Gelişmiş Arama
Ziyaret
11133
Güncellenme Tarihi: 2012/03/07
Soru Özeti
Âli İmran Suresi’nin 55. Ayetine uygun olarak İsa’nın (a.s) takipçileri kıyamete kadar kâfirlerin tamamından üstündür. O halde kıyamete kadar kâfirlerin hepsinden üstün olmamız için İsa’nın (a.s) dinini mi seçmeliyiz?
Soru
Allah-u Teâlâ Âli İmran Suresinin 55. Ayetinde şöyle buyuruyor: “Kıyamete kadar sana (İsa) uyanları küfre sapanların üstünde tuttum.” Bu ayet gereğince Hz. İsa’nın (a.s) tâbi’leri kıyamete kadar kâfirlerin tamamından üstündür. O halde İsa’nın (a.s) dinini seçip kıyamete kadar kâfirlerin tamamından üstün olmak varken niçin Muhammed’in (s.a.a) dinini seçelim?
Kısa Cevap

Soru konusu olan ayeti şerife hakkında çeşitli cevap ve görüşler söz konusu edilmiştir ve biz onların bazılarına işaret edeceğiz:

1. İsa’nın tabilerinden, Muhammed’in (s.a.a) ümmeti kastedilmiş ve bunun için üç cihet beyan edilmiştir:

A. Hz. Muhammed’in (s.a.a) ümmeti zamansal açıdan İsa’nın ümmetinden sonradır.

B. Bizim Peygamberimiz (s.a.a) İsa (a.s) ve onun kitabını tasdik etmiştir ve bir başkasını tasdik eden kimseye, “tasdik ettiği kişiye tabidir” derler.

C. Bizim Peygamberimizin (s.a.a) şeriatı dinin asli bölümünü oluşturan diğer nebilerin şeriatıyla tevhit konusunda birdir dolayısıyla Peygamber Ekrem onların tevhidine tabidir.

2. Ayeti Şerife deki “tabi olma (itba’) dan hakka; Allah’ın rızasına tabi olmak kastedilmiştir. O halde “Sana tabi olanlar” ibareti, İslam’ın doğuşundan önceki Nasranîler ve İslam’ın doğuşundan sonra İslam’a tabi olmada mukavemet gösteren Müslümanlarla da uygunluk arz eder.

3. Söz konusu ayeti şerife deki mesele şudur: Ayeti Şerife, Yahudilerin ve kıymete kadar Hz. İsa’ya (a.s) tabi olmanın vacip olduğuna inananların zelil olacağını anlatmaktadır.

Müslümanların, Hz. İsa’yı (a.s) inkâr edenlerin bir bölümünden hesap edilmeyişine gelince, burada kâfir, inkâr etmek anlamındadır ve bunlarda Hz. İsa’yı (a.s) inkâr eden Yahudi kavmidir. Müslümanlar ise Hz. İsa’yı (a.s) inkâr edip yalanlamak şöyle dursun aksine İslam Peygamberinin peygamberliğini haber veren Hz. İsa’nın (a.s) hakiki tabileri Müslümanlardır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzda söz konusu ettiğiniz tercüme, ayeti şerife ile uygunluk taşımıyor. Biz dakik cevap için öncelikle ayetin tercümesini yapacağız ve sonra soru konusu olan ayet hakkında tefsirden yararlanarak soruyu cevaplandıracağız.

Ayetin tercümesi:

“Ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”[1]

Dakik cevaba ulaşmak için birkaç meselenin açıklığa kavuşması gerekir.

Aşağıdaki bahislerin zimmînde ve ayeti şerifenin incelenmesinde istenilen cevaba ulaşacağız.

Soruda söz konusu edilen ayeti şerife hakkında çeşitli cevap ve görüşler söz konusu edilmiştir ve biz onların bazılarına işaret edeceğiz:

1. İsa’nın (a.s) tabilerinden, Muhammed’in (s.a.a) ümmeti kastedilmiş ve bunun için üç cihet beyan edilmiştir:

A. Hz. Muhammed’in (s.a.a) ümmeti zamansal açıdan İsa’nın (a.s) ümmetinden sonradır. “Falan şahıs, falan şahsa tabidir” denildiği zaman, onun ardından ve ondan sonra gelecek anlamındadır.

B. Bizim Peygamberimizin (s.a.a) İsa (a.s) ve onun kitabını tasdik etmesi cihetiyle bir başkasını tasdik eden kimseye, tasdik ettiği kişiye tabidir derler.

C. Buna ilaveten bizim Peygamberimizin (s.a.a) şeriatı dinin asli bölümünü oluşturan diğer nebilerin şeriatıyla tevhit konusunda birdir, dolayısıyla Peygamber Ekrem ona tabidir yani onun inandığına inanmaktadır.[2]

2. Ayeti Şerife deki “tabi olma (itba’) dan hakka; Allah’ın rızasına tabi olmak kastedilmiştir. O halde “Sana tabi olanlar” ibareti, sadece İslam’ın doğuşundan ve İsa’nın (a.s) dininin nesh edilmeden önceki Nasranîlik üzerinde dimdik duran kimseler ve İslam’ın doğuşundan sonra İslam’a tabi olmada mukavemet gösteren Müslümanlarla da uygunluk arz eder. Zira İslam uymak da hakka ve sonuç itibariyle İsa’ya (a.s) uymaktır.[3]

Allame Tabatabai bu görüşü bazı tefsircilere nispet verir ve onu eleştirir.[4]

3. Ayette anlatılmak istenen şudur: Allah-u Teâlâ Nasranîleri[5] Yahudilerden (yani İsa’yı (a.s) inkâr eden ve onun aleyhine komplo kuran Yahudilerin önde gelenleri) üstün tutacaktır. Bundan da Allah çetin azabının Yahudi kavmine indireceği ve onlar üzerine ilahi tuzak ve azabın şiddetleneceği kastedilmektedir.[6]

Ayetin zahiriyle de uygunluk arz eden bu tefsir esasına göre “Hz. İsa’nın (a.s) tabileri, sürekli ona muhalefet eden Yahudilerden üstün olacaktır” buyrulan bu ayet, Kur’an’ın mucize içeren ve gaybi haberleri bildiren ayetlerinden birisidir.[7]

Bu bakış açısı gereği Hz. İsa’ya (a.s) uyanlardan Nasranîler kastedilmektedir ve bu haseple her yerde ve her zaman Yahudilerin, Nasranîlerden daha zelil olduklarını görüyoruz. Mülk ve saltanatın Yahudilerin elinden alınıp Nasranîlerin elinde sabit kalması (Avrupa’da, Rum’da ve… ) bundan dolayıdır ve Nasranîler ta kıyamete kadar Yahudilerden üstün olacaktır.[8]

4. “Ellezine ittebe’uke (sana uyanlar)” dan maksat (genel olarak tamamı) Nasraniler ve Müslümanlardır ve ayet, Yahudilerin ve İsa’ya uymanın vacip olduğunu söyleyenlerin kıyamete kadar zelil olacağını anlatmaktadır.[9]

Acaba Müslümanlar Hz. İsa’yı (a.s) inkâr edenlerden sayılır mı?

Burada kâfir, inkâr eden anlamındadır[10] ve Müslümanlar Hz. İsa’yı (a.s) yalanlayıp inkâr etmek şöyle dursun, aksine Hz. İsa’yı (a.s) büyük peygamberlerden, ulu’l azm peygamberlerin üçüncüsü ve şeriat sahibi bilirler. Allah-u Teâlâ Kur’an’da şöyle buyurur: “Bebek şöyle konuştu: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”[11]

Ne var ki Yahudi kavmi Hz. İsa’yı (a.s) inkâr etti ve onu öldürdü.

Dolayısıyla Allah-u Teâlâ’nın “Kıyamete kadar sana uyanları kâfirlerden üstün tutacağım” buyruğuyla, hakikaten Müslümanların kâfir oldukları kastedilmiş olamaz, çünkü hiçbir şekilde bu kelime Müslümanları kapsamamaktadır.

Buna binaen “sana uyanlar” cümlesi dikkate alındığında, bu cümle, Hz. İsa’ya (a.s) uyanların tamamını kapsamaktadır ve Müslümanlar ise “sana uyanlar” cümlesinin tefsirinde açıklandığı üzere, Hz. İsa’nın (a.s) tabilerinden hesap edilir. O halde bu cümle, Nasranî ve Müslümanları kapsamaktadır ve ayetin manası şöyledir: “Ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”

Konunun sonunda şu noktanın açıklanması zaruridir: Hak yolda olup da zahiren yenilgiye uğramak veya batıl yolu seçip de zahiren başarıya ulaşmak arasında tereddüt edilmesi halinde birinci seçenek çok daha uygun olacaktır ve nitekim İmam Hüseyin (a.s) de bu seçeneği seçmiştir. Bu ilke gereğince bizim için İslam’ın hak olduğu belirginlik kazanmışsa sadece zahiri başarı için Hıristiyanlığa yönelmek (sorunuzda delil olarak getirmişsiniz) mantıklı olmayacaktır ve Bakara Suresi’nin 20. Ayeti ve diğer ayetlerle de uygunluk arz etmeyecektir.

Daha fazla bilgi edinmek için bu sitede yer alan 3503 numaralı “İslam Dininin Hatemiyetinin Sırrı” başlıklı indekse müracaat ediniz.

 

 


[1] Ayetullah Mekarim Şirazi’nin tercümesi. Elbette burada Diyanet’in tercümesi esas alınmış ve Ayetullah Mekarim Şirazi’nin tercümesiyle karşılaştırılmıştır ki her iki tercümede birbirleriyle örtüşmektedir(mütercim).

[2] Tabersi, Fazl b. Hasan, “Mecmeu’l beyan bi tefsiri’l Kur’an”, Tahran: Birinci baskı 1360 ş, İntişarati Ferahani, c. 4, s. 94.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, Kum: Beşinci baskı 1374 ş, Defteri İntişarati İslami Camiayi Müderrisini Hozeyi İlmiyeyi Kum Yayınları, c. 3, s. 326-327.

[4] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, c. 3, s. 328 ve 329.

[5] Tabersi, Fazl b. Hüseyin, “Mecmeu’l beyan fi tefsiri’l Kur’an”, Müterciman, c. 4, s. 94.

[6] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, c. 3, s. 330.

[7] Mekarim Şirazi, Nasır, “Tefsiri Numune”, Tahran: Birinci baskı 1374 ş, Daru’l kutubi’l İslamiye, c. 2, s. 570.

[8] Tabersi, Fazl b. Hasan, “Mecmeu’l beyan fi tefsiri’l Kur’an”, Müterciman, c. 4, s. 330.

[9] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, c. 3, s330.

[10] Ferahidi Halil b. Ahmed, “Kitabu’l eyn”, Kum: Hicret yayınları 1410 k, ikinci baskı, c. 5, s. 356.

[11] Meryem Suresi, 30.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresini 1000’den 50 yıl az olarak ilan etmiştir?
    12371 Tefsir 2019/10/21
    Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresi hakkında şöyle buyuruyor:«وَ لَقَدْ أَرْسَلْنا نُوحاً إِلى‏ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلاَّ خَمْسِينَ عاماً فَأَخَذَهُمُ الطُّوفانُ وَ هُمْ ظالِمُونَ» “Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda haksızlık etmekte olan ...
  • Daha fazla ücret vererek taksitle araba satın almanın bir sakıncası var mıdır? Peşin olarak araba satın almak için kar ile borç almanın da bir sakıncası var mıdır?
    8181 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Borç şekliyle peşin fiyatından daha fazla bir fiyatla otomobil gibi bir malı satın almak ve satmak doğrudur. Ama sizin ikinci sorunuzdaki husus borç faizi olup haramdır. ...
  • İran İslam Cumhuriyetinin dışındaki Ülkelerde oy kollanmanın hükmü nedir?
    6912 Diğer Konular 2012/05/19
    Diğer ülkelerin seçimlerine iştirak etmek eğer Müslümanların maslahatına ters ise veya İslam düşmanlarının güçlenmesine neden oluyor ise caiz değildir. İslam ve Müslümanların maslaha­tını ardında getiriyor ve onların güçlenmesine neden oluyor ise seçimlere iştirak edip oy kol­lanmak uygundur. Bu durum dışında oy kollan­mak mubahtır. Mükellefin ihtiyarine bağlıdır. ...
  • Ojeli tırnakla cenabet guslü alınabilir mi?
    11546 Suyun Ulaşmasını Engelleyen Şeyler 2012/06/09
    Abdest ve guslün şartlarından biri suyun abdest ve gusül azalarına ulaşmasına engel olacak bir şeyin olmamasıdır.[1] Bu açıdan abdestle gusül arasında bir fark yoktur. Buna göre engel teşkil edecek şeyi gusülden önce gidermek gerekir. Giderildiğine emin olmadan gusül alınırsa o gusül batıldır.
  • erkek ve kızların gelecekteki evlilikleriyle ilişkin konuları onlara nasıl öğretebiliriz?
    7513 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Çocuklar tarafından bağımsız ve yeni bir yaşam yuvasının kurulmasıyla ilişkin meseleler, duygusal, sosyal ve cinsel meseleler ile irtibatlı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır, dolaysıyla bu bağlamda var olan meseleler iki bölümde ele alınmalı ve tahkik edilmelidir. Ailenin başarılı veya ta sorunlara kadar varan vücuda gelen ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3563 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Kur’an ayetleriyle mukayese ettiğimizde hadislerin itibar derecesi ne ölçüdedir?
    9299 Kur’anî İlimler 2009/06/06
    Kur’an-ı Kerim ve muteber hadislerin her ikisi dini kaynaklardan sayılırlar ve her ikisi de şer’i hüccettirler. Kur’an hakkında senet yönünden inceleme yapılmaz Çünkü Kur’an’ın tümünün Allah katından indiğinde ve aynı şekilde Peygamber (s.a.a) tarafından bize ulaştığında bir şüphe yoktur. Sadece Kur’an ayetleri ifade ettikleri mana bakımından ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    38335 Abdest Şekli 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Ayet ve rivayetlere göre salih amellerin yok olmasına neden olan ameller hangileridir?
    12376 Pratik Ahlak 2012/02/04
    Ayet ve rivayetlerde, Allah’a iman, şirke düşmemek ve mürted olmamak amellerin kabul olunmasının ilk şartları olduğu, bunlar olmadan hiç bir salih amel kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Namazı terketmek, minnet ederek salih amel yapmak, başa gelen işlere razı olmamak vb. gibi amellerin yok olmasına neden olan şeyler -ayrıntılı cevap ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    23883 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...

En Çok Okunanlar