Gelişmiş Arama
Ziyaret
25775
Güncellenme Tarihi: 2010/12/22
Soru Özeti
Afganistan ve Pakistan ülkelerindeki aktif fırka ve mezhepler nelerdir?
Soru
Afganistan ve Pakistan ülkelerindeki aktif fırka ve mezhepler nelerdir?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

1. Afganistan ülkesinde değişik fırka ve mezhepler ve de tasavvuf ekolleri vardır. Bu fırka ve ekollerin aktif ve yaygın olanları şunlardır:

A. Fıkıh Fırkaları: Hanefi, Şia, Hanbelî (Selefi)

B. Kelam Fırkaları: Şia ve Maturidilik

C. Tasavvuf Ekolleri: Kadirilik, Nakşibendîlik, Çeştiye

Afganistan’daki Aktif Fıkıh Mezhepleri:

A. Hanefi Mezhebi: Ebu Hanife Numan b. Sabit’in (ö. h. 150) takipçilerdir. Ebu Hanife hükümlerin çıkarımında yardımcılarına danışırdı ve belirli bir görüşe ulaştığında da onun yazılması emrini verirdi. İçtihatta farz meselelerle de uğraşırdı. Ebu Hanife ehli rey ekolünün önderi sayılır. O, kaynaklar arasında ilkönce Kur’an’a, sonra sahih sünnete ve ondan sonra da sahabenin görüşlerine başvururdu. İbrahim, Şa’bi ve İbn. Seyrin gibi büyük âlimlerin görüşleriyle karşılaştığında ise onlar da insan biz de insanız der ve kıyas, istihsan, icma ve örfe yönelirdi.[1] 

İmamiye Şia’sı Mezhebi: Yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) ehli beytinden on iki imamın takipçileridir. Bu mezhep fıkıh olarak daha çok İmam Hüseyin’in soyundan gelen İmam Bakır (a.s) ve İmam Cafer’in (a.s) hadis ve rivayetlerinden etkilenmiştir. Şia’nın fıkıh metodundaki kaynaklar Kur’an, sünnet (masumun söz, fiil ve tavrı), masumun sözünü keşfeden icma ve akıldan ibarettir.[2]

C. Selefi: Kendilerini ashap ve tabiinlere mensup bilenlere denmektedir. Onlar h. 4. Asırda ortaya çıkmışlardır. Hanbelîlerden sayılan bu ekol tüm görüşlerinin selefin inançlarını dirilten ve onun uğrunda savaşan Ahmed b. Hanbel’e ulaştığını zannetmekteydiler. Yedinci asırda İbn. Teymîyye onu yeniden diriltti, ona çağrıda iki kat çabaladı ve başka meseleleri ilave etti. Sonra on ikinci asırda Arabistan yarımadasında Muhammed b. Abdülvehhâb bu düşünceleri ihya etti ve Vehhâbîler bugüne dek bu düşüncelerin davetçileridir. Selefilerin metodu kendilerinin aksine sahabe ve tabiin zamanında yaygın olan metottur; yani onlar inançları kitap ve sünnetten alırlar. Onlar akıl ve nakil arasında çelişki olması durumunda nakle öncelik verir ve de tevil etmek ve zahirin aksini söylemekten ciddi bir şekilde kaçınırlar. Selefiler tevhidi ve özellikle de ibadî tevhidi çok vurgularlar. Ama bunu yanlış anlamalarından dolayı salih insanlara her çeşit yakınlaşmayı ve onların kabirlerini ziyaret etmeyi tevhit ile çelişik addederler.[3] Şimdi Afganistan’da ciddi bir faaliyet içinde olan, aşırı şiddet kullanan ve tekdüze, katı ve sert kanunlar uygulayan ve de dünya halklarının İslam ve Müslümanlara yönelik kötümser olmalarına neden olan Taliban grubu Selefiliğe mensuptur.

Afganistan’daki Aktif Kelam Fırkaları

A. Şia: Açıklaması yapıldı.

B. Maturidilik: Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed Maturidi (ö. 333) ekolünün takipçileri Maturidiye olarak adlandırılır. Bu ekol, dördüncü asrın başlarındaki Eşari kelamı ekolüyle eşzamanda meydana gelmiştir. Maturidi, kelamsal istidlal metodunda Şia’ya en yakın Ehli Sünnet kelam ekolüdür. Maturidi’nin bazı inançları şunlardır: 1. Allah’ın sıfatları ve ilgili ayetler hakkında teşbihi reddetmek. 2. Akli güzel ve çirkine inanmak. 3. Kıyamette Allah’ı görme olasılığına inanmak. 4. Sıfatlar ile zatın bir olduğuna inanmak. Elbette bazı son dönem âlimleri sıfatların zata ek olduğuna işaret etmiştir.[4] 

Tasavvuf Ekol ve Tarikatları

A. Kadirilik: Hanbeli mezhebine mensup Abdülkadir Geylani’nin takipçilerdir. Bu fırka tüm İslam ülkelerindeki en büyük ve en yaygın tasavvuf fırkasıdır. Abdülkadir Cezayiri ve Daru’l-Şukuh Kadiri tarikatının büyük şahsiyetleridir.[5]

B. Nakşibendilik: Bu fırkanın kurucusunun altıncı asırda yaşamış olan “Abdülhalık Ğacdivani” olduğu meşhurdur. Elbette bugünkü Nakşibendiler sekizinci asrın büyük şahsiyetlerinden Bahuddin Nakşibend’e mensupturlar. Bu fırka “Kadirilik” fırkasından sonra özel bir bölgeyle sınırlı olmayan en yaygın tasavvuf fırkasıdır. Bu fırkayı ilk halifeye ulaştırmaktadırlar ama şeyh silsileleri arasında İmam Cafer Sadık’ın (a.s) adı da yer almaktadır. Hace Muhammed Parsa, Abdurrahman Cami ve Şeyh Ahmed Serhendi gibi arifler bu silsilede yetişmiştir. Nakşibendilik fırkasında (tasavvuf fırkalarının çoğunun aksine) Şiilik eğiliminin bulunmadığı söylenmiştir. Zikrin devamı, murakabe ve mürşide itaat etmek Nakşibendilik ekolünün usulleridir.[6] 

Çeştiye: Hace Muinuddin Çeşti’nin (ö. 663) takipçileridir. Mürşit ve müritlik sistemi, zikir, murakabe ve sema onların öğretilerindendir. Zikirde mürit şeyhinin hazır olduğunu düşünmelidir. Pirlerin ayaklarını yıkamak ve onların karşısında secdeye gitmek kendilerinin adaplarındandır.[7] 

2. Pakistan ülkesinde de değişik fırka ve mezhepler ve de tasavvuf ekolleri vardır. Bu fırka ve ekollerin aktif ve yaygın olanları şunlardır:

A. Fıkıh Fırkaları: Hanefi, Şia, Hanbeli (Selefilik).

B. Kelam Fırkaları: Şia ve Maturidilik.

C. Tasavvuf Ekolleri: Diyubendi, Beriluluk, Çeştiye, Kadirilik.

Pakistan’daki Fıkıh Mezhepleri:

A. B. C. Hanefi, Şia ve Hanbeli (Selefilik) hakkında açıklama yapıldı. Ama burada bir noktayı hatırlatmak gerekli gözükmektedir: Şu an Pakistan’da ciddi bir faaliyet içinde olan ve aşırı şiddet kullanan, İmam Hüseyin’in (a.s) matemini tutanlara saldıran, alçakça suikastlar yapan ve Müslümanlara tekdüze, katı ve ağır kanunlar sunan Sahabe Ordusu grubu dinin özü ve hakikatine ulaşmak için çalışmak yerine dinin kabuk ve zahiriyle yetinmekte, kendilerini Selefilere mensup bilmekte ve bu mensubiyet ile övünmektedir.

Pakistan’daki Kelam Mezhepleri:

Maturidilik ve Şia’nın açıklaması yapıldı.

Tasavvuf Ekol ve Tarikatları:

A. Diyubendi: Hindistan’ın Saharnpur eyaletine bağlı şehirlerden biri olan Diyubend’te Şeyh Kasım Nanutuy (ö. 1297) tarafından tesis edilen Diyubend Daru’l-İlim Medresesi’ne mensuptur. Bu medresenin temel hedefi kurucuları tarafından Hanefi mezhebi baz alınarak İslam esaslarının takviye edilmesi olarak ilan edildi. Diyubend Daru’l-İlim Medresesi’nin önde gelenlerinin inançlarda Maturidiliği, fıkıhta Hanefiliği ve tarikatta da Çeştiye tarikatını takip ettikleri söylenmiştir. Elbette Nakşibendîlik, Kadirilik ve Sohreverdilik’e de ilgileri vardır. Diyubendilik inançları olarak şunlara işaret edilebilir: 1. Vahdeti vücut. 2. Sofi adapları. 3. Evliya ve peygamberlerin kabirlerini ziyaret etmenin caiz oluşu. 4. Peygambere (s.a.a) tevessül etmeyi caiz bilmek. 5. İlahi sıfatlarda bazı ayetlerin zahirlerini tevil etmek.

B. Beriluluk: Ahmed Rıza Han Beriluy’a (1272-1340) mensup bir ekoldür. Beriluluk, Kadirilik silsilesinden gelen bir tasavvuf fırkasıdır. Gerçekte Berilular, Kadirilik tarikatının önde gelenlerinden biri olan ve İbn. Arabi’nin büyük etkisi altı kalan “Meyan Mir”’in takipçileridir. Dolayısıyla Beriluluk inançlarını vahdeti vücut ve de akli güzel ve çirkin ve sıfatların zatla bir olması gibi Maturidilik inançlarının esaslarıyla özetlemek mümkündür. Elbette Berilular bugün tasavvuftan çok hadise eğilim göstermektedirler.[8] 

Önemli bir nokta: İngilizler, Seyid Ahmed Beriluy’un hareketine Vehhabilik lakabı takmışlardır. Bundan dolayı genellikle onların yolunu sürdürenler için “Vehhabilik” kavramı kullanılmaktadır. Ama bundun kasıt meşhur ve gündemde olan Vehhabilik değildir. Vehhabilik ile Diyubendilik ve Beriluluk ilişkisi tam olarak iyi bir ilişki sayılmaz. Ama son yıllarda hadis eksenli perspektifleri ağır bastığından Vehhabilik’e yakın olmuşlardır. Lakin henüz onlar ile Vehhabilik arasında bir takım farklar mevcuttur.

Çeştilik ve Kadirilik hakkında açıklama yapıldı.

Daha fazla bilgi edinmek için bu makalede referans alınan kaynaklara müracaat edin.      


[1] Zamiri, Costari Dar Mekatıb-i Fıkhi, Bahş-ı Mezheb-ı Hanefiye; İslami, Rıza, Madhal-i İlm-i Fıkıh, İntişarat-ı Merkez-i Müdüriyet-i Havza-i İlmiye-i Kum, Tabistan 1384, çap-ı evvel.

[2] Tabatabai, Şia Dar İslam.

[3] Fermanyan, Mehdi, Fırak-i Tesennün, Bahş-ı Selefi, Neşr-i Edyan, Bahar 1386, Kum, çap-ı evvel.

[4] Fırak-i Tesennün, Celali, Makale-i Maturidiye.

[5] Gani Kasım, Tarih-i Tasavvuf, İntişarat-ı Zevvar, Tahran, 1383, çap-ı nohom.

[6] a.g.e.

[7] Zerrin Kup, Abdülhüseyin, Dar Costucuy-ı Tasavvuf.

[8] a.g.e.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    11283 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...
  • İbni Sina, Şeyh İşrak ve Molla Sadra görüşlerinde hayal âlemi nasıl bir âlemdir?
    9461 İslam Felsefesi 2011/11/17
    Şeyhi İşrak şuna inanmaktadır: Misal veya hayal âlemi maddeden soyut ama eserlerinden yoksul olmayan varlığın bir mertebesidir. Yani mahsus (hissedilen) ile ma’kul (akledilen) veya madde ile mücerret (soyut) arasındadır. Bu nedenle her iki âlemin (mahsus ve ma’kul) bazı nitelik ve özelliklerine sahiptir. Molla Sadra şöyle inanmaktadır: Hayal âlemi bedenden ...
  • Din nedir? Hedefleri nelerdir? İnsanların yaşantısında din gerekli midir?
    16341 Yeni Kelam İlmi 2007/10/25
    Din toplumun işlerine yön vermek ve insanları eğitmek için ortaya konan, akaid, ahlak, kanun ve kurallardan oluşan sistemden ibarettir. Din, toplumsal hayata yön vermek ve insanları eğitmek gayesini taşıdığından, onun kanun ve kurallarının toplumun gerçek ihtiyaçlarıyla ve toplumsal değişikliklerle uyumlu, insanın özü ve ruhuna uygun olması, onun hak ve doğru ...
  • Yolcu, on gün niyeti etmeksizin müstehap oruç tutabilir mi?
    5182 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/21
    Taklit mercileri şöyle demektedir: Yolcu, müstehap oruç tutamaz. Eğer oruç tutmayı nezrederse ve onun gününü belirlemezse, onu yolculukta tutamaz. Ama yolculukta belirli bir günde oruç tutmayı nezrederse, onu yolculukta yerine getirmelidir.[1] Yolcu hacet istemek için Medine-i Münevvere’de üç gün ...
  • Vehhâbîlerin inanç çerçevesini ve Şia’ya yönelik eleştirilerini açıklar mısınız?
    7425 Eski Kelam İlmi 2010/07/24
    Vehhâbîler, Muhammed b. Abdülvehhâb’ın takipçileridir. O, İbn Teymîyye ve öğrencisi İbn Kayyim Cevzi ekolünün takipçisi olup Arap yarımadasında yeni bir inancın temelini atmıştır. Vehhâbîlik İslamî fırkalardan sayılıp Arabistan, Pakistan ve Hindistan gibi bazı ülkelerde taraftarları mevcuttur. Onların inancına göre Peygamber ...
  • “İyyake na’budu ve iyyake neste’in” ayetinin tefsiri nedir?
    80114 Tefsir 2012/04/09
    Ayeti Şerife’nin tercümesi: “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”[i] Allah’a ibadet, insanın kendi varlığının sahibinin Rabbine ait olduğunu göstermektir.[ii]”İstianet” yardım talebinde bulunmaktır[iii] ve “a-v-n” mutlak yardım anlamındadır.[iv]
  • Adamın birisi malının bir kısmını (cüz’i) vasiyet etmiş ama bu kısmın miktarını tayin etmemiştir. Bu kısmın miktarı hangi yöntem tayin edilebilinir?
    6176 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    Her iki gruptan olan rivayetlerin senedinin sahih olduğu âlimler tarafından kabul görülmüştür.  Bu nedenle iki grubu cem etmek için bazı cihetler belirtmişlerdir. Burada onlara işaret edeceğiz:1-   Mal sahipleri daha önceleri kendi mallarını taksim ediyorlardı. Bazıları ...
  • Resul-i Ekrem’e (s.a.a) ve İslamî kutsallara hakaret edilmesinin fıkhî hükmü ve buna karşı koymanın yolu nedir?
    10438 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberine hakaret eden ve bu çirkin davranışıyla milyonlarca insanı üzen kimse idama müstahaktır. İslam düşmanları Müslümanlar arasında tefrika yaratmak, İslam’ın yayılmasının önünü almak ve yolları üzerinde din adındaki engeli kaldırmak gibi utanç verici hedeflerine ulaşmak için İslamî kutsallara hakaret etmeye ve sövmeye yönelmişlerdir. Vahdeti korumak, kendi İslamî ...
  • Aristo ilahi peygamberlerden miydi?
    16277 تاريخ بزرگان 2010/06/02
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    5886 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar