Gelişmiş Arama
Ziyaret
10658
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Gök ve yerin yaratılışının öncelikli kılınması hakkındaki Bakara suresinin 29. ayeti ile Naziat suresinin 30. ayeti arasında bir çelişki var mıdır?
Soru
Göklerin yaratılması mı önce vuku bulmuştur yoksa yerin yaratılması mı? Hangisi daha önce yaratılmıştır? “O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 29). “Ardından yeri düzenleyip döşedi.” (Naziat, 30). Yukarıdaki ayetlerde gördüğünüz gibi Allah bir yerde ilkönce yerin yaratıldığını, başka bir yerde ise göğün ilkönce yaratıldığını buyurmaktadır. Yukarıdaki ayetler iki farklı tanrı tarafından mı Muhammed’e indirilmiştir? Zira her biri kâinatın yaratılması hakkında farklı iddialarda bulunmaktadır.
Kısa Cevap

Bu soruya bir takım yanıtlar verilmiştir ve burada iki örneğine işaret edeceğiz:

1. Esasen bu iki ayet arasında bir çelişki yoktur; çünkü “dahav” kökünden türeyen “duha” kelimesi yaratmak anlamında değildir, düzenleyip döşemek anlamındadır. Bu yüzden ayet-i şerife üç merhaleyi içermektedir:

A. Yerin ilk etaptaki yaratılışı

2. Göğün ikinci yaratılışı

3. Göğün yaratılmasından sonra yerin düzenlenip döşenmesi

2. Her ne kadar “sümme” kelimesi zaman eksenli tertip ve sonralık anlamına gelse de bu anlam her yerde geçerli değildir. Mecmeu’l-Beyan tefsirinin yazarı şöyle demektedir: “Sümme” kelimesinin her yerde zaman eksenli sonralık ve tertip anlamına gelmediğini söyleyebiliriz. Bu kelime burada sadece Allah’ın nimetlerini hatırlatmak ve anımsatmak içindir, yer ve göğün yaratılışının önceliği ve sonralığıyla ilgili değildir. Gaye nimetlerin sayısını saymaktır. Mesela “ben seni yedirmedim, giydirmedim, sana bahşetmedim ve binek vermedim mi” gibi bir ifade tarzı kullanılmaktadır. Hatta ilkönce söylediğini sonra yapmış olsa bile bu önemli değildir; çünkü burada önce ve sonra gözetilmemekte, sadece sayı gözetilmektedir. Bu esas uyarınca

 "ثُمَّ اسْتَوى‏ إِلَى السَّماءِ"  cümlesindeki “sümme” kelimesi zorunlu olarak zamanı çağrıştıran sonralık manasına gelmez. Aksine beyanda sonralık ve ardı ardına gelen hakikatlerin zikri manasına gelebilir.

Ayrıntılı Cevap

Cevaba geçmeden önce iki noktaya değinmek zorunlu gözükmektedir:

1. Soruya konu olan iki ayet arasında zahiri olarak görünen farklılık ve çelişkinin sebebi, söz konusu ayetlerdeki “sümme” ve “dahav” adlı kelimelerdir. “Sümme” kelimesi dilimize çevrildiğinde sonralığı ve ardı ardına olmayı yansıtan “ardından” ve “sonra” manalarına gelmektedir. Bu yüzden bu ayetlerden zahiren göğün yerden sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır.

2. Bazı müfessirler, göğün ve yerin yaratılmasındaki öncelik ve sonralılık konusunu inkâr etmekte ve bunu yanlış olan Allah’ın işini yaratıkların işiyle kıyas etmek olarak değerlendirmektedir. Örneğin Seyid Kutub “Fi Zilali’l-Kur’an adlı tefsirinde şöyle demektedir: Müfessirler ve mütekellimler burada sözü gök ve yer, öncelik ve sonralık ve de istiva ve tesviye… diye uzatmış ve öncelik ve sonralığın iki beşeri ıstılah olduğunu ve Allah’ın fiilleriyle mukayese edildiğinde hiçbir delalet taşımadığını unutmuşlardır.[1] Kendisi aynı yerde Müslüman bilginler arasındaki bu tür cari tartışmaları, Yunan felsefesi ile Yahudi ve Hıristiyanlar arasındaki mütedavil teolojik bahislerden kaynaklanan bir afet olarak değerlendirmektedir. Ama Allah’ın bu lafız ve tabirleri muhatapların anlaması ve idrak etmesi hedefiyle Peygambere bildirdiği göz önünde bulundurulursa, halkın edebiyatına egemen olan üslup, yöntem ve kaideler ile kendileriyle konuşması kaçınılmazdır ve bu yüzden onların örfi anlayışı hüccet olacaktır ve bunun da filozofların, Yahudilerin ve Hıristiyanların bahisleriyle bir bağlantısı olmayacaktır.

Göğün Ve Yerin Yaratılışında Öncelik Ve Sonralık

Burada meydana gelen soru ve soru cevabı şudur: “Sümme” kelimesi dilimizde “sonra” ve “ardından” manasına gelmekte ve doğal olarak sonralık ve ardı ardına gelmeyi çağrıştırmaktadır. Bundan dolayı bu ayetten göğün yerden sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır: "ثُمَّ اسْتَوى‏ إِلَى السَّماءِ" Oysaki "وَ الْأَرْضَ بَعْدَ ذلِکَ دَحاها ayetinden de bunun tersi yani yerin gökten sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır. Bu soruya bilginler tarafından bir takım yanıtlar verilmiştir ve burada iki örneğine işaret edeceğiz:

1. Esasen bu iki ayet arasında bir çelişki yoktur; çünkü “dahav” kökünden türeyen “duha” kelimesi yaratmak anlamında değildir, düzenleyip döşemek anlamındadır. Bu yüzden ayet-i şerife üç merhaleyi içermektedir:

A. Yerin ilk etaptaki yaratılışı

2. Göğün ikinci yaratılışı

3. Göğün yaratılmasından sonra yerin düzenlenip döşenmesi

Bir rivayette bu sorunun Amr b. Ubeyd ve Hasan Basri’den sorulduğunu ve onların da şöyle cevap verdiğini okumaktayız: “Dehaha” kelimesinden yaratmak değil, sadece yerin dayatılıp döşetilmesi anlamında yararlanılır ve yaratılış sıralamasının ilkönce yerin yaratılması, sonra göklerin yaratılması ve ardından da yerin döşenmesi şeklinde olması muhtemeldir.[2] O halde kastedilen yerin gökten sonra yaratılması değildir; aksine göklerin yaratılmasından sonra yerin döşenmesi ve yaşam için hazırlanması kastedilmektedir. Bu, yerin gökten önce yaratılmasına bir engel teşkil etmez.[3]

2. Her ne kadar “sümme” kelimesi zaman eksenli tertip ve sonralık anlamına gelse de bu anlam her yerde geçerli değildir. Mecmeu’l-Beyan tefsirinin yazarı şöyle demektedir: “Sümme” kelimesinin her yerde zaman eksenli sonralık ve tertip anlamına gelmediğini söyleyebiliriz (Nitekim Arap edebiyatında bunun birçok örneği mevcuttur).Bu kelime burada sadece Allah’ın nimetlerini hatırlatmak ve anımsatmak içindir, yer ve göğün yaratılışının öncelikli kılınması ve geciktirilmesiyle ilgili değildir.[4] Gaye nimetlerin sayısını saymaktır. Mesela “ben seni yedirmedim, giydirmedim, sana bahşetmedim ve binek vermedim mi” diye bir ifade tarzı kullanılmaktadır. Hatta ilkönce söylediğini sonra yapmış olsa bile bu önemli değildir; çünkü burada önce ve sonrayı gözetilmemekte, sadece sayı gözetilmektedir.[5] Her halükarda Yüce Allah’ın bu sözü metinde değerlendirilmelidir.[6] Bu esas uyarınca "ثُمَّ اسْتَوى‏ إِلَى السَّماءِ"  cümlesindeki “sümme” kelimesi zaman çağrıştıran sonralık manasına gelmez, aksine beyanda sonralık ve ardı ardına gelen hakikatlerin zikri manasına gelir.[7] 



[1] Seyid Kutub b. İbrahim Şazali, Fi Zilali’l-Kur’an, c. 1, s. 53-54, Naşır-i Daru’l-Şuruk, çap-ı Beyrut,-Kahire, 1312 k, çap-ı hifdehom.

[2] Fazl b. Hasan, Tercüme-i Mecmeu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 114, İntişarat-ı Ferahani, Tahran, 1360 ş, çap-ı evvel; Ebu’l-Futuh Razi, Hüseyin b. Ali, Rovzu’l-Cenan Ve Ruhu’l-CenanFi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 191, Bonyad-ı Pejuheşhay-ı İslamî Astan-ı Kuds-i Rezevi, Meşhed, 1408 k.

[3] Caferi, Yakub, Kevser, c. 1, s. 113.

[4] Tercüme-i Mecmeü’l-Beyan, Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 192.

[5] Rovzu’l-Cenan Ve Ruhu’l-CenanFi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 192.

[6] Bkz: Allame Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i Tefsir-i Mizan, c. 1, s. 174, Mütercim, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, 1374 ş, çap-ı pencom.

[7] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 162, 163 ve 164, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1374 ş, çap-ı evvel.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Hz. Ali’nin (a.s) kaç tane çocuğu vardı? Çocukların ve annelerinin isimleri nedir?
    126269 Masumların Siresi 2011/04/13
    Şeyh Müfid, İrşad adlı eserinde Hz. Ali’nin (a.s) erkek ve kız olmak üzere on yedi çocuğunun olduğunu yazmıştır. O şöyle diyor: ‘Bir kısım Şii alimler diyorlar ki, Fatıma, Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra Peygamberin Muhsin adını verdiği çocuğuna düşük yaptı. Onlara göre İmamın (a.s) on sekiz evladı vardı.’
  • Hac amellerini müstehap gusül ile yapmak caiz midir?
    5643 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Başta hatırlatılmalıdır ki; namaz için yeterli olan her temizlik (abdest, teyemmüm, müstehap gusül, …), temizlik ile yapılması gereken hac amelleri için de yeterlidir. Bundan dolayı ilkönce birkaç noktayı belirtmek gerekmektedir:1. Farz gusül ile namaz veya abdest gerektiren hac amelleri gibi fiiller yerine getirilebilir mi?2. Müstehap gusüller bu ...
  • Ehlisünnet kardeşlerin hilafetin konumunu siyasal ve imametin konumunu ise dinsel bildikleri ve hidayet imamlarının imameti ile bir sorunları olmadığı hususuna nasıl cevap verilmelidir?
    6153 Eski Kelam İlmi 2012/06/16
    Her ne kadar Ehlisünnet siyasal rehberlik için Ebu Bekir ve diğer halifelere başvurmuşlarsa da ve onlardan bir grup İmam Ali’yi (a.s) ilmi ve manevi rehberliğe layık görmüşseler de Şia açısından imamet ve hilafet arasında bir ayrışmaya gitmek doğru bir düşünce olamaz. Şia, imameti özel bir kavram sayar ...
  • Rivayetlere göre gayrimüslimlere karşı davranışımız nasıl olmalıdır?
    11693 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/10/12
    İslam, insan fıtratına uygun sevgi dolu bir din olup bütün insanlığın hidayet ve saadeti için gelmiştir. Din seçmek isteğe bağlı olduğu için her zaman bütün islam toplumlarında az çok gayrimüslim bulunur. İster İslam toplumunda ve İslam devletinin himayesinde yaşayanlar olsun (ehl-i zimme), ister gayr-i İslami ...
  • Bir metnin tercümesini başkalarına devredebilir miyiz ve organizasyon hakkı sıfatıyla iş sahibinden daha fazla bir iş ücreti alabilir miyiz?
    4754 Varie 2013/12/09
    Eğer iş sahibi sizden sadece metnin tercüme edilmesini istemişse, kimin tercüme edeceğini şart koşmamışsa, siz de tercüme etmesi için üçüncü bir şahsa metni verip pazarlama ve organizasyon hakkını alırsanız bunun bir sakıncası olmaz. Ama iş sahibi ilgili işi sizin yapmanızı istemişse, başkalarına devredemezsiniz. Bu sadece iş sahibinin ...
  • Neden Kuran ayetleri nüzul tertibi esasına göre toplanmadı?
    12452 Kur’anî İlimler 2012/04/04
    Peygamber(s.a.a)’den Kuran’ın nüzul tertibi esasına göre toplanmasına dair bir destur bizlere ulaşmamıştır. Kuran’ın toplanması birkaç merhalede gerçekleşmiştir. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibi esasına göre topladı ama sonuçta halifelerin topladığı genellik kazanmış ve Ehlibeyt (a.s) da şimdiki Kuran’ı tam anlamıyla teyit etmişlerdir. ...
  • Şefaatin kıyametteki yeri ve önemi nedir?
    8879 Eski Kelam İlmi 2009/06/17
    Şefaat, zayıf birini güçlendirmek, takviye etmek demektir. Şefi' (şefaat edici) ise ihtiyacı olana yardım eden ve onu mutedil bir duruma getirip ihtiyacını gideren kimsedir. Kıyamette şefaat etmek Allah'a mahsustur. Elbette Yüce Allah bazılarına da başkalarına şefaat etmeleri için izin vermiştir. Bu konu hakkında gelen birçok rivayetten kıyamette şefi'lerin çok olacağı ...
  • Neden biz Şii’yiz ve başka bir mezhebe inanmıyoruz?
    6907 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    Genel bir sınıflandırmayla din ilahî (vahyanî) ve beşerî diye iki kısma ayrılmaktadır. Din birey ve toplumu yönetmek ve de vahiy ve akıl aracılığıyla insanları yetiştirmek için onlara sunulan inançlar, ahlakiyat, kanunlar ve yasalar mecmuasıdır. İslam sözlükte teslim olmak ve onaylamak anlamındadır. Şia ise takipçi manasındadır. Şiilik ...
  • Hz. Mehdi ile irtibat ve ilişki mümkün mü?
    12009 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/20
    Birbirini tanımayan iki kişi arasında ilişkinin kurulması mümkün değildir İlişkinin meydana gelmesi için en azından iki taraftan birinin diğerini tanıması ve sonuçta ona bağlılık duyması onun mehabetini kalbinde oluşturması ile başlayabilir ve sonra karşılıklı bağ ve dostluk oluşmasına yol açabilir.
  • Kur’an meclislerinde veya namaz esnasında Kur’an okunurken susmak mı yoksa okumaya eşlik etmek mi daha iyidir?
    11660 Ahlak 2011/04/11
    Kur’an okumanın adaplarından birisi, manasını anlamada dikkat ve özen göstermek için Kur’an ayetlerine kulak vermektir. Ayetin zahiri bu hükmün genel ve kuşatıcı olduğunu yansıtmaktadır. Ama değişik rivayetler ve âlimlerin görüş birliğinden anlaşıldığı üzere bu hüküm genel anlamda müstehap bir hükümdür. Kur’an’ın okunduğu her yer ve durumda ...

En Çok Okunanlar