Gelişmiş Arama
Ziyaret
15922
Güncellenme Tarihi: 2009/06/16
Soru Özeti
Kur'an niçin Arapça nazil oldu?
Soru
Kur'an niçin başka dilde değil Arapça olarak nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Dil, insanların birbirleriyle anlaşmaları için en önemli araçtır. Allah-u Teala, Rahman suresinin başlarında konuşma yeteneğini büyük nimetlerinden saymaktadır. İnsanların hidayeti için gönderilen peygamberler, kavimlerinin dilleriyle konuşuyorlardı. Ahlak, ahkâm ve akaidi kavimlerinin diliyle onlara açıklıyorlardı. Allah-u Teala bi'setten önceki cahiliyet Araplarının şartlarını göz önüne alarak Resul-u Ekrem'i (s.a.a) Arap kavminden gönderdi. Öyleyse onların diliyle konuşmalı ve anlayabilecekleri mucize getirmeliydi. Bu yüzden Peygamber (s.a.a)'in mucizesi olan Kur'an da Arapça nazil oldu. Elbette Arapça dilinin belagat, fesahat, vb. yönlerden zenginliği de göz ardı edilmemelidir.

 

Ancak burada insanın aklına şöyle bir soru gelmektedir: Allah'ın gönderdiği son Peygamberi (s.a.a) niçin Arap oldu ki kitabı da Arapça indi? Cevap şudur: Arapların, dillerine, adetlerine ve soylarına karşı özel bir bağlılık ve taassupları vardı. Tarih boyunca hiç bir dış güç onların dillerini değiştiremedi. Öte yandan Arapça, az kelimeyle birçok konuyu herhangi bir belirsizlik kalmadan beyan edebilme özelliğine sahip bir dildir. Hicaz bölgesi ve Arapça son Peygamberin dinini ve Onun (s.a.a) kitabını koruması ve varlığını sürdürmesi için en doğal yoldu. Dolayısıyla Kur’an'ın Arapça nazil olmasının sebeplerinden biri onun ebedi olarak korunması idi.

Ayrıntılı Cevap

İlahi sünnetlerden birisi insanların hidayeti için resullerin gönderilmesidir. Resuller de insanlarla anlaşabilmek için gönderildikleri bölgenin dilleriyle konuşurlardı. Dil insanlarla iletişim kurmanın tek yoludur. Peygamberler de insanlarla iletişim halinde olmak zorunda idiler. Peygamberlerin kendi kavimlerinin dilleriyle konuşmaları ilahi sünnetlerden bir diğeridir. Allah-u Teala buyuruyor ki:

 

“Onlara iyice anlatabilmesi için kendi kavminin dilinden başka bir dille hiç bir resul göndermedik.”[1]

 

Bu sünnet, hatta evrensel daveti olan ulu'l Azam peygamberler (a.s) için de geçerlidir. Onlar davetleri evrensel olmasına rağmen gönderildikleri toplumun dilini konuşuyorlardı. Böyle olmasaydı, dinleri kendi kavimleri içinde bile anlaşılmaz ve kabul edilmez olurdu.

 

Kur'an, dilin ötesinde bir hakikattir. Arapçaya dönüşmeden önce insan aklının ulaşamayacağı bir merhalede idi. Allah onu asıl yerinden indirmiş, insanın anlayabileceği hadde getirmiş ve insan aklının onun hakikatlerini anlayabilmesi için Arapça haline getirmiştir.[2]

 

Demek ki Kur'an'ın aslı söz değildir ve belli bir dile de sığmaz. O zaman neden Arapça nazil oldu? diye sorulursa cevabı şudur: Arapçayı bütün diller arasında fesahet ve belağatın doruğuna çıkaran ve onu muteber bir dil haline getiren özelliklerinin yanı sıra İslam Peygamberi (s.a.a) dili Arapça olan bir kavmin için de davetini başlatmıştı. Peygamber (s.a.a) de Allah'ın mesajını ulaştırırken inkar etmemeleri için onların anlayabileceği bir mucizeyle gelmeliydi. Böylece Allah'a iman getirecek ve din için çaba harcayacaklardı. Tabi bu, Kur'an'ın bütün hakikatlerinin anlaşılması manasına gelmez. Çünkü onun hakikatleri sınırsızdır. Anlaşılmaktan kasıt dilin ve bazı gerçeklerin genel manada anlaşılmasıdır.

 

Bi'setten önceki cahiliyet döneminin Arapları çok kötü şartlar altında yaşıyorlardı. Bu yüzden Allah, Peygamberini (s.a.a) Arap kavminin içinden seçti. Hz. Ali (a.s) İslam’dan önceki cahiliyet döneminin durumunu ve Peygamber (s.a.a)'in gelişini şöyle anlatıyor: “Allah Peygamberini öyle bir zamanda gönderdi ki, insanlar başı boş ve şaşkın haldeydiler. Fitneler baş göstermiş, heva ve heves onlara galip gelmiş, kendini beğenmişlik ve tekebbür hatalarını çoğaltmış, cahiliyetin cehaleti onları aşağılamış, işlerinde şaşkınlığa düşmüş, cehalet belası her taraflarını sarmıştı. Peygamber (s.a.a) nasihat ediyor, hayırları için bütün gücünü kullanıyor, doğru yola davet ediyor, hikmet ve güzel öğütle halkı Allah'a davet ediyordu.”[3]

 

Bu şartlar, Peygamber (s.a.a)'in Arap kavminden gönderilmesine neden oldu. Öyleyse Kur'an da başka dilde değil Arapça olmalıydı. Fakat burada önemli olan şey Kur'an'dan faydalanabilmektir. Çünkü o Araplara özgü değildir. Allah-u Teala buyuruyor:

 

“Eğer Kur'an'ı başka bir dille meydana getirseydik, elbette derlerdi ki ayetleri Arapça olarak açıklansaydı da anlasaydık olmaz mıydı? Bu, yabancı bir dille söylenmiş bir söz, söyleyen de Arap ha? De ki: O, inananlara doğru yolu gösterir ve şifadır; inanmayanlarınsa kulaklarında ağırlık var ve Kur'an, onları kör etmede; sanki onlara pek uzak bir yerden nida edilmede.”[4]

 

Burada şöyle bir soru karşımıza çıkabilir: Son peygamber neden Arap oldu ki, netice de kitabı da Arapça indi? Böyle bir şey neden Farslara vs. milletlere nasip olmadı?

 

Cevaba geçmeden önce bir kaç noktayı belirtmemiz gerekir:

 

a-Konu son Peygamber (s.a.a) olunca bir grup Onun (s.a.a) mesajını almalı ve onu iyi bir şekilde korumalıdır (içten koruma etkeni)

 

b-Diğer taraftan bütün Peygamberlerin tarihinde gördüğümüz gibi dini ve onun koruyucularını yok etmek isteyenler hep vardır (değişimde dış etkenler).

 

c- Her zaman, özellikle Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra din hep mucizeyle korunacak diye bir şey yoktur.

 

Bütün bunlar göz önüne alındığında bakalım nerede ve hangi şartlarda bu noktalar gerçekleşebilir:

 

1- Araplar, dillerine, adetlerine ve soylarına karşı özel bir bağlılık ve taassupları olan bir millettir. Onların dillerinden ve kültürlerinden ayırmak mümkün değildir. Hatta çokuluslu propagandalara rağmen asırlardır giydikleri elbiselerini bile değiştirmediler (içten koruma etkeni).

 

2- Hicaz Arapları kendileri ana dillerinden vazgeçmedikleri gibi tarih boyunca hiçbir dış güçte onları bundan vazgeçiremedi (dış etkenin değişimde ki etkisizliği).

 

3- Hicaz Araplarının dilinde ki zamirlerin çokluğu ve bu zamirlerin tesniye, müfred, cem diye ayrılması, kiplerin müzekker ve müennes olması, çoğulu belirten birçok kelimeler, kinayeler, istiareler vs. özellikleri nedeniyle az kelimeyle çok manalar herhangi anlaşılmaz bir nokta olmadan anlatılabilmektedir. Hicaz bölgesi ve Arapça son Peygamberin dinini ve Onun kitabını korumak ve varlığını sürdürmesi için en doğal yoldu. Dolayısıyla Kur'an'ın Arapça nazil olmasının nedenlerinden biri onun ebedi olarak korunması idi.[5] Kur'an'ın Arapça nazil olması Araplar için bir lütuf ve merhamettir. Kur'an eğer Arapça nazil olmasaydı, büyük bir çoğunluğa sahip Araplar ona iman getirmeyeceklerdi. Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

 

“Kur'an'ı Arap olmayanlardan, Arapça bilmeyenlerden birisine indirseydik de, onlara okusaydı inanmazlardı.”[6]



[1] -İbrahim/4

[2] - el-Mizan (Farsça tercümesi) c.18, s.122-123

[3] -Nehc-ul Belağa, (Deşti nin tercümesi), 95. hutbe

[4] -Fussilet/44

[5] - Faslname-i Beyyinat, No.27, s.38-41

[6] -Şuara/198-199

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar