Gelişmiş Arama
Ziyaret
8005
Güncellenme Tarihi: 2011/11/12
Soru Özeti
Allah Teala neden ‘Erhemerrahimin’ olan rahmetinin yanında idama kadar giden (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) cezalar koymuştur?
Soru
Neden Allah Teala Kuran’da kendisini ‘Erhemerrahimin’ olarak tanıtırken aynı zamanda idama kadar giden (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) cezalar koymuştur?
Kısa Cevap

Ayet ve rivayetlere baktığımızda, Allah’ın rahmaniyet ve rahimiyet sıfatları gibi gazap sıfatının da olduğunu görmekteyiz. Yani Allah, günahları bağışladığı gibi şiddetli bir şekilde azapta eder. Hem ‘Erhemerrahimin’dir, hemde ‘Eşeddü’l Muakibin’ (Şiddetle Cezalandıran).  

Kur’an’da tehdit ve azabın bahsedildiği yerlerde genellikle rahmet ve mağfirettende behsedilmiştir. Bunun sırrı şu olmuş olabilir: İnsanın iyi faziletlerinden biri her zaman korku ve ümit arasında yaşamasıdır. Ölçüyü kaçırmamak için rahmet ayetleriyle mağrur olunmamalı, ama Allah’ın rahmetinden de ümit kesilmemelidir. Allah yalnızca ‘Erhemerrahimin’ değildir ki: ‘Neden rahmet sıfatlarıyla çelişen idama kadar giden cezaları (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) koymuştur?’ diye sorulsun. Kısas edilen, hudud (ağır cezalar) uygulanan vb. cezaları alan kimseler, mutlaka ağır suçlar işlemiş ve bir hakkı ayaklar altına almışlardır. Onların bu yaptıkları toplumu fesada çeken bir afet olup toplumun korunması için bu afetlerle mücadele etmek gerekir. İlahi rahmet birinci derecede toplumun uçuruma sürüklenmesini ve sapmasını önlemeyi, ardından suçları azaltmak için kanun koymayı gerektirmektedir. Bu yüzden biz inanıyoruz ki kısas, had (ağır ceza) vb. cezalar Allah’ın ‘Erhemerrahimin’ olmasıyla çelişmedikleri gibi böyle kanunları koymak ‘Erhemerrahimin’ olmanın gereğidir.   

Ayrıntılı Cevap

Soruya dikkatle baktığımızda onun şu iki şüpheden ortaya çıktığı anlaşılacaktır: 1) Acaba Allah yalnızca ‘Erhemerrahimin’midir? 2) Kısas, hudud (ağır cezalar) vb. ‘Erhemerrahimin’ olmak ile muhalif midir?

Ayet ve rivayetlere baktığımızda, Allah’ın bütün güzel sıfatlara sahip olduğunu görürüz. Başka bir ifadeyle Allah subuti ve selbi bütün sıfatlara sahiptir. Yani, rahmaniyet ve rahimiyet sıfatı olduğu gibi gazap sıfatı da vardır. Cennetle müjdelemişse cehennemlede korkutmuştur;[1] mağfirete ümit vermişse azabıda hatırlatmıştır. Bu yüzden görüyoruz ki peygamberleri hem müjdeleyicidir, hem de uyarıcı.[2]

Allah Teala hem günahları bağışlayıcıdır, hem şiddetle azap eden. Masum İmamlardan (a.s) gelen rivayet ve dualarda bir taraftan Allah’ın ‘Erhemerrahimin’ olduğu belirtilmiş, diğer taraftan ‘Eşeddü’l Muakibin’ (Şiddetle Cezalandıran).[3]

Korku ve Ümit

Kur’an genelde mükafaat vaatlerinin yanında ceza vaatleri de vermiştir; müjdelerin yanında uyarılarda da bulunmuştur. Bu şekilde tekamüle götüren ümit ve korku duygularını güçlendirmektedir. Çünkü insan kendisini sevmesinin gereği olarak ‘menfaatini gözetleme’ ve ‘zararı uzaklaştırma’ dürtülerinin etkisi altındadır.[4] Başka bir ifadeyle Kur’an genellikle nerede azaptan, tehditten bahsetse arkasından rahmet ve mağfiretten de bahsetmiştir. Bunun sırrı, insanın en iyi özelliklerinden biri olan hep korku ve ümit içinde yaşamasından dolayı olabilir. Ölçüyü korumak içinde ne rahmet ayetlerinden dolayı mağrur olmalı, ne de ilahi rahmetten ümidini kesmelidir: ‘Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; çünkü kafir olan topluluktan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.’[5] Hep korku ve ümit içinde olunmalıdır. Ehl-i Beyt’in (a.s) rivayetlerinde, korku ve ümidin, terazinin iki kefesi gibi bir birine üst gelmeyecek şekilde eşit olması gerektiği belirtilmiştir. Korku ve ümit, imanın ve ahlakın iki temel unsuru olup onlar olmadan iman tam olmaz.[6]

Bu açıklamalardan anlıyoruz ki Allah yalnızca ‘Erhemerrahimin’ değildir ki: ‘Neden rahmet sıfatlarıyla çelişen idama kadar giden cezaları (kısas, el kesmek veya fazla miktarda şiddet gibi) koymuştur?’ denilsin. Diğer ilahi sıfatlar göz önüne alınmadan, acaba kısas, hudud (ağır cezalar) vb. Allah’ın ‘Erhemerrahim’ olmasıyla çelişir mi?

Kısas, hudud vs. cezaları alan kimseler, mutlaka ağır suçlar işlemişler ve bir hakkı ayaklar altına almışlardır. Onların bu yaptıkları toplumu fesada çeken bir afettir ve toplumun bu afetlerden korunması için (ki İslam bunun için kısas veya had (ağır ceza) öngörmüştür) mücadele etmek gerekir. Burada iki tür mücadale düşünülebilir: Biri para cezası, hapsetmek vb. gibi yüzeysel mücadele, diğeri ise kısas, had vb. gibi köklü mücadele. İslam ikincisini seçmiştir. Zira İslama göre -aklında kabul ettiği gibi- toplumun değer ve saygısı bireylerinkinden daha fazla ve önemlidir. Yoksa böyle bir şey intikam alma hissinden kaynaklanmıyor. Bu yüzden ilahi rahmet birinci derecede toplumun uçuruma sürüklenmesini ve sapmasını önlemeyi ve kanunlar koyarak suçları azaltmayı gerektirmektedir. Bu yüzden inanıyoruz ki, kısas, had vb. cezalar Allah’ın ‘Erhemerrahimin’ olmasıyla çelişmedikleri gibi ‘Erhemerrahimin’ olmanın kendisi böyle kanunlar koymayı gerektirmektedir. Ne güzel buyuruyor Allah Teala: ‘Ey aklı erenler, özü sözü temiz kimseler, korunmanız, sakınmanız için kısasta size hayat var.’[7] Gerçekte kısas ve diyet, insanların yaşamlarının gözeneğidir ki, bir taraftan toplumsal yaşamı garanti altına alır; eğer bu hükümler olmasaydı ve taş kalpli kimseler kendilerini güvende hissetselerdi günahsız insanların canı tehlikeye düşerdi. Diğer taraftan da (intikam almakta) eşitlik sağlanarak arka arkaya işlencek suçların önü alınacak ve bir suçun birkaç suça, onlarında diğer birçok suçu işlemeye yönelten cahiliye adetlerine son verilecektir. Bu açıdan da toplumun hayatıdır.

Tıp, tarım, hayvancılık vs. düzenlerin tümü aklın bu temeli (tehlikeli varlıkların yokedilmesi) üzerine kurulmuştur. Zira bakıyoruz ki bedenin korunması için kangrenli organ veya bitkinin gelişmesi için zararlı dallar kesilmektedir. Katili öldürmenin toplumun bir başka ferdini öldürmek olduğunu söyleyenler olaya bireysel bakmaktalar. Ama toplumun menfaatini göz önüne alsalar ve kısasın insanların üzerindeki koruyucu ve eğitici etkisini bilseler kesinlikle görüşlerini değiştirirler. Kan dökücü insanlara kısas uygulamak, kangrenli bir organı veya zararlı bir dalı kesmek gibidir. Akılda bunu teyit etmektedir. Şimdiye kadar kimse kangrenli organı veya zararlı dalı kesmeye itiraz etmemiştir.[8]

Sonuç:

1- Allah bütün güzel sıfatlara sahiptir. ‘Erhemerrahimin’ olduğu gibi, ‘Eşeddü’l Muakibin’dir aynı zamanda.

2- Suçlu insanları cezalandırmak ilk bakışta taş kalplilik sayılabilir; ama suçlunun işlediği suç, bu tür cezaların toplumdaki caydırcılığı ve önemli ölçüde toplumu bu tür suçlara karşı sigortalaması göstermektedir ki, böyle cezaların konulması insanlık toplumunun gereklerindendir.  

Şu noktayı hatırlatalım ki, rivayetlere göre bu dünyada cezalandırılan kimse ahirette yeniden cezalandırılmaycaktır. Yani günahından ötürü bu dünyada ceza alan kimse ahirette yeniden azap görmeyecektir. Bu da, ilahi rahmetin bir cilvesidir.[9] Bu yüzden bazı kimseler, ahirette ilahi azaba düçar olmamak için İmam’ın (a.s) yanına gelip günahlarını itiraf edip kendilerine had uygulanmasını istiyorlardı.[10]


[1] -Yasin/63

[2] -‘Ancak Allah'a kulluk edin; şüphe yok ki ben, onun tarafından sizi korkutmak ve size müjde vermek için gelmişim’ (Hud/2)

اللَّهُمَّ إِنِّی أَفْتَتِحُ الثَّنَاءَ بِحَمْدِکَ وَ أَنْتَ مُسَدِّدٌ لِلصَّوَابِ بِمَنِّکَ وَ أَیْقَنْتُ أَنَّکَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِینَ فِی مَوْضِعِ الْعَفْوِ وَ[3]-                                                     

الرَّحْمَةِ وَ أَشَدُّ الْمُعَاقِبِینَ فِی مَوْضِعِ النَّکَالِ وَ النَّقِمَةِ.

‘Allah’ım! Hamd ederek, seni sena etmeye başlıyorum. Kendi lütfünle doğru olanı yapmaya muvaffak kılan sensin. Af ve rahmette rahmet edenlerin en merhametlisi, ceza ve intikamda cezalandıranların en şiddetlisi, ululukta güçlülerin en büyüğü olduğuna yakin ettim.’ (Tusi, Tehzibu’l Ahkam, c.3, s.108, Daru’l-Kütübi’l İslamiyye, Tahran, HŞ.1365.)

[4]-Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Nümune, c.18, s.273, İntişarat-ı Daru’l-Kütübi’l İslamiyye, Tahran, 1. Baskı, HŞ.1374  

[5]-Yusuf/87.

[6] -Emin, Seyyide Nusret, Mahzenu’l İrfan Der Tefsir-i Kur’an, İntişarat-ı Nehzet-i Zenan-ı, Tahran, HŞ.1361.

[7] -Bakara/179

[8] -Mekarim Şirazi, Nasır, a.g.e, c.18, s.606-607 (az bir değişiklikle).

[9] -Emirü’l Müminin (a.s) ‘Ve size gelip çatan her felaket, ellerinizle kazandığınız bir şeydir ancak ve çoğunu da bağışlar.’ (Şura/30) ayetini şöyle tefsir ediyor: ‘Dönen hiçbir damar, değen hiç bir taş, kayan hiç bir ayak ve vurulan hiç bir sopa günahların eserinden başka bir şey değildir. Allah’ın affettiği şey daha çoktur. Kim dünyada günahının cezasını ödemeye yönelirse Allah, onu ahirette yeniden cezalandırmaktan daha üstün, daha kerim ve yücedir.’  

[10] -Kadının biri Emirü’l Müminin’in yanına gelerek zina ettiğini ve kedisine had cezası uygulayarak temizlenmek istediğini söyledi ve şöyle dedi: ‘Temizlenmeden ölümün gelip beni bulmasından korkuyorum.’ Daha fazla bilgi için bkz: Biharu’l-Envar, c.45 ve 76; Men La Yahduruhu’l-Fakih (Gaffari’nin çevirisi), c.5, s.356-358.  

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar