Gelişmiş Arama
Ziyaret
19195
Güncellenme Tarihi: 2011/06/14
Soru Özeti
Kuranı kerim dağları yeryüzünün çivileri şeklinde tanımlamış, Kuranı kerimin bundan maksadı nedir?
Soru
Dağları yeryüzünün çivileri olarak tanımlayan ayetlerin anlamı nedir?
Kısa Cevap

İslami kaynaklarda dağlar için değişik faydalar ve nitelikler dikkate alınmıştır. Yeryüzüne çakılmış çiviler misalinde olmaları bu niteliklerden bir tanesidir. Dağlar yeryüzü için ölçü aletleri gibi çalışmaktadırlar. Yeryüzü küresinin dağılmasını, dolayısıyla yeryüzünü üzerinde yaşanılamayacak bir alem konumuna gelmesini engellemektedir. Çağdaş bazı düşünürler de yeryüzünde yaşanılabilmesi için dağlar tarafından sağlanılmış itidalin zorunlu olduğunu belirtmişlerdir. Buna binaen şunu kabul etmek gerekir ki kuranı kerimin dağları çivilere benzetmesi dağların şekil bakımından çivilere benziyor anlamında değildir. Zira kendi gözlerimizle dağların böyle olmadığını müşahede etmekteyiz. Kuranı kerim tarafından dağlar çivilere benzetmesindeki maksat dağların da çivilerin işini yaptığını beyan etmektedir. Birbiriyle ilintilendirilmiş parçalar çiviler vesilesiyle kenetlendirilmiş ve dağılmaları engellendiği gibi dağlar vesilesiyle de yeryüzü bir anlamda ayakta tutulmuş ve dağılmaları engellenmektedir.

Ayrıntılı Cevap

İlkin dağların yeryüzünde üstelemiş oldukları rolü anlatan ayetleri gözden geçirmeliyiz. Bu ayetlerde hangi özelliklere ve niteliklere işaret edildiğine bakalım. Daha sonra dini öğretilerini ve günümüz dünyasında kabul görülmüş gerçekleri dikkate alarak bu rolü incelemeye tabi tutacağız.

Yeryüzünde dağların üstelemiş oldukları rolden bahis eden ayetler ve sahip oldukları faydaları ve nitelikleri anlatan kuranı kerimde birçok ayet var olmaktadırlar:

1-   Dağlardan sığınaklar ve evler şeklinde hem insanlar[1] hem diğer hayvanlar[2] istifade edebilirler.

2-   Değişik türlerden taşlar ve topraklar farklı renklerle dağlarda var olmaktadırlar[3]

3-   Dağlar, zahiri görünüşlerindeki sebatın tam tersine hareket halindedirler.[4]

4-   Dağlar Allah ı tespih ve Onu hamdü-sena etmekle meşguldürler.[5]

5-   Dağlar yeryüzüne yönelik çiviler misalinde görev yapmaktadırlar.[6]

6-   Dağlar yeryüzünü dağılmaktan koruyor ve itidalini sağlamaktadırlar.[7]

7-   Son olarak birçok ayette dağların kıyametin gerçekleşeceği günde hangi duruma gireceğinden ve yerle bir olacağını anlatmaktadırlar.[8]

İnsanların ve diğer hayvanların içinde barındığına ve farklı ve türlü madenlerin dağlarda saklı olduğuna işaret eden ayetlerin birinci ve ikinci bölümü ispatlanmaya gerek duyulmayacak kadar çok açık şeylerdir. Ayetlerin işaret ettiği üçüncü nokta yani dağların hareket halinde olduğuna söyleyen ayetlerin bu iddiasını her ne kadar geçmişte çok acayip sayılabilinirdi ama günümüz dünyasında çokta acayip görülmemektedir. Zira kıtaların hareket halinde, birbirinden tedrici bir şekilde ayırdığını söyleyen faraziyeye dikkat edildiğinde bu durum garipsenecek bir durum olmadığı açıktır. Hakeza; daha küçük çapta dağların yerinden kaydığını ve aralarında çatlakların gerçekleştiğini müşahede ediyoruz. Dolayısıyla dağların hareket halinde olduğu iddiayı ispatlamak pek zor değildir. Dağların Allah ı hamdü-sena ettiği iddiası kuranın nassına göre diğer varlıkların ibadeti gibi birçok insanlar için derk edilemiyor.[9] Yedinci bölümde işaret edilenin ilmi de Allah katında ve bir bölümüne işaret edilmektedir. Bu nedenle maddi ve fiziksel yollarla ispatlayamayız.

Ama beşinci ve altıncı bölümde işaret edilen konular bağlamındaki ayetleri anlamak bizim anlayabileceğimiz alana giriyor ki sizin sorunuz da bunlarla irtibatlıdır. Bu bağlamda şunu söylemek mümkün: Kuranın nüzul döneminde insanların dağların yeryüzündeki istikrarı niteliğiyle alakalı pek bilgileri olmamasına rağmen kuranın bazı ayetleri bazı konulara işaret etmiştir ki daha sonra bu konuların doğru olduğu tespit edilmiştir. Dağların yeryüzünde çiviler misalinde olan konu bu konulardan bir tanesidir. "dağları da birer kazık yapmadık mı" (nebe 7).

Kuranı kerimin maksadı dağlar çiviler gibidir anlamında olmadığı çok açıktır. Zira insanlar tarafından müşahede edilen birçok dağ çiviler gibi olmadığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kuranı kerim şunu anlatmaktadır ki dağlar çivilerin rolünü üstlenmektedirler. Bu konu dağların yeryüzünde dikildiğini[10] ve sağlam (muhkem)[11] olduğunu açık bir şekilde dile getiren diğer ayetlerden den anlaşılıyor.

Kuranın nüzul dönemindeki insanlar dağları görüyor ve köklerinin ağaçlara çakılmış çiviler gibi sağlam ve kilometrelerce yerlerin diplerine uzadığından bihaber idiler. Ama günümüz insanı bu gün bunu bilmektedir. Dolayısıyla çiviler misalinde yeryüzüne çakılmış dağların bu durumunu insanlar için abes, faydasız ve anlamsızdır şeklindeki düşünceye kapılmamak gerekir. Zira günümüzün bilimine göre dağların rüzgârların, suların ve genel anlamda yeryüzündeki düzeni ve sistemi koruma ve hidayet etme noktasında üstelemiş oldukları rolünü çok kolay bir şekilde anlayabiliriz. Kuranı kerimde işaret edilen bir diğer nokta var. Oda şu: Yeryüzüne çiviler misalinde çakılmış olan dağlar var olmamış olsaydı yeryüzü itidalden çıkacaktı dolayısıyla üzerinde yaşam imkânsılaşırdır. Aşağıdaki ayetlerden; en temide bikum" ve "en temide bihim" itidalsizlik istifade edilmiştir. Ama itidalsizliğin anlamı nedir? Acaba yerin itidalsiz oluşu ve Onun varoluşun (mevcut) istikametinden sapması anlamında mıdır? Ya çok şiddetli tufanların esmesiyle bu kürenin üzerindeki eşyaların sarsılması anlamında mıdır? Veya …? Her halükarda kuranı kerimde ve rivayetlerde kabul görülmüş ve açık bir şekilde[12] kendisine işaret edilen şey şu: Yeryüzünün çiviler misalinde dağlarla çakılması yeryüzündeki yaşamın sistemli ve bir düzen içinde yürümesini sağlamış olmasıdır. Farklı ve değişik kitaplar[13] ve siteler[14] bu konuyla alakalı daha fazla bilgiler sunmaktadırlar. İsterseniz bu kaynaklara müracaat edebilirsiniz.



[1] Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar var etti. (nahl 81).

[2] Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” (nahl 68).

[3] Görmüyor musun ki, Allah gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü ürünler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı (birbirinden farklı) çeşitli renklerde yollar (katmanlar) var, simsiyah taşlar da var. (fatır 27).

[4] Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler

[5] Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. (enbiya 79); Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi. (sad 18); Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a secde etmektedir. (hac 18); Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik (sebe 10). Ve…

[6] Nebe, 7.

[7] Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. (nehl 15); Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik. (enbiya, 31); Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. (lokman, 10).

[8] Dağları yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. (Kehf, 47); (Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.” (taha, 105); Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. (vakia, 5); Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla. (mearic, 9); ve…

[9] Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. (isra 44).

[10] Devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı? (ğaşiye 19).

[11] Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. (naziat, 32).

[12] "Nehcül-balaga", hutbe 1, Kum: intişarat-i darul-hicre, s. 39.

[13] MEKARİM-İ ŞİRAZİ, Nasır, "tefsir-i nümüne", c. 11, s. 183.

[14] http://www.quranology.com - www.quransc.com

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6836 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • . Süleyman’ın Allah’a itaatsizlik etmesi gibi Tevrat’ta zikredilen kıssalar ne kadar doğrudur?
    17942 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Sorunuzu aşağıdaki kısımlara ayırabiliriz:1. Tevrat’ın metin ve muhtevası ve özellikle de kıssaları doğru mudur yoksa tahrif mi edilmiştir?2. Peygamberler ve özellikle de Hz. Süleyman Allah’a itaatsizlik etmiş midir?3. Tevrat’ın Hahamenişler padişahları hakkındaki kıssasının itibarı nedir?Birinci soru hakkında şunları söylemek gerekir: Her ne kadar Yahudi ...
  • Karidesin helal, ıstakozun haram olmasının felsefesi nedir? Oysa ikiside aynı cinstendir?
    15920 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/01/17
    Bütün hükümler fayda ve zarar esası üzerinedir ve her hükmün bir felsefe ve nedeni vardır; ama bu nedenlerin ayrıntılarını bilmek çok zordur. En fazla hükümler için genel kaideler söylenebilir. Ancak buradaki genellik istisnaları olan çoğunluk manasına gelmektedir. Karidesin yenmesinin caiz olması konusunda bazı rivayetlerde onun balık cinsinden (pullu) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    26568 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Ne yapalım ki Kabrin sıkıştırma şeklindeki azabını görmeyelim?
    9802 Pratik Ahlak 2012/08/16
    Kabirden maksat bireylerin içinde gömüldüğü zahiri kabir değildir. Zira meyyitin defnedileceği yerde hiçbir değişiklik meydana gelmiyor. Bunun yanı sıra bazı kimselerin bedenleri aradan gidecek bir şekilde ölürler veya hiçbir şekilde defin edilmiyorlar ki bedenleri ardan gitmiş olsun. Rivayetlerde kabrin sıkıştırma şeklindeki azabını aradan götüren farklı faktörler beyan ...
  • Acaba oruçlu iken büyük boy abdesti (gusül) alınır mı?
    80794 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Ramazan ayında cünüp olan bir kimse iki durumdan birisine sahip olabilir. Ya sabah azanından önce cünüp olmuş ya sabah azanından sonra ve gün boyunca cünüp olmuştur. (Elbette oruçlu iken cima (cinsel ilişkiyle) veya istimnan (cinsel ilişki dışında her hangi bir yolla kendinden meni çıkartmak) vesilesiyle cünüp edilmemelidir. ...
  • Acaba kuranın satırlarına abdestsiz dokunmanın işkâllı var mıdır? Ve sehven dokunulsa hükmü nedir?
    5547 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    Kuran satırlarına dokunmak yani abdesti olmayan bir kimse için bedeninin her hangi bir tarafını kuranın satırlarına dokundurması haramdır. Ama eğer kuranı kerim Farsçaya veya başka herhangi bir dile tercüme edilmişse tercümesine dokunmasının sakıncası yoktur.[1]Hakeza abdesti olmayan bir kimse Allahın ...
  • acaba Bedir ve Tebük savaşlarında peygamber (s.a.a) evlayı mı terk etti ya maslahatı mı?
    7139 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bir grup Müslüman düşünürlerin inancına göre her hangi bir konuyla alakalı gerçekleşen bir olay hakkında peygambere (s.a.a) vahiy gelmemişse, hz. Resul (s.a.a) o olay hakkında karar alıyordu. Elbette Onun (s.a.a) aldığı karar evlaya veya maslahata ters gelebilirdi. Bu iki olaya bağlı olarak ...
  • İbn-i Meysem Bahrani’nin kişiliği ve yaşamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
    7440 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    HK. 697-699’da vefat eden ve İbn-i Meysem diye meşhur olan Kemaleddin Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, 7. yüzyılın başlarında Bahreyn’de dünyaya gelmiştir. İlim ve fakihliğin beşiğinde, köklü ve meşhur bir ailede yetişmiştir. İlim tahsiline kendi ülkesinde başladı. Sonra daha yüksek tahsil için Bağdat’a gitti. İbn-i Meysem ...
  • Zamanın sahibi kimdir? Eğer Hz. Mehdi ise bu şirk değil midir? Çünkü yer ve zamanın sahibi Allah’tır.
    16376 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Sahip Arapça dilinde yoldaş, arkadaş, dost ve çağdaş demektir, Farsçada zihne gelen malik anlamında değildir. Bu nedenle zamanın sahibinin manası, zamanla yoldaş olan, bu asır ve zamanda yaşayan demektir. Bu kavramın bu anlam ve yorumu şirk değildir. Bu iddianın delili Kur’an ayetidir:

En Çok Okunanlar