Gelişmiş Arama
Ziyaret
11390
Güncellenme Tarihi: 2012/04/02
Soru Özeti
Ali (a.s.) hangi hutbede kendisinden önceki üç halifenin hilafet makamına gelmelerinin nitelliği açıklamıştır?
Soru
Hz. Ali “Nehcü’l – Belaga”nın hangi hutbesinde kendisinden önceki üç halifenin hilafet makamına geçme şeklini beyan etmiştir? Bu hutbe hangi isimle tanınmaktadır?
Kısa Cevap

Ali (s.a) kendisinden önceki üç halifenin hilafet makamına oturmalarının nasıllığını “nehcül – balaga”nın üçüncü hutbesinde anlatmış. Bu hutbe, hazreti Ali’nin (bu hutbenin sonunda söylemiş olduğu) sözlerinden yararlanarak “Şıkşıkiyye” adı verilmiş ve bu adla tanınmıştır. Şıkşıkiyye hutbesi, İmam Ali'nin (a.s.) hilafet hakkında yapmış olduğu şikâyetini, kendi hakkının gasp edilmesinin karşısında göstermiş olduğu sabırlı duruşunu ve daha sonra halkın kendisine nasıl biat ettiği konuları içermektedir. Ayrıntıları detaylı cevapta okuyabilirsiniz.

Ayrıntılı Cevap

Nehcü’l-Balaga”nın üçüncü hutbesi “şıkşıkiyye” adıyla meşhur ve bu adla tanınmaktadır.

Bu hutbe, hazreti Ali’nin (bu hutbenin sonunda söylemiş olduğu) sözlerinden yararlanarak “Şıkşıkiyye” adı verilmiş ve bu adla tanınmıştır. Hazreti Ali (a.s.) bu hutbede, hilafet hakkında yapmış olduğu şikâyetini, kendi hakkının gasp edilmesinin karşısında göstermiş olduğu sabırlı duruşunu ve daha sonra halkın kendisine nasıl biat ettiği konuları içermektedir.

Hz. Ali bu hutbede şöyle buyurur: “Allaha yemin ederim ki o, (birinci halife) hilafet abasını giydi. Oysaki o İslam devletini idare etme bağlamında benim değirmen taşlarının ekseni gibi (ki değirmen onsuz çalışmıyor) olduğumu çok iyi biliyordu. O, sel ve çeşmelerin dağların eteğinden aktığı gibi ilim ve fazilet pınarlarının da engin vücudumdan aktığını ve (uçup uzak düşüncelerin zirvelerine giden) kuşların benim yüce düşünce ve fikirlerime ulaşamayacağını çok iyi biliyordu. Durum böyle olunca ben, hilafet abasını bıraktım ve eteğimi sararak ondan çektim (ve kenara çekildim). Oysaki şu düşünceye dalmıştım: Tek başıma (yaversiz bir halde kendimin ve halkın hakkını almak için) kıyam etmeliyim mi yoksa oluşturmuş oldukları bu boğucu atmosferde ve meydana getirmiş oldukları bu karanlıkta sabır etmeli miyim?. Oluşturulan ortam öyle bir ortamdır ki yaşlıları çürütür, gençleri ihtiyarlaştırır ve imanlı kimselere de son nefese kadar acı veriyor. Sonuçta, sabır ve tahammülün akla daha yakın olduğunu gördüm. Dolayısıyla sabır etmeye başladım.  Ancak benim bu durumdaki halim gözleri toprak, tozla dolmuş ve boğazına kemik saplanmış haliyle yaşayan bir kimsenin haline benziyordu. Mirasımın nasıl talan edildiğini gözlerimle tanık oluyordum. Ta ki birincisi (birinci halife) kendi yolundan gitti (ve ölüm onu yakaladı). Ancak hilafeti kendinden sonra Hattab’ın oğluna devretti. (Bu durumu müşahede eden İmam, şair olan A’şa’nın şu şiirini okudu). İçeriği şöyledir:

Çok farklıdır benim dünümle bu günüm,

Şimdilik gamlı hüzünlü, dün ise galip ve sevinçli

Ne tuhaftır! Kendi hayatında iken halktan mazeretini kabul etmelerini diliyordu. (benim olduğum halde) hilafet yerine oturduğundan dolayı mazur olduğunu kabul etmelerini diliyordu. Ama ölümünden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Çok acayiptir! Bu ikisi hilafetten, nöbetleşerek yararlandılar. (Özetle):  O, hilafeti şiddet, sıkı tutan, hata ve (hep) özür dilemeye baş vuran vadisi niteliklerine sahip olan bir kimsenin ihtiyarine verdi. Hilafet makamında oturan kişi serkeş bir deveye benzer. Eğer deveye binmiş olan kişi deveyi kontrol etmek için yularını sıkı tutarsa devenin burnunun üzerindeki perdeler yırtılır. Eğer serbest bırakırsa onu uçurumlara fırlatır.

Allaha and olsun ki halk, garip bir acı ve huzursuz olan bir duruma yakalandılar. Benim de bu uzun, sıkıntılı ve elem verici müddet içinde sabretmekten başka bir çarem yoktu. Nihayet onun da (ikinci halifenin de) ömrü ve dönemi sona erdi ve onu (hilafeti)  bir gurup arasında şuraya tabi kıldı. Kendince benide bu gurubun üyelerinden saymıştı. Bu şuradan Allaha sığınırım! (Doğrusu) ne zaman onlar beni kendilerinin ilkiyle (Ebu Bekir) mukayese etmeye kalkıştılar ki (zira bu mukayese dengesiz bir mukayese olacak olduğunu biliyorlardı) şimdi işim öyle bir noktaya varmıştır ki beni bunlarla (şura üyeleriyle) bile mukayese ederek aynı kefede tutmaya çalışırlar. Lakin yinede taviz verdim ve sesimi çıkarmayıp onlarla (Müslümanların maslahatı gereği) uyum sağladım ve şurada hazırda bulundum. Onlardan bazıları kinleri nedeniyle benden yüz çevirdiler. Birisi de akrabalık bağını (hakikatin) önüne geçirdi. Bir diğerinin itirazı da garezli ve amaçlı idi (günümüzün tabiriyle siyasi idi), bu amaçları dile getirmek uygun değil ve yakışıksızdır. Nihayet üçüncüsü ayağa kalktı. O ki, karnı çıkık (göbekli) ve bir deve gibi beytülmali toplayıp yemekten başka hiçbir düşünce ve gayesi yoktu. Babasının akrabaları onun yardımı için ayağa kalktılar. Onlar, bahar mevsiminde çayıra girip müthiş bir iştahla çimenleri yiyen aç develer gibi idiler. Allah’ın malından yemek için kolları sıvamışlardı. Ama buluşunun sonu (hilafeti sağlam kılmak için) pembe olmuştu. Uygun olmayan yakışıksız davranışları onun işlerini heder etti. Mide doldurmanın ve servet toplamanın akıbeti onun ebediyen hayatının yok olmasına mal oldu.  Halk, sırtlan’ın boynunda üst üste yığılmış olan kılları gibi üzerime üşüşüp yığılarak çıkardıkları büyük izdiham neticesinde beni hilafeti kabul etmeye zorladılar. Onlar her taraftan beni sarmışlardı. Öyle ki, nerdeyse iki gözümün nuru ve Peygamberin iki yadigârı olan Hasan ile Hüseyin, ayaklar altında ezileceklerdi. Kalabalığın baskısı, o denli şiddetliydi ki, yanlarımı sıkıştırarak bana çok şiddetli ağrı verdi ve abamı her iki taraftan yırttılar. Halk (kurt korkusundan çobanın etrafını saran) koyunlar gibi etrafımı sarmışlardı. Ama ayağa kalkıp hilafet sorumluluğunu elime aldığım zaman...''[1]

 


[1] Mekarim Şirazi,''Tercümeyi Guya Ve Şerhi Fuşurdeyi Ber Nahcul-Balaga'' İran/Kum: İntişarat-i Matbuati Hedef,c.1, s.65-67.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Allah’ın yeryüzü ve gökyüzündeki kudret nişaneleri nelerdir?
    15244 Eski Kelam İlmi 2010/08/22
    Gökyüzü, yeryüzü, onlarda yer alan ve evrende olan her şey tümüyle Allah’ın kudret nişaneleridir. Bu nişaneler hiç kimsenin tümünü saymaya güç yetiremeyeceği kadar çoktur. Kur’an-ı Kerim defalarca inanları bu ayetleri görmeye davet etmiştir. Galaksiler, sistemler ve onlarda bulunan gezegen ve enteresan oluşumlar, çarpışmalar, ...
  • Müslüman olmayan birisinin kesmiş olduğu hayvandan yararlanıla bilinir mi?
    10175 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Ehl-i Beyt mektebinin fakihlerine göre, İslamî usullere göre kesilmemiş olan hayvanların etleri mundar (leş) hükmündedir. Bu hayvanların etleri haramdır ve yenmesi de caiz değildir. ...
  • Necis bir yerde yatmak bedeni necis eder mi?
    22414 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/19
    Eğer temiz bir şey necis bir şeye değerse ve onların her ikisi veya sadece biri ıslaklığını diğerine sirayet ettirecek şekilde ıslak olursa, temiz şey necis olur. Eğer ıslaklık diğer şeye ulaşmayacak kadar az olursa, temiz olan şey necis olmaz.[1]
  • Günümüz dünyasında kanaatın ölçüsü nedir? Orta halli ve kanaata dayalı bir yaşam nasıl olmalıdır?
    11225 Eski Kelam İlmi 2012/04/15
    Değerli okuycumuz, Yazdığınız şeyler dini öğretilerde maddi ve geçim konularında bir tür tezat ve ikilemin olduğu yönünde olduğundan bize hatırlatma olması, sizin de şüphelerinizin giderilmesi için aşağıda İslamın fakirlik ve zenginlik meselesindeki görüşünü özetle ele alacağız. 1- Bildiğiniz üzere İslam tam ve kapsamlı ...
  • Gaybet döneminde ilahi velayet makamı kime aittir?
    10120 Eski Kelam İlmi 2010/04/07
    Gaybet ve Huzur döneminde ilahi teşrii velayet Masum İmam (a.s) tarafından uygulanır. Bu da ya doğrudan masumun kendisi tarafından ya da İmam tarafından belirlenen fakihler tarafından gerçekleşir. Çünkü Allah’ın itaati bize gerekli olduğundan Allah’ın velisinin itaati de Allah’ın itaati sayıldığından o da bize farzdır. Masum İmam’ın ister gaybet ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    8082 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9466 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • Kehf suresinin Muhtevası ve okumasının fazileti nedir?
    55601 Tefsir 2012/04/19
    Kehf suresi kuranı kerimin diğer sureleri gibi faziletlere ve birçok nitelik ve özelliklere haizdir. Bu yücelik ve faziletler peygamberden (s.a.a.) ve İmamlardan (a.s.) nakledilen birçok rivayetlerde beyan edilmiştir. Peygamberden (s.a.a.) nakledilen bir rivayette şöyle denilmektedir: Bu sure nazil olduğunda yetmiş bin melek onunla birlikte imiştir. Her kim ...
  • Ehlisünnetten olan bir bayanın Şia bir kimseyle evlenmesinin hükmü nasıl ve onlardan doğan çocuklar kime aittir?
    8853 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Değerli taklidi merciler şöyle buyurmaktadırlar: Sünni olan bir bayanın Şia olan bir kimseyle evlenmesinin işkâlı yok.[1]Nikâh akdinin nerede kıyılması hususunda her hangi bir ayrıcalık söz konusu değildir. Bazı yerlerin bazı nedenlerden ötürü ...
  • İmam Ali (a.s) zamanında kimler humus toplamakla görevliydi?
    10908 تاريخ بزرگان 2011/11/13
    Müslümanların tamamı, humusun ilahi farzlardan bir tanesi olduğuna inanmış ve bunu herkesin zorunlu olarak kabul etmeleri gerektiğini söylemişlerdir. Bu hükmün, Bedir savaşından sonra bir kanun haline gelerek sürekli uygulanmıştır. Hz. Ali (a.s)’de bu ilahi farzın uygulanmasında Peygamber (s.a.a)’in yanında yer alıp Peygamberle (s.a.a) gerekli işbirliği içinde olan ve Peygamber (s.a.a)’in ...

En Çok Okunanlar