ‘Haddi Aşan’dan maksat kimdir ve bu ilahi azabın nedeni nedir?
    6101 Tefsir 2012/02/15
    Hac ve umre hükümlerinden biri ihramlıyken avlanmanın haram olduğudur. Maide suresinin 94 ila 96. ayetleri ihramlıyken çöl ve deniz hayvanlarının avlamanın haramlığı hakkındadır. Taaddi ve tecavüzün ne manaya geldiklerine geçmeden önce, ihramda avlanmanın haram oluşunun felsefesine değinelim. Hac ve umre, insanı maddi dünyadan soyutlayan ve tamamen maneviyatla ...
  • Üretimi esnasında soya fasulyelerinden alkollü maddeler çıkarsa, soya sosunun yenmesi caiz midir?
    32021 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/07
    Büyük taklit mercileri (Allah onları korusun) şöyle cevap vermişlerdir:Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (Allah onu korusun):Sarhoş edici değilse, sakıncası yoktur.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi (Allah onu korusun):Eğer sarhoş ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    6454 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Çok eşli olmak neden erkekler için caiz ama kadınlar için caiz değildir?
    31197 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/10
    Çok evlilik İslam’dan önce yaygındı ve herhangi bir sınır ve kuralı yoktu. İslam insan hayatının gereksinimini göz önüne alarak onu sınırladı ve ağır şartlar koydu.Islam’ın kanunları insanın ...
  • Gadir Hutbesini açıklar mısınız?
    5708 Eski Kelam İlmi 2011/01/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5212 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...

En Çok Okunanlar