Gelişmiş Arama
Ziyaret
15770
Güncellenme Tarihi: 2011/03/02
Soru Özeti
Aristo mantığı ile diyalektik arasındaki farkı nedir?
Soru
Aristo mantığı ve diyalektik mantığın ne ifade ettiğini ve farklarının ne olduğunu bilmek istiyorum.
Kısa Cevap

Mantık bir kanunlar manzumesidir ve bu kanunlara riayet etmek düşüncede hataya düşmemizi engeller. Mantık eski ve yeni mantık diye iki kısma ayrılır. Eski mantık, bize nasıl doğru bir kıyas ve istidlal üreteceğimizi öğreten Aristo mantığıdır; başka bir ifadeyle Aristo mantığı istidlalin şekil ve kalıbına ek olarak, istidlalde istifade edilebilecek maddeleri de bize tanıtmaktadır. Bu mantığın kurucusu Aristo’dur. Diyalektik mantık ise yeni mantık türlerinden biridir. Bu mantığın kurucusu on dokuzuncu yüzyılda yaşamış Almanyalı bir filozoftur. Bu mantık esasınca eşyanın mahiyetine yönelik bilgimiz her zaman nispî ve geçicidir; zira her şey hareket halinde ve bir oluş içindedir. Bundan dolayı bizim eşyayı gerçek ve sabit bir şekilde tanımamız mümkün değildir. Diyalektik mantık ile Aristo mantığı arasındaki temel fark, Aristo mantığının üzerine bina edildiği şu varsayımdır: Zihnimizin ötesinde sabit bir hakikat ve gerçeklik bulunmaktadır, insan doğru bir yöntemle sahih maddeleri kullanacak olursa kesin olarak gerçeğe ulaşacaktır ve tüm kesin önermelerin temeli ve kaynağı olan ilk önerme iki çelişenin birleşmesinin muhal oluşudur. Ama diyalektik mantıkta ise çelişenlerin birleşmesi kabul edilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Aristo mantığı ile diyalektik mantığı ve bu ikisinin farklarını açıklamak için mukaddime olarak mantığın tanımını yapmak ve sonra da bu iki mantık türünü izah etmek gerekmektedir. Mantık bilimciler mantığı şöyle tanımlamaktadırlar: Mantık, riayet edilmesi durumunda insan zihnini düşünürken hata yapmaktan koruyan bir kanunlar manzumesidir.[1] Başka bir tabirle mantık doğru düşünme yöntemini bize öğretmektedir. Mantığın kısımları vardır. Birinci kısmı, Aristo’nun tedvin ettiği eski mantıktır. Diğer kısmı ise değişik türleri olan yeni mantıktır. Riyazî mantık, pragmatist mantık ve diyalektik mantık bu kabildendir.[2] Genel itibariyle mantık kelimesi ve mantık ilmi eksiz kullanıldığında kastedilen doğru düşünmenin kanunlarını bize öğreten Aristo mantığıdır. Aristo mantığı iki bölümden oluşur. Birinci bölüm şekilsel mantıktır. Bu bölümde düşüncenin muhtevası hedef değildir. Önemli olan düşüncenin şekil ve kalıbıdır. Bir binanın şeklini bize bildiren ve bir ev yapmak istiyorsanız bu şekil ve plana göre davranmalısınız diyen ve istifade edilen malzemelerle ilgilenmeyen bir inşaat projesi kabilindendir. Bunun için bu tür mantığa şekilsel mantık denmektedir. Bu mantık türü, eğer bir istidlalden doğru netice almak istiyorsak gerekli şartlara riayet etmemiz gerektiğini bize öğretir. Mesela kıyas birinci şekildeyse, doğru bir neticeye ulaşmak için küçük olarak adlandırılan ilk öncülün müspet olması ve büyük olarak adlandırılan ikinci öncülün de tümel olması gerekir. Aristo mantığının ikinci kısmı ise beş sanat olarak adlandırılıp kıyas ve istidlalin maddelerini inceler. Bundan dolayı şekilsel mantığın kanunları mutlak, tümel ve tüm maddelere uyarlanır ve tatbik edilir kanunlardır; zira aklın doğa ve kalıbından ve de zati özelliğinden kaynaklanmaktadır.[3] Bu mantıkta (şekilsel mantık) gaye ve hedef, doğru düşünme yöntemini öğrenmek ve de tasavvur ve tasdiki bilmektir.[4] Diyalektik mantık ise genel anlamıyla önceki mantıktan fark etmektedir. Diyalektik kavramı birçok felsefi ve ilmi ıstılah gibi değişik manalara sahiptir ve felsefe tarihinde özel bir değişim süreci geçirmiştir. Özet olarak söylemek gerekirse diyalektik on dokuzuncu yüzyılda yaşamış Almanyalı bir filozof olan Hegel’den önceki devrede görünür ve dış dünyayla irtibatı olmayan bir yöntem, bahis ve istidlal idi. Ama Hegel taşıdığı inanç esasınca görünen ile zihnin birlikteliğini işledi ve diyalektiği aynî fenomenler için de kullandı. Her ne kadar Hegel diyalektiği, mantıkî yönden çok felsefi yön taşısa da yine de onu diyalektik mantığın kurucusu olarak bilmek lazımdır. Diyalektik mantık Hegel’in felsefi sisteminin ilk bölümünü teşkil eder.[5] Hegel diyalektiği şöyle tanımlamaktadır: Diyalektik eşyanın varlığı ve aynı şekilde zihinde çelişenlerin uzlaşmasıdır.[6] Bu yöntemin üç merhalesi vardır: mevzu, mevzu karşıtı ve terkip. Başka bir ifadeyle diyalektik mantığın temeli üç şeydir: Tez, antitez ve sentez.[7] Hegel’in diyalektik mantığının önemli konularından birisi şudur: İnsan aklı ve anlaması arasında fark vardır, akıl anlamadan daha üstündür ve zıtlar ve çelişenler her ne kadar anlama için mümkün olmasa da akıl için sadece mümkün olmamakla kalmayıp zorunludur bile. Diyalektik mantık esasınca eşyanın mahiyetine yönelik bilgimiz her zaman nispî ve geçicidir; zira her şey hareket halinde ve bir oluş içindedir. Bundan dolayı diyalektik mantığın usullerinden birisi hareket ilkesidir. Diyalektik, eşyayı hareket ve dönüşüm içindeyken incelemek gerektiğini belirtir.[8] Diyalektik mantık eşyayı kendi içinde açıklar ve onu bir neden ve dış açıklayıcıya muhtaç görmez. Başka bir tabirle bu mantık tüm hareketlerin kendine ulaştığı Aristo’nun ilk hareket ettirici teorisine son vermektedir.[9] Özetle diyalektik mantık, eşyanın mahiyetine yönelik bilgimizin her zaman nispî ve geçici olduğu esasına dayalı bir mantıktır. Zira her şey hareket halinde ve bir oluş içindedir ve bizim eşyayı gerçek olarak tanımamız olanaksızdır.[10] Ama bu iki mantık arasındaki fark ise şudur: Aristo mantığında biz aklî tümel usuller ile aşina olmaktayız. Çelişenlerin birleşmesinin muhal oluşu bunlardan biridir. Lakin diyalektik mantıkta ise çelişenlerin birleşmesi muhal olmamakla kalmayıp zorunluluk addeder.[11] Bu ön açıklamaların genel neticesi şudur: Şekilsel mantık bize doğru bir neticeye ulaşmak için nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretmektedir, ama diyalektik mantık ise düşünme yöntemini bize öğretmemekte ve bilgimizin nispî olduğunu söylemektedir. Başka bir ifadeyle diyalektik mantık ile Aristo mantığı arasındaki temel fark, Aristo mantığının üzerine bina edildiği şu varsayımdır: Zihnimizin ötesinde sabit bir hakikat ve gerçeklik bulunmaktadır, insan doğru bir yöntemle sahih maddeleri kullanacak olursa kesin olarak gerçeğe ulaşacaktır ve tüm kesin önermelerin temeli ve kaynağı olan ilk önerme iki çelişenin birleşmesinin muhal oluşudur. Ama diyalektik mantıkta ise çelişenlerin birleşmesi kabul edilmiştir.



[1] Muzaffer, Muhammed Rıza, el-Mantık, c. 1, s. 5, Çap-ı Müessese-i Neşr-i İsmailiyan, 1417 h.k, çap-ı heftom.

[2] Ğaravyan, Muhsin, Amuzeş-i Mantık, s. 28, Çap-ı yazdehom, İntişarat-ı Daru’l-İlim, Kum, 1378.

[3] Hansari, Muhammed, Mantık-i Suri, s. 18, Çap-ı Bistopencom, İntişarat-ı Agah, 1382.

[4] İbn. Sina, Mantık-ı Şifa, c. 1, s. 18, Çap-ı Kitabhane-i Ayetullah Maraşi Necefi, Kum, 1405.

[5] Ğaravyan, Muhsin, Amuzeş-i Mantık, s. 28.

[6] Mutahari, Mürteza, Makalat-i Felsefi, c. 1, s. 224, İntişarat-ı Sadra, Kum, Çap-ı evvel.

[7] Ğaravyan, Muhsin, Amuzeş-i Mantık, s. 27.

[8] a.g.e., s. 28.

[9] Mutahari, Mürteza, Nakdi Ber Marksizm, s. 28, İntişarat-ı Sadra, Kum, Çap-ı evvel.

[10] Mutahari, Mürteza, Usul-i Felsefe Ve Reveş-i Realizm, c. 1, s. 52, Çap-ı evvel, İntişarat-ı Sadra, Kum.

[11] Ğaravyan, Muhsin, Amuzeş-i Mantık, s. 29.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar