Gelişmiş Arama
Ziyaret
8461
Güncellenme Tarihi: 2010/02/01
Soru Özeti
Kadın neden taklit mercii olamaz?
Soru
Kadının taklit mercii olamamasının sebebi nedir?
Kısa Cevap

Dini alim ve uzmanlarının, kadının taklit mercii veya hakim olması konusunda bazı rivayetler ve icma gibi delillere dayanmışlardır. Bu delilleri geniş bir şekilde ele almak gerekir. Bu hükmün felsefesi hakkında öne sürdükleri deliller onları destekleyecek niteliktedir. Aşağıda onlardan bazılarını getiriyoruz:

 

1-             Kadınla erkek arasında bedensel ve ruhsal farklılıklar vardır. Bu farklılıklar ve erkeklerin yaratılıştan gelen özelliklerinden dolayı kadınlardan bazı sorumluluklar kaldırılmıştır. Zira sorumluluklar insanın gücüne göre belirlenir.

2-             Kadınların değişmez ruhsal özelliği, his yönünden çabuk etkilenmelerdir. Dini önderlik, ümmetin hidayeti, had ve kısasın uygulanması gibi yargı meseleleri kararlılık ve onun sonuçlarının kabullenilmesini gerektirir. Bu sorumluluk erkeklere yüklenmiştir.

Ancak bazı İslami düşünürler de bu delil ve noktaları kabul etmemiş ve kadınların dini merci ve hakim olabileceklerini söylemişlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Kadınların dini merci ve yargıda makamında bulunamayacaklarını söyleyenler daha çok bu konudaki rivayetlere dayanmaktalar. İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Bakın sizden bir erkek bizim hükümleri bilirse; onu kendinize hakim edin ve ben onu hakim olarak atıyorum.’[1]

Ebu Hatice’nin rivayetinde ‘Recul’ yani erkek tabiri gelmiştir. Kaideye göre bu şart ihtirazidir (gözetilmesi gereken bir özelliği dile getirir) ve mevzuda etkisi vardır.[2] Buna göre uargıçlık, müçtehid ve taklit merciinin işlerindendir. Kadın taklit mercii olamaz.

Bunun yanı sıra kadınların dini merciilik ve yargıçlığını kabul etmeyenler icma’a da[3] dayanmışlardır. Yani dini merci ve yargıç olmanın şartının erkek olması gerektiği konusunda icma olduğunu iddia etmişlerdir.[4]

 

Yine bu grup, bazı diğer faktörleri de nazara alarak görüşlerini güçlendirmeye çalışmışlardır Örneğin:

 

1- Yüklenilecek sorumlulukların insanın gücüne göre belirlenmesi.

İslam’a göre kadın ve erkek mahiyet yönünden eşittirler. ‘Ey İnsanlar! Sizleri bir nefisten yaratan, ondanda eşini yaratan…Rabbinizden korkun.’[5] Dolayısıyla insanın mahiyetine hitap eden ister teşrii (yasama) veya tekvini (yaratışta var olan veriler), yönler de birbirlerine eşittirler. Kadın ve erkek her ne kadar aynı türden olsalar da birlerinden farklılık ve seçkinlikleri olan insanın iki sınıfındandırlar. Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

‘Allah’ın kimini kiminden üstün kıldığından…erkekler kadınlara yönetici ve koruyucudurlar.’[6] Erkeklerin düşünce, cismi[7] ve nefsani güçlerinin fazla olması onların kadınlara göre aile ve toplumsal yaşamın bir çok önemli meselelerinde bir yönetici, hükmetme ve müdüriyetlerinin olmasına neden olmuştur.[8]

 

Kısacası kadın ve erkekler bedensel ve fizyolojik yönden birbirlerinden farklı oldukları için her biri özel vazifeler için yaratılmışlardır. Bu farklılık –ayrımcılık değil) beşer neslinin bekası içindir. Ama bu, kemal yolunun kadına bağlı veya sınırlı olduğu anlamına gelmez. Aksine bu farklılıktan dolayı dini merci olmak, yargı vb. gibi sorumluluklar ondan kaldırılmıştır. Başka bir deyişle erkeklerin buna uyumlu güçleri fıtri ve tekvinidir, bu da onlara daha çok sorumluluk yüklemektedir. Ve bu fazla güçlerinden dolayı Allah katında daha fazla­ sevap ve kurbları yoktur.

 

2- Dini merci ve yargıç olmak kararlılığı gerektirmektedir.

 

Kadınların değişmez ruhsal özelliği hislerin çabuk etkilenmesidir. Onların, sevinç, tedirginlik, ağlama, gülme gibi nefsani teessürleri erkeklerden daha çabuktur. Hüküm ve yargı da ise önemli olan gerçekçi olmak, ve insanın hislerin kontrol altına alabilmesidir.

 

Dini önderlik, ümmetin hidayeti ve had, kısasın icrası gibi yargı meseleleri ve bu yolda var olan  çekişmeler karşısında kararlılığı ve onun sonuçlarına katlanmayı gerektirmektedir. Başka bir deyişle kadının yaratılışında sevgi ve şefkat olduğundan bazı yerlerde kesin bir kararlılık gösteremiyorlar. Bu yüzden bu makamlardan azat olmuşlardır ve bu tehlikeli görevler erkeklere yüklenmiştir. Bunun kendisi kadına bir çeşit olumlu bakış ve onun makamına değer vermektir.

 

Ama aynı zamanda son dönemin bazı İslami düşünürleri yukarıdaki delilleri eleştirerek ­­dini merci olmayı ve yargı işini kadınlarında yapabileceklerini söylüyorlar.[9] Onlara göre dini merci olmak ve yargıçlık kadınlar için bir yükümlülük değildir. Allah-u Teala kadınları bu gibi zor görevlerden muaf tutmuş ve onlardan bir görev olarak istememiştir. Hadiste ‘Kadınlara Cuma yoktur, cemaat yoktur… hakim olamazlar…’[10] diye gelmişse, Cuma ve cemaat namazı, hakimlik vb. gibi şeyler kadınlara farz değildir manasınadır. Hadiste ‘kadın için Cuma yoktur’ denmiyor ki bundan böyle bir hakkın olmadığı anlaşılsın.[11]

 

Yine kadının yapı olarak hissi yönünün ağır basması onun akıl ve düşünce kuvvelerinin orta halli olmasına engel değildir. Kadında erkek gibi normal teorik akla sahip olabilir, yargı ve merci olmaktaki akıl ve bilginliği hislerine mağlup olmayabilir. Ama şartlar eşit olduğunda ve gerekli eğitim verildiğinde kadınların da bu makamlardan mahrum olacaklarına dair her hangi bir delil yoktur.[12]   

Bunun yanı sıra daha öncede belirtildiği gibi dini merci olmanın bazı gerekleri vardır.[13] Zikredilen deliller yargı veya toplumun rehberliğini kadınlardan aldıklarını farz etsek bile neden onlarda fetva makamını üstlenemesinler ve bu gibi şeylerin arasında bağlantı nedir?

İcma delili ise eğer bütün fakihlerin gerçek ittifakıyla gerçekleşmiş olsa bile, onların değinilen bir ya da birkaç yöne dayandıkları muhtemel olduğu için böyle bir icmanın geçerliliği ve itibarı yoktur.[14]   



[1] - el-Kafi, c.1, s.67

[2] - Daha fazla bilgi için bk: Mehdi Hadevi Tahrani, Yargı ve Yargıçlık, s.91-92

[3] - İcma, bütün fakihlerin kabul ettiği delillerden biridir.

[4] - Cevahir-ul Kelam, c.40, s.14; Miftah-ul Kerame, c.10, s.9; Cami-uş Şitat, c.2, s.680

[5] - Nisa/1; Bk: Muhammed Taki Misbah Yezdi, Maarif-i Kur’an konuları, İslamda Kadın Hakları risalesi

[6] - Nisa/34

[7] - Kadının bedeni erkeğinkinden daha zarif ve daha latiftir. Erkeklerin bedeni kadınlarınkine göre genellikle daha kaba ve daha güçlüdür. Nitekim kadınların ortalama bedensel gücü, erkeklerinkinden daha azdır. Ve kadınlar hamilelik döneminin dışında elli yaş civarına kadar her ay adet olmaları ve kan görmeleri onları hasta gibi yapmakta, şiddetli ruhsal ve bedensel zaaflar görmelerine neden olmaktadır. Yine kadının meme yapısı ona çocuğa süt verme görevini yüklüyor; bu da onun gücünün azalmasına neden oluyor.

[8] - el-Mizan, c.14, s.343

[9] - Daha fazla bilgi için bk: Cevadi Amuli, zen Der Ayine-i Celal ve Cemal, s.348-354

[10] - Men La Yahduruh-ul Fakih, c.4, s.362

[11] - Cevadi Amuli, a.g.e. s.350

[12] - a.g.e. s.353

[13] - Bu gerekler şunlardır: Velayet ve rehberlik, yargı ve fetva verme. Daha fazla bilgi için bk: Mehdi Hadevi Tahrani, Velayet ve Diyanet, s.138-143

[14] - Cevadi Amuli, a.g.e. s.349-353

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar