Gelişmiş Arama
Ziyaret
11743
Güncellenme Tarihi: 2010/12/05
Soru Özeti
Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
Soru
Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
Kısa Cevap

Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir.

Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamına çıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan kimseler olarak insanlığa tanıtmıştır. Hz. Meryem’e (s.a) ve Firavun’un karısına ait ayetleri buna örnek verebiliriz.

Erkeğin bazı özellik ve güçlerde kadından, kadınında bazı özelliklerde erkekten üstün olması hiç birinin güçlü veya zayıf olduğunu göstermez. Aslında kadın ve erkeği bu yönlerden mukayese etmekte doğru değildir. Çünkü erkeğin baba (nafakanın sorumlusu) olması onun kadına göre daha fazla bedensel güce sahip olmasını gerektirirken kadınında anne (çocuğun eğitim ve gelişiminin sorumlusu) olması erkeğe göre daha fazla duygusallık ve hissiyata sahip olmasını gerektiriyor. İşte her şeyin kendi yerini alması manasına gelen adalet budur.

Zarif ve zayıf olmak görecelidir ve bölümlenebilir. Yani bir şey bir şeye göre sert ve güçlü olabilir, ama aynı şey başka bir şeye göre zayıf ve latiftir. Örneğin, Kur’an’ın mantığına göre insan zayıftır: ‘Allah yükünüzün az olmasını ister, çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.’ Ama aynı insan etrafındaki bir çok varlığa göre güçlüdür. Öyleyse hüküm verildiği zaman ölçüler belli olmalıdır. Yani, bedensel güç ölçüsüne göre bir şey zayıfsa, bilgi gücü gibi başka bir ölçüye göre güçlü olabilir.

Kısacası kadın ve erkek birbirlerine göre farklılıkları ve faziletleri olan iki insan sınıfıdır. Onlar cismi ve fizyolojik şartlar açısından farklı olduklarından her biri kendine özgü vazifeler için yaratılmışlardır. Bu farklılık -ne ki ayrımcılık- hikmetin kendisidir ve insan neslinin bekası içindir. Bunun manası kemal yolunun kadınlara kapalı veya sınırlı olması değildir. Kadınların ruhsal özelliklerinden biri, hisler ve duygular karşısındaki tepki ve etkilenmeleridir. Yani erkeklerden daha çabuk mutluluk, endişe, ağlamak ve gülmek gibi nefsani hislere kapılırlar.

Demek ki Allah-u Teala, kadının üzerinde olan doğası ve görevleri gereği sorumluluklarını yerine getirebilsin diye onu nazik ve zarif yaratmıştır. Bu yüzden kadın erkeğe göre daha zayıf ve latiftir.    

Ayrıntılı Cevap

Soruyu cevaplarken bazı noktalara dikkat çekmek gerekiyor:

1-Kur’an’ın bakış açısıyla kadının makam ve menzileti çok yücedir. Kur’an yaratılış yönünden erkek ve kadını aynı cinsten ve insanlıkta bir bilmektedir: ‘Ey insanlar, sizi tek bir candan yarattı, o canın eşini de ondan yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadın türetti.’[1]

Kur’an’ın ifadelerinde, fazilet, yüce insani değerlere sahip olma, manevi makam ve yüce sıfatları kazanma konularında kadınla erkek arasında herhangi bir fark görülmemektedir. Bu manada Kur’an’da bir çok ayet var ki onlardan biri şudur: ‘Erkek olsun, kadın olsun, inanarak iyi işlerde bulunanı tertemiz bir yaşayışa mazhar ederiz ve mükafatını, yaptığı en güzel işlere karşılık olarak mutlaka vereceğiz.[2]

Kur’an’da erkek baba, kadın anne olarak zikredilmiş ve evlat onlara saygı göstermekle, hürmetsizlik etmemekle görevlendirilmiştir, hatta müşrik bile olsalar; ancak şirke davet ederlerse bu daveti kabul etmemelidir, ama onlara iyi davranmalıdır. Her yerde anne ve baba eşit ve beraber övülmüşlerdir.

Kadınla erkeğin yüce insani değeri konusunda şu noktalara dikkat çekmektedir: ‘Şüphe yok ki Müslüman erkeklere ve Müslüman kadınlara, inanan erkeklere ve kadınlara, itaat eden erkeklere ve kadınlara, doğru söyleyen erkeklere ve kadınlara, sabreden erkeklere ve kadınlara, korkan erkeklere ve kadınlara, sadaka veren erkeklere ve kadınlara, oruç tutan erkeklere ve kadınlara...’[3]

Kur’an-ı Kerim, özel ilahi lütufa, vahyin rububi makamına nail olmuş veya meleklerin kendileriyle konuştuğu kadınları, iman ve Allah yolunda mukavemet eden örnek ve olgular olarak göstermiştir. Bu konuda Hz. Meryem (s.a), Hz. Musa’nın annesi ve Firavun’un karısıyla[4] ilgili ayetlere işaret edilebilir: ‘Rabbi, onu iyi bir surette kabul etti, bir nebat yetiştirir gibi onu yetiştirdi, geliştirdi, Zekeriyya'yı da onun hizmetine memur etti. Zekeriyya, ne vakit mihraba girse yanında bir yiyecek bulurdu. Ya Meryem demişti, bunlar nereden geliyor sana? Meryem, Allah'tan demişti, şüphe yok ki Allah dilediğini sayısız rızıklarla rızıklandırır.’[5] Sonra şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı da, hani melekler Meryem'e, ya Meryem, Allah gerçekten de seni seçti, arıttı ve alemlerdeki kadınlara üstün etti.’[6]

2- Zarif ve Zayıf Manalarının Göreceli Olması

Belirtmek gerekir ki, zarif ve zayıf olmak birbirlerine bağlı değildirler; yani birinin olduğu yerde diğeride olacak diye bir kural yoktur. Bir şey sert, ama zayıf olabilir; bunun terside geçerlidir. Gerçi birarada da olabilirler; yani bir varlık hem zarif, hem de zayıf olabilir.

Bu ikisi göreceli ve bölümlenebilen şeylerdendir. Yani, bir şey bir şeye göre sert ve güçlü olabilirken, aynı şey bir başka şeye görede zarif ve zayıf olabilir. Örneğin, Kur’an’ın mantığında insan zayıf bir varlıktır: ‘Allah yükünüzün az olmasını ister, çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.’[7] Ama o, bir çok varlığa göre güçlüdür. İnsanın yaptığı bazı şeyleri, ondan daha güçlü bir çok varlık yapmaktan acizdir. Yine Kur’an şöyle buyuruyor: ‘Kitaba ait bir bilgiye sahip olansa ben dedi, gözünü yumup açmadan onu getiririm sana.’[8]-[9] Öyleyse hüküm vermekte ölçüler belli olmalıdır. Yani, bedensel güç ölçüsüne göre zayıf olan bir varlık, ilmi yetenek vb. gibi başka bir ölçüye göre güçlü olabilir...

3- Kadın ve erkek her ne kadar aynı türden olsalarda ve insan olduklarından, insan için geçerli olan tekvin ve teşri’e (yasamaya) ait ne varsa hem kadın, hem erkek için geçerlidir. Ama unutmamak gerekir ki, bu iki türün birbirlerine göre farklılıkları ve üstünlükleri vardır. Onlar cismi yönden ve fizyolojik şartlara göre farklıdırlar. Bu yüzden belli görevleri yerine getirmek için yaratılmışlardır. Bu farklılık -ne ki ayrımcılık- hikmetin kendisi ve insan neslinin bekası içindir. Bunun manası kemale erme yolunun kadına kapalı veya sınırlı olması değildir. Hisler ve duygular karşısında tepki ve etkilenme, kadınların ayrılmaz bir parçasıdır. Onlar erkeklerden daha çabuk sevinç, endişe, ağlama, gülme vb. gibi nefsani hislere kapılırlar.

Başka bir ifadeyle, kadınların fırtatları sevgi ve muhabbet üzerinedir. Bu, kadının makamına bir tür olumlu ve değer yaklaşımıdır. Kadının duygusal olması, onun akıl ve düşünce yönünden ölçülü olmasına engel değildir. Kadında erkek gibi normal teorik akıla sahip olabilir, zeka ve feraseti hislerinin mağlubu olmayabilir. Ancak kadınlar erkeklere göre hislerini daha fazla tadil etme yönünden çaba göstermek zorunda kalabilirler.[10]

Kadınlar ve kızlar çok zarif varlıklar olduklarından ve Hz. Ali’nin (a.s) ‘Kadın güzel kokulu güldür’[11] buyruğundan onların hassas ve kırılgan oldukları ve hafif bir esintide dağılabilecekleri anlaşılmaktadır. Bu yüzden onlara uygun korumalar yapılmalıdır.

Erkek bazı özellik ve güçlerde kadından üstünse eğer, kadında bazı özelliklerde erkekten daha güçlüdür. Demek ki, hiç biri mutlak şekilde güçlü ya da zayıf değildir. Hatta kadınla erkeği bu yönüyle mukayese etmekte doğru değildir. Zira erkeğin baba (nafakanın sorumlusu) olması onun kadına göre daha fazla bedensel güce sahip olmasını gerektirirken, kadınında anne (çocuğun eğitim ve gelişminin sorumlusu) olması erkeğe göre daha fazla duygusallık ve hissiyata sahip olmasını gerektirmektedir. İşte bu, her şeyin kendi yerini alması demek olan adalettir.

Demek ki Allah-u Teala, kadının doğası ve görevleri gereği sorumluluklarını yerine getirebilsin diye onu nazik ve zarif yaratmıştır. Ama zikredilenler dikkate alınarak yinede bu ikisi arasında bir mukayese yapılacaksa, kadının erkeğe göre daha zarif ve zayıf olduğu neticesine varılacaktır.


[1] -Nisa/1.

[2] -Nahl/97.

[3] -Ahzab/35

[4] - ‘Ve gene Allah, inananlara, Firavun'un karısını örnek getirmede; hani Rabbim demişti, bana cennette bir ev kur ve beni kurtar Firavun'dan ve yaptığı şeyden ve beni kurtar zalim topluluktan.’ Tahrim/11

[5] -Al-i İmran/37

[6] -Al-i İmran/42

[7] -Nisa/28

[8] -Neml/40

[9] -‘İkinci kişi, ilahi kitaptan önemli ölçüde bilgiye sahip olan salih biriydi. Kur’an onun hakkında şöyle buyuruyor: ‘Kitaba ait bir bilgiye sahip olansa ben dedi, gözünü yumup açmadan onu getiririm sana.’ Hz. Süleyman bu öneriyi kabul edince o’da manevi gücüyle Sebe kraliçesinin tahtını bir göz açıp kapama hızında getirdi: ‘Derken baktı ki taht yanında durmada, onu görünce bu dedi, Rabbimin lutfundandır, ihsanından, şükür mü edeceğim, nankör mü olacağım, beni sınamak istiyor.’ O şahıs, Hz. Süleymanın has dost ve yakınlarından olan imanlı biriydi. Tarihlerde onun adının Asıf b. Berhiya olduğu yazılıdır, Hz. Süleyman’ın veziri ve kız kardeşinin oğlu olduğu söylenmiştir. (Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.15, s.469).

[10] - a.g.e. s.353

[11] -Usul-u Kafi, c.5, s.510, Bab-ı İkram-ı Zevce: ‘...Kadın reyhandır, kahraman değil...’

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar