Gelişmiş Arama
Ziyaret
7042
Güncellenme Tarihi: 2009/04/08
Soru Özeti
Âlimler ve müçtehitlerin Savefi Şahları hakkında ki genel görüşleri nedir?
Soru
1-Âlimler ve müçtehitlerin Savefi Şahları hakkında ki genel görüşleri nedir? İslam inkılâbının kurucusu İmam Humeyni (r.a)'in 'Şahların hepsi yaramaz insanlardır' diye dediğini duydum. Âlimlerin de genel görüşü bu yönde midir?
2-Savefi Şahlarının, On iki İmam (a.s)'ın takipçisi olduklarını söylemeleri acaba kendi saltanatlarını güçlendirmek için miydi? Nitekim böyle bir durum Osmanlı padişahları için de geçerlidir. Onlar da saltanatları için Sünniliği bir araç olarak kullanıyorlardı. Yoksa onların içinde saltanatlarına rağmen bu yolda dürüst ve dindar kişiler de var mıydı?
Kısa Cevap

Her şeyden önce bilmek gerekir ki âlim ve müçtehitler şöyle bir genel kaideye inanırlar: Dini tebliğ edip yaymak için çaba harcamak lazımdır ve onun temellerinin sağlamlaştırmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır. Ancak bu ortak hedefe ulaşmak için metot konusunda görüş ayrılığı olabilir.

İmam Humeyni (r.a)'in yaramaz dediği şey ülkenin idare edilmesinde saltanat sisteminin kullanılmasıdır. Yaramazdan kasıt kişiler ve sultanlar değildir. Açıktır ki, ister Müslüman olsun ister gayr-ı Müslim, ister Sünni olsun ister Şii hiçbir padişahlık silsilesinde o silsilede ki bütün sultanları eşit seviyede olduğu düşünülemez. Aksine onların kişisel ve toplumsal yaşamlarında din ve mektebe olan bağlılıklarında bir çok farklılık müşahede etmek kaçınılmazdır.

Ayrıntılı Cevap

1-Din âlimlerinin vazifesi ölçüleri belirlemektir. Bunu da yaparken eğer İslam toplumunu bilinçlendirmek için ayrıntıya girmek gerekmezse genellikle ayrıntıya girmezler.

İmam Humeyni (r.a.) devrimci mücadelesi sırasında, bazı kimseler, Şah Muhammed Rıza'nın girişimlerine eleştirileri vardı, ama saltanat nizamının yıkılmasından yana değildiler. Şah'ı bir şekilde Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi ve gölgesi olarak kabul ediyorlardı. İmam (r.a) böyle bir düşünce tarzını redderek, şahın seçilmesinde ve onun kurallarını koymada halkın hiç bir katkısı olmadığından dolayı böyle bir nizamı saçma diye nitelemiştir. Örneğin diyordu ki:

'Ancak saltanat, daha başından saçma bir şeydi. Bir insan bir millete sultanlık yapacak ve halkında hiç bir ihtiyarı olmayacak!?.'[1]

'Efendim neymiş saltanat ilahi inayetmiş!? Bunun gibi boş şeyler... Bunlar saçmalıktır.'[2]

'Yok memleketin şahıymış, yok bizdenmiş, yok Allah'ın gölgesiymiş! Böyle saçmalıklar işte.'[3]

İmam Humeyni (r.a)'in bu ve benzeri beyanlarına baktığımızda şöyle genel bir değelendirme yapabiliriz: İmam (r.a), kimin sultan ve şah olduğuna bakmazdı; O, devletin saltanat sistemiyle yönetilmesine karşıydı ve böyle bir sisteme saçma bir sistem diyordu. Fakat kendisinden Safevi hanedanı için saçma dediği duyulmamıştır. Konuşmalarının hiç birinde bu hanedanlığın kurucusu olan Şah İsmail'in aleyhinde bir söz söylediği görülmemiştir.

 

Öte yandan, kimileri de aşırıya gidip, sultanlarla beraber olmayı hatta onları irşad ve dini tebliğ amacıyla olsa bile kabul etmiyorlardı. Bu yüzden Nasıruddin Tusi ve Allame Meclisi gibi büyük alimleri bu tür ilişkilerinden dolayı saray mollası diye itham etmişlerdi. İmam Humeyni, bu aşırı düşünceylede muhalif olup şöyle buyuruyordu: 'Safevi sisteminde olan Merhum Meclisi, kendisi Safevi olmadı, Safevileri kendisine çekip onları alim etti. Onları ellerinden geldiğince medreseye çektiler, ilime çektiler... Biz de eğer yapabilirsek (vazifemiz aynıdır), eğer o gün onlar gibi hizmet edebilseydik biz de giderdik. Çünkü amacımız insan yetiştirmektir.'[4]

 

İmam (r.a)'in bu sözlerinden de Onun saltanat sistemini onaylamadığını, ama bazı yerlerde onlarla işbirliği yapmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Yine bazı sultanlar hakkında ki görüşü olumlu idi. Örneğin Safevi Hanedanlarına, Gacar ve Pehlevi Hanedanlarına göre daha iyi bir gözle bakıyordu. Çünkü sözlerinden çıkan şey şudur: Safeviler din alimleriyle oturup kalktıkları için onlardan etkilenmişlerdi. Bu da sultanlar için müsbet bir yön sayılmaktadır.

 

2-Sorunuzun bu bölümüne cevap verirken önce şu noktayı göz önüne almanız gerekir: Bazen diyorlar ki: İran ve Irak halkı, aslında Sünni idiler, ama Safevi yönetimi onları zorla Şii yaptı. Bunun karşısında şunuda duyuyoruz ki, Safevi sultanları, İranlıların Şia ve Ehl-i Beyt (a.s)'ın mektebine olan aşırı bağlılıklarından dolayı onlar bundan istifade etmiş ve kendi saltanatlarını güçlendirmişlerdir. İslam dünyasında Şiiler ve İranlıları karalamak için ortaya atılan bu iki zıt tahlili göz önüne alındığında şimdi siz şu soruya cevap verin: Sonuçta İranlıların teşeyyü etmesi Safevilerin zorlamasıyla mı oldu, yoksa Safevilerin mi teşeyyü etmeleri kendilerini İranlıların mezhebine uydurmalarından dolayı oldu?

 

Malesef bazı bilginler, Şii mektebinin karşında durmak için güçlü mantıklarının olmaması, diğer taraftan içinde bulunduğumuz iletişim çağında artık geçmişteki gibi gerçekleri sansür etme imkanları kalmadığından nasyonalist ve ırkçı duygular kabartılarak bu mektebin yayılamasını önlemeye çalışıyorlar.

 

Onlar, Irak halkına diyorlar ki, Şia, Acemlerin ortaya attığı bir şeydir, onu size zorla kabul ettirdiler. Türklere diyorlar ki, siz, Şii İranlıların düşmanı Osmanlıların varisisiniz. Osmanlı bir zamanlar İslam dünyasının lideriydi. Öyleyse Alevi bir mektebin etkisinde kalmak size yakışır mı? Ve İranlılara da diyorlar ki: Siz eskiden Şii değildiniz, Safevilerden sonra bu mezhebe geçtiniz... Eğer bu analizleri insafla incelersek onların hiç biri gerçeklerle uyuşmamaktadır. Aksine İslamın ve Şiiliğin birlikte ve aynı doğrultuda ilerlediğini anlarız.

 

Safevi Sultanlarının kalben teşeyyü mektebine inançları var mıydı yoksa kendi saltanalarının güçlendirmek için mi ona yönelmişlerdi konusuna gelince, söylemek gerekir ki: Bu iki konu arasında bir çelişki yoktur. Örnek verecek olursak: Sadr-ı İslam'da Müslüman komutanlar hem İslami düşünceye sahiptiler, hem de emirleri altındaki kişilerin İslami inançlarından galibiyete ulaşmak için faydalanıyorlardı. Safevilerin döneminde de bu hanedanın sultanları halkın Şiilik inancından faydalanmış olabilirler, ama bu onların bu mektebe kalben inanmadıkları anlamına gelmez.



[1] -Sahife-i İmam, c.4, s.490, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, Tahran

[2] -a.g.e. c.6,   s.28

[3] -a.g.e. c.11, s.96

[4] -a.g.e. c.8,   s.437

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar