Gelişmiş Arama
Ziyaret
6671
Güncellenme Tarihi: 2011/07/28
Soru Özeti
Kur’an’ın benzerini getirdiğini iddia edenler hakkında kim hakemlik yapabilir?
Soru
Birisi Kur’an’ın benzerini getridiğini iddia ederse kim bu iddaya tarafsız olarak hakemlik edebilir? Kim bir sözün Kur’an’da ki ayetlere benzediğine karar verbilir? Kimin böyle bir yeterliliği var?
Kısa Cevap

Her alanın hakemlik yapan ve görüş belirten uzmanları vardır. Kur’an gibi bir kitap, hatta onun surelerine benzer bir sure getirdiğini iddia eden kimse(ler) hakkında hakemlik yapmak ve böyle bir  iddiayı incelemek, Kur’an’ın edebiyat, maani-beyan, bedi’ vs. alanlarında uzmanlığı olan kimselerin işidir. Kur’an, İslam Peygamberinin ebedi mucizesidir. Daha ilk nazil olduğu sıralarda herkese meydan okumuş ve kendi benzerini veya on surenin, hatta bir surenin benzerini getirmeye davet etmiştir. Şimdiye kadarda kimse böyle bir şey yapamamıştır. Zaten Kur’an’ın mucize olmasının nedeni insanların onun gibi bir kitap getirmekten aciz olmalarıdır.

Ayrıntılı Cevap

Her alanda hakemlik yapmak o alanın uzmanlarına aittir. Kur’an’ın benzeri olduğu iddia edilen bir kitap veya söz hakkında hakemlik yapılmak isteniyorsa bunun birkaç kuralı vardır:

a- Bu iş insaflı ve tarafsız kişiler tarafından yapılmalıdır.

b- Hakemler, hakemlik yapacakları alanda uzman olmalıdırlar. Kur’an, fesahat, belağat, beyan üslubu, düzenleme, kelimeler arasındaki uyum, gaybi haberler, başlarda ve sonlarda çelişiğin olmaması, ilmi mucize, hakiki maarife sahip olmak, doğru kanunlar vb. gibi çeşitli ilmi alanlarda mükemmelik, eşsizlik ve kendine özgü daha birçok özelliği olan bir kitap olduğundan hakemlikte bütün bu yönlerden olmalıdır. Hakem yahut hakemler bu alanlarda uzman ve görüş sahibi olmalılar. Öyleyse bir kitap ya da sözün Kur’an’a rakip olma kastı varsa bu alanlarda Kur’an’la boy ölçüşmelidir.

İslam Peygamberinin ebedi mucizesi Kur’an’dır. Kur’an’ın mucizeleri çeşitli yönlerden ve her zaman bakidir. Kur’an, dost düşman herkese meydan okumuş, onları mücadeleye davet etmiş ve ilahi olmasından şüphe edenlerden onun benzeri bir kitap veya on sure hatta bir sure getirmelerini istemiştir.[1] Ama şimdiye kadar kimse böyle bir şey yapamamış, Kur’an’daki surelerden birini bile getirememiştir. Kur’an’ın mucize olmasının nedeni de budur.[2] Tarih boyunca onu değerden düşürmek isteyen çok kimseler olmuştur; birçok zahmet ve sıkıntılarla çeşitli sözleri yan yana getirmiş ve onlara isimler vermişlerdir. Ama hemen ardından Arap edebiyatçıları ve alimleri tarafından bunların yanlışlıkları ortaya konmuş ve iddialarının ne kadar zayıf olduğunu göstermişlerdir.

Tarih boyunca Kur’an hakkında kendi uzmanlık alanına giren mucizesi için hakemlik yapanlar olmuştur. Bu uzmanların kimisi dostlardır, kimisi de Kur’ana karşı tarafsız olanlardır. Çoğu zamanda bu hakemlik Kur’an’a düşman olup onunla mücadele etmek isteyenler tarafından yapılmıştır. Kur’an’la ve İslamla düşmanlığı olan ve onları yıkmak isteyen kimselerin Kur’an’ın azametini itiraf etmeleri tarafsızların itirafından daha büyük itiraftır. Çünkü ‘Fazilet, düşmanların şehadet verdiği fazilettir’ diye meşhur bir söz vardır. Zira, Kur’an’ı yıkmak isteyen kimse onun azametine itiraf ediyorsa tarafsız kimselerde kesinlikle bu itirafı yaparlar.

Kur’an’ın nazil olmaya başladığı ilk yıllarda İslamın ve Peygamber’in (s.a.a) birinci derecede azılı düşmanı birçok fasih Arap, Kur’an’ın azameti ve yüceliği hakkında önemli itiraflarda bulunmuşlardır. Aşağıda onlardan birkaçını örnek olarak getiriyoruz:

1- Arapların önde gelen tanınmış isimlerinden ve İslamın düşmanlarından olan Velid b. Muğire Kur’an’ın ayetlerini dinledikten sonra şöyle diyordu: ‘Andolsun Allah’a bu adamın söyledikleri ne şiirdir, ne sihir, ne de boş şeyler. Onun sözü kesinlike Allah sözüdür.’[3]

2- Kureyş’in ileri gelenlerinden, Arabın zeki insanlarından ve Peygamber’in (s.a.a) açık düşmanlarından olan Nazr b. Haris b. Kelde ise Kureyşlilere şöyle diyordu: ‘Büyük bir olay olmuştur. Muhammed getireceğini getirmiştir. Onun sihirbaz olduğunu söylediniz, andolsun Allah’a hayır! Ona kahin dediniz, andolsun Allah’a hayır! Ona şair dediniz, andolsun Allah’a hayır! Ona deli dediniz, andolsun Allah’a hayır! O ne kahinler ve sihirbazlar gibi konuşuyor, ne de getirdiği şeyler şiir vezinlerindendir. Çok iyi düşünün ki büyük bir olay gerçekleşmiştir. Onun yanından sade bir şekilde geçmeyin.’[4]  

3- ed-Dürr-ül Mansur’da İbn-i Ebi Şeybe, Abd b. Hamid, Ebu Ya’la, Hakim, İbn-i Merdeviye, Ebu Naim, Beyhaki ve İbn-i Asakir’in, Cabir b. Abdullah’tan şöyle rivayet ettiklerini yazar: Kureyşliler birgün toplanarak kendi aralarında şöyle konuşuyorlardı: ‘Araştırın ve bakın sihir, kehanet ve şiiri en iyi bileniniz kimdir; gitsin içimize tefrika sokan, düzenimizi bozan ve dinimizi kötüleyen bu adamla konuşsun. Bakalım nasıl bir cevap alacak?’ Dediler ki: ‘Utbe b. Rabia’dan daha bilgin birisini tanımıyoruz.’ Utbe’ye dönerek dediler ki: ‘Ey Ebu Velid! Kalk ve Onun yanına git.’ Utbe, Peygamberin yanına gitti ve şöyle dedi: ‘Andolsun Allah’a kavmimizde senden daha uğursuz kimse yoktur. Sen bizim toplumumuzu dağıttın, düzenimiz bozdun, dinimize saldırıp onu ayıpladın, bizi Arapların içinde rezil ettin; Araplar ‘Kureyş’ten bir sihirbaz ve kahin çıkmıştır’ demeye başladılar. Andolsun Allah’a ansızın elimize silah alıp birbirimizin canına düşmekten başka çaremiz kalmadı. İhtiyacın varsa söyle senin için aramızda o kadar çok para toplayalım ki Kureyş’in en zengini ve bir numaralı adamı sen ol; şehvetin arttıysa söyle on tanede olsa Kureyş’ten hangi kadını istesen verelim.’ Allah Resulü (s.a.a) ‘Sözün bitti mi?’ diye sordu, o da ‘Evet, sözüm bitti’ dedi. Peygamberimiz bunun üzerine Fussilet suresinin 1. ayetinden başlayarak ‘Yüz çevirirlerse artık de ki: Sizi, Âd ve Semud'un uğradıkları helak edici azaba benzer bir azapla korkutmadayım.’ ayetine kadar okudu. Buraya gelince Utbe ‘Yeter’ dedi, ‘Bundan başka sözün var mı?’ Peygamberimiz ‘Hayır’ dedi. Utbe Kureyşlilerin yanına döndü. Ondan neler olduğunu sorduklarında dedi ki: ‘Andolsun Allah’a Ondan öyle sözler işittim ki onları şimdiye kadar kimseden işitmemiştim. Andolsun Allah’a onlar ne şiirdi, ne sihir, ne de kehanet. Ve andolsun Allah’a ondan duyduğum sözler yakında büyük bir dalgayı arkasından getirecektir.’[5]

4- Bazı tarafsızların Kur’an’ın azametini itiraf etmeleri

a) Ebuzer’in Enis adında bir kardeşi vardı. Cahiliyet döneminde Arapların on iki ünlü şairiyle yarışma yaptı ve hepsine galip geldi. Mekke’ye yaptığı bir seferde Peygamberle görüştü. Döndükten sonra Ebuzer’e şöyle dedi: ‘Mekke’de bir adam peygamberlik iddiasında bulunuyordu. Halk ona şair, kahin veya sihirbaz diyordu. Oysa ben kahinlerin anormal sözlerini duydum, şiirlerin veznini de çok iyi aklımdadır, asla ona benzemediklerini gördüm. Andolsun Allah’a halk yalan söylüyor, O doğru söylüyor.’[6]

Bunlar, fesahat ve belağatta uzman olan kimselerin itiraflarının bir kısmıydı. Unutmayalım ki, bunca zaman zarfında bir kitap veya sözün Kur’an’a en küçük bir benzerliği olsaydı düşmanların ve tarafsızların gözünden kaçmazdı. Günümüzde de bazı odaklar Kur’an’a darbe vurmak istemekte ve galiba Kur’an ayetlerine benzer ayetler getirmek amacı güdmekteler. Ancak bunlar alakası olmayan ve gerçek dışı şeyler olup işin uzmanlarınca dikkate alınmamaktadır.



[1] -Bakara/23, Yunus/38, Hud/13...

[2] -Kur’an’ın mucize oluşu hakkında daha fazla bilgi için bkz: Soru:69 (Site:310), Soru:70 (Site:311)

[3] -el-Mizan (Farsça çevirisi), c.20, s.144

[4] -Ulum-i Kur’ani, s.353.

[5] -el-Mizan (Farsça çevirisi), c.17, s.563

[6] -Sahih-i Müslim, c.12, s.253 (eş-Şamile yazılım programı); onlardan bir diğeri Tufeyl b. Amr Dusi’dir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerim mucize olduğunun boyutları nelerdir? Ve neden nehcü'l-balaga mucize değildir?
    9145 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Kuranı kerim bazı özellik ve niteliklere haizdir ki diğer kitaplar bu özellik ve niteliklere sahip değildir. Eğer Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmuş olsaydı oda mucize olacaktı. Ancak Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmadığı için kuranı kerim gibi olamaz.
  • Su fiyatlanın yüksek olduğu taktirde cenabet guslü için ne yapmalıyız?
    6255 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/20
    Cenabet guslü kendiliğinde farz değildir, ancak farz namazı yerine getirmek ve benzeri bazı işler için farz olur. [1] Ancak gusül için su kullanmak size tahammül edilmesi mümkün olmayacak derecede iktisadi yönünden zorluk getiriyor, sizi ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17152 Pratik Ahlak 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Batılıların Hz. Muhammed’e (s.a.a) saygısızlık etmekten hedefleri nedir?
    9330 Politika Felsefesi 2009/06/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    5827 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Modern dünyada dinin işlevi nasıldır?
    7137 Eski Kelam İlmi 2010/01/14
    “Din” kelimesi, ilahi olan veya olmayan, tahrif olmuş veya olmamış (İslam dini) bütün dinleri kapsamaktadır. Bize göre, her asır ve yerde doğru işlevi olan tek din İslam dinidir; çünkü İslam dini kâmil ve son ilahi dindir. Bu yüzden, İslam dininin, bireysel olsun ...
  • Peygamberin (s.a.a) üvey kızının Habbar b. Esved tarafından korkutulması olayı ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) onun katline hüküm vermesi doğru mudur?
    8515 تاريخ بزرگان 2012/04/03
    v Sözünü ettiğiniz rivayet kaynaklarda şöyle gelmiştir: Habbar b. Esved’in de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Mekke’den Medine’ye hicret eden Resulullah’ın (s.a.a) üvey kızı Zeynep’e eziyet etmek için onun peşinden gitmişti. Zeynep’e ilk ulaşan kişi Habbar b. Esved’di. O, Zeynep’in kecavesine mızrak fırlattı. Zeynep bu ...
  • Ehlisünnetin görüşünde beyan edilen Ehlibeyt kimlerdir?
    12525 Eski Kelam İlmi 2012/07/25
    “Ehlibeyt” kelimesi iki defa Kur’an-ı Kerim’de zikrolunmuştur.[1] İlki Hz İbrahim’in (a.s) ailesi hakkında ve diğer ayet ise konumuz olan Ahzab suresinin 33. ayetinde. Bu ayetin sonunda, Allah-u Teala iradesinin Ehlibeyt’in tathiri olduğundan haber vermektedir. Tarih boyunca bu ayet farklı yönlerden İslami ilimler bilginlerinin araştırma ...
  • Hadislerin masumlardan (a.s) geldiğine nasıl güvenebiliriz?
    10310 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/04/12
    Tarihe güvenmek bir ölçüye kadar çağdan çağa, zamandan zamana ve nesilden nesle intikal eden şöhret, karine ve deliller aracılığıyla hâsıl olur. Tarihte yer alan bazı hadise ve vakıaların deyim yerindeyse tevatür derecesinde ve birçok delil ve karineleri mevcuttur ve bundan ötürü bunların doğruluğundan çok az insan şüphe ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’

En Çok Okunanlar