Gelişmiş Arama
Ziyaret
12033
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Önceki peygamberlerden, Hz. Ali’nin (a.s) velayeti için ahid alındığı konusu Kur’an’da veya diğer semavi kitaplarda gelmiş midir?
Soru
Şiiler, Peygamberin (s.a.a) Ali bin Ebi Talib’in velayeti için geçmiş tüm peygamberlerden ahd aldığını ve geçmiş peygamberlerin insanları buna davet ettiklerini iddia ediyorlar. Öyleyse bu konu neden önceki peygamberlerin kitaplarında gelmemiştir? Hatta bu konudan Kur’an’da da bahsedilmemiştir.
Kısa Cevap

Her peygamber kendisinden sonra gelecek peygamberin haberini vermiştir. Müslümanlar, geçmiş peygamberlerin, İslam Peygamberinin (s.a.a) geleceğini müjdelediklerine inanırlar. Şiiler ise, Kur’an’daki ve Masum İmamların (a.s) hadislerindeki işaretlere dayanarak geçmiş dinlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) halifelerini tanıttıklarına da inanmaktalar. Şii kaynaklarda şu şekilde rivayetler vardır: ‘Allah, geçmiş peygamberlerden Emir-ül Müminin ve diğer Masum İmamların (a.s) velayeti için ahd almıştır.’ Bu hadislerin bazılarının senetleri sahihtir.

Kur’an’ın dışındaki bütün semavi kitaplar tahrif edildiğinden bir çok hakikatın ortaya çıkmadığı bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte yine de bu semavi kitaplarda Resul-i Ekrem’in (s.a.a) halifelerinin makam ve velayetlerine işaret edilmiştir.  

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor: ‘Ve an o zamân ki hani Meryem oğlu İsâ, ey İsrailoğulları demişti, şüphe yok ki ben, size, elimdeki Tevrât'ı gerçekleyen ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah elçisiyim.’[1] A’raf suresinde de şöyle buyuruyor: ‘Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriât sâhibi Ümmî Peygambere uyarlar ve O, onlara iyiliği emreder, kötülükten sakındırır.’[2] Bu yüzden Müslümanlar, geçmiş peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) gönderileceği müjdesini verdiklerine inanmaktalar. Birçok Yahudi ve Hıristiyan alim daha Resul-i Ekrem (s.a.a) gönderilmeden önce Onu beklemekteydiler. Bu amaçla bazı Yahudiler, Medine’nin etrafına yerleşmiş ve vadedilen peygamberi beklemeye koyulmuşlardı. Bunun en açık örneği Hıristiyan rahip Bahira idi. O, Resul-i Ekrem’i (s.a.a) çocukken gördüğünde Peygamberimizin amcası Ebu Talib’e dedi ki: ‘Bu çocuğun geleceği çok parlaktır. O, semavi kitapların nübüvvetliğine ve cihan şümul hükümetine haber verdiği vadedilmiş peygamberdir. Bu, adını, babasının adını ve ailesini dini kitaplarda okuduğum peygamberdir. Nerden doğacağını ve dinin dünyayı nasıl kuşatacağını biliyorum.’[3]  

Kur’an, kitap ehlinin Resul-i Ekrem’i (s.a.a) çocuklarını tanıdığı gibi tanıdıklarını buyurmuştur. Bu ayetler onların Peygamberimizi ne derece iyi tanıdıklarını ortaya koymaktadır. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: ‘Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bile bile gerçeği gizler.’[4]

Ayet, geçmiş kitaplarda İslam Peygamberinin fiziki, ruhsal ve bölgesel özelliklerinin ne kadar açık şekilde ortaya koyduklarını, alimlerinin Onu tam olarak zihinlerinde canlandırabildiklerini göstermektedir. Nitekim Selman’ın Müslüman olması hakkında şöyle gelmiştir: Hıristiyan alimleriden biri İslam Peygamberininin (s.a.a) geleceğini müjdelemiş ve Onun bazı cismani özelliklerinide alamet olarak Selman’a söylemiştir.[5]   

Şianın muteber rivayetlerinde de bütün geçmiş peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) geleceğini ve Onun (s.a.a) halifelerinin (yani bütün Masum İmamların (a.s)) velayetini haber verdikleri yazılıdır.

Geçmişteki peygamberlerin Ehl-i Beyt’e (a.s) tevessül ettikleri ve Onların velayetlerine inançları olduğu konusunda Şii kaynaklarda birçok hadis vardır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Hiç bir peygamber, bizim hakkımızı tanımadan ve bizi başkalarından üstün tutmadan peygamberliğe ulaşmamıştır.’[6] Yine geçmişteki peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetine, Hz. Ali’nin ve diğer İmamların (a.s) velayetine tevessül ederek zorluklardan kurtuldukları hakkında rivayetler vardır.[7] Hz. Musa ve Benî İsrail, Nebiyy-i Ekrem’e ve Hz. Ali’nin velayetine tevessül ederek Nil’den geçtiler.[8] Hz. Adem’in Ehl-i Beyt’e (a.s) tevessül ettiği için tövbesi kabul olmuştur.[9] Bütün bunlar Masum İmamların (a.s) Allah katında sahip oldukları yüce makamlardan dolayıdır.

Allame Meclisi rivayetleri göz önüne alarak şöyle yazar: ‘Bütün peygamberler, son bir peygamberin geleceğini ve onların şeriatını neshedeceğini, bu ahir-i zaman peygamberinin bütün peygamberlerden üstün ve faziletli olduğunu biliyorlardı. Yine Onun dinini ve şeriatini koruyacak halifleri olacağına da yakinleri vardı. Bu yüzden onların bu son peygambere ve Onun halifelerine inanıp iman etmeleri farzdı.’[10]  

Taha suresinin 115. ayetinde şöyle buyuruluyor: ‘Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.’ Ayette geçen ‘ahd’in tefsirinde Şia’nın hadis, tefsir ve rivayet kitaplarında rivayetler -ki bazılarını senedi sahihtir- gelmiştir. Söz konusu rivayetlerin bazılarında şöyle buyurulmaktadır: ‘Adem’den, Muhammed (s.a.a) ve Onun halifeleri için ahd aldık, ama O bu ahdin üstünde kalmadı. Ulu’l Azm peygamberlerin bu adla adlandırılmalarının nedeni Muhammed ve halifeleri, özellikle Mehdi hakkında onlardan ahd alındığı içindir; onlarda bu ahdlerinin üzerinde durdular ve ona tanıklık ettiler.’[11]

İmam Bagır’dan (a.s) rivayet edilen başka hadisten bu ahdin zer aleminde olduğu anlaşılmaktadır. İmam (a.s) o hadiste Adem’in (a.s) çamurdan yaratılışını anlattıktan sonra ‘Ben, Rabbiniz değil miyim demişti; onlar da evet, tanığız, Rabbimizsin demişlerdi. Bu da kıyâmet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindir.’[12] ayetini delil getirerek şöyle buyuruyor: ‘Sonra Allah, Peygamberlerden ahd alarak şöyle buyurdu: ‘Ben Rabbiniz değil miyim? Muhammed benim resulüm değil mi? Ali, emir-ül müminin değil mi?’ onlar da ‘Evet’ dediler. Bu şekilde onların nübüvvetleri ispatlanmış oldu. Ulu’l Azm peygamberlerden de ‘Ben sizin rabbinizim, Muhammed benim resulümdür, Ali emir-ül müminidir, ondan sonraki halifeleri de benim emrimin velileri, ilim hazinelerimin hazinedarlarıdır. Mehdi ile dinime yardım edeceğim, devletimi kuracağım, Onunla düşmanlarımdan intikam alacağım ve Onun vasıtasıyla isteyerek veya istemeyerek ibadet edileceğim.’ diye ahd alınca onlarda ‘Evet rabbimiz biz buna ikrar ediyoruz ve tanıklık ediyoruz’ dediklerinde Adem ne inkar etti ne de ikrar. Bu yüzden ulu’l azm makamı bu beşine verildi. İşte: ‘Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.’ ayetinin tefsiri budur.’[13]  

Bu ve benzeri hadisler Şia’nın hadis ve tefsir kitaplarının çoğunda gelmiştir. Allame Tabatabai, bu hadisi naklettikten sonra Taha suresinin 115. Ayetinin tefsirinde şöyle buyuruyor: ‘İmam Bagır’ın (a.s) rivayetinde bahsedilen ahd’in manası Kur’an’ın batınından olup ayetin lafız tefsirinden değildir.’[14]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Velayetimiz Allahın velayetidir ve hiç bir peygamber onun dışında meb’us olmadı.’[15]

Bir başka rivayette şöyle buyurulmaktadır: ‘Ali’nin (a.s) velayeti bütün peygamberlerin suhuflarında yazılmıştır. Allah, peygamberleri ancak Muhammed’in (s.a.a) nübüvvetine ve Ali’nin (a.s) imametine inanmaları kaydıyla göndermiştir.’[16]

Yukarıda ki rivayetler göz önüne alınarak Allah’ın peygamberlerden Masum İmamların (a.s) velayet ve imametleri hakkında aldığı ahd’i ispat edebiliriz, ama onlardan bundan fazla ayrıntı çıkaramayız.

İslam Peygamberi ve Halifelerinin Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid’de Bahsedilmesi

Zikredilmesi gereken bir başka nokta, Kur’an’ın dışındaki bütün semavi kitapların tahrife uğradığı konusudur. Günümüzde Yahudi ve Hıristiyanların elinde olan Tevrat ve İncil, Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa’ya (a.s) nazil olan kitaplar değildir. Bu kitaplar Onlara inanaların veya onlardan sonra gelenler tarafından yazılmıştır. Yahudi ve Hıristiyanların kendileri de bu konuyu kabullenmekteler.[17] Dolayısıyla İslam Peygamberinin adını kendi kitaplarından silenler, Onun halifelerinin de adlarını silerler. Bununla birlikte yine de Resulullah’a (s.a.a) ve halifelerine işaret edilmiştir. Müslüman araştırmacılar, geçmiş semavi kitapları inceleyerek onlarda Allah Resulü (s.a.a) ve halifelerine işaret eden deliller bulmuşlardır. Seyid Mahmud Seyyalkuti ‘Ali ve Peygamberler’ adlı kitabında şöyle yazar: ‘Örneğin İncil’de Sahifet-u Gazal-ul Gazalat, 1800 yılında Londra’da basılan ve 5. Bab, 1 ila 10’a kadar Hz. Süleyman’ın (a.s) Hatem-ul Enbiya (s.a.a) ve Emir-ül Müminin (a.s) hakkında açık olmayan ama sonra açıkca söylediği şu sözler var: ‘O benim mahbubum Muhammed’dir.’ Ama 1800 yılından sonra basılan İncil’lerde bu cümle kaldırılmıştır. Yine hakkın muhalifleri eski mukaddes kitaplarda zikredilen ‘İlya’, ‘İli’ veya ‘Alya’yı Hz. Ali (a.s) değilde Allah, İlyas, Mesih veya Yuhenna olarak ispatlamaya çalışmaktadırlar.

Ancak taassup zindanından kurtulan insaflı bazı Hıristiyan alimler ‘İlya’, ‘İli’ veya ‘Alya’ hakkında araştırma yaparak gerçeği ortaya koymuşlardı. Onlardan biri Mr. J. B. Galidon’dur. O şöyle yazıyor:

is not in the meanings of god or ‘in  the language of oldest and present hebrew the word ‘allia’ or ‘ailee’ last time of this world any one will become nominates allia or allah but this word is showing that in next and ailee’

(Antik İbrani dilinde ‘İlya’ veya ‘İli’ Allah manasında kullanılmamıştır ve olmazda. Bu kelime gösteriyor ki, gelecekte veya ahir-i zamanda biri gelecek ki, adı ‘İlya’ veya ‘ili’dir.[18]   

Daha fazla bilgi için şu iki kitaba başvurun:

1- Ali ve Peygamber (Seyid Mahmud Seyyalkuti, Çeviri: Seyid Muhammed Muhtari), Dar-us Sakafi, H.Ş. 1384

2- Ehl-ul Beyt Fi Kitab-il Mukaddes (Kazım Nasırî, 1. Baskı, Sadr, 1997)



[1] -Saf/6

[2] -A’raf/157

[3] -Cafer Subhani, Ferazha-i Ez Tarih-i Peyamber-i İslam, s.71, Tarih-i Taberi ve Sire-i İbn-i Hişam’dan naklen, 3. Baskı, Neşr-i Muşa’ar, Tahran, H.Ş. 1374.

[4] -Bakara/146, En’am/20 bu ayetin benzeridir.

[5] -Nasır Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.1, s.193

[6] -Kuleyni, Usul-u Kafi, c.3, s.245, 6. Baskı, İntişarat-ı Usve, Kum, H.Ş. 1385İ; Muhammed Bagır Meclisi, Bihar-ul Envar, c.18, s.299, 1. Baskı, Müesseset-ül Vefa, Lübnan, H.K. 1404

[7] -Bihar-ul Envar, c.13, s.138 ve c.14, s.402

[8] -a.g.e. c.14, s.402

[9] -a.g.e.

[10] -a.g.e. c.18, s.299.

[11] -Usul-u Kafi, c.3, s.176

[12] -A’raf/172

[13] -Usul-u Kafi, c.4, s.29; Muhammed b. el-Hasan Saffar, Basair-ud Derecat, s.90, Menşurat-ı A’lemi, Tahran, H.Ş. 1362; Haşim Bahrani, Gayet-ul Meram, c.1, s.93, Ali Aşur’un çalışması.

[14] -el-Mizan (Farsça çevirisinden), c.14, s.322.

[15] -Usul-u Kafi, c.3, s.245

[16] -a.g.e. c.3, s.246

[17] -Tefsir-i Nümune, c.24, s.72

[18] -Mahmud Seyyalkuti, Ali ve Peygamberler, Çeviri: Seyid Muhammed Muhtari, Dar-us Sakafi, H.Ş. 1384

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar