Gelişmiş Arama
Ziyaret
9827
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Kur’an tarafından teyit edilen İbrahimî dinlerin peygamberleri neden tümüyle İsrail oğulları kavmindendir?
Soru
Kur’an tarafından teyit edilen İbrahimî dinlerin peygamberleri neden tümüyle İsrail oğulları kavmindendir? Allah bu peygamberleri neden bu kavimden seçti?
Kısa Cevap

Bu semavî kitapta ister kıssaları beyan edilmiş olsun ve ister adları belirtilmemiş olsun Kur’an müşterek hedefleri nedeniyle tüm ilahi peygamberleri onaylamaktadır. Kur’an’da ismi geçen tüm peygamberlerin ve hatta İbrahim dininin çağırıcılarının hepsinin İsrail oğullarından olduğu da doğru değildir. Lut ve Şuayb gibi bu kavimden olmayan peygamberlerin de Kur’an’da ismi geçmektedir. Öte taraftan her ne kadar Allah insanlardan bazı gruplara daha fazla ilgi göstermişse ve peygamber ve velileri onlar arasından seçmişse de kesinlikle bu seçim için hikmetli nedenler vardır. Yüce Allah bu nedenlerin bazılarını beyan etmiş ve bazılarını da kendi yanında saklamıştır.

Ayrıntılı Cevap

Yanıtı açıklama doğrultusunda birkaç noktaya dikkat etmemiz gerekmektedir:

1. Rivayetlere göre Allah tarafından binlerce peygamber halka tebliğde bulunmak ve onları hidayete erdirmek için gönderilmiştir. Kaynakların çoğuna göre onların sayısı yüz yirmi dört bindir.[1] Kur’an da bazı peygamberlerin diğer peygamberlere karşı taşıdıkları bir takım ayrıcalıkları[2] gözetmeksizin, onların tümünün mesajlarının bir olması ve onların hepsinin halkı bir hedefe yönlendirmesi nedeniyle, onlar arasında bu açıdan bir fark gözetemeyeceğimizi belirtmektedir.[3] Diğer taraftan Yüce Allah elçisine Kur’an’da geçmiş peygamberlerin birçok macerasının bulunduğunu belirtmekle birlikte, birçok peygamberin kıssasının da nakledilmediğini bildirmiştir.[4] Bu konu da tabiidir; çünkü o peygamberlerin tümünün sadece adlarının belirtilmesi, Kur’an’daki tüm kelimeler kadar yer kaplardı. Maceralarının anlatılması ise çok daha uzun olurdu! Bu esas uyarınca ve onların tümünün mesajının ortak olması hasebiyle, Kur’an-ı Kerim’in geçmiştekilerin kıssalarını anlatmada güttüğü hedef için birkaç numunenin belirtilmesi yeterliydi. Bu numunelerin rahatlıkla ulaşılabilecek ve araştırılabilecek şekilde seçilmesi de ayrı bir üstünlük ve meziyettir. Eğer Kur’an-ı Kerim Çin, Hindistan, Amerika ve Avrupa kıtasındaki peygamberlerin adını saysaydı, bazen kesin hakikatleri bile inkâr eden muhataplar, söylenen tüm konuların yalan olduğunu ve ispatlanabilir olmadığını kolaylıkla iddia edebilirlerdi. Ama Yusuf, Musa ve İsa (a.s) gibi peygamberlerin macerası rahatlıkla inkâr edilemezdi; çünkü o günkü uygar dünyanın yaklaşık tümü, özetle de olsa onların kıssasını bilmekteydi. Bu yüzden Kur’an’ın ilk muhatapları da bu alanda araştırma yapma gücüne sahipti ve hatta Kur’an da onları bu araştırma ve incelemeye davet etmektedir.[5] Bu nedenle Kur’an’da bazı peygamberlerin isimlerinin belirtilmesi ve onların çoğunun hatta İsrail oğullarından olması, diğer peygamberlerin Kur’an tarafından onaylanmadığı anlamına gelmez. Onların seçilmesi akarsu, süt, bal, şarap[6], renkli halı, belek ve yastıklar[7] gibi Kur’an’da açıklanan cennetteki bazı nimetlerin belirtilmesine benzemektedir. Ama bu cennette başka nimetlerin olmadığı manasına gelmez, bilakis orada ne isterlerse mevcuttur[8] ve istediklerine ek olarak daha fazla nimetler kendilerine verilecektir.[9] 

2. Genel olarak Müslümanların ve özel olarak Şiilerin inancına göre, neden bir grubu diğer bir gruba tercih ettin diye Allah’a itiraz edilemez; örneğin Allah, peygamberlerin çoğunu İsrail oğullarından ve Şii imamlarını da Peygamberin (s.a.a) ailesinden seçmiştir. Yüce Allah Kur’an’da bazı asil aileleri diğer insanlara üstün kıldığını belirtmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı.”[10] Bu seçimin nedeni neydi? Bu konu Allah’ın hikmet sahibi ve adil oluşu göz önünde bulundurulduğunda tesadüf ve rastlantı eseri olamaz. Kesinlikle bunun delilleri vardır ve bunların bazıları bize bildirilmiş ve bazıları da bizden saklanmıştır. Peygamberlik silsilesinin İbrahim’in (a.s) soyundan devam etmesini açıklayan nedenlerden bir tanesi, onun Allah’ın dini yolunda göstermiş olduğu fedakârlık ve bu yönde yaptığı duanın kabul olmasıdır.[11] Allah’ın İbrahim’e cevabı onun iki evladı İshak ve İsmail’i de peygamber yapacağı, son peygamber gelinceye dek peygamberlerin çoğunu İshak’ın neslinden çıkaracağı ve dini kıyamete kadar sürecek olan son peygamberi ise İsmail’in neslinden seçeceği olmuştur. Bu yüzden biz neden peygamberlerin çoğu İbrahim’in neslindendir[12] ve niçin İbrahimî dinlerin çağırıcılarının çoğu İsrail oğullarındadır diye bir itirazda bulunamayız. Nitekim biz, İmam Hüseyin’in (a.s) evlatları kanalıyla imamet neslinin sürmesi ve İmam Hasan’ın (a.s) neslinden bir imamın bulunmayışını da karşısında teslim olmamız gereken ilahi bir hikmet olarak telaki etmekteyiz.

3. İbrahim’den sonra gönderilen Peygamberlerin yaklaşık çoğunun Yakub’un (a.s) evlatları veya başka bir tabirle İsrail oğullarından olduğu hususunda bir şüphe olmamakla birlikte, Kur’an-ı Kerim’de bu kavim ve taifeden olmayan başka peygamberlere de işaret edilmiştir. Örneğin:

3.1. Her ne kadar sizin sorunuzun konusu olmasa da İbrahim (a.s) öncesi Adem, Nuh, Hud ve İdris (a.s) gibi peygamberler İbrahimî dinlerden sayılmamaktadır, ama Kur’an onların kıssalarına değinmiştir.

3.2. Kur’an’da adı açıkça on iki defa geçen İbrahim’in (a.s) vasıtasız evladı İsmail[13] (a.s) ve onun çağdaşı olan ve bu semavî kitapta adı yirmi yedi defa geçen Lut[14] (a.s), şüphesiz İbrahim dinine mensup peygamberler olmakla birlikte İsrail oğullarından sayılmamaktadırlar.

3.3. Musa’nın (a.s) Firavun’dan kaçtıktan sonra yanına sığındığı ve kızıyla evlendiği Hz. Şuayb (a.s) İsrail oğullarından değildir. İbrahim’in (a.s) torunlarından ve onun “Medyen b. İbrahim” adındaki evladının neslindendir.[15] Hz. Eyüb (a.s) de bazı rivayetlere göre bu taifeden sayılmamaktadır.[16]

3.4. Her şeyden önemlisi, Kur’an’ın tabiriyle İbrahim dininin en üstün davetçisi olan aziz Peygamberin (s.a.a) bizzat kendisi[17] İsrail oğullarından değildir, bilakis İsmail oğullarındandır.

Son olarak şunları belirtmek gerekir: Kur’an’da adı belirtilen ve hatta İbrahim’den (a.s) sonra gelen peygamberlerin tümü İsrail oğullarından değildir. Eğer böyle bir sınırlama olsaydı bile, tüm peygamberlerin mesajı bir olduğu için bu Kur’an’ın insanları hidayete erdirmedeki hedefine bir zarar vermezdi.      



[1] Şeyh Saduk, Men La Yehziruhu el-Fakih, c. 4, s. 180, h. 5407, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1413 k.

[2] Bakara, 253, "تلک الرسل فضلنا بعضهم علی بعض"

[3] Ali İmran, 84; Bakara, 136 ve 285, "لا نفرق بین أحد من رسله"

[4] Ğafir, 78, "و لقد أرسلنا رسلا من قبلک منهم من قصصنا علیک و منهم من لم نقصص علیک"

[5] Nahl, 43, Enbiya, 7, "فسئلوا أهل الذکر إن کنتم لا تعلمون" (Belirtilen hususlar hakkında 546. Soru (Site: 596) adresine müracaat ederek daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz).

[6] Muhammed, 15, "مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتی‏ وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فیها أَنْهارٌ مِنْ ماءٍ غَیْرِ آسِنٍ وَ أَنْهارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ یَتَغَیَّرْ طَعْمُهُ وَ أَنْهارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبین‏..."

[7] Ğaşiye, 12 – 16.

[8] Zuhruf, 71; Fussilet, 31, "...لکم فیها ما تشتهی أنفسکم و لکم فیها ما تدعون"

[9] Kaf, 35, "لهم ما یشاؤن فیها و لدینا مزید"

[10] Ali İmran, 33, "أن الله اصطفی آدم و نوحا و آل ابراهیم و آل عمران علی العالمین"

[11] Bakara, 124, "قال إنی جاعلک للناس إماما قال و من ذریتی..." ve İbrahim, 40, "رب اجعلنی مقیم الصلاة و من ذریتی"

[12] Nisa, 54, "أم یحسدون الناس علی ما آتاهم الله من فضله، فقد آتینا آل ابراهیم الکتاب و الحکمة و ..."

[13] Bakara, 125, 133, 136 ve 140.

[14] Enam, 86; A’raf, 80; Hud 77.

[15] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 12, s. 375 – 376 (be nakl az Mecmeu’l-Beyan-i Tabersi), Müessese-i el-Vefa, Beyrut, 1404 k.

[16] Biharu’l-Envar, c. 12, s. 384, h. 9.

[17] Ali İmran, 68, "إن أولی الناس بإبراهیم للذین اتبعوه و هذا النبی و ..."

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar