Gelişmiş Arama
Ziyaret
8699
Güncellenme Tarihi: 2008/04/09
Soru Özeti
Ben, namaz kılarken halim olmuyor, ne yapmam gerekir?
Soru
Ben, namaz kılarken halim olmuyor, ne yapmam gerekir?
Kısa Cevap

Namazın bir zahiri ve bir de batıni yönü vardır. Zahirinin kural ve şartları olduğu gibi batının da kural ve şartları vardır.

Elbisenin pak olması, kıbleye doğru yönelmek abdestli olmak ve … gibi namazın zahiri şartlarına riayet etmek, namazın zahiri doğruluğuna sebep olduğu gibi, namazın batıni şartlarını yerine getirmek de, örneğin kalbin Allah’a teveccüh etmesi, huşu’ içinde olmak, sakin olmak ve …, namazın batıni yönden doğru olmasına sebep olur ve aslında namazın kabul olmasını sağlar.

Buna göre, namazdaki bu şartlara riayet edilerek gerekli kalp huzuruna ulaşılabilinir.

Ayrıntılı Cevap

Namaz, diğer ibadetler arasında yüce bir yere sahiptir. Namaz,  rivayetlerde müminin miracı veya dinin direği olarak tabir edilmiştir. Bu tabirler, bu ilahi ibadetin önemini göstermektedir.

Diğer taraftan bir şeyin oluşabilmesi için, onu oluşturan sebep ve şartların kâmil bir şekilde oluşması ve engelleyen şeylerin de olmaması gereklidir. Namaz da aynı şekilde bu kuralın dışında değildir.

Namazda, gerekli sebeplerin oluşmasına, engellerin kaldırılmasına ve gerçek namaza ulaşmak için, onun zahiri ve batıni şart ve kurallarına riayet etmeğe dikkat edilmelidir.

Namazın batini kuralları hakkında söylenecek söz çoktur ama biz burada kısa ve öz bir şekilde onların bir kısmını zikredeceğiz:

Allah-u Teala’ya yönelmek:

Yani namaz kılan, Allah’ı tanımalı ve kiminle karşı karşıya olduğunu bilmelidir. Allah-u Teala mutlak kemaldir. Bütün kemallerin toplandığı ve hatta kemalin aynısıdır. İlahi kemallerin birisi de hikmettir. Bu yüzdenden de Allah’ın bütün fiilleri bir hedef doğrultusundadır. İlahi fiillerden birisi varlık âleminin ve onun göz bebeği olan insanın yaratılmasıdır. Yaratılışın amacı ise kemale ulaşmaktır ve bu da doğru bir yolu (sırat-ı müstakimi) izlemek dışında mümkün değildir. Sırat-ı müstakim Allah’a kulluğun ta kendisidir: Nitekim Allah Teala şöyle buyurur: “Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”[1] yani Allah’ın bütün emir ve kurallarına itaat etmektir ve onların en önemlisi de ibadetlerde gerçekleşir.

İbadetle uyuşmayan şeylerden uzak durmak:

Amellerin etki etme ölçüsü, tamamen insanların kişilik, ihlâs ve alakalarına bağlıdır. Bu yüzden ibadetin, şahıslarda değişik etkileri vardır. İbadetle uyuşmayan ve onun etkilerini yok eden şeylerden sakınılması son derece önemli bir husustur. Örneğin; bir doktorun tedavisiyle ilaçlarını zamanında kullanan iki hastadan birisi, tedavisine zararlı şeylerden sakınsa ve diğer şahıs ise sakınmasa, doktorun yazdığı reçete ikinci şahıs için etkisiz veya az etkili olacaktır.

Bu yüzden ibadetlerin batınımızda etki etmesi ve huzur getirmesi için kötü amellerden (günahlardan) sakınmamız gerekmektedir. Çünkü rivayetlerde, mümkün olduğunca günahlardan sakınılması söylenmiştir; çünkü karanlık, günah sayesinde insanın batınına girer. “Birisi günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta girer.”[2]

İmam Sadık(a.s.) şöyle buyuruyor: “Babam(İmam Bakır (a.s.) şöyle diyordu: kalbe günah kadar zararlı bir şey yoktur, kalp, günahla karışıp onunla içli dışlı olursa, sonunda kalbe üstün gelerek onu alt üst eder.”[3]

Yani kalp asıl tabiatına göre, melekût âlemine bağlı ve Allah’a yöneliktir. Ama günahlar yüzünden tersine dönerek şeytani olmaktadır.

İmam Sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “İnsan günah işlediği zaman gece namazından mahrum olur. Kötü bir amel, sahibine keskin bir bıçaktan daha hızlı ve çabuk etki eder.”[4]

Günah, insanı ibadet ve teheccütten mahrum eder ve Allah’la yaptığı münacattan haz almasını engeller. Günahın etkisi keskin bir bıçaktan daha hızlıdır.[5]

Nefsi tezkiye etmek için çalışmak:

Nefis tezkiyesinin hedefi, insanla fıtratı arasında engel oluşturan ve Allah’ın tecelli aynası olan fıtratın saflaşmasına izin vermeyen hicap ve perdeleri ortadan kaldırmaktır. Bu perde ve hicaplar, günah, gaflet, maddeye ve maddiyata dalmak ve Allah’ı, ahireti ve melekût âlemini unutmaktan kaynaklanmaktadır. Mukaddes şeriatta olan emir ve hükümlerin hepsi tek bir hedefi takip etmektedirler ve o hedef de bu hicapları ortadan kaldırmak veya etkisini azaltmak ve toz toprak altında kalmış fıtrat mücevherini ortaya çıkararak insan hakikatinin parlamasını sağlamaktır. “Gerçek felâh bulmuştur onu temizlikle parlatan. Ve ziyan etmiştir onu kirletip gömen”[6]

İyi ve faydalı işler yapmak:

Ruh beden aleminin mutlak hükümdarıdır ve bütün uzuvlar onun emri altındadır. Diğer bir açıdan ise nuraniyet ve karanlığın yeridir ve insanın amellerinden etkilenmektedir.

İyi veya kötü işlerin, ruha çabuk etki etmesi herkes tarafından bilinmektedir. İyi amellerin bir kısmı da ibadetlerdir; yani eğer insan on derecelik bir nuraniyete sahip olsa ve gece namazı kılsa veya insanların ihtiyaçlarını gidermeye çalışsa vb… iyi işler yapsa bu işler ruhunun nuraniyetini artıracak ve onun ruhunun ve batının güçlenmesini sağlayacaktır. Bu değerli nuraniyet, namaz gibi ibadetlerde huzur ve huşunun oluşmasını sağlamaktadır. Tabiî ki kötü amellerde de bunun tersi geçerlidir. “De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür.”[7]

Allah-u Teala’yı sevmek:

İnsanın hata ve günahları, dünya sevgisi ve maddi lezzetlere aşırı bir şekilde bağlanmaktan kaynaklanmaktadır. “Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.”  Buna göre, eğer birisi kalbini günahlardan temizlemek isterse, onun kökü ve kaynağıyla mücadele etmeli, kalbinde dünya sevgisinin şiddetini azaltmaya çalışmalı ve kendi nefsindeki maddi lezzetlere olan ilgisini sınırlandırmalıdır. Eğer bu şekilde yaparak Allah’tan yardım dilerse, bu yüce işte başarılı olarak kalbini günahtan temizleyebilir ve onun yerine yüce Allah’ın ve O’nun evliyalarının sevgisini yerleştirebilir.

Sonuç:

Eğer namazda iyi bir ruh haline sahip olmak ve ibadetten haz almak istiyorsak; batini edep ve kurallara uymalı, nurani amellerle altyapıyı hazırlayarak batınımızın nurunu güçlendirmeli ve vücudumuzu ahlaki hastalıklardan arındırmalıyız. Çünkü hasta birisi, hastalığından dolayı en güzel yemeklerin tadını alamaz ve en güzel yemekleri yemeye iştahı olmaz. Ama bu şekilde de olsa yine gerekli yemeği yemesi, hastalığının iyileşmesinde önemli bir rolü vardır. Bu yüzden yukarıda konu arasında işaret ettiğimiz gibi, bu ikisinin birbirlerine karşılıklı etkisi vardır.

Kaynaklar:

Adab-us Salât (namazın adabı), İmam Humeyni.

Rahhayı Huruç ez Sıfat-ı Rezile (Aşağılık sıfatlardan kurtulma yolları) Seyit Rahim, Tevekküli

Sırr-us Salât (namazın sırları), İmam Humeyni.



[1] YASİN suresi 61. ayet  

[2] Usul-u Kâfi, c: 3, Günahlar babı, 13’üncü rivayet.

[3] Aynı kaynak, c: 2, Günahlar babı, s: 268, 1’inci hadis.

[4] Aynı kaynak, c: 2, Günahlar babı, s: 272, 16’ncı hadis; Cami’-us Saadat, c: 3, s: 48.

[5] Mehdevi Keni, Muhammed Rıza, Ameli ahlakta başlangıç noktaları, s: 116.

[6] ŞEMS suresi 9 ve10. Ayetler.

[7] İSRÂ suresi 84. ayet

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar