Gelişmiş Arama
Ziyaret
10756
Güncellenme Tarihi: 2011/10/15
Soru Özeti
Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
Soru
Aşura gününde oruç tutmanın müstehap olduğu hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aslında aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
Kısa Cevap

Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak Peygamberin (s.a.a) aşura günü oruç tutmayı müstehap bildiğini söyleyemeyiz. Zira, bu şekildeki rivayetlerin bazıları senet yönünden zayıf olmalarının yanı sıra bunlar Peygamberin fiiline delalet etmekte ve orucun müstehap olduğuna açıklık getirmemektedir. Evet Sünni ve Şiinin hadis kaynaklarındaki bazı rivayetlerden, aşuranın Hz. Musa’nın (a.s) zamanından Resulullah’ın (s.a.a) bi’setine ve bi’setten ramazan orucuna kadar tazim edildiği ve eyyamullah’tan olduğu çıksa da aşura olayından sonra ve Benî Ümeyye’nin oruç ve aşurayı anma hakkındaki rivayetleri suistifade etmelerinden dolayı bu konuda birçok rivayet gelmiştir. Bu rivayetlerden kimisi istihbaba, kimisi kerahete, kimiside haramlığa delalet etmektedir.

Bu durumda rivayetleri cem etmekten başka bir yol kalmamaktadır. Rivayetlere baktığımızda görüyoruz ki, aşura günün orucu haramlıkla kerahet arasında kalmakta ve onun müstehaplığına herhangi bir ihtimal verilmemektedir. Yani, aşurada oruç tutmak bir özellik olarak söz konusu olsa bidat ve haramdır. Teberrük amacıyla olursa küfür ve dinden çıkmaktır. Orucun genel fazileti amacıyla olursa Benî Ümeyye’ye benzemek olduğu için mekruhtur ve sevabın eksikliğine neden olur.
Ayrıntılı Cevap

Soru iki kısımdan oluştuğu için her ikisine de ayrı ayrı cevap vermemiz gerekecektir:

1- Aşura günü oruç tutmak hakkında Peygamberden (s.a.a) hadisin olup olmadığı:

Şiinin muteber hadis kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğuna dair herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Ancak Onun (s.a.a) siretini anlatan hadislerden aşurada oruç tuttuğu göze çarpmaktadır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’[1]

Evet bazı hadislerde İmam Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Muharremin dokuzuncu ve onuncu günü oruç tutun ki, bu bir yıllık günahlarınızın keffaretidir.’[2]

Bununla birlikte Şiinin muteber kaynaklarında Peygamberden (s.a.a) aşura gününde oruç tutmanın müstehaplığına delalet edecek rivayetlerin olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü zikredilen bu rivayetlerden bazılarının senetleri zayıf olup sadece Peygamberin fiilini göstermektedirler. Biz bu konuda Peygamberin (s.a.a) herhangi bir şey buyurduğunu görmedik. Ama Ehl-i Sünnette bu konuda Peygambere (s.a.a) dayandırılan birçok hadis vardır.[3]   

2- Aşura Günü Oruç Tutmanın Hükmü:

Sünni ve Şii hadis kitaplarında nakledilen rivayetlerden[4] anlaşılmaktadır ki aşura günü, Hz. Musa’nın (a.s) zamanından Resulullah’ın (s.a.a) bi’setine ve bi’setten ramazan orucuna kadar tazim edilmiş ve ‘Eyyamullah’tan sayılmıştır.

Benî Ümeyye aşura kıyamından sonra oruç ve aşurayı anma hakkındaki hadislerden suistifade ederek din ve mekteple çakışan bir konuyu söz konusu ve tebliğ etmişlerdir. O da şudur: İmam Hüseyin (a.s), Ehl-i Beyt’i ve ashabı böyle birgünde öldürülmüş ve bu da -Allah’a sığınırız- çok iyi bir iş olduğu için böyle bir gün mübarektir, öyleyse bu günde oruç tutmak gerekir. Bu yüzden birçok hadis uydurarak[5] aşura kıyamını tahrif etmenin yanı sıra o günü bayram etmek ve şükürde bulunmak maksadıyla orucu ön plana çıkarmışlardır.[6] Hicri 5. asırda yaşayan Şii alimlerden Merhum Keraceki ‘Risaletu’n-Taaccub’ta şöyle diyor: ‘Ehl-i Beyt’i sevdiklerini iddia eden kimileri, Hz. Adem’in tövbesini bahane ederek mutlu olmaktalar, ama Resul-i Ekrem’in evladını kaybetmesinden dolayı sahip olduğu derde ortak olmuyorlar.’[7]

Bu konu yüzde yüz saptırılmış[8] ve görüntüde Müslüman olan bir grubun içinde nüfuz etmiştir. Nitekim İmam Hüseyin’in (a.s) ziyareti olan ‘Aşura Ziyareti’nde şöyle geçmektedir: ‘Bu öyle bir gündür ki Benî Ümeyye onu teberrük etmiştir.’

İşte bu tarihten sonra aşura gününün orucu iki şekilde tutulabileceği söylenebilir:

1- Eyyamullahtan olup farz veya müstehap olarak.

2- Yezid, İmam Hüseyin’i (a.s) zahirde katlettiğinden dolayı teberrük olarak. Masum İmamlarımız (a.s) söz konusu tarihten sonra aşura günün orucunu reddederek bu sapık fikirle mücadele etmişlerdir. Örneğin Zürare, İmam Sadık’ın (a.s) ve İmam Bagır’ın (a.s) kendisine ‘Aşura günü oruç tutma...’ diye buyurduklarını rivayet etmektedir.[9]

Kısacası bu konudaki rivayetler değişiktir. Onların bazıları müstehaba delalet edip tasua ve aşurada tutulan orucun bir yıllık günaha keffareti olduğunu ve Resullulah’ın bugünde oruç tuttuğunu söylerken, bazılarıda kerahete, hatta haramlığa delalet ederler. Örneğin bugünün orucunun Al-i Ziyad ve İbn-i Mercane’nin sünneti olduğunu belirten rivayet gibi.[10]

Bu konudaki rivayetler değişik olduğundan dolayı onları şöyle cem edebiliriz:

1- Oruç iki şekilde gerçekleşir. Biri teberrük olarak mutluluk kastıyla tutulan oruç, diğeri ise kurb kastıyla tutulan oruç. Yasaklanmış orucun rivayetleri birinci kısma delalet ederler. Oruçların müstehap olduğunu söyleyen rivayetler de ikinci kısıma delalet ederler.

2- Bugünde oruç tutmanın caiz olduğunu söyleyen rivayetlerin neshedilme ihtimali vardır. Bu ihtimali teyit eden hadisler şöyle demekteler: Aşura orucu önce farz idi sonra terkedilmiştir. Mesela aşura gününün orucu hicretin birinci yılında farz, ikinci yılında ramazanın gelmesiyle neshedilmiştir.[11]  

3- İmamın (a.s) aşurada oruç tutmanın caiz olduğunu söylediği rivayetlerin Onun takiyye ettiğine hamledilmesi.

4- Merhum Ebu’l Fazl Tahrani ‘Şifau’s-Sudur’da orucun caiz olduğunu söyleyen rivayetlerin eksik imsaka, orucu yasaklayan rivayetlerin de oruç imsakına delalet ettiği ihtimalini vermektedir. Neticede meselenin hükmü şudur: Aşura gününün orucu küfür, haram ve kerahet arasındadır. Ehl-i Beyt mezhebinde ve Al-i Muhammed fıkhında müstehap olma durumu asla yoktur.’[12]

Bu görüşü şöyle açıklamışlardır: Bugünde oruç tutmak bir özellik olarak algılanırsa bu bidat ve haramdır; teberrük olursa küfür ve dinden çıkmaktır. Eğer orucun mutlak fazileti yönünden olursa Benî Ümeyye’ye benzemek olduğu için mekruhtur ve sevabın eksikliğine neden olur.[13]

Bu yüzdendir ki, çağdaşlar fakihler aşura günü oruç tutmanın keraheti yönünde fetva vermişlerdir. Bazılarıda, aşura günü insanın oruç kastı olmadan ikindiye kadar yemek içmekten sakınmasının müstehap olduğunu buyurmuşlardır.[14]   



[1] -el-İstibsar, c.2, s.134; Tehzib-ul Ahkam, c.4, s.300, Cami-ul Ahadis yazılım programı.

[2] -Ali b. el-Hasan b. Fazzal, Harun b. Müslim’den o da Mes’ade b. Sadakata’dan o da Ebi Abdullah’tan (a.s) O da babalarından, Onlarda Ali (a.s)’dan Onun (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet ederler:.. (el-İstibsar, c.2, s.134)

[3] -Misbah-ul Münir, s.104; Sünen-i Daremi, c.2, s.22; Sünen-i İbn-i Mace, c.1, s.552; Sahih-i Buhari, c.3, s.57; Neyl-ul Evtar, c.4, s.326; Sahih-i Müslim, c.3, s.150.

[4] -Örneğin Sahih-i Buhari’de 10, Sahih-i Müslim’de ise 30 civarında rivayet gelmiştir.

[5] -Bkz: Biharu’l Envar, c.61, s.291.

[6] -Bkz: Tahrani, Şifau’s Sudur, s.259 (Taş baskı); Vafi, c.7, s.14, (Şeyh Saduk’un Emali ve İlelu’ş-Şerayi adlı eserlerinden nakletmiştir.)

[7] -Keraceki, et-Taaccub, s.45, Kenz-ul Fevaid’e eklenmiş taş baskı.

[8] -Aşura günü orucunun istihbabı.

[9] -et-Tehzib, c.4, s.300; el-İstibsar, c.2, s.134; Kafi, c.4, s.145; Cami-u Ahadisi’ş Şia, c.9, s.477, Aşura Gün Oruç Tutmayın.

[10] -Tusi, Tehzib-ul Ahkam, c.4, s.301

[11] -Kafi, c.4, s.146

[12] -Şifau’s Sudur, s.383’den 392’ye

[13] -Hasan Sakafi Tahrani, Şerh-i Ziyaret-i Aşura, s.402, İntişarat-ı Hadi, 1. Baskı, HK.1385, Bahar.

[14] -Haşiyeli Tevzihu’l-Mesail (İmam Humeyni), c.1, s.968.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar