Gelişmiş Arama
Ziyaret
6394
Güncellenme Tarihi: 2011/03/01
Soru Özeti
arazinin tapusunu erken alabilmek için avukat tarafından rüşvet verilmesinin hükmü nedir?
Soru
bir kimsenin bir arazisi var ve bu arazinin tapusunu çıkarması için avukat tutmaya gerek duyulmatadır. Tapu alma işinin zor olduğu gereğince mezkur arazinin tapusunu almak için avukat tarafından ilgili yetkililere rüşvet verilerek söz konusu arazinin tapusu alınır ve satılırsa, bu araziden elde edilen paranın hükmü nedir?
Kısa Cevap

Rüşvetin alınması, verilmesi, rüşvetin tahakkuk bulaması için vasıtalık görevinin yapılmesi bütün şekilleriyle ve her kime veriliyorsa verilsin haramdır. İster hakkın tahakkuk bulması için olsun, ister batılın ibtaledilmesi için, ister asıl işin gerçekleşmesi için olsun, ister işin daha erken gerçekleşmesi için, ister başka kimselerin hakkına zayıat verilmesine sebebiyet versin, ister sebebiyet vermesin, ister vasıtayla olsun ister vasıtasız olsun, rüşvet vermek tamaniyle ve her yönüyle haramdır. Hakkın tahakkuk bulması ve bu hakkın aradan zayii olup gitmemesinin tek yolu ve tek çaresi sadece ve sadece rüşvet vermekle mümkün ise, bu durmda rüşvetin verilmesinde her hangi bir sakınca yoktur.

Buna binaen tapu işlemlerindeki zorlukların ortandan kaldırması için avukat tarafından ilgili yetkililere rüşvetin verilmesi haramdır. Ancak bu yolla elde edilen tapunun kendisi sıhatlı ve doğrudur. Rüşvet verilmekle alındı diye sıhatına bir zarar getirerek aslını batıl etmiyor.  

Ayrıntılı Cevap

İşi yürütme ve ilerletmek, kendi hedef ve arzularına ulaşmak için takip edilen gayri meşru ve caiz olmayan yollardan birisi rüşvet olgusundan yararlanmaktır. Rüşvetin tanımı şudur: "her hangi bir işle görevli (ve yapacağı görev karşılığında aylık maaşını beytül maldan veya kurum ve kuruluşlardan alan) bir kimseye, işinin yapılması veya işinin daha erken gerçekleşmesi , veya batıl olanı hak kisvesine sokarak sabit kılmak karşılınğında, yapılan hizmetler, verilen mankul veya gayri mankul veya nakit paralardır".[1] Başka bir beyanla; rüşvetin tahakkuk bulması için üç grup rol üstlenmetedirler: 1) rüşvet veren kimse; 2) rüşvet alan kimse; 3) bu ikisinin arasında arabuluculuk yapan kimse. Rüşveti haram kıldıran rivayetlerde her üç şahıs da (raşi; rüşvet veren, mürtaşi; rüşvet alan ve el-maşi benehuma; ikisinin arasında arabuluculuk yapan) lanetlendirilmişler.[2]   

Rüşvetin hükmü hakkında şöyle denilmesi gerekmektedir: rüşvetin verilmesi ve alınması haramdır.[3] Rüşvet alınmasının haramlığı noktasında müslüman ve malı muhterem olan kafir arasında fark yotur. Yani rüşvet, ister müslün bir kimseden alınsın ister malı muhterem olan kafir bir kimseden alınsın haramdır.[4] Rüşvet yoluyla bir kimse başka bir kimseden bir şey almış ise alan kişi aldığı malın sahibi olamaz. Dolayısıyla rüşvet alan kimse o malı kimden almış ise kendsine iade etmesi gerikmetedir.[5]   Alan kişi aldığı malda tasarruf etme hakkına sahip de olamaz.[6]

Rüşvetin verilmesi tek bir durumda caizdir. Oda şudur: kişi hak sahibidir, ama kendi bu hakkını elde etmek için rüşvet vermek dışında başka hiçbir yolun söz konusu olmadığı durumdadur.[7] Elbette hatta bu durmda bile rüşvet almak alan kişi için caiz değil ve haramın kapsama alanının dışına çıkmıyor. Başka bir beyanla; rüşvet almak bütün haletlerde haramdır. İster hakkın tahakkuk etmesi için almış olsun, ister batılı iptal etmek için, ister batılın tahakkuk bulması veya hakkın iptali için almış olsun fark etmiyor.[8] Dolayısıyla hiçbir durumda ve hiç bir memur için başka kimsenin sahip olduğu kesin hakkının tahakkuk ettirmesi için rüşvet alması caiz değildir. Ama bu hakkın tahakkuk bulması için rüşvet vermek bazen (kendi hakkını ancak rüşvet vererek elde edilebilinmesi mümkün olduğu surumlarda ancak) caizdir.[9]    

Rüşvet verme eylemi dolayısız veya dolaylı verilmesi arasında her hangi bir fark yotur. Zira zikir edilen rivayette rüşvet veren ile rüşvet alan ve ara buluculuk yapan kimseler eşit tutulmuş ve aralarında her hangi bir fark gözetmeksizin hepsi lanetlendirimişler.[10]   

Hakeza; bırakın başkasının hakkının zayi olmasını veya başka kimselerin sıkıntıya düşmesine neden oluyor olmasını bir kenara, hatta eğer başka kimsenin sıkıntıya düşmesine neden olmasa bile rüşvetin verilmesi ve alınması caiz değildir.[11]

Yapılan açıklamalara binaen sorulan soruda zikir edilen tüm durumlarda; ister avukat kendi malından rüşvet versin ister arazı sahaibi olan kimsenin malından versin verdiği rüşvet haramdır. Müvekkilin (vekil tutan kişinin) malını almak tek rüşvetin verilmesine munhasır kalmış durum söz konusu ise, rüşvet verilmesinde bir sakınca yoktur. Yani böyleli bir durumda rüşvetin verilmesi caizdir ve her hangi bir sakıncası yoktur. Zira bu durum müstesna edilmiş durumlardan sayılmaktadır. Ama araziden alınan paralar ise (zikir edillen durumlardan) hangi duruma giriyorsa girsin arazı sahibi için halaldir.


[1] Rüşvet kavramı hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz. HADEVİ TAHARANİ, Mehdi, "kazavet ve kazi", s. 188-193.

[2] NURİ, Mirza Hüseyin, "müstedreku'l-vesail", birinci baskı, Kum: müesesei Alu'l-beyt, 1408, c. 17, s. 355; MECLİSİ, Muhammed Bakır, "biharu'l- envar", nermefzari camii fıkhi ehlibeyt, c. 101, s. 412.

[3] İMAM HUMEYNİ, "tevzihu'l-mesail el-mehaşi", birinci baskı, Kum: camiatul muderisin, 1424 h.k. c. 2, s. 913; BEHCET, Muhammed Taki, "camiu'l- mesail", birinci baskı, Kum: bi naşir, bi tarih, c. 2, s. 412; HAMENEY, seyit Ali, "ecvibetü'l- istiftaat", s. 273.

[4] İMAM HUMEYNİ, " tevzihu'l-mesail el-mehaşi ", c. 2, s. 913.

[5] A.g.e. ve "ecvibetül istiftaat", s. 273.

[6] "ecvibetül istiftaat", s.273.

[7] İMAM HUMEYNİ, " tevzihu'l-mesail el-mehaşi ", c. 2, s. 983.

[8] A.g.e.,

[9] SİSTANİ, Seyit Ali, "minhacüssalihin", c. 2, s. 16. nermefzari camii fıkhi ehlibeyt; FAZIL, Muhammed, "el-kada ve eş-şahadat", birinci baskı, Kum: merkez-i fıkhil emimetil-athar" 1420 h.k., s. 33.

[10] NURİ, Mirza Hüseyin, " müstedreku'l-vesail ", birinci baskı, Kum: müesesei Alu'l-beyt, 1408, c. 17, s. 355 MECLİSİ, Muhammed Bakır, " biharu'l- envar", c. 101, s. 412; nermefzari camii fıkhi ehlibeyt.

[11] İMAM HUMEYNİ, " tevzihu'l-mesail el-mehaşi ", c. 2, s. 983; " ecvibetü'l-

stiftaat ", s. 274.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve temiz imamların (a.s) önemli ve sahih hadis kaynakları özel olarak nelerdir?
    8969 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    Şiaların inancına göre imamların (a.s) rivayetleri, Hz. Peygamberin (s.a.a) rivayetleri gibi delil teşkil eder ve onlara uyulması gerekir. Bu açıdan bu rivayetler arasında herhangi bir fark yoktur. Bu nedenle dört hadis kitabı (Usul-u Kâfi, Tehzib, Men la Yehzeruhu’l-Fakih ve İstibsar) Şia’nın asıl hadis kaynakları olarak Hz. Peygamberin ...
  • Nikâh sözünün felsefesini açıklar mısınız?
    6111 Ahlak 2010/07/24
    İslam açısından evlilik aile ve ardınca toplum teşkil etmek için kutsal bir sözleşme olup cinsel güdüyü gidermek, nesli çoğaltmak ve korumak, insanın tekâmülü, huzur ve sükûnet, iffet ve edep, duyguların pekişmesi ve birçok başka güzel özellik gibi eser ve neticeler taşır. Bu kutsal sözleşmenin sağlanması sadece ...
  • İkamet ettiğimiz evimizin dışında iki parça da arsamız var. Sattıktan sonra onların humusunu vermemiz gerekir mi?
    5093 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Elde edilen kazançtan ticaret yapmak ve değerinin yükselmesi için satın alınmışsa satıldıktan sonra humusunun verilmesi gerekir. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu: Şimdi de humusunu verebilirsiniz, ama sıkıntıdaysanız sattıktan hemen sonra da verebilirsiniz. Ayetullah el-Uzma Hadevi Tahrani’nin Cevabı: Arsa sahibi ...
  • Dövme yaptırmak haram mıdır?
    6637 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/22
    Ayetullah el-Uzma Hadevi Tahrani’nin cevabı:Bedene zararı yoksa, müstehcen şekiller olmazsa ve insanın şahsiyetini düşürmezse sakıncasızdır. ...
  • Eğer ücretli ücretini hak ettiği zamandan bir yıl geçtikten sonra alırsa, onun humusunu aralıksız hemen ödemeli midir?
    5213 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/05
    Dikkatinizi taklit mercilerinin ofislerinden alınan yanıtlara çekiyoruz.Hz. Ayetullah Uzma Sistani (Allah ömrünü uzatsın):Evet, onun humusunu hemen vermelidir. Hz. Ayetullah Uzma Hameney (Allah ömrünü ...
  • Hermonotik nedir ve onun görecelikle ne gibi bağlantısı vardır?
    13813 Yeni Kelam İlmi 2010/12/28
    Hermonotik teriminin iki manası vardır:a) Geniş Mana: Bu kelime bu manada, bir metnin yorumu hakkındaki her türlü araştırmadır. Bu yüzden hermonotik, bu alanda bütün dinleri, hatta ilm-i usul’un lafızlar bölümünü dahi kapsamaktadır. b) Dar Mana: Bu kelimenin bu manasıyla ...
  • Namahrem bir erkeğe örtülü fotoğraf vermenin hükmü nedir?
    5928 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    Büyük taklit mercilerinin bürolarından aşağıdaki cevaplar elde edilmiştir. Dikkatinizi bu cevaplara çekiyoruz.Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu: Zatı itibariyle sakıncasızdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu: ...
  • Rivayetlerde kabir azabına neden olan sebeplerden bir tanesi idrar sayılmaktadır; konuyla ilgili daha fazla açıklama yapabilir misiniz?
    10248 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Hadis kaynaklarında bu konuya işaret eden/değinen rivayetler vardır; Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “İdrardan sakının ve kendinizi ondan temizleyin, çünkü kabir azaplarının çoğu ondan kaynaklanmaktadır.”[1]İmam Sadık’da (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kabir azaplarının ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    21725 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Kur’an’ın her ayeti ilaç hükmü taşır mı?
    7836 Tefsir 2012/04/15
    Yüce Allah değişik ayetlerde Kur’an-ı Kerim’i mümin fertlerin şifa vesilesi olarak tanıtmıştır.[1] Ayetlerin zahirinden, bazı rivayetler ve tefsirlerden anlaşıldığı kadarıyla şifadan maksat, ahlakî kötülüklerin yok olması ve maneviyat ve Allah’a yakınlaşma yolunda hareket etmektir.[2] Ama cismani hastalıkların da Kur’an vesilesiyle tedavi ...

En Çok Okunanlar