Gelişmiş Arama
Ziyaret
37624
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Hz. Fatıma’nın (a.s) düğünü gibi Peygamber (s.a.a) zamanında yapılan düğünleri göz önünde bulundurulursa, şimdiki düğün merasimleri nasıl yapılmalıdır?
Soru
Peygamber zamanında düğün merasimi (mesela Hz. Fatıma’nın (a.s) düğünü) nasıldı? Dans ve oyun var mıydı? Dansın haram ve müzik aletlerinin Peygamber zamanına göre ilerlemiş olması göz önünde bulundurulursa, şimdiki düğün merasimleri nasıl olmalıdır? Bu günah merasimlerine katılabilinir mi? Katılmamanın akrabalar içinde rahatsızlığa neden olduğunu da dikkat edin.
Kısa Cevap

Boş ve oyun meclisleriyle bağdaşır olması durumunda müzik, ezgi ve şarkı söylemek İslam’ın bakışında şüphesiz haramdır. Ama bu amel düğün veya diğer eğlencelerde istisnaya tabi tutulmuş mudur, tutulmamış mıdır? Peygamber zamanındaki düğünlerde def çalmak ve dans etmek hakkında elimize ulaşan tarihi rivayetlerin senedi zayıf olmasından ve bazı muteber rivayetlere ters düşmesinden ötürü, zahirleri baz alınarak bu konuda bir hüküm verilemez. Bu yüzden mercilerin ekseriyeti, boş ve sevinçli müziği haram bilmekte ve de def ile onun dışındaki başka bir şey arasında ve düğün merasimi ile onun dışındaki diğer şeyler arasında bir ayrım gözetmemektedirler. Dans hakkında da bazı merciler erkek erkeğe ve kadın kadına dans etmeyi şehveti tahrik etmemesi ve başka bir günah ve kötülüğe sebep vermemesi şartıyla caiz bilmektedirler. Bazıları ise sadece kadının kocası için dans etmesini caiz bilmektedir. Bundan dolayı düğün merasimi hakkında söylenebilecek şey şudur:

1. Düğün merasiminin övücü sözler söyleyerek, şaka ve helal olan sevinçli ve canlı müzikler eşliğinde düzenlenmesi iyidir.

2. Bu meclislerde sevinmenin yanında herkes mercilerin fetvalarına dikkat ederek şerî haramları terk etmeye özen göstermelidir.

3. Haram işlenen merasimlerde eğer insan etki etme ihtimalini veriyorsa ve şartlar müsaitse kötülükten sakındırmalıdır. Eğer kabul etmezlerse ve söz konusu şahsın orada kalması haram müziği dinlemesine veya onu teyit etmesine sebep olacaksa zorluk ve sıkıntı meydana gelmeyecekse merasimi terk etmesi gerekir.

Ayrıntılı Cevap

Boş ve oyun meclisleriyle bağdaşır olması durumunda müzik, ezgi ve şarkı söylemek İslam’ın bakışında şüphesiz haramdır. Ama bu amel düğün veya diğer eğlencelerde istisnaya tabi tutulmuş mudur, tutulmamış mıdır? Tarih kitaplarında Peygamber zamanında Hz. Zehra’nın (a.s) veya diğer Müslümanların evliliği veyahut Peygamberin (s.a.a) Medine’ye girişi esnasında Medine halkının sevinç gösterileri gibi bir takım düğün merasimleri ve sevinç gösterileri düzenlenmesi hakkında bize ulaşan bir takım nakiller yapılmıştır. Cahiliye ve İslam’ın ilk döneminde halkın eğlenceleri sade türden eğlencelerdendi. İslam’ın ilk döneminde eğlenmek için halk arasında en yaygın olan şey şarkı söylemek ve def çalmaktı. Eğlencelerde dans ve diğer müzik aletlerinin çalınmasına daha az işaret edilmiştir.[1] Aşağıda bazı numunelere işaret ediyoruz:

Deaimu’l-İslam’da bir rivayet nakledilmekte ve şöyle denilmektedir: Hz. Peygamber (s.a.a) bir şahsın düğününden haberdar oldu ve şöyle buyurdu: Düğün gizli yapılmamalıdır, duman çıkartılmalı ve def sesi duyulmalıdır. Düğün ile zina arasındaki fark defin sesidir.[2] Aynı kitapta İmam Sadık’tan şöyle bir rivayet nakledilmektedir: Hz. Zehra’nın (a.s) düğün gecesi Allah Resulü (s.a.a) def sesini duyar ve bu nedir diye sorar. Esma, Hz. Zehra’yı sevindirmek ve annesizliğini hissettirmemek için def çalıyor derler. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.a) Esma benim kızımı sevindirdiği gibi ey Allahım sen de onu sevindir diye dua eder ve Esma’ya eğlencenizde uygun olmayan sözler söylemeyin diye buyurur.[3] Keşfü’l-Ğumme kitabı da şöyle nakletmektedir: Müslümanlar Hz. Ali (a.s) ile Hz. Fatıma’nın (a.s) evlendiğini duyunca ve Peygamberi (s.a.a) tebrik edince, Hz. Peygamber (s.a.a) eşlerine döner ve Fatıma (a.s) için def çalmalarını emreder ve onlar da def çalmaya başlar.[4] İbn. Ebi’l-Hadid şöyle nakletmektedir: Peygamber (s.a.a) oyun ve dansla meşgul olan bir kavmin yanından geçer ve onlara şöyle buyurur: Yahudi ve Hıristiyanlar bizim dinimizde özgürlük olduğunu bilene dek bu işinize devam edin.[5] Ama bu nakillerden fıkhî bir hüküm çıkartılamaz. Fakihler şerî hükümlere ulaşmak için bizim elimize ulaşan deliller mecmuasına çok özenle dikkat etmekte ve tarihi birkaç naklin zahiriyle yetinmemektedirler. Böyle tarihi nakillere ek olarak, aşağıda dans ve müzik ile ilgili şerî hükümle bağlantılı birkaç noktayı beyan ediyoruz:

1. Bu rivayetlerin hemen hemen hepsi sağlam senetten yoksundur veya bu rivayetlerde senet zinciri esasen birbirine bağlı değildir. O halde bu rivayetler kendi başlarına şerî hüküm için delil olamazlar.

2. Bu rivayetlerin bazıları elimize ulaşan muteber ve sağlam rivayetler ile çelişmektedir. Bu yüzden kenara konulmaktadırlar. Şeyh Ensari ezginin haram oluşu hakkında nakledilen rivayetlerin her eğlence amelini kapsadığını belirtmektedir. Bundan dolayı ezginin haram olduğunu belirten tüm rivayetler yukarıda işaret ettiğimiz zayıf tarihi nakiller karşısında yer almaktadır. Kendisi şöyle açıklamaktadır: Ezginin haram olması hakkında yer alan birçok rivayetin bütününden, ezginin haram olma ölçüsünün eğlence olduğu anlaşılmaktadır. İster müzik aletleriyle olsun, ister onsuz olsun eğence şeklinde olan her ses haramdır.[6] Bu rivayetlerden biri de Muhammed b. Ebi İbad’ın naklettiği şu rivayettir: İmam Rıza’dan (a.s) ezgi hakkında sordum. İmam şöyle buyurdu: O batıl ve eğlence zümresindendir… .[7] İmam Sadık’ın (a.s) büyük günahları saydığı ve A’maş’ın naklettiği rivayette de şöyle buyrulmaktadır: Eğlence işleri insanı Allah’ı zikretmekten alıkoyar. Ezgi ve saz çalmak bu kabildendir.[8] A’maş’ın rivayeti her eğlencenin haram olduğunu belirtmekle birlikte, özellikle müziğin adını anmaktadır. Başka rivayetlerde de müzikten bahsedilmiştir. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen şu rivayet bunun bir örneğidir: “Saz aletleri ve ses şeytanın amelidir. O halde yeryüzünde bu türden olan her şey şeytan nahiyesindendir.”[9] Peygamber-i Ekrem’den de şöyle nakledilmiştir: “Size kaval ve kubatı (müzil aleti) yasaklıyorum.”[10] [11] Birçok fakihin dansı eğlencenin bir örneği bilmesine ek olarak, onun hakkında Kâfi kitabında muteber bir senetle bir hadis nakledilmiştir: İmam Sadık (a.s) Peygamberden (s.a.a) şöyle nakletmektedir: Size dansı yasaklıyorum.[12] Bu rivayet bu amelin Peygamberin nezdinde çirkin olduğunu göstermektedir. Senedi diğer rivayetlerin aksine muteber olması nedeniyle, diğer tarihi nakillerden önceliklidir. Her halükarda bu rivayetlere bakarak, gerekli dikkati göstererek ve mevcut delillerden elde ettiği neticeyi fetva şeklinde beyan etmek fakihin görevidir. Mukallidin görevi ise ona uymaktır. Belirtilen noktalar nedeniyle müzik ve dansın hükmü hakkında fakihler arasında bir takım ihtilaflar mevcuttur ve Allah karşısında mazur olmak için herkes kendi taklit mercisinin görüşüne göre amel etmelidir.

Fakihlerin Dans Hakkındaki Görüşü

İmam Humeyni (r.a) ve Ayetullah Hamaney gibi bazı fakihler şehveti tahrik etmeye, günaha bulaşmaya veya kötülük meydana getirmeye veyahut kadının erkekler içinde dans etmesine neden olması durumunda dansı haram bilmektedir. Bundan dolayı eğer bir dansın böyle özellikleri olmazsa haram değildir. Ama Ayetullah Safi, Ayetullah Fazıl ve Ayetullah Mekarim gibi başkaları da sadece kadının kocası için dans etmesini caiz bilmektedir.[13] Çok açık olduğu üzere bu hükümde düğün ile başka şeyler arasında bir fark yoktur.

Fakihlerin Müzik Hakkındaki Görüşü

Mercilerin ekseriyeti, müziğin haram olmasında ölçüyü neşelendirici ve eğlendirici olmada görmektedir.[14] Yani müzik eğlendirici ve neşelendirici olmazsa, haram değildir. Elbette Ayetullah Mekarim, Ayetullah Tebrizi ve Ayetullah Sistani gibi bazı merciiler, müziğin haram olmasında sadece eğlenceli olmayı ölçü bilmektedir.[15] Müzik konusunda da merciiler düğün merasimi ile başka şeyler arasında ve deften veya diğer şeylerden istifade etme arasında bir fark gözetmemişlerdir. Müzik türleri örneklerini teşhis etmek mukallide aittir. Mukallit mukaddes şeriat tarafından belirlenmiş ölçüleri gözeterek müziğin haram olup olmadığını teşhis etmeli ve ona göre davranmalıdır.[16] 

Belirtilen hususları göz önünde bulundurarak aşağıdaki neticeleri şu şekilde beyan ediyoruz:

1. Düğün merasiminin sevinçli ve canlı düzenlenmesi iyidir.

2. Düğünün sevinç ve canlılığı aşağıdaki şekillerde icra edilebilir:

A. Ehli Beyti (a.s) öven şiirler okumak ve de mizah ve komedi için güzel yüzlü simalardan istifade etmek.

B. Tiyatro ve komedi gruplarından yararlanmak.[17]

C. Haram olmayan müziklerden yararlanmak.

3. Düğün heyecanı bir harama neden olmamalıdır. Çünkü harama dikkat etmek, düğün sevinç ve canlılığına dikkat etmekten çok daha önemlidir. Herkesin kendi taklit mercisinin görüşüne göre dikkat etmesi gereken haramlar şunlardır:

A. Halk ve komşuya rahatsızlık ve eziyet vermek.

B. Haram müziğe kulak vermek.

C. Haram danslar, onları izlemek ve bunu teyit etmek sayılan meclislerde yer almak.

D. Kadın ve erkeğin haram bir şekilde bir arada bulunması ve haram bakışlar.

Şimdiye dek, mercilerin fetva ihtilafları da göz önünde bulundurularak, bugünkü düğün merasimlerinin hükmü belirlenmiş oldu. Peki, bu merasimde bulunmanın hükmü nedir? Tüm mercilerin bu konu hakkındaki görüşü şudur: Eğer insan etki etme ihtimalini veriyorsa ve şartlar müsaitse kötülükten sakındırmalıdır. Eğer kabul etmezlerse ve söz konusu şahsın orada kalması haram müziği dinlemesine veya onu teyit etmesine sebep olacaksa zorluk ve sıkıntı meydana gelmeyecekse merasimi terk etmesi gerekir.[18] Çok açık olduğu üzere salt akrabalar arasında rahatsızlığın meydana gelmesi günaha ve günah meclisine katılmaya bahane olmaz, ama zorluk ve sıkıntı meydana gelirse durum değişir.               



[1] Bkz: İsfahanî, Ebu’l-Ferec, Eğani, c. 2, s. 175, İktibas: Kadızade, Kazım, Ğına Ez Didgah-ı İslam, Mecelle-i Fıkıh, şımare-i 4-5, Tabistan ve payiz 1374.

[2] Temimi Mağribi, Numan b. Muhammed, Deaimu’l-İslam, c. 2, s. 207, Daru’l-Maarif, Mısır, 1375 k, Bu rivayetin bir benzerine şurada bakın: Şeyh Vesi, Emali, s. 518, İntişarat-ı Daru’l-Sakafe, Kum, 1414 k.

[3] Temimi Mağribi, Numan b. Muhammed, Deaimu’l-İslam, c. 2, s. 206.

[4] Erbili, Ali b. İsa, Keşfu’l-Ğumme, c. 1,s. 359, Mektebet-ü Beni Haşim, Tebriz, 1371 k.

[5] İbn. Ebi’l-Hadid, Şerh-i Nehcü’l-Belağa, c. 6, s. 331, Kütüphane-iAyetullah Maraşi, Kum, 1404 k.

[6] Şeyh Ensari, el-Mekasib, c. 1, s. 296, Mecmeu’l-Fikri’l-İslamî, Kum, 1428 k

[7] Amıli, Şeyh Hür, Vesailü’ş-Şia, c.17, s. 308, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 k.

[8] Amıli, Şeyh Hür, Vesailü’ş-Şia, c.15, s. 331.

[9] Amıli, Şeyh Hür, Vesailü’ş-Şia, c.17, s. 313.

[10] a.g.e.

[11] 388. Soru’dan (Site: 401) istifade edilmiştir.

[12] Rivayetin orijinal tabiri şöyledir: انهاکم عن الزفن ... Bu dans anlamına gelmektedir. Ama merhum Feyz el-Vafi kitabı c. 17 ve s. 211’de bu rivayetin açıklamasında şöyle demiştir: اللعب و الدف و یزفون: یرقصون

[13] Hüseyni, Seyid Mücteba, Risale-i Danuşcuyi, s. 181, Defter-i Neşr-i Maarif, çap-ı pencom, 1385 ş.

[14] Haram ve helal müzik hakkında daha fazla bilgi edinmek için 401, 540 ve 1004. Sorulara müracaat ediniz.

[15] a.g.e., s. 175.

[16] 3553. Soru’dan (Site: 3808) istifade edilmiştir.

[17] 2807. Soru’dan (Site: 3092) istifade edilmiştir.

[18] Hüseyni, Seyid Mücteba, Risale-i Danuşcuyi, s. 177.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar