Gelişmiş Arama
Ziyaret
18426
Güncellenme Tarihi: 2009/02/28
Soru Özeti
Ömrü boyunca kötülük ve günah işlemiş olan bir kimse nasıl başkalarının onun adına yaptığı ihsan ve duasıyla bağışlanır ve kendisinin bir rolü olmadan ahiret hayatında durumu değişir?
Soru
Ömrü boyunca kötülük ve günah işlemiş olan bir kimse nasıl başkalarının onun adına yaptığı ihsan ve duasıyla bağışlanır ve kendisinin bir rolü olmadan ahiret hayatında durumu değişir?
Kısa Cevap

Soruda işaret edilen konu mutlak şekilde reddilemeyeciği gibi mutlak şekilde de kabul edilemez. Bu günahın çeşidine bağlı olduğu gibi günah işleyenin taşıdığı kişiliğe de bağlıdır. Çünkü Allah’a ortak koşmak gibi bazı günahlar asla insan o günahtan dönmedikçe bağışlanmaz yine insanların hakkını çiğnemek türünden olan günahlarda başkalarının duasıyla bağışlanmaz. Bunların bağışlanması için diğerlerinin hakkının telafi edilmesi ve hak sahiplerini razi etmek gerekir.

Günah işleyen kişi de bazen işlediği günahı bigisizlik ve cahillik yüzünden yapar ve sonra bu yaptığı işten dolayı pişmanlık duyar bu durumlarda günahın çabuk bağışlanması umulur ama bazen günah işleyen kişi azgınlığı yüzünden günahi bilerek yapar. Bu durumda bağışlanması zorlaşır. Elbette günahın telafi edilmesi kişinin kendisi tarafında olabileceği gibi diğer insanlar tarafından da onun adına yapılan iyi işler yoluyla mümkündür. İnsanın kendi çabasından fazlasını hak etmemesine rağmen Allah’ın kendi lütufuyla layık olan kişilere bir takım lütuflarda bulunması mümkündür.

Elbette burada şu hususu da unutmamak gerekir ki başkaları adına yapılan iyi işler veya onlar için Allah’tan bağışlanma dilemek gerçekte o adamın kendi hayatında yapmış olduğu iyiliklerden kaynaklanır. Çünkü diğer insanlar hakkında hep kötülük işlemiş olan ve hayatı kötülüklerle geçen bir kimse hakkında insanlar gönülden bağışlanma dilemezler ve onun adına kabul olacak şekilde iyi işler yapmazlar. Onun yakınları da kötü insanlar olsa duaları kabul olmaz. İyi insanlar olsalar o adamdan kötülük görseler gönülden ona bağışlanma dilemezler.

Ayrıntılı Cevap

Konunun açıklık kazanması için bazı noktalara değinmeliyiz:

1- İşlenen her günahın iki yönü vardır: Biri Allah’a karşı geliş olma yönü (yani Allah hakkında zulüm) diğeri ise kişinin kendisini ve toplumun diğer fertlerini ilgilendiren yönü. (Kendisinin ve diğer insanların hakkını ihlal edip zulüm etmesi)[1]

2- Günahlar, günahın işlenme zamanı, yeri ve şartları, günahkârın kişiliği, günahların mahiyeti açısından kötülükleri aynı düzeyde değildir. Buna göre cezaları da birbirinden farklıdır.

Örneğin Kur’an’da Peygamber’in eşleri hakkında şöyle buyurur: Ey Peygamber'in hanımları! Sizden kim açıkça bir kötü iş yaparsa, onun azabı iki kat olur. Bu Allah için kolaydır.”[2]

Yine İmam Riza’dan nakledilen bir hadis de şöyle denilmektedir. “Açıkça günah işleyen veya günahı yayan bir kimse zillete uğrar. Ama günahı örten bağışlanır.”[3] [4]

3- Günah bir açıdan hakkullah (Allah’ın hakkını çiğnemek ve hakkunnas (insanların hakkını çiğnemek) olarak iki kısma bölünür.

Bir hadiste yer aldığına göre, “Allah hakkunnas olan günahi hak sahibi olan kişi bağışlamadıkça bağışlamaz.”[5] Buna göre bu tür günahlar asla günahkâr olan kişinin veya yakınlarının duası ve bağışlanma dilemesi ile bağışlanmaz. İster günahkâr kişi hayatta olsun veya dünyadan gitmiş olsun. Evet, hak sahipleri razı olur ve haklarından geçerlerse bu başka. Örneğin bir başkasının malına hasar vermiş kişi mal sahibini hakkını ödemedikçe veya onu razı etmedikçe Allah bu tür günahı bağışlamaz.

4- Günahlar büyük ve küçük günahlar olarak ikiye bölünürler. Büyük günahlar önemi yüzünden Kur’an’da haram olduğu açıklanmanın yanı sıra onu işleyenin cehenneme gireceği açıklanan günahlardır; zina, Allah’ın izin vermediğ yerlerde bir insanı öldürme, riba yemek vb. günahlar bu türdendirler. Bu konu hadisler de açıklanmıştır.[6] Ama küçük günahlar sadece haram olduğu açıklanan günahlardır.

Kur’an-i Kerim küçük günahlar hakkında bağışlanma vadinde bulunmuştur. Şöyle buyurmuştur: “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan sakınırsanız sizin küçük günahlarınızı giderir ve sizi iyi bir mevkiye çıkarırız.”[7]

Bu ayet uyarınca büyük günahlardan uzak durmak sonucu küçük günahlar da bağışlanmış olur. Ancak şu noktaya dikkat etmek gerekir ki bazı şartlarda küçük günahlar Allah’ın azap vaad ettiği büyük günahlara dönüşür ve bağışlanma ile ilgili ilahi vadenin dışında kalır. [8] [9]

5- Diğer açıdan günah işleyenleri şu iki sınıfa bölmek mümkündür:

A. Bilgisizlik ve cahillik yüzünden günah işlemiş olan ve sonra pişman olup hatalarını telafi etmeye çalışan ve tövbe eden kimseler. Allah bunlar hakkında kesin bağışlanma vadinde bulunmuştur.[10]

B. Günah ve suç olduğunu bilerek bir günaha irtikâp eden ve sonrada yaptıklarından pişman olmayan kimseler. Bu sınıfın bağışlanacağına dair kesin bir ilahi vaat yoktur.

Bu açıklamalardan alaşılıyor ki Allah’ın bağışlaması ve günahkar kişinin kıyamette durumunun değişmesi sadece sebepleri oluşunca Allah’ın bağışlama vaadinde bulunduğu günahlara mahsustur.[11]

Şimde ömrü boyunca günah işlemiş bir kimsenin diğerlerinin onun adına bazı iyi işler yapmasıyla durumu kıyamette nasıl değişir sorusuna gelelim.

İlk önc şuna dikkat edilmelidir ki her günahkar başkalarının onun adına yapacağı iyi işlerle bağışlanacaktır diye bir kaide yoktur. Bu sadece Allah’ın şartları oluşunca bağışlayacağını vaat ettiği günahlarla ilgilidir. Çünkü Kur’an buyuruyor ki: İyilikler kötülükleri giderir.[12] Buna göre günahkar insanın hayatında yaptığı iyi işleriyle kötülüklerinin yok olabileceği gibi hayatından sonrada başkalarını yapıp sevabını ona hediye ettikleri amellerle de kötülükleri silinebilir.

Ehl-i Beyt’ten gelen bir çok hadise göre biri dünyadan gidince başkaları yerine getirecekleri namaz, oruç, sadaka ve hac gibi iyi amelleri onun adına yapabilir veya yapıp sevabını ona hediye edebilir. Bu durumda bu işlerin sevab ve mükafatı ölen kişiye ulaşır.[13]

Kuşkusuz diğerlerinin yaptığı ve sevabını ölüye hediye ettikleri işler onun günahlarını örtecek ve giderecek değerde olursa bu işler onun bağışlanmasına vesile olurlar. Bu da Allah’ın adalet ve lütufunun bir göstergesidir. Bunu kendi peygamberi vasıtasıyla insanlara duyurmuş ve böyle insanlar için bu kurtuluş yolunu açık bırakmıştır.[14]

Bunu şu örnekle de açılayabiliriz. Eğer birisi bu dünyada başkasına bir zarar verir ve üçüncü şahis onun verdiği zararı zarar veren adına telafi ederse artık zarar gören kişi bir hak davası göremeyeceği gibi kişinin hataları onun adına ölümünden sonrada telafi edilirse bu hususta artık onun ceza ve sorumluluğu düşer.

Evet işlenen günah başkalarının onun adına yapacakları iyi işlerle telafi edilecek türden olmazsa o zaman başkalarının iyi işleri o adamın suçunu kaldırmaz ve sadece onun azabının hafiflemesine sebep olur.[15]

Bir de şuna dikkat etmek gerekir ki Allah adalet ve hikmet sahibidir. Hiç bir kuluna zulüm etmez ve hiç bir kulunun yaptığı iyi işleri zayi etmez buna göre bizim yetersiz bilgimizden dolayı cezalandırılmasını gerekli bildiğimiz birini kendi bildiği sebeplerden dolayı bağışlaması mümkündür. Çünkü Allah herşeyden haberdardır ve bize gizli kalan durumları O bilir. Bu durumda bizim kötü bildiğimiz bir kişinin bağışlamasının, bizlerin bilmediğimiz ama Allah’ın bildiği o kişinin yapmış olduğu iyi işlerinden kaynaklandığını söylemeliyiz.

Elbette burada şu hususu da unutmamak gerekir ki başkaları adına iyi işlerin yapılması veya yapıldıktan sonra sevabı kendilerine hediye edilmesi ya da onlar için Allah’tan bağışlanma dilenmesi yine o adamın kendi hayatında yapmış olduğu iyiliklerden kaynaklanır. Yoksa diğer insanlar hakkında hep kötülük işlemiş olan ve hayatı hep kötülükle geçen bir kimse hakkında insanlar gönülden bağışlanma dilemezler ve onun adına kabul olacak şekilde iyi işler yapmazlar. Onun yakınları da eğer kendileri kötü insanlar olsa duaları kabul olmaz. İyi insanlar olsalar ama o adamdan kötülük görseler yine gönülden ona bağışlanma duası etmezler.

Nümune adlı tefsirde şöyle deniliyor:

Kur’an’da şefaatın gerçekleşeceğini ispatlayan ayetler vardır ve Tur suresinin 21. ayetinde şöyle denilir:

“İman eden, soyları da imanda kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığının rehinidir.”

Oysaki o kişinin soyu bu makama erişmek için bir çaba göstermemiştir. Diğer yandan Kur’an insana sadece kendi çabasının yarar sağlayacağını açıklar. Bu iki konu nasıl birbiriyle bağdaşırlar?

Bu sorunun cevabı kısaca şöyledir: “İnsanın yalnız kendi çabasını almayı hak etmesi” Allah’ın kendi lütufuyla -hak etmeseler de bazı layık insanlara- bir şeyi vermesine engel olmaz. Buna göre bir şeyi hak etmek başka ve Allah’ın bir şeyi lutüf olarak vermesi başka bir konudur. Nitekim Allah iyilere on kat mükâfat vereceğini hatta bazen bu mükâfatı yüz kata ve daha fazlaya çıkaracağını da buyurmuştur.

Diğer yandan bilmek gerekir ki şefaat hesapsiz ve gelişi güzel değildir. Şefaata ulaşmak için de insanın kendisine şefaat edecek olanla bir manevi ilişki ve yakanlık kazanması gerekir.[16] Mümin kişilerin soylarının da onlara kavuşacağı konusuna gelince şuna dikkat etmek gerekir ki Kur’an ayni ayette “İman ile kendilerine uyan soyları” kaydını getirir ki böylece müminlere cennette kavuşacak soylarının imanda onları takip etmesini gerekli bilir.[17]

Allame Tabatabai El-Mizan tefsirinde şefaat konusunu ele alırken şöyle der:

“Şefaat, bir kişinin amel etmeden bir mükafata erişmesi veya yerine getirmediği bir mükellefiyetin azabından kurtulması için söz konusu edilir. Ancak şunu da bilmek gerekir ki bu herkes için geçerli değildir; çünkü bazı insanlar kesinlikle şefaate erişmek liyakatına sahip değillerdir. Örneğin avam bir insanı düşünün ki şefaatle en üstün bilgin olmayı ister, veya efendisine karşı gelen bir hizmetçiyi düşünün ki asla emre boyun eğmeği ve hatalarını düzetmeği düşünmediği halde şefaat yoluyla efendisinin kendisini af etmesini ister. İşte bu durumlarda şefaat bir yarar sağlamaz. Çünkü şefaat var olan bir sebebin eskikliğini gidermek ve onu tamamlamak içindir kendi başına sebep oluşturcak bir etken değildir. Verilen örneklerde olduğu gibi şefaat yoluyla bir cahilin en üstün bilgine dönüşmesi veya bir asinin efendisin gözde yakın bir adamı olması düşünülemez. [18]



[1] Nümune Tefsiri c. 6 s. 415

[2] Ahzab: 30

[3] El-Kafi c. 2 s. 428

[4] Tefsir-i Nümune, c. 2, s. 406

[5] El-Kafi c. 2 s. 433

[6] El-Kafi c. 2 s. 276

[7] Nisa: 31

[8] Küçük günahların büyük günaha dönüşmesine sebep olan şartlar şunlardan ibarettir:

a. Küçük günahın tekrarlanması, İmam Sadık (a.s) şöyle buyurrur: Tekrar tekrar işlendiği takdirde artık günah küçük olmaktan çıkar. Bk. El-Kafi, c. 2 s. 88.

b. Günah işleyen kişinin işlediği günahı küçük sayıp önemsememesi durumunda, Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: “Günahların en çetini işleyen kişinin hafif saydığı ve önemsemediği günahtır.” Bk. Vesailu’ş-Şia c. 15 s. 312

c. Günah işleyen kişinin azgınlık ve tekebbür ederek işlediği günah. Kur’an-i Kerim şöyle buyurur: “Artık kim azarsa ve dünya hayatını tercih ederse artık cehennem onun yeridir.”

d. Günah özel bir mevkie sahip olan birisi tarafından işlenirse: Örneğin Kur’an buyurur ki: “Ey Peygamber'in hanımları! Sizden kim açıkça bir kötü iş yaparsa, onun azabı iki kat olur. Bu, Allah için kolaydır.” Ahzap: 30

e. Günah işleyen işlediği günahtan dolayı sevinmesi. Peygamber (s.a.a) buyurmuştur ki: Kim gülerek bir günahı işlerse ağlayarak ateşe atılır. Bkz Vesailu’ş-Şia c. 15 s. 305

f: Günahkar Allah’ın kendisini cezalandırmamasını kendisinden razı olduğuna delil bilmesi. Nitekim Mücedele suresinin sekizinci ayetinde şöyle deniliyor: …Kendi içlerinde, ''Niçin Allah bu söylediklerimizden ötürü bize azap etmiyor?'' diyorlar. Girecekleri cehennem onlara yeter. Ne kötü dönüş yeridir orası!”

[9] Elbette bu konu şefaatin büyük günahlar işleyenler hakkında da geçerli olmasıyla çelişmez Allame Tabatabai şefaatin geçerli olduğu konular hakkında şöyle diyor: Şefaat iki kısımdır: 1. Tekvini şefaat 2. Teşrii şefaat. Tekvini şefaat tekvin aleminde sebeplerin sonuçlar üzerindeki etkisinden ibarettir. Teşrii şefaat ise mükafat ve ceza konusuyla ilgilidir. İkinci kısım şefaatin bazı türleri şirk de dâhil olmak üzere her günah hakkında geçerlidir. Bu da tevbe ve iman şefaatidir. Elbette dünyada gerçekleşen tevbe ve iman. Bazıları da sadece bir takım günahların cezasını giderirler. Ancak tartışma konusu olan şefaat yani Peygamberlerin ve velilerin kıyametteki şefaatlerine gelince önceden de açıkladığımız gibi bu tür şefaat dindar olup dinleri Allah tarafından beğenilen kimselerden büyük günahlar işleyenler içindir. Bkz. Tercüme-i el-mizan c. 1 s. 264.

[10] Kur’an Kerim şöyle diyor: Gerçekten tevbe (kabul olması kesin olan tevbe) bilmeyerek bir günahı işleyip çok geçmeden tevbe edenler hakkındadır. İşte Allah böyle kimseleri tevbe eder. Nisa 17.

[11] Müfessirler ayet ve rivayetler istinaden günahların bağışlanma vesilelerini şöyle saymışlardır:

1- Tevbe etmek yani önceden yaptıkları günahlardan tevbe edip gelecekte bir daha günah işlememeye karar almak.

2- Çok önemli iyi işler yapmak kötü işlerin bağışlanmasına sebep olur.

3- Şefaat yoluyla, Şefaat Peygamber ve Ehl-i Beyt imamlarının günah işleyen kimselerin hakkında dua etmesidir. Şefaat kesin bir İslami ilke olmasına rağmen bir kimsenin şefaate ulaşması için bir takım şartları haiz olması gerekir. Bunların arasında iman sahibi olması ve namaz gibi önemli dini farzları yerine getirmede ihmalkârlık yapmaması.

[12] “Gerçekten iyilikler kötülükleri giderir.” Hud suresi: 114

[13] Vesailu’ş-şia c. 2 s. 445 c. 3 s. 200 c. 6 s. 219 c. 11 s. 204

[14] Bkz. Mizanu’l-Hikme Ta harfi Tevbe maddesi

[15] Elbette şirk günahı için özel bir durum söz konusudur şöyle ki, Kur’an- Kerim şöyle diyor: “Müslümanlar yakınları bile olsa şirke düşenler için bağışlanma dilemek hakkına sahip değillerdir.” Sonra Hz. İbrahim’in babasına (amcasına) af dilemesinin bahane edilmemesi için şöyle diyor: “İbrahim’in ona bağışlanma dilemesi ona verdiği bir sözden dolayıydı Ancak onun Allah’ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzak olduğunu açıkladı”.Tevbe suresi, ayet 114

[16] Bkz. Tefsir-i Nümune c. 13 s. 304 c. 9 s. 190; c 1 s 228 c 1 s 229 c 235 Tercüme-i el-Mizan c. 1 s. 238-265

[17] Tefsir-i Nümune c. 22 s. 555-556

[18] Tercüme-i el-Mizan c. 1 s. 240

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar