Gelişmiş Arama
Ziyaret
7641
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Şia’nın inandığı şekliyle imamın ilmi hatemiyet ile çelişmiyor mu?
Soru
Hatemiyet hakkında modern ve tikelci akıldan etkilenen perspektif ve yeni bir bakış ve yorum tarafından ileri sürülen bir takım şüpheler göze çarpmaktadır. Bunlar “hatemiyet-imamet çelişkisi” ekseniyle ve bunun değişik dallara yansıyan şüphelere bölünmesiyle gözlemlenebilmektedir. Şiiler, imamların ilmini kazanılmayan türden bilmekle ve onların ilminin diğer insanlar için hüccet olduğuna inanmakla hatemiyet ile çelişkiye düşmektedirler. Her halükarda “insanlar bilgilerini ya çalışma ve ceht vasıtası olmaksızın elde etmekte ya da bunların vasıtasıyla elde etmektedirler. Peygamberlerin bilgisi ilk kısımdandır. Bu bilgi ya masumiyet ile birliktedir ya da değildir. Peygamberlerin bilgisi ilk kısımdandır. Masumiyet ile birlikte olan bu vasıtasız bilgi ya diğer insanlar için hüccettir ya da değildir. Peygamberlerin bilgisi birinci kısımdandır.” Şimdi “aşırı Şiiler” bu üç mertebenin imamlarında bulunduğuna inanmakta ve böyle bir inancın hatemiyet ile çeliştiğinden gafildirler. Onlar şunlara inanmaktadır: 1. İmamın bilgisi kazanılır değildir. 2. İmamın bilgisi masumiyet ile birliktedir. 3. İmamın bilgisi herkes için hüccettir.
Kısa Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Ayrıntılı Cevap

Şüphesiz İslam Peygamberi nebilerin hatemidir ve ondan sonra teşriî vahiy gökten kesilmiştir. Nitekim müminlerin önderi Ali (a.s) son peygamberin (s.a.a) mübarek bedenine gusül aldırırken şöyle buyurmuştur: “Senin (Peygamber) vefatınla bizim bir şeyle ilişkimiz kesildi ve bu senin dışında başka bir şahsın vefatıyla kesilmezdi. Bu şey, nübüvvet ve göğün haberleridir.”[1] Bu yüzden bu usule (hatemiyet) inanmak İslamî usullerden sayılmaktadır. Belirtilen şüphenin reddi noktasında birkaç hususa değinilmelidir:

1. Böyle bir şüphenin meydana gelmesine neden olan etkenlerden birisi de nübüvvet ile imamet arasına fark koymamaktır. Nebi, kelam ilmi literatüründe ilim, masumiyet ve kendine uyulması gereken gibi sıfatlar taşımakla birlikte Allah tarafından nübüvvet ve vahiy iddiası taşıması gereken ve gerektiği durumda mucize getiren kimseye denir. Bu nedenle nübüvvette vahyin nüzulü ve mucize temel öğelerden sayılmaktadır ve peygamberlere özgüdür. Masum imamlar (a.s) hatemiyet ile çelişecek ve aşırılığa sebep olacak böyle öğelerin iddiasında hiçbir zaman bulunmamış ve onların taraftarları (Şiiler) da asla kendi önderlerini bu seviyeye (nübüvvet ve teşriî vahiy nüzulü) çıkarmamıştır.

2. Hatemiyet ile bir grubun kazanılmayan bilgilere sahip bulunması ve onun diğer insanlar için hüccet olması arasında hatemiyet döneminde hiçbir çelişki yoktur. Kur’an’da “kendilerine ilim verilenler” olarak adlandırılan peygamberlerden başka bir gruba ve onlara kazanılmadan ilim bahşedildiğine işaret edilmiştir: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir.”[2] Her ne kadar bu ilim sahipleri bir takım ilahi nimetlere sahip olsalar da nebi değillerdir ve salt melekleri görmek veya gaybten haberdar olmak nübüvvet getirmez. Allah’ın meleği Meryem’e nazil oldu ve İsa’yı (a.s) ona bahşetti, ama Meryem peygamber olmadı. Dolayısıyla imamların taşıdığı ilimler de bu kabildendir. O halde imamların bu hali taşımaları, ama peygamber olmamaları bir çelişki arz etmemektedir. İmamların ilimlerinin kaynağının çok olduğunu da hatırlatmak gerek. Bunlardan birisi, bir çeşit teşriî olmayan vahiy addedilen ve peygamberlerin dışındakilere de nazil olan ilhamdır. İmamlar da (a.s) onlardandır.[3] İmamların ilim elde etme yollarından birisi de aziz Peygamber (s.a.a) tarafından kendilerine ilmin miras bırakılmasıdır. Şii ve Sünni hadisçilerinden nakledildiğine göre İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü bana bin kapı öğretti ve her kapı da başka bin kapıyı açmaktadır.”[4] Bu ilimler kâmil bir şekilde sadece Ali b. Ebi Talib’e intikal etmiş ve bu kendisini Peygamberden (s.a.a) sonra “Peygamberin ilim kapısı” yapmıştır. Bu ilim Allah’ın istediği kimseye bahşettiği kazanılmayan ilim türündendir. Bu nedenle, bu ilim onu alanlar için hüccettir ve Peygamberin (s.a.a) bu ilim sahiplerini (Ehli Beyt) Kur’an’ın yanına koyması da bu yüzdendir. [5]"انی تارک فیکم الثقلین؛ کتاب الله و عترتی ..." Dolayısıyla, hatemiyet peygamberliğin sona ermesinden sonra masum velilerin sözlerinin hüccet olmamasını gerektirmez. Hatemiyetin doğru ve mantıklı tahlili, Peygambere (s.a.a) özgü hususların dışında, imamların sözlerinin (a.s) hüccet olmasının hiçbir sakınca taşımadığını göstermektedir. Bu nedenle masumiyet, ledünni ilim ve gayb âlemiyle ilham ve teşriî olmayan vahiy aracılığıyla irtibat kurmak iddiası, nübüvvet ile bir çelişki arz etmemekte ve hiçbir Şii âlim de böyle bir düşünceyi kastetmemektedir.

3. İmametin hatemiyet ile çelişikliği teorisini iddia eden zat, hatemiyete dayanarak son peygamberi (s.a.a) en son ilahî hüccet olarak tanıtmaya ve masum imamların (a.s) makamlarını normal insanların düzeyine indirgemeye çalışmaktadır. Lakin söz konusu şahıs eğer İslam Peygamberinin (s.a.a) en azından hukuksal bir şahsiyet taşıdığına inanıyorsa, onu ilahî bir hüccet bilmeli ve onun sözünü delilsiz olarak kabul etmelidir.[6] Zorunlu olarak en azından kendi iddiasının gereğine bağlı kalmalıdır; yani son peygamberden (s.a.a) İmam Ali’nin (a.s) makam ve konumu hakkında nakledilen rivayetleri kabul etmelidir. Eğer aziz Peygamberin (s.a.a) sözlerine bir göz atacak olursak, Hz. Ali (a.s) ve Peygamberin (s.a.a) şahsının Allah’ın emriyle hukuksal şahsiyet sahibi oldukları görülecektir. Bu da masum imam (a.s) için hüccet ve velayet makamının karar kılınmasını gerektirir.

İslam Peygamberi (s.a.a) yakınlık hadisi[7] ve diğer rivayetler ve de Kur’an’ın değişik ayetleriyle dinî mercilik ve dinsel konularda Peygamberliğin halifeliği manasındaki imamet ve velayet makamını ona devretmiştir. Bu da İmam Ali’nin (a.s) söz ve fiillerinin tüm Müslümanlar için hüccet olmasını gerektirir. Bu kısımda ilgili ayet ve rivayetlerin bazılarına işaret edilecektir.

1. Yüce Allah Kur’an’da kendisini, Peygamberi ve rükûdayken secde veren kimseleri müminlerin velisi olarak tanıtmaktadır: [8] "انما ولیکم الله و رسوله و الذین آمنوا الذین یقیمون الصلاة و یؤتون الزکاة و هم راکعون"Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) değişik rivayetlerde " یؤتون الزکاة و هم راکعون" cümlesinin örneği olarak Hz. Ali’yi (a.s) tanıtmıştır.[9]

2. Kur’an’da bulunan bir ayet müminleri Allah’a, O’nun resulüne ve emir sahiplerine itaat etmeye çağırmaktadır:

"اطیعوا الله و اطیعوا الرسول و اولی ‌الامر منکم"[10] Peygamber (s.a.a) değişik rivayetlerde “emir sahipleri” cümlesini Hz. Ali (a.s) olarak tefsir etmiştir.[11] Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) birçok rivayette İmam Ali’ye (a.s) itaat edilmesini emir etmektedir. Bu rivayetlerden birisi şudur: "و ان امامکم علی بن ابی‌طالب، فناصحوه و صدقوه؛ فان جبرئیل اخبرنی بذلک"[12] Bu konuda belirtmekten sarf-ı nazar ettiğimiz birçok rivayet mevcuttur.



[1] Nehcü’l-Belağa, hutbe. 235.

[2] Ankebut, 49.

[3] Hatemiyetin aklî (aklî tahlili) deliline, imamın ilim kaynağına müracaat edilsin.

[4] Kenzu’l-Ummal, hadis. 36372, Usul-i Kafi, c. 1, s. 239, Tahran, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, 1365 ş.

[5] Hür Amıli, Vesailü’ş-Şia, c. 27, s. 24, (29 ciltlik), Kum, Müessesi Âlu’l-Beyt, 1409 k.

[6] Abdülkerim Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 132-133.

[7] Kuleyni, Kafi, c. 8, s. 106, "قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (ص) أَنْتَ مِنِّی بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلَّا أَنَّهُ لَا نَبِیَّ بَعْدِی"

[8] Maide, 55.

[9] Bkz: Muhammed Reyşehri, Mevsuetu’l-İmam Ali (a.s), c. 2, s. 197.

[10] Nisa, 59.

[11] Bkz: Muhammed Reyşehri, Mevsuetu’l-İmam Ali (a.s), c. 2, s. 129 ve 169.

[12] Şeyh Seduk, el-Emali, s. 565, İntişarat-ı Kitab-ı Hane-i İslamî, 1362 h.ş..

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar