Gelişmiş Arama
Ziyaret
11144
Güncellenme Tarihi: 2011/11/17
Soru Özeti
İbni Sina, Şeyh İşrak ve Molla Sadra görüşlerinde hayal âlemi nasıl bir âlemdir?
Soru
İbni Sina, Şeyh İşrak ve Molla Sadra görüşlerinde hayal âlemi hakkında bir açıklama yapar mısınız?
Kısa Cevap

Şeyhi İşrak şuna inanmaktadır: Misal veya hayal âlemi maddeden soyut ama eserlerinden yoksul olmayan varlığın bir mertebesidir. Yani mahsus (hissedilen) ile ma’kul (akledilen) veya madde ile mücerret (soyut) arasındadır. Bu nedenle her iki âlemin (mahsus ve ma’kul) bazı nitelik ve özelliklerine sahiptir.

Molla Sadra şöyle inanmaktadır: Hayal âlemi bedenden ve içinde bulunduğumuz âlemden ayrı ve soyut bir cevherdir. Ama soyutluğu akılsal şeklinde soyut değil, bilakis cüz’i (tikel) idraksel âlemindedir, tözsel (cevheri) bir neş’e (âlem) madde ile kaimdir. Başka bir mazhar değildir. Bağımsız ve reel (ayni) bir âlemdir ki onun reel ve ayni vücudu şuurun, idrakin ve hayalsal suretlerin kendisidir. Hazır oluşunda ve kalıcılığında (beka) cisimsel maddenin hazır (var) olmasına ve kalıcılığına bağlı değildir. Belki cisimsel madde has ve özel nitelikli bir aynaya benzer ki idrake özgün âlemde suretleri tasvir etmek için nefsi hazır konuma getirir. Bu suretleri tasvir edilebilmesi için nefis içiz ortam hazırlıyor.

Şeyh er-Resi İbni Sina hayal (misal ve ide) âlemini inkâr ediyor. Onun inancına göre suret, form ve miktarın maddesiz şekillenmesi imkansızdır.

Ayrıntılı Cevap

Hayal âlemi (his ve hissi idrak merhalelerinden olan) hayal yetisinden farklıdır. Hayal yetisinde ve onun tarifinde kimsenin ihtilafı yoktur. Ama hayal âleminin tarifi konusunda meşşa’a (Arısto takipçileri) ve işrak ekollerin (Eflaton takipçileri) arasında ihtilaf var. Yani aslında filozoflar batini ve içsel yeti olup her kes tarafından kabul görülen hayali suret ve hayal yetisinin yanı sıra misal veya hayal âlemi isminde bir şeyden bahsediyorlar.

Bu mukaddimeden sonra Şeyh İşrak, İbni Sina ve Molla Sadra perspektifinden bu alemi konu edip hakkında bir açıklama yaparız.

Şeyhi İşrak Anlayışında Alemi Misal:

Şeyhi İşrak (Şahabuddin Suhreverdi) şöyle inanmaktadır: Varlık sisteminde Meşşailerin de kabul gördükleri akıllar (ukul), nefisler (nufus) ve cisimler (ecsam) âlemlerinin var olmasının yanı sıra başka bir âlemde vardır. Bu âleme âlem-i misal, âlemi hayal ya müsül-i (suretler) muallâka denilmektedir.

O şöyle der: Hayal veya Misal âlemi, varlık ve vücud âleminin bir mertebesidir. Bu mertebe maddeden soyut ama eserlerinden soyut değildir. Yani mahsus ile ma’kul veya soyut ile madde arasında var olan bir âlemdir. Bundan dolayı her iki âlemin (madde ile ma’kul) bazı nitelik ve özelliklerini taşımaktadır. Berzahi veya misali bir varlık nicelik ve nitelik, hakeza konum (vez’a) ve diğer arazlar gibi özelliklere sahip olmasıyla birlikte maddeden soyut bir varlıktır.[1]

Şeyh-i İşrak şöyle inanmaktadır: Mahsus ve cisimsel âlemden ma’kul âlemine bir vasıta âlem olmaksızın direk geçmek imkânsızdır. Dolayısıyla bu iki âlem arasında başka bir âlemin var olması zorunlu ve bu ikisinin arasında yer alan âlemin kendisi hem mahsus âlemin bazı özelliklerini hem ma’kul alemin bazı özelliklerine sahip olmalıdır. Arada olan bu âlemi “misal” veya “hayal” âlemi olarak isimlendiriyor. Epistemolojik bağlamda var olan mertebelerden hissi idrak ile akli idrak arasında yer alan hayali idrake tekabül ediyor. Yani Şeyh İşrak (Suhreverdi) hayali suretleri “kaim-i bizat” (zatıyla kaim) şeklinde olduğunu kabul eder. Bu suretleri mekâna sahip ve suveri muntabia (nefiste tecelli etmiş ve onunla kaim olan) türünden değildir. Belki bu suretleri nefisten ayrı dış âlemde mevcut olduğunu söyler. Ona göre hayali suretler ne zihin âleminde ne dış âlemindedir. Belki dışsallığa sahip olan misal veya hayal âlemindedir.[2] Başka bir ifadeyle; hayali suretler mevcuttur ve tahakkuk etmiş, ama ne âlem-i ayinde (dışsal âlemde) ne âlemi zihindedir. Bu suretler ukul âleminde (akıllar âleminde) de değildir. Zira âlem-i ukulda boyut, nicelik ve nitelik yoktur. Dolayısıyla hayli suretlerin başka bir yerde var olduğunu söylemek lazım ki o da âlem-i misal veya ayrı bir âlemdedir.

O hayal âlemine vücut bağışlayan illetinin de ukuli arziye (ensel akıllar) ile isimlendirilen ukuli mütekafie olduğunu söyler. Misal âleminde tözsel (cevher) suretler temesül (şekil) kabul etmiş ve farklı şekillerde zuhur bulmuştur. Zira misal veya hayal âleminde farklı şekil veya farklı mahiyetlerin tözsel fiiliyeti vahdeti şahsiyesine zarar vermez. Örneğin bireylerden bir grup tarihsel bir kimsenin kişiliği hakkında araştırmaya koyulduğunda bütün bu gruptaki fertlerin o kimsenin şahsiyeti hakkındaki tasavvurları farklıdır. Ama burası kesindir ki bütün bu fertler tek ve muayyen bir kişi hakkında konuşur ve onların bu kişi hakkındaki farklı tasavvurları bu kişinin vahdeti şahsiyesine bir zarar vermiyor. Dolayısıyla bir şeyin farklı suret ve şekilleri o şeyin vahdeti şahsiyesiyle tezat teşkil etmiyor. Bu nedenle bir şey farklı şekil ve suretlere bürünebilir.[3]

Molla Sadra Anlayışında Alemi Misal:

Molla Sadra şöyle diyor: Hayal müşterek hissinden farklıdır. Zira hayal suretlerin bekçisidir. Müşterek his ise suretleri kabul eden yetidir.

Molla Sadra’nın düşüncesine göre hayla âlemi bedenden ve bu âlemden ayrı bir âlemdir. Ama akıldan ayrı bir âlem değildir. cüz’i idraksal âleminde bir varlık ve tözsel bir neş’e (alem)dir. Madde ile kaim ve başka bir mazhar değildir. Bağımsız ve dışsal bir âlemdir. Onun bu dışsal ve ayini vücudu, şuurun, idrakin ve hayali suretlerinin aynısıdır. Var oluşu ve kalıcılığında (beka) cisimsel maddenin var (hazır) olmasına muhtaç değildir.

 Belki cisimsel madde has ve özel nitelikli bir aynaya benzer ki idrake özgün olan âlemde suretleri tasvir etmek için nefsi hazır konuma getirir. Bu suretleri tasvir etmek için nefis için ortam hazırlıyor.[4]

Dolayısıyla bu âlem doğal (tabiat) ve hareket âleminin haricinde bir âlemdir. Molla Sadra azap ve sevap, mükâfat ve ceza, yeninden diriliş ve barzahı buna döneceğine inanıyor. Sadraya göre munfasıl (ayrı) hayali bir cihetle (bir anlamda) misal âlemidir. (Şeyhi işrak anlayışında) muttasıl (bitişik) hayal karşısındadır.[5]

İbni Sina Anlayışında Misal Alemi:

Müslüman filozoflar içerisinde Meşşa mektebine mensup filozoflar özellikle Şeyh-u er-Reis ibni Sina hayal âlemini (misal) inkâr ediyorlar. O şöyle inanıyor: Suret, şekil ve miktarın madde olmaksızın tahakkuk bulması imkânsızdır.

Şeyh-u er-Reis “ilahiyat necat” adlı eserinde şöyle yazıyor: Sureti cimsiye, sureti cimsiye olma itibariyle farklılığı ve ihtilafı kabul etmez. Dolayısıyla onlardan bir kısmı medde ile kaim (var) olsun bir kısmı da kaim olmasın. Zira mahiyet cihetiyle hiçbir şekilde ihtilafa sahip olmayan tek tabiat vücut zarfında ihtilafı kabul etmesi muhaldir. Çünkü tabiatı tek olan bir şeyin vücudu da tek olacaktır. Diğer taraftan bu tabiat ve “suret cimsiye” üç hallet şeklinde tasavvur edilmesi mümkündür; ya madde de olmalı ya madde de olmamalı veya onun bir kısmı madde de bir diğer kısmı da madde dışında olmalı. Ama onun bir kısmı madde de ve bir diğer kısmı madde dışında olma faraziyesi imkânsızdır. Zira onu hiç ihtilafsız ve tek bir hakikat şeklinde tasavvur etmiştik. Buna binaen ya bu hakikatin tamamı madde ile olmalı ya maddeden tamamen uzak ve biniyaz (zengin) olmalıdır. Bu hakikat tamamen maddeden biniyaz (zengin) olmadığı için netice alıyoruz ki bu hakikatin tamamı maddeye bağlı ve onunla kaimdir. [6]    



[1] İbrahim Dinani, GULAMHÜSEYN, “Şuai Endişe der Felsefei Suhreverdi”, 1379, beşinci baskı, Tahran: İntişariti Hikmet, s. 363.

[2] Kutbu Dini Şiraz, MUHAMMED BİN MESUD KAZURANİ, “Şerhi Hikmetül-İşrakiye’i Suhreverdi”, birinci baskı, Tahran: Encümen Asar ve Mefahiri Ferhengi, 1383, hazırlayan: Abdullah NURANİ ve Mehdi MUHAKKIK, s. 450.  

[3]Şuai Endişe der Felsefei Suhreverdi”, s. 364.

[4] Molla Sadra, “el-Haşiyetü Alal İlahiyat”, c. 1, s. 138.

[5] Secadi, seyit CAFER, “Ferheng-i Istılahat-i Felsefi-i Molla Sadra”, Vezareti Ferheng ve İrşadi İslami, 1379, Tahran, s. 232-233; Mollah Sadra, “Mebde ve Mead”, Tahran çapı, tercüme: Muhammed Hüseyin Erdekani, s. 474-476.

[6] Şeyhu er-reis, ibni ,Sina, “ilahiyati Necat”, mekalei evel, fesli bencum, tercüme: Dr. Yesribi, s. 39-40.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar