Gelişmiş Arama
Ziyaret
8031
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Peygamberlerin ve İmamların diğer kulların arasından seçilmelerinin delili nedir?
Soru
Peygamberlerin ve İmamların diğer kulların arasından seçilmelerinin delili nedir? Neden Muhammed adında biri Allah’ın seçtiği kimse ve Onun en iyi kul oluyor? Bu durum dünyaya gelmeden öncesiylede bağlantılı mıdır?
Kısa Cevap

Nübüvvetin genel delilleri gereği Allah-u Teala, insanların hidayeti için, onlara kendi cinslerinden örnek, halife ve hidayetçi olacak kimseler seçmiştir. Bu seçim delilsiz değildir. Şöyleki, Allah’ın halifesi olma yeteneği bütün insanlara verilmiş, ama bu yetenek herkeste fiiliyata geçmemiştir; sadece bir kısım insan tam bir teslimiyetle ilahi hilafet yeteneğini fiiliyata geçirmiş ve kendi iradeleriyle günahtan uzak kalmışlardır. Allah-u Teala baştan ve zahiri yaratılma olmadan önce onların hal ve durumlarını bildiği için amellerinin karşılığı olarak risalet ve toplumun rehberliğini onlara inayet etmiştir. Dolayısıyla bu seçimin sırrı iki şeydir:

1-     İlahi velilerin Allah’a karşı mutlak ubudiyetleri.

2-     Allah’ın bu ilahi evliyalara karşı olan inayet ve lütfu.

Demek ki, Allah’ın Peygamberlere (a.s) ve Masum İmamlara (a.s) olan lütfu birincisi Onların kendi çaba ve yeteneklerinden dolayıdır, ikincisi bu lütuf, gerçekte bütün insanların hidayet olması için Allah’ın insanlığa bir çeşit inayetidir; bu yüzden hikmetli ve adilcedir.     

Ayrıntılı Cevap

Nübüvvetin genel delilleri gereği Allah-u Teala, insanların hidayeti için, onlara kendi cinslerinden olgu, halife ve hidayetçi olacak kimseler seçmiş, ilim ve masumluk gibi özelliklerle donatmıştır. Dolayısıyla Peygamberler (a.s) ve Masum İmamlar (a.s) ilahi inayete mazhar olan kimselerdir. Allah’ın Masumlara (a.s) olan bu inayeti Onların (a.s) kendi yeteneklerinden ve layık olmalarından kaynaklanmaktadır. Yani Allah-u Teala ezeli ve mutlak ilmiyle bir kısım kullarının yeteneklerini başkalarından daha çok ve en son hadde kullanacaklarını ve kendisine tam itaatte bulunacaklarını biliyordu. Bu nedenle Allah insanların arasından onları seçti, lütfuyla özel inayette bulundu ve herkes için güvenilir ve emin kılavuz olmaları, tam ve mutlak bir korunmaya (masumiyete) ulaşmalarını sağlamak için ilim ve irade verdi.

Bu gerçeğe bir çok ayet ve hadis işaret etmektedirki, örnek olarak onlardan bir kaçını getiriyoruz:

Kur’an buyuruyor: ‘Ve içlerinden, sabrettikleri takdirde onları, emrimizle doğru yola sevkedecek rehberler tayin etmiştik ve onlar, delillerimize adamakıllı inanmışlardı.’[1]  

İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Kuşkusuz Allah-u Teala Ademoğullarından bazı insanları seçti, onların doğumlarını ve bedenlerini pak etti. Onları erkeklerin sülbünde ve kadınların rahiminde kendisi için korudu; ama bu koruma Onların Allah’tan herhangi bir alacaklarından dolayı değildi. Allah, Onları yarattığı andan itibaren kendisine itaat ve ibadet edeceklerini, kendisine asla şirk (hatta gizli şirk) koşmayacaklarını biliyordu. Onlar Allah’a itaat ettikleri için bu yüce keramet ve makama nail oldular.’[2]  

Nudbe duasının başlarında ise şöyle gelmiştir: ‘Allah'ım! ...Sen kendi katında olan zevâlsiz, kalıcı nimetlerini onlara ayırdın (lâyık gördün). Ama bu nimetleri vermenin karşılığında, alçak dünyanın rütbe ve makamlarına, yaldız ve süslerine aldırış etmeyip, züht edecekleri hususunda onlardan söz aldın; onlar da bu hususta sana söz verdiler; ve Sen onların vefalı olacaklarını bildiğin için onları kabul ettin; kendine yaklaştırdın; önceden onların yüce anılarını ve açık övgülerini yaydın; meleklerini onlara indirdin; vahyinle onlara ikramda bulundun; ilminle onları üstün kıldın...[3]

Sonuç itibarıyla ilahi halife olma yeteneği bütün insanlarda vardır, ama herkeste fiiliyat merhalesine geçmemektedir.[4] Peygamberler ve Masum İmamların seçilmesi, Onların Allah vergisi olan yeteneklerinden ve ortamlardan Allah’a ubudiyet yolunda tam ve mutlak bir şekilde faydalanmalarından kaynaklanıyor. Allah-u Teala’da ezeli ilmiye bu özelliği yani Onların gelecekte bütün çabalarını kendi istekleriyle Ona kulluk uğrunda harcayacaklarını biliyordu ve kendi iradeleriyle yaptıkları bu kulluktan dolayı Onları imamet ve risalet gibi nimetlerle ödüllendirmiştir.

Kısacası Allah insanlara hayırlarına olacak şekilde inayet eder. Bu inayetlerin herkese verilmemesinin nedeni onlara sahip olmanın herkesin hayırına olmayacağı ve herkesin onların kadrini bilmeyeceğinden dolayıdır. Allah-u Teala, ibret olması için fazilet sahibi bazı kimselerin bu faziletlerinden nasıl suistifade edip ve sonunda nasıl büyük belalara düştükleri konusunda birkaç örnek zikretmiştir. Allah’ın bazı belli kişilere inayette bulunması bir hikmet üzerinedir: ‘Allah risalet görevini kime vereceğini daha iyi bilir.’

Allah-u Teala, Kur’an’da Hz. Musa’nın kavminden birisine (Bela’m-ı Baura) verilen ayrıcalıkları, iftiharları ve makamları (nübüvvet ve risalet makamının dışında) nasıl heva ve hevesine göre kullandığını, onlardan suistifade ettiğini ve bu yüzden yükselmediği gibi köpek derecesine kadar düştüğünü anlatmaktadır.[5]

Yapılan açıklamalardan, ‘Böyle bir seçim bu dünyaya gelmeden öncede yapılmış mıydı?’ sorusunun cevabı da verilmiş olmaktadır; yani ölçü dünyada amel etmektir. İmam Sadık’ın (a.s) buyurduğu ’Allah, ashab-ı yemin’e ateşe girmelerini emrettiğinde onlar bu emre icabet edip ateşe girdiler, ama ashab-ı şimal dinlemeyip ateşe girmediler.’[6] gibi rivayetlerden sonradan bu dünyaya gelip kendi iradeleriyle ashab-ı yemin ya da ashab-ı şimal sayılanlar olduğu anlaşılmakta ve bu şekilde onların dünyaya gelmeden önceki gerçek kimlikleri ortaya koyulmaktadır.

Sebep ne olursa olsun sonuçta Allah Resulü (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) diğer insanlardan üstün olduğu kesindir. Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Allah-u Teala insanları yarattığında hepsini yanında topladı ve onlardan ‘Rabbiniz kimdir?’ diye sordu. İlk cevap verenler Resulullah (s.a.a), Emir-ul Müminin (a.s) ve diğer Masum İmamlar (a.s) oldu. Allah’da Onları ilim ve dinin hamilleri olarak seçti.[7]

Bir başka rivayette Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘Allah, beni, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyn’i dünya yaratılmadan yedi bin yıl önce yarattı.’[8] Peygamberimizin (s.a.a) bu rivayette buyurduğu yaratılmadan maksat cismî yaratılma değil, nurlarının belli bir dönemde yaratılmasıdır.

Sonuç olarak diyoruz ki: Allah’ın Peygamberlere (a.s) ve Masum İmamlara (a.s) olan lütfu birincisi Onların kendi çaba ve yeteneklerinden kaynaklanmaktadır, ikinciside bu lütuf gerçekte bütün insanlara bir çeşit inayeti ve onların hidayeti içindir; bu yüzden hikmetli ve adilcedir.      


[1] -Secde/24

[2] -Bihar-ul Envar, c.10, s.170.

[3] - Porsiman yazılımı.

[4] - Ayetullah Misbah Yezdi, Piş Niyazha-i Müdüriyet-i İslami, s.56

[5] - Ayetullah Misbah Yezdi, Der Pertov-i Velayet, s.56

[6] - Bihar-ul Envar, c.5, s.241

[7] - a.g.e, s.224

[8] - a.g.e, c.54, s.43

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar