Gelişmiş Arama
Ziyaret
6386
Güncellenme Tarihi: 2008/10/05
Soru Özeti
Acaba İslam peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) öğle ve ikindi namazlarını cem ederler miydi?
Soru
Acaba İslam peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) öğle ve ikindi namazlarını cem ederler miydi? Neden ehlisünnet ikindi namazını ikindiüstü kılmaktadırlar? İmam Ali (a.s) Nehc’ul-belaga’da namazların ayrı ayrı kılınmasına vurgu yaptığı halde neden Şialar bu noktaya değinmemektedirler?
Kısa Cevap
Şia ve ehlisünnet kaynaklarından bizlere ulaşan rivayetler dikkate alındığında İslam Peygamberi (s.a.a) öğle, ikindi namazlarını ve akşam, yatsı namazlarını hem cem ederek hem de ayrı ayrı kılmışlardır.
İslam Peygamberi (s.a.a) insanların zora düşmemesi ve rahat olması için bazı vakitler namazları cem ederek kılmaktaydı.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah resulü, herhangi bir özrü olmaksızın öğle ve ikindiyi aynı şekilde akşam ve yatsıyı bir ezan ve iki ikameyle eda etmekteydi.”
Beş vakit namaz farzdır ama namazları beş ayrı vakitte kılmak farz değildir. Zira İslam Peygamberi (s.a.a)’ın sünneti farz olmadığını göstermektedir. Farzdan daha çok müstehap ve mubah olduğunu    kanıtlamaktadır siyer. Beş ayrı vakitte kılmanın farz olduğunu kanıtlayacak ayrı delillere ihtiyaç vardır. Mevcut deliller beş vakit namazın beş ayrı vakitte kılmanın farz olmadığına delalet etmektedir.
Ayrıntılı Cevap
 Cevaba geçmeden önce namaz vakitlerine ve bu namazların ortak ve has zaman dilimlerine değinmek münasip olacaktır.
Öğle namazının kendine has vakti: Güneş ışınlarının dik olarak vurmasıyla başlayan dört rekât öğle namazı kılacak kadar olan vakittir. Bu zamanda sadece öğle namazı eda edile bilinir.
İkindi namazının kendine has vakti: Güneşin batmasına sadece ikindi namazını eda edecek kadar sürenin kaldığı zaman dilimi ikindi namazına has vakittir.
Öğle ve ikindi namazı arasında müşterek vakit: Öğle namazının kendine has vakti ile ikindi namazının kendine has vakti arasında kalan zaman dilimi müşterek vakittir. Bu zaman da öğle ve ikindi namazı aralarına fasıla bırakılmaksızın eda edile bilinir.
Akşam namazının kendine has vakti: Gün batımından üç rekât akşam namazını eda edecek kadar olan vakit dilimi akşam namazına has vakittir. Bu vakitte sadece akşam namazı eda edile bilinir.
Yatsı namazının kendine has vakti: Geçe yarısına sadece ikindi namazını eda edecek kadar sürenin kaldığı zaman dilimidir. Bu zaman diliminde sadece yatsı namazı eda edile bilinir.
Akşam ve yatsı namazlarının müşterek vakti: akşam namazının kendine has vakti ile yatsı namazının kendine has vakti arasında kalan zaman dilimi müşterek vakittir. Bu süre zarfında akşam ve yatsı namazları aralarında fasıla bırakılmadan eda edile bilinir.
Ehlisünnet inanmaktadır ki: Şerri olarak öğle vaktinin girmesinden nesnenin kendi boyu miktarınca gölgesi uzayıncaya kadar olan vakit öğle namazına has vakittir. Bu zaman diliminde ikindi namazı eda edilemez. Bu vakitten sonra güneş batımına kadar olan vakit ikindi namazına has vakittir. Bu zaman diliminde öğle namazı eda edilemez. Güneş batımından alaca karanlığa kadar olan vakit akşam namazına has vakittir ve bu zamanda yatsı namazı eda edilemez. Alaca karanlıktan geçe yarısına kadar olan vakitte yatsı namazına has vakittir. Bu zaman diliminde akşam namazı eda edilemez.[1]
Ehlisünnet öğle namazı ile ikindi namazının aynı şekilde akşam namazı ile yatsı namazının cem edilerek kılınmasının caiz olduğunu inkâr etmektedirler. Ama seferde, korku anında ve yağmurlu günlerde namazların bir vakitte cem edilmesini caiz bilmektedirler. Bu durumlarda namazlarını ehlibeyt mektebine mensup Şialar gibi cem ederek eda etmektedirler.[2]
Halbuki Ehlibeyt mektebi güneşin tepeye gelmesinden sonra tertibe yani önce öğle sonra ikindi namazını kılmaya riayet ederek cem edilmesini caiz bilmektedir. Yani ikindi namazını öğle namazından sonra kılmayı aynı şekilde yatsı namazını akşam namazından sonra kılmayı caiz bilmektedirler.[3]
Bu konuda ehlisünnetin delili rivayette geldiği üzere İslam Peygamberi (s.a.a)’nin öğle ve ikindi namazı arasında fasıla bırakmasıdır. Ehlibeyt mektebi ise bunun bir sünnet olduğunu ve ameli sünnetin bir şeyin amelen vacip olduğuna delalet edecek bir ispat oluşturamayacağına inanmaktadır. Zira İslam Peygamberinin ameli sünneti vacip oluşuna delalet edebileceği gibi müstehap ve mubah oluşuna da delalet edebilir. Dolayısıyla bu ameli sünnetin vacip olduğunu ispatlayacak başka delillere ihtiyaç vardır.[4]
Ehlibeyt mektebi ehli sünnetin bu iddiasını savunulabilir bilmediği gibi kendi görüşüne delilde sunmaktadır. Ehlibeyt mektebi bu konuda İslam peygamberi ’nin öğle ve ikindi namazını belirli bir özür bulunmadan cem ettiğine delalet eden hadisler sunmaktadır.[5]
Bu konuda ehlisünnet kaynaklı rivayetlerden bazılarına değinecek olursak:
İbn Abbas rivayet eder: İslam Peygamberi yedi rekâtı birlikte (yani akşam ve yatsı namazını) ve sekiz rekâtı (öğle ve ikindi namazını) birlikte kılardı. [6]
Seid bin Cubeyr ibn Abbas’tan şöyle nakleder: İslam peygamberi (s.a.a) herhangi bir tehlike sefer ve iş söz konusu değilken bile öğle ve ikindi namazını ve akşam ve yatsı namazını cem ederek kılardı. Seid bin Cubeyr ibn Abbas’tan cem etmenin hikmetini sorar. İbn Abbas şöyle cevap verir: İslam peygamberi (s.a.a) ümmetinin zorluğa ve zahmete düşmelerini istemedi.[7]
Başka bir rivayette İslam peygamberinin namazları cem etmesinin sebebi sorulduğunda ibn Abbas şöyle cevap veriyor: Allah Resulü ümmetine kolaylık ve rahatlık olması için böyle yaptı.[8]
Bu rivayeti hem İmam malik hem de Ahmet ibn. Hanbeli kendi kitaplarında nakletmişlerdir.
Bunun yanında Masum İmamlardan bu konuda birçok rivayet nakledilmiştir.
İmam Sadık (a.s) buyuruyor: “Güneş tepeye ulaştığı zaman öğle ve ikindi namazının vakti girmiştir. Ama öğle namazı ikindi namazından önce eda edilir.”[9]
İslam peygamberinin bazen beş vakit namazı üç vakitte kıldığına hiçbir şüphe yoktur. Kendisi bu konu şöyle buyurmuştur: “Böyle yapıyorum ki ümmetime kolaylık olsun.”
İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: “İslam Peygamberi (s.a.a) herhangi bir engel ve sakınca söz konusu değilken bile öğleyle ikindiyi ve akşamla yatsıyı cem ederek bir ezan iki ikameyle eda ederdi.”[10]
İmam Sadık (a.s) başka bir rivayette şöyle buyuruyor: “Allah Resulü (s.a.a) hiçbir engel ve sakınca söz konusu değilken öğle ve ikindi namazını cem ederek kıldı. Ömer Allah Resulüne sordu namazda yeni bir şey mi çıktı? Allah Resulü buyurdular: Namaz hakkında yeni bir hüküm yoktur sadece ümmetime kolaylık sağlamak istedim.”[11]
Son olarak şunu hatırlatmayı gerekli görüyoruz ki Şia uleması bu ifade edilen deliller ışığında namazların üç vakitte kılınmasına cevaz vermişlerdir. Elbette namazları beş ayrı vakitte, fazilet vakitlerinde eda etmenin daha iyi olduğundan kimsenin itirazı bulunmamaktadır. Ayrıca şunu da hatırlatalım namazı üç vakitte eda etmek üç vakitte kılmanın vacip olduğu anlamında değildir.
Tabi ki Nehc’ul-belaga’da Allah Resul’ünün namazı, insanın evininden çıkan kaynak suyunda günde beş defa yıkanmasına benzettiği beyanı bulunmaktadır.[12]
Bu tabirden namazları beş ayrı vakitte kılmanın vacip olduğu çıkarımı yapılamaz. Zira namazı üç vakitte kıldığımız zamanda beş ayrı namaz yılıyoruz. Her namaz ayrı bir yıkama hükmündedir. İmam Ali (a.s)’ın bu beyanı namazın eserine ve konumuna nazır bir açıklamadır.
 
 

[1] 2334 numaralı cevaptan alıntı yapılmıştır. Ayrıntılı cevap özetle sunulmuştur.
[2] Şerefuddin El-musevi, Abd’ul-Huseyn, Mesail fıkhiye, 9.s, muesse’tul-ensariyan et’tebaeti ven-neşr, kum, 3.bk, 1382.ş.
[3] Bir grup Müellif, Muhammet bakır Puremini’nin kontrolünde, Peygamber azim’in siyeri ve tarih, 171.s, defter neşr mearif, 1.bk,1385.ş.
[4] Aynı adres, 172.s.
[5] Daha fazla bilgi için 2334 nolu cevaba müracaat ediniz.
[6] El-buhari, abu Abdullah muhammed bin İsmail, Sahih Buhari, 206.s, 537.h, dar’Ul-Mearif, beyreut.
[7] Geşiri nişaburi, Muslim bin haccac, Sahih Müslim, 1.c, 490.s.
[8] Aynı adres, 2.c, 152.s.
[9] Peygamber azim’in siyeri ve tarih, 171.s.
[10] Şeyh hür amulü, vesail’uş-şia, 3.c, 160.s, muesse’tul-Alulbeyt ehya itrat, 1414.g.
[11] Aynı adres, 161.s.
[12] Nehc’ul-belaga, 199’uncu hutbe.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerim mucize olduğunun boyutları nelerdir? Ve neden nehcü'l-balaga mucize değildir?
    9145 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Kuranı kerim bazı özellik ve niteliklere haizdir ki diğer kitaplar bu özellik ve niteliklere sahip değildir. Eğer Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmuş olsaydı oda mucize olacaktı. Ancak Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmadığı için kuranı kerim gibi olamaz.
  • Su fiyatlanın yüksek olduğu taktirde cenabet guslü için ne yapmalıyız?
    6255 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/20
    Cenabet guslü kendiliğinde farz değildir, ancak farz namazı yerine getirmek ve benzeri bazı işler için farz olur. [1] Ancak gusül için su kullanmak size tahammül edilmesi mümkün olmayacak derecede iktisadi yönünden zorluk getiriyor, sizi ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17152 Pratik Ahlak 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Batılıların Hz. Muhammed’e (s.a.a) saygısızlık etmekten hedefleri nedir?
    9330 Politika Felsefesi 2009/06/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    5827 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Modern dünyada dinin işlevi nasıldır?
    7137 Eski Kelam İlmi 2010/01/14
    “Din” kelimesi, ilahi olan veya olmayan, tahrif olmuş veya olmamış (İslam dini) bütün dinleri kapsamaktadır. Bize göre, her asır ve yerde doğru işlevi olan tek din İslam dinidir; çünkü İslam dini kâmil ve son ilahi dindir. Bu yüzden, İslam dininin, bireysel olsun ...
  • Peygamberin (s.a.a) üvey kızının Habbar b. Esved tarafından korkutulması olayı ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) onun katline hüküm vermesi doğru mudur?
    8515 تاريخ بزرگان 2012/04/03
    v Sözünü ettiğiniz rivayet kaynaklarda şöyle gelmiştir: Habbar b. Esved’in de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Mekke’den Medine’ye hicret eden Resulullah’ın (s.a.a) üvey kızı Zeynep’e eziyet etmek için onun peşinden gitmişti. Zeynep’e ilk ulaşan kişi Habbar b. Esved’di. O, Zeynep’in kecavesine mızrak fırlattı. Zeynep bu ...
  • Ehlisünnetin görüşünde beyan edilen Ehlibeyt kimlerdir?
    12525 Eski Kelam İlmi 2012/07/25
    “Ehlibeyt” kelimesi iki defa Kur’an-ı Kerim’de zikrolunmuştur.[1] İlki Hz İbrahim’in (a.s) ailesi hakkında ve diğer ayet ise konumuz olan Ahzab suresinin 33. ayetinde. Bu ayetin sonunda, Allah-u Teala iradesinin Ehlibeyt’in tathiri olduğundan haber vermektedir. Tarih boyunca bu ayet farklı yönlerden İslami ilimler bilginlerinin araştırma ...
  • Hadislerin masumlardan (a.s) geldiğine nasıl güvenebiliriz?
    10310 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/04/12
    Tarihe güvenmek bir ölçüye kadar çağdan çağa, zamandan zamana ve nesilden nesle intikal eden şöhret, karine ve deliller aracılığıyla hâsıl olur. Tarihte yer alan bazı hadise ve vakıaların deyim yerindeyse tevatür derecesinde ve birçok delil ve karineleri mevcuttur ve bundan ötürü bunların doğruluğundan çok az insan şüphe ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’

En Çok Okunanlar