Gelişmiş Arama
Ziyaret
9364
Güncellenme Tarihi: 2009/07/12
Soru Özeti
Niçin Hz. Ali’nin evine saldırıldığında, Hz. Ali kendi ailesini savunmak konusunda bir tepki göstermedi.
Soru
Hz. Ali’nin biat için camiye götürmek istediklerinde evine saldırıp evini yaktıklarında ve onca tarihi facialar meydana getirdiklerinde niçin Hz. Ali bir tepki göstermedi?
Kısa Cevap

Ehl-i Beyt imamları her türlü hata ve günahtan masum olduklarına göre onların tüm davranışlarının doğruluğuna inanmamız gerekir. Sadece bu davranışların hikmetini anlamak bizlere onlara uymaya ve onları örnek kılmaya yardımcı olur.

 Diğer yandan Ehl-i Beyt imamlarının gidişat ve tavırlarını tahlil etmekle onların ne denli işlerinin ileri görüşlü ve hikmetli olduklarını anlarız. Çünkü imamların davranış ve tutumları tarihsel etkileri ve hakkın batıla son zaferi doğrultusunda gerçekleşmektedir. Bu bakışla Hz. Ali’nin sabır ve susması onun mazlumluğunu açıkça göstermiş ve tarihi yönden hakkın zaferini sağlamıştır.

Hz. Ali’nin susması, düşmanlarının art niyetli çabalarını etkisiz bırakmış ve İslam’ın ilerlemesi için gereken ortamı hazırlamıştır.

Hz. Ali’nin kendisi susmasının sebebinin İslami birliği korumak ve İslam dünyasının genel maslahatlarını riayet etmek için yapılan bir giriş olduğunu açıklamıştır.

Ayrıntılı Cevap

Masumların davranış ve tutumlarını tahlil etmek için ön bakış ve son bakış olarak iki açıdan değerlendirmek mümkündür.

Ön bakış olarak şöyle değerlendirmek mümkündür: İmamlar masumdurlar, onların davranış, söz ve onaylamaları her türlü hata ve yanlışlıktan uzaktır. Özellikle toplumun hidayetini ilgilendiren konularda.

Bu gibi konularda bütün alimler imamların masumluğunda söz birliği içindedirler. Bu ilke gereğince imamların davranış ve tutumlarının doğruluğuna inanmamız ve onların davranışlarının hikmetini anlamaya çalışmamız gerekir.

Son bakışla da imamlarının tutumlarının doğurduğu etkileri nazara alarak onların ileri görüşlülüklerini anlamamız mümkündür.

Çünkü imamların davranış ve tutumları kısa vadeli hesaplar için değil tarihsel etkileri ve hakkın batıla son zaferi doğrultusunda gerçekleşir. Bu tutum ve tavırlar o dönem için hakkın batıla zaferini sağlamamış ve yaşantılarında ağır sıkıntılara yol açsa da onlar bütün insanlık tarihine yol gösterecek şekilde davranmışlardır. Bu bakışla İmam Ali’nin sabır ve susması tarih boyunca onların mazlumiyetini açıkça ortaya koymuş ve düşmanların birçok art niyetli girişimlerini etkisiz bırakmıştır.

Bu konunun açıklık kazanması için şu örneğe dikkat edelim:

Ebu Süfyan fırsatçı bir tavır sergileyerek Hz. Ali’ye birleşip halifelerle savaşmak önerisinde bulundu ama İmam tam bir bilinç ve ileri görüşlülük sergileyerek bu teklifi reddetti ve onun İslam aleyhindeki düşüncelerine meydan vermedi.

Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma’nın, niçin bunca gücüne rağmen bu gibi seciyesiz kişileri cezalandırmak için bir girişimde bulunmuyorsun, diye sorusuna şöyle cevap verdiler: “Eğer babanın ismi olduğu gibi bakı kalmasını istiyorsan sabretmelisin.”[1] Diğer bir rivayette şöyle buyurdular: “Allah’a yemin ederim ki eğer din yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş olmasaydı ve küfrün geri dönmesinden ve Müslümanların dağılmasından korkulmasaydı bu şekilde sabretmezdim.”[2]

Bu iki tarihi örnek ve onlarca diğer örnekler o dönemdeki şartların hassasiyetini Ehl-i Beyt’in ve özellikle Hz. Ali için İslam’ın zahirini korumak için bile olsa sabretmesini ve gözünde diken ve boğazda kemik olduğu halde günlerini geçirmesini zorluyordu.

Diğer önemli nokta şu ki bu sabrın yanı sıra hak ve hakikatin tarih boyunca açıklanıp işlenen zulmümün kimler tarafından yapıldığı bilinmeliydi.

Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın hüneri de işte bu acı ve zorlukları tahammül ederken bu zulmün yüz karasının zalimlere kalacak şekilde davranmalarıydı. Onların sergiledikleri tavır sonucu tarih boyunca her insaflı kişinin vicdanı Ehl-i Beyt’ın hak olduklarına şahitlik etmektedir.

 Buna göre bir genel ilke olarak şöyle denebilir:

Hakkı açıklamak bir nevi mazlimiyeti sergilemekle olursa bunun kalıcılığı da fazla olur ve mazlimiyet oranında o hakkın tarih boyunca yarattığı yankı da daha tesirli olur. Hakkaniyet ve mazlumiyetin en doruk noktada birlikteliğini Ehl-i Beyt’in özellikle Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hüseyin’in hayatında görebiliriz. Bu yüzden Hz. Ali’nin biat için zorla götürülmesi ve Hz. Fatıma’nın çektiği ıstıraplar tarihi yönden açık bir zulüm örneğini oluşturmakla birlikte ilahi yönden en güzel bir seçim ve karar sayılırdı. Bazı irfan ehli şöyle demişlerdir.

Gerçekte onlar Hz. Ali’yi biat için götüremediler Hz. Ali’nin kendisi gitti ancak bu gidiş tarzı tarih boyunca gasıpların yaptıkları zulmün kimse tarafından inkar edilmeyecek şekilde idi.     



[1] Bk. Biharu’l-Envar c. 29 s. 625

[2] Ade c. 32 s. 61

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar