Gelişmiş Arama
Ziyaret
9151
Güncellenme Tarihi: 2011/10/22
Soru Özeti
Kur’an’ın her yerinde “arz” tekil olarak zikredilmesine rağmen neden Konut duasında yedi yere işaret edilmiştir?
Soru
“Arz” Kur’an’ın her yerinde tekil olarak zikredilmesine rağmen neden Konut duasında
"... رب السموات السبع و رب الارضین السبع..." denilerek yedi yere işaret edilmiştir?
Kısa Cevap

Yedi yer her ne kadar Kur’an-ı Kerim’de açıkça zikredilmemiş ve çoğul kipiyle (arzin) gelmemişse de Kur’an ayetlerinin birinde yedi yere ve onların yaratılışına işaret edilmiştir. Talak suresinin on ikinci ayeti ilgili ayettir. Bu ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.” Birçok müfessire göre bu ayetteki “bir o kadarı” sözcüğünden maksat sayısal benzerliktir; yani Allah yedi göğü yarattığı gibi, yedi yeri de yaratmıştır.

Ayrıntılı Cevap

“Arz” kelimesi yer anlamındadır ve Kur’an’da 461 defa zikredilmiştir.[1] Bu kelime her zaman tekil kipiyle gelmiştir. Elbette rivayetlerde ve Nehcü’l-Belağa’da çoğul (arzun ve arzin) kipleriyle de zikredilmiştir.[2] Kur’an-ı Kerim’in birkaç ayetinde yedi göğün yaratılmasından söz edilmiştir.[3] Ama hiçbir ayette açık bir şekilde yedi gökten söz edilmemiştir. Bu nedenle bir grup, Kur’an’da “yer” tekil olarak zikredildiği için birden fazla yerin olmadığına inanmaktadır. Evet, Konut duası gibi bazı dualarda yedi gökten söz edilmiştir. Bütün bu konulara rağmen, Kur’an ayetlerinin birinde yedi yere ve onun yaratılışına işaret edildiğini belirtmek gerekir. Talak suresinin on ikinci ayeti ilgili ayettir. Bu ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.”[4] Ayetin Arapçası şöyledir: «اللَّهُ الَّذِی خَلَقَ سَبْعَ سَماواتٍ وَ مِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ..» Bu ayetin metnine dikkat edildiği taktirde “misil” kelimesi ve “hunne” zamirinin tıpkı gök gibi yedi yerin yaratılışına delalet ettiği anlaşılacaktır. “Misil” kelimesinden neyin kastedildiği hakkında müfessirler[5],[6] sayısal benzerliğe inanmaktadır; yani Allah yedi göğü yarattığı gibi, yedi yeri de yaratmıştır. Merhum Allame Tabatabai şöyle buyuruyor: “وَ مِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ cümlesinin zahirinden, misilden kastedilenin sayısal benzerlik olduğu anlaşılmaktadır; yani gök yedi tane olduğu gibi, yer de onun gibi yedi tanedir.”[7] Hakeza Şia ve Ehli Sünnetin rivayetlerinde de yedi yerin yaratılışına işaret edilmiştir. İmam Sadık (a.s), aziz İslam Peygamberinden (s.a.a) naklettiği uzun bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.a) bir kadına yaptığı açıklamada yedi yere ve onların yaratılışına işaret etmektedir.[8] İmam Rıza da detaylı bir hadiste göklerin yaratılışı ve yedi yeri beyan etmektedir. Bu hadisin bir bölümünde şöyle buyuruyor: “Biz sadece dünyanın yeri ve göğünü görmekteyiz. İkinci yer birinci göğün yukarısındadır. İkinci göğün yukarısında bir kubbe vardır ve üçüncü yer ikinci göğün yukarısındadır. Üçüncü göğün yukarısında bir kubbe vardır. Dördüncü yer üçüncü göğün yukarısındadır. Dördüncü göğün yukarısında bir kubbe vardır. Beşinci yer dördüncü göğün yukarısındadır. Beşinci göğün yukarısında bir kubbe vardır. Altıcı yer beşinci göğün yukarısındadır. Altıncı göğün yukarısında bir kubbe vardır. Yedinci yer altıncı göğün yukarısındadır. Altıncı göğün yukarısında bir kubbe vardır. Rahman olan Allah’ın arşı yedinci göğün yukarısındadır. O halde “Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır”[9] diye Allah tarafından buyrulan bu ayetin manası budur.[10] Ehli Sünnet kanalıyla nakledilen rivayetlerde de bu manayı aziz İslam Peygamberine (s.a.a) isnat etmişlerdir.[11] Ama yedi yerden maksadın ne olduğuna bakılmalıdır. Bu hususta birkaç ihtimal belirtilmiştir ve biz her birine özetle işaret ediyoruz:

1. Yedi yer, yapıları bizim yaşadığımız yerküre türünden olan yedi gök küre anlamındadır.

2. Yedi yer, yedi tabakası olan bizim yerküremizdir; çünkü bu tabakalar soğan tabakaları gibi üst üste yer almakta ve tüm küreyi kuşatmaktadır. En basit tabakası da bizim üzerinde bulunduğumuz tabakadır.

3. Yedi yer, yeryüzündeki yedi parça ve yedi kısımdır. Eski coğrafya bilimciler yeryüzünü yedi kısım veya kıtaya taksim etmişlerdir.

Bunlar, her birinin taraftarı bulunan birkaç yorumdur.[12] O halde “arz” lafzı her ne kadar Kur’an’da sürekli tekil kipiyle gelmişse de Talak suresinin on ikinci ayeti esasınca yedi gök gibi, yedi yer de mevcuttur.



[1] Karaşi, Seyid Ali Ekber, Kamus-ı Kur’an, c. 1, s. 59, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı şeşom, 1371 h.ş.

[2] Subhi Salih, Nehcü’l-Belağa, hutbe. 130, s. 188, İntişarat-ı Daru’l-Hicre, Kum.

[3] Muminun, 86; İsra, 44; Nuh, 15.

[4] Talak, 12 "اللَّهُ الَّذِی خَلَقَ سَبْعَ سَماواتٍ وَ مِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ. یَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَیْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلى‏ کُلِّ شَیْ‏ءٍ قَدِیرٌ وَ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحاطَ بِکُلِّ شَیْ‏ءٍ عِلْماً"

[5] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, Musevi Hemedani, c. 19, s. 546, Naşir: Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Hovze-i İlmiye-i Kum, Kum, çap: pencom, 1374 ş; Mekarim, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 24, s. 260, Naşir: Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı Tahran, 1374 ş; İbn-i Kesir, Tefsiri’l-Kur’ani’l-Azim, c. 8, s. 177, Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut, 1419.

[6] Tayyib, Seyid Abdülhüseyin, Etibu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 13, s. 66, İntişarat-ı İslam, Tahran, 1378.

[7] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan, Musevi Hemedani, c. 19, s. 546.

[8] Arusi Cuveyzi, Abd-ı Ali b. Cuma, c. 5, s. 364,İntişarat-ı İsmailiyan, Kum, 1415 k.

[9] Talak, 12.

[10] Behrani, Seyid Haşim, el-Burhan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 5, s. 414, Neşr-i Bonyad-ı Biset, Tahran, 1416.

[11] Deruze, Muhammed İzzet, et-Tefsirü’l-Hadis, c. 8, s. 345 – 346, Daru’l-İhyai’l-Kütübi’l-Arabiye, Kahire, 1383 k.

[12] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, Musevi Hemedani, c. 19, s. 546.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar