Gelişmiş Arama
Ziyaret
11974
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Önceki peygamberlerden, Hz. Ali’nin (a.s) velayeti için ahid alındığı konusu Kur’an’da veya diğer semavi kitaplarda gelmiş midir?
Soru
Şiiler, Peygamberin (s.a.a) Ali bin Ebi Talib’in velayeti için geçmiş tüm peygamberlerden ahd aldığını ve geçmiş peygamberlerin insanları buna davet ettiklerini iddia ediyorlar. Öyleyse bu konu neden önceki peygamberlerin kitaplarında gelmemiştir? Hatta bu konudan Kur’an’da da bahsedilmemiştir.
Kısa Cevap

Her peygamber kendisinden sonra gelecek peygamberin haberini vermiştir. Müslümanlar, geçmiş peygamberlerin, İslam Peygamberinin (s.a.a) geleceğini müjdelediklerine inanırlar. Şiiler ise, Kur’an’daki ve Masum İmamların (a.s) hadislerindeki işaretlere dayanarak geçmiş dinlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) halifelerini tanıttıklarına da inanmaktalar. Şii kaynaklarda şu şekilde rivayetler vardır: ‘Allah, geçmiş peygamberlerden Emir-ül Müminin ve diğer Masum İmamların (a.s) velayeti için ahd almıştır.’ Bu hadislerin bazılarının senetleri sahihtir.

Kur’an’ın dışındaki bütün semavi kitaplar tahrif edildiğinden bir çok hakikatın ortaya çıkmadığı bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte yine de bu semavi kitaplarda Resul-i Ekrem’in (s.a.a) halifelerinin makam ve velayetlerine işaret edilmiştir.  

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor: ‘Ve an o zamân ki hani Meryem oğlu İsâ, ey İsrailoğulları demişti, şüphe yok ki ben, size, elimdeki Tevrât'ı gerçekleyen ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah elçisiyim.’[1] A’raf suresinde de şöyle buyuruyor: ‘Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriât sâhibi Ümmî Peygambere uyarlar ve O, onlara iyiliği emreder, kötülükten sakındırır.’[2] Bu yüzden Müslümanlar, geçmiş peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) gönderileceği müjdesini verdiklerine inanmaktalar. Birçok Yahudi ve Hıristiyan alim daha Resul-i Ekrem (s.a.a) gönderilmeden önce Onu beklemekteydiler. Bu amaçla bazı Yahudiler, Medine’nin etrafına yerleşmiş ve vadedilen peygamberi beklemeye koyulmuşlardı. Bunun en açık örneği Hıristiyan rahip Bahira idi. O, Resul-i Ekrem’i (s.a.a) çocukken gördüğünde Peygamberimizin amcası Ebu Talib’e dedi ki: ‘Bu çocuğun geleceği çok parlaktır. O, semavi kitapların nübüvvetliğine ve cihan şümul hükümetine haber verdiği vadedilmiş peygamberdir. Bu, adını, babasının adını ve ailesini dini kitaplarda okuduğum peygamberdir. Nerden doğacağını ve dinin dünyayı nasıl kuşatacağını biliyorum.’[3]  

Kur’an, kitap ehlinin Resul-i Ekrem’i (s.a.a) çocuklarını tanıdığı gibi tanıdıklarını buyurmuştur. Bu ayetler onların Peygamberimizi ne derece iyi tanıdıklarını ortaya koymaktadır. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: ‘Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bile bile gerçeği gizler.’[4]

Ayet, geçmiş kitaplarda İslam Peygamberinin fiziki, ruhsal ve bölgesel özelliklerinin ne kadar açık şekilde ortaya koyduklarını, alimlerinin Onu tam olarak zihinlerinde canlandırabildiklerini göstermektedir. Nitekim Selman’ın Müslüman olması hakkında şöyle gelmiştir: Hıristiyan alimleriden biri İslam Peygamberininin (s.a.a) geleceğini müjdelemiş ve Onun bazı cismani özelliklerinide alamet olarak Selman’a söylemiştir.[5]   

Şianın muteber rivayetlerinde de bütün geçmiş peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) geleceğini ve Onun (s.a.a) halifelerinin (yani bütün Masum İmamların (a.s)) velayetini haber verdikleri yazılıdır.

Geçmişteki peygamberlerin Ehl-i Beyt’e (a.s) tevessül ettikleri ve Onların velayetlerine inançları olduğu konusunda Şii kaynaklarda birçok hadis vardır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Hiç bir peygamber, bizim hakkımızı tanımadan ve bizi başkalarından üstün tutmadan peygamberliğe ulaşmamıştır.’[6] Yine geçmişteki peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetine, Hz. Ali’nin ve diğer İmamların (a.s) velayetine tevessül ederek zorluklardan kurtuldukları hakkında rivayetler vardır.[7] Hz. Musa ve Benî İsrail, Nebiyy-i Ekrem’e ve Hz. Ali’nin velayetine tevessül ederek Nil’den geçtiler.[8] Hz. Adem’in Ehl-i Beyt’e (a.s) tevessül ettiği için tövbesi kabul olmuştur.[9] Bütün bunlar Masum İmamların (a.s) Allah katında sahip oldukları yüce makamlardan dolayıdır.

Allame Meclisi rivayetleri göz önüne alarak şöyle yazar: ‘Bütün peygamberler, son bir peygamberin geleceğini ve onların şeriatını neshedeceğini, bu ahir-i zaman peygamberinin bütün peygamberlerden üstün ve faziletli olduğunu biliyorlardı. Yine Onun dinini ve şeriatini koruyacak halifleri olacağına da yakinleri vardı. Bu yüzden onların bu son peygambere ve Onun halifelerine inanıp iman etmeleri farzdı.’[10]  

Taha suresinin 115. ayetinde şöyle buyuruluyor: ‘Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.’ Ayette geçen ‘ahd’in tefsirinde Şia’nın hadis, tefsir ve rivayet kitaplarında rivayetler -ki bazılarını senedi sahihtir- gelmiştir. Söz konusu rivayetlerin bazılarında şöyle buyurulmaktadır: ‘Adem’den, Muhammed (s.a.a) ve Onun halifeleri için ahd aldık, ama O bu ahdin üstünde kalmadı. Ulu’l Azm peygamberlerin bu adla adlandırılmalarının nedeni Muhammed ve halifeleri, özellikle Mehdi hakkında onlardan ahd alındığı içindir; onlarda bu ahdlerinin üzerinde durdular ve ona tanıklık ettiler.’[11]

İmam Bagır’dan (a.s) rivayet edilen başka hadisten bu ahdin zer aleminde olduğu anlaşılmaktadır. İmam (a.s) o hadiste Adem’in (a.s) çamurdan yaratılışını anlattıktan sonra ‘Ben, Rabbiniz değil miyim demişti; onlar da evet, tanığız, Rabbimizsin demişlerdi. Bu da kıyâmet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindir.’[12] ayetini delil getirerek şöyle buyuruyor: ‘Sonra Allah, Peygamberlerden ahd alarak şöyle buyurdu: ‘Ben Rabbiniz değil miyim? Muhammed benim resulüm değil mi? Ali, emir-ül müminin değil mi?’ onlar da ‘Evet’ dediler. Bu şekilde onların nübüvvetleri ispatlanmış oldu. Ulu’l Azm peygamberlerden de ‘Ben sizin rabbinizim, Muhammed benim resulümdür, Ali emir-ül müminidir, ondan sonraki halifeleri de benim emrimin velileri, ilim hazinelerimin hazinedarlarıdır. Mehdi ile dinime yardım edeceğim, devletimi kuracağım, Onunla düşmanlarımdan intikam alacağım ve Onun vasıtasıyla isteyerek veya istemeyerek ibadet edileceğim.’ diye ahd alınca onlarda ‘Evet rabbimiz biz buna ikrar ediyoruz ve tanıklık ediyoruz’ dediklerinde Adem ne inkar etti ne de ikrar. Bu yüzden ulu’l azm makamı bu beşine verildi. İşte: ‘Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.’ ayetinin tefsiri budur.’[13]  

Bu ve benzeri hadisler Şia’nın hadis ve tefsir kitaplarının çoğunda gelmiştir. Allame Tabatabai, bu hadisi naklettikten sonra Taha suresinin 115. Ayetinin tefsirinde şöyle buyuruyor: ‘İmam Bagır’ın (a.s) rivayetinde bahsedilen ahd’in manası Kur’an’ın batınından olup ayetin lafız tefsirinden değildir.’[14]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Velayetimiz Allahın velayetidir ve hiç bir peygamber onun dışında meb’us olmadı.’[15]

Bir başka rivayette şöyle buyurulmaktadır: ‘Ali’nin (a.s) velayeti bütün peygamberlerin suhuflarında yazılmıştır. Allah, peygamberleri ancak Muhammed’in (s.a.a) nübüvvetine ve Ali’nin (a.s) imametine inanmaları kaydıyla göndermiştir.’[16]

Yukarıda ki rivayetler göz önüne alınarak Allah’ın peygamberlerden Masum İmamların (a.s) velayet ve imametleri hakkında aldığı ahd’i ispat edebiliriz, ama onlardan bundan fazla ayrıntı çıkaramayız.

İslam Peygamberi ve Halifelerinin Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid’de Bahsedilmesi

Zikredilmesi gereken bir başka nokta, Kur’an’ın dışındaki bütün semavi kitapların tahrife uğradığı konusudur. Günümüzde Yahudi ve Hıristiyanların elinde olan Tevrat ve İncil, Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa’ya (a.s) nazil olan kitaplar değildir. Bu kitaplar Onlara inanaların veya onlardan sonra gelenler tarafından yazılmıştır. Yahudi ve Hıristiyanların kendileri de bu konuyu kabullenmekteler.[17] Dolayısıyla İslam Peygamberinin adını kendi kitaplarından silenler, Onun halifelerinin de adlarını silerler. Bununla birlikte yine de Resulullah’a (s.a.a) ve halifelerine işaret edilmiştir. Müslüman araştırmacılar, geçmiş semavi kitapları inceleyerek onlarda Allah Resulü (s.a.a) ve halifelerine işaret eden deliller bulmuşlardır. Seyid Mahmud Seyyalkuti ‘Ali ve Peygamberler’ adlı kitabında şöyle yazar: ‘Örneğin İncil’de Sahifet-u Gazal-ul Gazalat, 1800 yılında Londra’da basılan ve 5. Bab, 1 ila 10’a kadar Hz. Süleyman’ın (a.s) Hatem-ul Enbiya (s.a.a) ve Emir-ül Müminin (a.s) hakkında açık olmayan ama sonra açıkca söylediği şu sözler var: ‘O benim mahbubum Muhammed’dir.’ Ama 1800 yılından sonra basılan İncil’lerde bu cümle kaldırılmıştır. Yine hakkın muhalifleri eski mukaddes kitaplarda zikredilen ‘İlya’, ‘İli’ veya ‘Alya’yı Hz. Ali (a.s) değilde Allah, İlyas, Mesih veya Yuhenna olarak ispatlamaya çalışmaktadırlar.

Ancak taassup zindanından kurtulan insaflı bazı Hıristiyan alimler ‘İlya’, ‘İli’ veya ‘Alya’ hakkında araştırma yaparak gerçeği ortaya koymuşlardı. Onlardan biri Mr. J. B. Galidon’dur. O şöyle yazıyor:

is not in the meanings of god or ‘in  the language of oldest and present hebrew the word ‘allia’ or ‘ailee’ last time of this world any one will become nominates allia or allah but this word is showing that in next and ailee’

(Antik İbrani dilinde ‘İlya’ veya ‘İli’ Allah manasında kullanılmamıştır ve olmazda. Bu kelime gösteriyor ki, gelecekte veya ahir-i zamanda biri gelecek ki, adı ‘İlya’ veya ‘ili’dir.[18]   

Daha fazla bilgi için şu iki kitaba başvurun:

1- Ali ve Peygamber (Seyid Mahmud Seyyalkuti, Çeviri: Seyid Muhammed Muhtari), Dar-us Sakafi, H.Ş. 1384

2- Ehl-ul Beyt Fi Kitab-il Mukaddes (Kazım Nasırî, 1. Baskı, Sadr, 1997)



[1] -Saf/6

[2] -A’raf/157

[3] -Cafer Subhani, Ferazha-i Ez Tarih-i Peyamber-i İslam, s.71, Tarih-i Taberi ve Sire-i İbn-i Hişam’dan naklen, 3. Baskı, Neşr-i Muşa’ar, Tahran, H.Ş. 1374.

[4] -Bakara/146, En’am/20 bu ayetin benzeridir.

[5] -Nasır Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.1, s.193

[6] -Kuleyni, Usul-u Kafi, c.3, s.245, 6. Baskı, İntişarat-ı Usve, Kum, H.Ş. 1385İ; Muhammed Bagır Meclisi, Bihar-ul Envar, c.18, s.299, 1. Baskı, Müesseset-ül Vefa, Lübnan, H.K. 1404

[7] -Bihar-ul Envar, c.13, s.138 ve c.14, s.402

[8] -a.g.e. c.14, s.402

[9] -a.g.e.

[10] -a.g.e. c.18, s.299.

[11] -Usul-u Kafi, c.3, s.176

[12] -A’raf/172

[13] -Usul-u Kafi, c.4, s.29; Muhammed b. el-Hasan Saffar, Basair-ud Derecat, s.90, Menşurat-ı A’lemi, Tahran, H.Ş. 1362; Haşim Bahrani, Gayet-ul Meram, c.1, s.93, Ali Aşur’un çalışması.

[14] -el-Mizan (Farsça çevirisinden), c.14, s.322.

[15] -Usul-u Kafi, c.3, s.245

[16] -a.g.e. c.3, s.246

[17] -Tefsir-i Nümune, c.24, s.72

[18] -Mahmud Seyyalkuti, Ali ve Peygamberler, Çeviri: Seyid Muhammed Muhtari, Dar-us Sakafi, H.Ş. 1384

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar