Gelişmiş Arama
Ziyaret
14980
Güncellenme Tarihi: 2012/01/29
Soru Özeti
Ehl-i Sünnetteki dört mezheb nasıl ortaya çıktı ve içtihat kapısı nasıl kapandı?
Soru
Ehl-i Sünnetteki dört mezheb nasıl ortaya çıktı, içtihat kapısı nasıl kapandı ve bu kapıyı kimler açtı?
Kısa Cevap

İslam maarifi ve İslam fıkhı, Peygamberimizden (s.a.a) sonra gelişen olaylar ve halifelik meselesinden dolayı biri Ehl-i Beyt’ten alınan fıkıh, diğeride sahabe ve tabiinin verdikleri fetvalardan alınan ve Ehl-i Sünnet diye meşhur olan fıkıh olmak üzere ikiye ayrıldı:

İslami fetihlerden sonra yeni meselelerin ortaya çıkması ve fıkıh alanındaki daha dikkatli incelemelerin başlamasıyla, yani hicri 2. asrın başından 4. asrın başlarına kadar Ehl-i Sünnet fıkhı kendi zirvesine ulaşıp, fıkıh yaygın olarak uygulanmaya başladığında dört mezhepte şekillenmeye başladı. Mutlak içtihat (tüm fıkıhta ve belli bir mezhebi nazara almaksızın), hicri 655’e kadar Ehl-i Sünnette yaygındı. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı dört mezhebin dışındaki diğer mezhepler görmezlikten gelindi ve hepsi resmiyetten düştü. Yargı, cuma imamlığı, fetva verme gibi yetkiler sadece bu dört mezhebe uyanlara verildi. Son yıllarda Ehl-i Sünnet içinde de mutlak içtihad kapısının açılmasına dair istekler gelmeye başladı. Onlar bir mezhepte içtihat ettikten sonra dört mezhep arasında içtihat etmeye, günümüzde insan yaşamındaki ani ve birçok değişiklikleri göz önüne alarak mutlak içtihadın kapısının açılması talebinde bulunmaya başladılar.

Ayrıntılı Cevap

Ahkamın teşrii edilmesi Peygamberimizin (s.a.a) nübüvveti zamanında başlamış ve yaşadığı sürecede devam etmiştir. Şii’ye göre Peygamberimizin (s.a.a) sünnet ve siretinin, ahkamın, fıkhi ve gayrî fıkhi meselelerin açıklanması Peygamberimizin Ehl-i Beyt’inin üzerinedir. Ehl-i Sünnete göre ise insanları dini hidayete ulaştırmak Peygamberimizin ashabının görevidir.

Ahkamı açıklamak ve temel olarak fıkhi hassasiyetler ve Resulullah’ın (s.a.a) sünnetini anlamak hicri 40. yıla kadar Peygamberin (s.a.a) ashabının üzerineydi.[1] O tarihten sonra bazı sahabeler hayatta olmalarına rağmen fakihlerin geneli onların dışında kimselerdi. Daha sonra bu mesuliyet tabiine geçti ve hicri 1. asrın sonlarından 2. asrın başlarına kadar bu durum devam etti.[2]

Ehl-i Sünnet Mezheplerinin Ortaya Çıkışı

Ehl-i Sünnet fıkhı, Ehl-i Beyt’in (a.s) imamet ve rehberlik meselesini reddedikten sonra Ehl-i Beyt yolunun dışında bir yol tuttu. Onlar fıkhi meselelerde önce sahabeye, ardından tabiine uydular.

İslami fetihlerden sonra yeni meselelerin ortaya çıkması ve fıkıh alanındaki daha dikkatli incelemelerin başlamasıyla, yani hicri 2. asrın başından 4. asrın başlarına kadar Ehl-i Sünnet fıkhı kendi zirvesine ulaşıp fıkıhta yaygın olarak uygulanmaya başladığında dört mezhepte şekillenmeye başladı.

Ehl-i Sünnette çeşitli mezheplerin ortaya çıkması fıkhi meselelerin çokluğu, Müslüman toplumların ve yeni Müslümanların İslam hükümlerine duydukları ihtiyaca verilen doğal bir tepkiydi. Ancak mezheplerin çoğalmasında Ehl-i Beyt’i kenara itmek için bazı siyasi komploların olduğu göz ardı edilemez. Zira hakim güçlerin Ehl-i Beyt’in fıkhından uzaklaştıkları dikkate alındığında, onlar bu boşluğu görüntüde de olsa bazı fakihlerle doldurmaya çalıştılar.

Dikkat edilirse başlangıçta bu fıkhi mezheplerin dört mezheple sınırlı olmadığı görülecektir. Ehl-i Sünnet alimlerinden bir çoğu medrese ve görüş sahibi idiler. Her birisinin bulunduğu bölgelerde birçok taraftarı vardı. Hasan Basri (H. 21-110), Evzai (H.88-157), Zahiri (Davud b. Ali İsfahani, H.202-270) ve Muhammed b. Cerir Taberi (H.224-310) mezhep sahibi kimselerdendiler.[3] Ama çeşitli nedenleden dolayı bu mezhepler dörtle sınırlandı.

Ehl-i Sünnetin Fıkıh Mezheplerinin Dörtle Sınırlandırılmasının Nedeni

Ehl-i Sünnet mezheplerinin arasında baş gösteren birçok ihtilaf, halkında mezheplerin sınırlandırılmasıdan yana tavır almasına neden oldu. Ancak iktidardakilerin dört mezhebin hangileri olacağı konusundaki rolünü de göz ardı etmemek gerekir. Çünkü halkın mezhepleri belli bir sayıda sınırlandırma güçleri olamazdı. Devletler ve iktidarlar bu sınırlamanın ölçülerini belirlemiş, yeri geldiğinde bir mezhebi diğerlerine tercih etmişlerdir. Bazende bir mezhebin taraftarları fetva ve kadılık makamına gelerek kendi mezheplerini yaymış ve onu genele yaymaya çalışmışlardır. Örneğin Hanefi mezhebinin taraftarları daha çok güç ve imkana sahip olduklarından Ehl-i Sünnet arasında daha çok yayılmıştır. Abbasi devletinin kadılar kadısı Ebu Yusuf, onlardan saygı gördüğü için kendi mezhebine öncelik veriyor, kadılık görevine Hanefi mezhebinden olanlar getiriliyordu.[4]

Ehl-i Sünnet imamları sırasıyla şunlardır:

1- Ebu Hanife, Nu’man b. Sabit (Öl. Hicri:150)    

2- Malik b. Enes (Öl. Hicri:179)            

3- Şafii, Muhammed b. İdris (Öl. Hicri:204)            

4- Ahmed b. Hanbel (Öl. Hicri:240).

Ehl-i Sünnette İçtihat Kapısının Kapanmasının Nedenleri

İçtihat, temelde İslamın yaşam kaynağı ve kanunlarının dinamikliğidir. Müslümanlar 1400 senedir içtihat ışığının altında olduklarından gayri islami kanunlara muhtaç olmaktan kurtulmuşlardır. Mutlak içtihat, hicri 655’e kadar Ehl-i Sünnette yaygındı. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı dört mezhebin dışında diğer mezhepler görmezlikten gelindi ve hepsi resmiyetten düştüler. Yargı, cuma imamlığı, fetva verme gibi yetkiler sadece bu dört mezhebe uyanlara verildi.[5]

Ehl-i Sünnetin mutlak içtihattan vazgeçmesinin nedenlerini şöyle özetleyebiliriz:[6]

1- Mezhep Tassubu

Her mezhebin öğrencileri kendi mezhep reisinin eser ve görüşlerine karşı çok mutaassıp olup ona muhalefet etmeyi caiz bilmiyorlardı. Şii alimlerden biri bu konuda şöyle diyor: ‘Ehl-i Sünnette içtihat kapısının kapanmaya götüren nedenlerden biri -bu neden neredeyse Şiilerde de fıkıh ve fekahet kapısını kapatacaktı- ilmi bir şahsiyetin azamet ve büyüklüğü idi. Bu neden, Ehl-i Sünnetin dört fıkhi mezhebinin reislerinin (Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. İdris Şafii, Ebu Hanife, Malik b. Enes) döneminden sonra Ehl-i Sünnet camiasında ve ilmi havzalarda hissedilir bir şekilde etki bıraktı ve onların fıkhi akımlarından şaşılacak derecede öylesine etkilendiler ki, onlara muhalefet ve içtihat etme gücünü kaybettiler.’[7]

2- Yargıdaki Zorluklar

Bazen çeşitli mahkemelerin verdiği hükümler arasında büyük farklılıklar ortaya çıkıyordu. Mesela bir mahkemenin müçtehit olan kadısı kendi içtihadına göre fetva verirdi. Bu da halkın büyük itirazlarına neden oluyordu. Zira aynı konuda değişik mahkemelerde değişik hükümlerin veriliyordu. Bu yüzden devlet verilen hükümlerin halkın nazarında geçerli olabilmesi, nizanın, kargaşanın engellenmesi için kadıları dört mezhepten birinin hükmüne göre fetva vermekle görevlendirdi.

3- Siyasi Nedenler

Bu konuda deniliyor ki: ‘Görünen o ki o dönemin siyasi gücü ilim havzalarının ve alimlerin yükselmelerinden rahatsızdılar. Zira alimler ve müçtehitler içtihat dinamikleri ve özgür düşünceleri ile İslamı savunuyor, zalim yöneticilerin bidat ve sapmalarının önüne geçiyor, İslamı toplumda yaşatıyor ve uyguluyorlardı. Bu ise, zalim yöneticilerin hedeflerine ters düşüyordu.’[8]

Bir yere kadar koşullu içtihat Ehl-i Sünette vardı. Böyle bir içtihat müçtehide bir mezhebin dairesi içinde ve onun usul ve dayanaklarını göz önüne alarak ahkamı çıkarma ve açıklama izni verirdi. Ama dört mezhep belirlendikten sonra mutlak içtihadın kapısı kapandı.

Ehl-i Sünnetin Mutlak İçtihada Dönmesi

Son yıllarda Ehl-i Sünnetin içinde mutlak içtihat kapısının açılması yönünde talepler gelmeye başladı.[9] Onlar bir mezhepte içtihat ettikten sonra (yani fakih kendi mezhebinin, örneğin Hanefi mezhebine mensupsa yalnızca o mezhebin fıkhının çerçevesi içinde içtihat etmeye hakkı var) dört mezhep içinde içtihat etmeye (yani fakihin içtihat dairesi bir mezhepten çıkıp dört mezhebe kayacak ve bu dört mezhebin sınırları içinde içtihat edecektir) başlayacaktır. Günümüzde insan yaşamındaki ani ve birçok değişiklikler göz önüne alındığında mutlak içtihadı isteyenlerin çoğaldığını söyleyebiliriz.

Bugün Ehl-i Sünnet düşünürleri kendilerinden şöyle soruyorlar: ‘Asırlar önce yaşayan ve günümüz şartlarından asla heberi olmayan kimseleri neden taklit edelim?’

Yine: ‘Taklit gerekli ise o zaman dört mezhebin imamlarının kendileri kimi taklit ediyorlardı?’ diye sormaktan kendilerini alamıyorlar.

Bu düşüncenin taraftarı günümüzde Ehl-i Sünnet aydınları arasında çoğalınca kapanan içtihat kapılarının da yeniden açılması gündeme gelmeye başladı.

İlgili dizinler:

Soru:796 (Site:855): Şia’da İçtihat

Soru:795 (Site:854): Kur’an ve Rivayetlerde İçtihat

Soru:4932 (Site:5182): Mezheplerin Ortaya Çıkma Nedeni

   



[1] -Subhani, Cafer, Tarihu’l Fıkhi’l İslami ve Edvarihi, s.14, Müessese-i İmam Sadık (a.s), Kum, HK.1427.

[2] -a.g.e.

[3] -a.g.e, s.64

[4] -Kesiri, Seyyid Muhammed, el-Selefiyye Beyne Ehl-i Sünnet ve’l-İmamiyye, s.107, Neşru’l-Ğadir, Beyrut, HK.1418.

[5] -Subhani, Cafer, Rahnemay-ı Hakikat, s.577, Neşr-i Müşaar, Tahran, HŞ.1387

[6] -Tarihu’l Fıkhi’l İslami ve Edvarihi, Fasl-ı Esbab-ı Ğalki’l-İçtihat, adlı eserden faydalanılmıştır.

[7] -Rızvani, Ali Asgar, Şia Sinasi ve Pasuh Be Şübehat, c.2, s.615, Neşr-i Müşaar, Tahran, HŞ.1384

[8] -a.g.e.

[9] -Muhammed Ali Seyyas ve Ali Mansur el-Mısri gibi Ehl-i Sünnetin bazı düşünürleri bu alanda makaleler ele almışlardır. Bak: Tarihu’l Fıkhi’l İslami ve Edvarihi, s.100.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar