Gelişmiş Arama
Ziyaret
11894
Güncellenme Tarihi: 2010/10/07
Soru Özeti
Neden Kur’an ayetler halindedir? Hangi sureler Peygambere (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Soru
Kur’an’ın ayetler halinde olmasının hikmeti nedir? Kaç tane sure Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Kur’an’ın def’i (bir defada) ve tedrici (ayet ayet ve sure sure) olmak üzere iki çeşit nüzulu vardır. Tedrici nüzul için öne sürülen deliller şunlardır.

1-Peygamberin kalbini sağlamlaştırmak.

2-Peygamberin (s.a.a) ve Müslümanların teselli bulmasını ve ayaklarının sabit olmasını sağlamak.
3-İnsanların rahatlıkla düşünmelerine, ezberleyebilmelerine ve Kur’an ilminin amele yansımasına ve acele etmeden yavaş yavaş okunmasına imkan vermek.

Kur’an-ı Kerim’de çeşitli konular olduğundan, onların tasnif edilmesi, biribirleriyle uyum halinde olan bu konuların bir bütünlük içinde olması ve diğer konulardan ayrılması gerekir. Bu yüzden Kur’an ayet ve surelerden oluşmuştur.

Hatırlatmak gerekir ki, her ayetin sınırı, başlangıcı ve sonu Peygamberimizin (s.a.a) kendisi tarafından belirlendiğinden onları taabbüden kabul etmek gerekir. Kur’an’ın bir defada nazil olan bazı surelerinin isimleri ‘Ayrıntılı Cevap’ bölümünde verilmiştir.         

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Kerim’in 23 yılda tedrici (aşamalı) olarak Resulullah’a (s.a.a) nazil olduğunda şüphe yoktur. Ancak bir yandanda Kur’an’ın kendisi ‘Kur’an ramazan ayında ve bir gecede nazil oldu.’[1] diye buyurmaktadır. Bu ayet açıkca Kur’an’ın ramazan ayında nazil olduğunu gösteriyor. Yine ‘Biz onu kadir gecesinde indirdik’[2] ve ‘Biz onu mübarek gecede indirdik’[3] ayetleride Kur’an’ın bir gecede nazil olduğunu göstermektedir. Her üç ayeti birbiriyle mukayese ettiğimizde o gecenin ramazan ayında olduğunu göreceğiz.


Hadisler Kur’an’ın nüzulunun iki şekilde olduğuna tanıklık etmekteler

Hafz b. Ğıyas şöyle rivayet eder: İmam Sadık’a (a.s) ‘Allah ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur’ diye buyuruyor, oysa Kur’an baştan sona 23 yılda nazil olmuştur’ diye arzettiğimde şöyle buyurdu: ‘Kur’an’ın tümü ramazan ayında Beyt-ul Mamur’a, sonrada (oradan) 23 yılda nazil oldu.’[4] Ehl-i Sünnet kaynaklarında ‘Beyt-ul Mamur’ yerine ‘Beyt-ul İzze’ şeklinde gelmiştir.

Safi tefsirinin dokuzuncu mukaddimesinde Beyt-ul Mamur’u, ‘Peygamberimizin kalbi’ diye tevil ediyor ve şöyle buyuruyor: ‘Sanki bundan kasıt Peygamberin kalbine nazil olmasıdır. Zira Allah-u Teala buyuruyor: ‘Ruh-ul Emin onu senin kalbine nazil etti.’ Işte bundan sonra 20 yılda tedricen kalbinden diline nazil oldu. Cebrail geldiği zaman vahyi lafızlarıyla okuyordu.’

Kur’an’ın Tedrici Nüzulunun Nedeni

Peygamberimizin döneminde ne zaman bir olay olsa veya Müslümanlar ne zaman bir sorunla karşılaşsalar yahut çeşitli sorular sorulsa bunlara karşılık cevap olarak bir takım ayetler ya da bir sure nazil olurdu. Bu münasebetler ya da gerçekleşen olaylara ıstılahta ‘Nüzul Sebebi’ veya Şan-ı Nüzul’ denilmektedir. Bir çok ayeti tam olarak anlayabilmek için onların nüzul sebebini bilmek gerekir.

Bu yüzden Kur’an, hicretten önce ve sonra olmak üzere 23 yılda çeşitli münsebetler ve ortaya çıkan olaylar neticesinde tedrici olarak nazil olmuştur. Bazen ayet ayet, bazende sureler halinde gerçekleşen bu nüzul Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Sonra bütün ayetler bir araya getirilerek Kur’an adı altında bir kitap halinde toplandı.

Nüzulun bu şekilde olması Kur’an’ı diğer semavi kitaplardan ayıran özellik olmuştur. Zira İbrahim’in (a.s) sahifeleri ve Musa’nın (a.s) levhaları bir defada nazil oldu. Kur’an’ın tedrici nüzulu  müşriklerin eleştirisine neden olmuştu. Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor. ‘Kafir olanlar dediler ki: Ona Kur'an, birden ve toplu olarak indirilseydi ya.’ Bu eleştiriye ise şu cevabı veriyor: ‘Biz, onu, gönlüne iyice yerleştirmen için böyle indirdik ve onu ayet ayet ayırdık, birbiri ardınca indirdik.[5] Bir başka yerde şöyle buyuruyor: ‘Bir Kur'an'dır ki onu insanlara dura dura, yavaş yavaş okuman için ayet ayet, sure sure ayırdık ve onu azar azar indirdik.’[6] Allame Tabatabai (r.a) bu ayeti tefsir ederken bazı önemli noktalara işaret ederek şöyle buyuruyor: ‘Ayetin sadece anlatım biçimini göz önüne alırsak Kur’an’ın bütün maarifini içerdiğini göreceğiz. Bu maarif Allah katında lafız ve ibare şeklinde idi ve tedrici nüzulun dışında insan onları anlayamazdı. Bu alemin özelliği tedric olduğundan insanların onu anlayıp ezberleyebilmeleri için tedrici olarak nazil oldu. Buna göre söz konusu ayet-i kerime ‘Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık. O, katımızda bulunan ana kitaptadır.Yücedir, hikmetlidir.’[7] ayetinin manasını içermekte ve onun manasını beyan etme makamındadır. Tedrici nüzul ve Kur’an’ın bölüm bölüm olmasının hikmeti ilim ve amelde Kur’an’a yakın olmak ve kavranabilmesi için insanların kabiliyetlerinin gelişmesini sağlamaktır [8]. Kur’an’ın sure sure ve ayet ayet nazil olması insanların onun temel maarif ve itikatları, ayrıntılı ve ameli ahkamı kavrama seviyesine gelmeleri ve insan için faydalı olan şeyleri göz önünde bulundurmaları içindir. O faydalarda şunlardır: Kur’an’ın ilmiyle amelin Kur’an’a yakın olması, insan doğasının maarif ve ahkamı almakta zarar görmemesi, bir defada nazil olduğu için Yahudilerin kabul etmekten sakındığı ve bundan dolayı Allah’ın dağı başlarının üstüne getirerek kabul ettikleri Tevratın akıbetine uğramaması için maarifini tek tek anlamalarından dolayıdır.’[9]

Yine Kur’an’ın kendisinden onun tedrici nüzulunun hikmeti hakkında şöyle bir istinbat yapılmaktadır: Resul-ü Ekrem (s.a.a) ve Müslümanlar her zaman Allah’ın inayetine nail olduklarını bilmeleri ve Allah’la olan irtibatlarının güçlü olduğunu hissetmeleri içindir. Vahyin devam etmesi ve ayetlerin nazil olması onların teselli bulmasına ve ayaklarının sabit kalmasına neden olmaktaydı.[10]  

Çeşitli zaman ve münasebetlerden sonra nazil olan ayetler, sureler halinde toplandı ve bir kitap haline getirildi. Her surenin ayetleri tevkifi (belirlenmiş ve değişmez) olup, en küçük sure (üç ayetlik Kevser)’den en büyük sureye (286 ayetlik Bakara) kadar hepsi Peygamberimizin (s.a.a) emriyle düzenlenmiş, o günden bugüne kadarda her hangi bir değişiklik olmadan günümüze kadar gelmiştir. Bunda Kur’an’ın icazına ve ayetlerin uygunluğuna dair bir sır vardır.[11]

Surelerinin çeşitli ayetlerden oluşması konusunda da diyoruz ki: ‘Her surenin ayetlerinin sıralaması, düzenlenmesi ve sayısı Resulullah (s.a.a) hayattayken ve Onun (s.a.a) emriyle yapılmış olup tevkifidir, taabbüden kabul etmek ve her suredeki sıralamaya göre tilavet etmek gerekir. Her sure Bismillahirrahmanirrahim’in gelmesiyle başlamakta ve ayetler nüzul sırasına göre yerleştirilmektedir; başka bir Bismillah nazil olunca yeni bir sure başlamış oluyordu. Ayetlerin doğal düzeni böyleydi. Bazende Resulullah (s.a.a) bir ayeti, Cebrail’in işaretiyle doğal düzeninin aksine başka bir sureye yerleştirirdi. Örneğin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[12] ayeti rivayete göre son nazil olan ayetlerdendi, ama Resulullah (s.a.a) onu Bakara suresinin 281. ayeti olan faiz ayetleriyle borç ayetlerinin arasına konmasını emretmiştir.  

Binaenaleyh ayetlerin surelere yerleştirilmesi ister doğal düzen üzere, ister destura göre olsun tevkifidir ve Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) nezaret ve emriyle olmuştur. Bu yüzden ona uymak gerekir. Nerede konu bitiyorsa ayette bitecek diye bir şey yoktur. Bazen konunun ortasında ayet bitmekte, bir sonraki ayette devam etmektedir. Demek ki ayetlerin uzunluk ve kısalıkları onların konularına bağlı değildir, sadece tevkifi bir iştir. Geçmiştekilerin ayetlerin sayısı konusunda görüş ayrılıklarına düşmelerinin nedeni şudur: Resul-u Ekrem (s.a.a) ihtimalen ayetin bir yerinde durmuş ve tilavete devam etmemiştir. Bu yüzden ayetin bittiği zannediliyordu. Bir başka tilavettede onu durmadan okumuş olabilir.[13]

Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olan sureler şunlardır: Duha, Fatiha, İhlas, Kevser, Tebbet, Beyyine, Nasr, en-Nas, Felak, Mürselat, Maide, Enam, Tövbe, Saf, Adiyat, Kafirun, Nasr.[14]         


[1] -Bakara/185: ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur.’

[2] -Kadir/1

[3] -Duhan/3

[4] -Safi tefsiri 9. Mukaddime (el-Kafi’den naklen)

[5] -Furkan/32

[6] -İsra/106

[7] -Zuhruf/3-4

[8] -İnsanların Yeteneklerinin Rüşdü ve Büluğa Ermesi.

[9] -Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan (Farsça tercümesinden), c.13, s.305-306

[10] -Muhammed Hadi Marifet, Ulum-u Kur’anî (Müessese-i Ferhengi-i Temhid, Kum, h.ş.

380), s.60-61

[11] -Ulum-ul Kur’anî, s.111

[12] -Bakara/281

[13] -Ulum-ul Kur’anî, s.117

[14] -Mustafa Esrar, Danestenihay-ı Kur’an, s.28; Sadık Hasanzade, Kilid-i Kur’an, s.134

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
    3762 Pratik Ahlak 2019/09/23
    İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan ...
  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7663 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Peygamber Efendimizin (a.s.s) mubarek dişinin kırılmasından sonra Üveysi\'n, kendisi de kendi dişini kırdığı şeklinde söylentiler derde doğru mudur? Üveys Karani\'nin hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgi verebilirmisiniz?
    21869 تاريخ بزرگان 2012/05/12
    Künyesi Ebu Amr olan Üveys Bin Amir Muradi Karani, tabiinlerin büyüklerinden olup ünlü zahitlerdendi. Öyleki, ühdü, takvası ve ahlaki faziletleri havas ve avam için emsal olmuştu. Üveys, İslam Peygamber'i (a.s.s) zamanında iman getirmiş Onun ziyaretine muvaffak olmadı. Annesine itiatkar oluşu nediyle Medine'den ...
  • Şer’i yükümlülük için erginliğin şart olmasına binaen, çocukların yaptığı iyi ve kötü işlerin hükmü nedir?
    7318 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Her ne kadar insanın Allah tarafından belirlenmiş şer’i yükümlülük şartı erginlik yaşına ermek olsa da tüm çocukların bütün çocukluk döneminde tamamen başıboş oldukları ve her işi yapabilecekleri sanısı akla gelmemelidir. İslam fakihleri iyi ve kötüyü anlayabilecek olan çocukları istisna etmişlerdir. Onların fetvasına göre eğer işleri ayırt edebilen ...
  • Yüzüğün kaşını avuç içine döndürmenin (çevirmenin) kaynağı nedir?
    10256 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/13
    Bu konuda “Vesailu’ş-Şia” kitabında rivayet zikredilmiştir, rivayet şöyledir:Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Parmağında akik yüzüğüyle sabahlayan ve hiç kimseyle görüşmeden önce yüksüğün kaşını avuç içine döndürerek “Kadir” Suresini sonuna kadar okuyup ardından “ Amentü billahi vahdehu la şerikeleh ve amentü bıserri âli muhammedi ve alaniyyetihim” duasını tilavet eden ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6800 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5485 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
    9932 Teorik Ahlak 2011/03/03
    İnsanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfatlara ahlak denir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Ahlak, fazilet ve rezalet olmak üzere ikiye ayrılır. Tevekkül ise, ahlaki faziletlerden biri olup kulun Allah’a güvenmesi ve bütün işlerini ona havale ...
  • Kısaca Hz. Nuh (a.s)’ın kıssasını açıklarmısınız?
    9179 نوح 2019/10/21
     Bazı tarihi nakiller ‘Muteşelh’in oğlu ‘Lemek’in Nuh (a.s)’ın babası olduğunu ve ‘Brakil’in kızı ‘Kaynuş’unda annesi olduğunu yazmaktadır.[1]Ayrıca Hz. Nuh (a.s)’ın Hz. Adem (a.s)’ın vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. Böylece Hz. Adem (a.s)’ın dünyaya gelmesinden  1056 yıl sonra doğmuş olmaktadır.[2]

En Çok Okunanlar