Gelişmiş Arama
Ziyaret
8211
Güncellenme Tarihi: 2013/08/12
Soru Özeti
İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
Soru
İbn. Teymiye kimdir ve İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin onun hakkındaki görüşü nedir?
Kısa Cevap
İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun özelliklerinden biri Ehlibeyt’e (a.s) kin duymak, düşmanlık beslemek ve onların düşmanlarına yönelik de ilgi duymak ve sevgi göstermektir. İbn. Teymiye, Hz. Peygamber’in (s.a.a) ailesinin düşmanlarını savunmak için bütün çabasını sergilemiş ve onların hataları için bahane bulmaya çalışmıştır. Kendisi, Hz. Peygamberin (s.a.a) hadislerini tekzip etmiş ve Muaviye ile Yezid’i savunmak için kitap yazmıştır. İbn. Teymiye’nin sapkın düşünceleri Müslümanlar arasında ayrılık yaratmada çok etkili olmuş ve Vahhabiliğin şekillenmesine de altyapı hazırlamıştır. Şia ve birçok Ehlisünnet âlimi İbn. Teymiye’nin asrından bugüne dek onun düşüncelerini reddetme yönünde birçok kitap yazmış ve kendisiyle münazara etmişlerdir. İbn. Teymiye hakkındaki en kısa ve yetkin ifadeyi İbn. Hacer Mekki, Ehlisünnet âlimlerinin dilinden aktararak şöyle demiştir: İbn. Teymiye, Allah’ın saptırdığı, zillete maruz kıldığı, kendisine iftira atma ve yalan söyleme gücü verdiği bir şahıstır.   
 
Ayrıntılı Cevap
İbn. Teymiye’nin asıl adı Ahmed b. Halim b. Abdusselam b. Abdullah b. Hızr İbn. Teymiye’dir ve kısa olarak İbn. Teymiye olarak adlandırılmıştır.  İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir ömrün ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi zindanında öldü. Ömrü boyunca evlenmedi. Kendisi inançları ve bazı fetvaları nedeniyle üç defa zindana düştü. Vahhabilik fırkası kendisini ona isnat edip ölümünden asırlarca sonra onun düşüncelerini yaymaya başlayıncaya dek düşünce ve inançları reddedilmekteydi.[1] Onun birçok telifi olduğunu dile getirmişlerdir.[2] Bazıları bunun sayısının 500 olduğunu söylemiştir.[3] Meşhur kitaplarından biri “Minhacu’s Sünneti’n Nebeviyye” adındadır. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar ve Peygamber (s.a.a) ve Allah’ın velilerine tevessül etmek hakkında özel inançlar taşır ve kendisinin İmam Ali’ye (a.s) yönelik şiddetli bir düşmanlığı vardır ki bunun açıklaması aşağıda yapılacaktır.
 
Üstatlar ve Öğrencileri:
İbn. Teymiye’nin en önemli üstadı Ahmed b. Abdul’daim Mukaddesi idi. Kendisi aynı şekilde İbn. Kademe Mukaddesi ve Şerefuddin Ahmed b. Ni’me Mukaddesi gibi üstatlardan da istifade etmiştir.[4] Onun öğrencileri arasından da İbn. Kayyim Cevzi en meşhuru sayılmaktadır.
 
Tevhitten Sapma
Ehlisünnetin büyük âlimlerinden İbn. Hacer Askalani İbn. Teymiye hakkında şöyle demektedir: İbn. Teymiye ilahi sıfatlar hakkında söylediği sözler ve Allah’ın hakiki sıfatları olarak el, ayak ve yüzü dile getirmesi nedeniyle bir grup onu cisim ehli bilmiştir. Bazıları da onu zındık saymıştır; zira İbn. Teymiye Hz. Peygamber’e (s.a.a) sığınmaya karşı çıkmaktaydı.[5] İbn. Teymiye ilahi sıfatlarla ilgili ayet ve hadisleri tevil etmeye karşı çıkmaktaydı. Bu yüzden Allah’ın yukarıda ve gökte olduğuna, bazen dünya göğüne indiğine ve sonra döndüğüne inanmaktadır. İbn. Teymiye’ye göre her ne kadar yaratıklar gibi olmasa da Allah’ın uzuvları bulunmaktadır.[6] İbn. Teymiye Allah’ın gözle görülebileceğine inanmakta[7] ve şöyle demektedir: Allah’ı görmeyi teyit edenlerin sözleri bunu inkâr edenlerin sözlerinden akla daha yakındır.[8]
 
Tevessül ve Hz. Peygamberin (s.a.a) Kabrini Ziyaret Etmeye Karşı Çıkmak
İbn. Teymiye “et- Tevessül” kitabında tevessülü ispat eden bir takım hadisleri naklettikten sonra bu hadisleri görmezden gelerek şöyle demektedir: Sahabe, tabiin ve Müslümanlardan hiç kimse Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra ondan şefaat veya başka bir şey istememişlerdir. Önde gelen şahsiyetlerden hiç kimse kitabında bu hususta bir şey yazmamıştır.[9] İbn. Teymiye kabir ziyareti hakkında da şöyle demektedir: Hz. Peygamber (s.a.a) ve Hz. İbrahim’in (a.s) kabrini ziyaret etme hakkında ispatlanmış bir hadis bulunmamaktadır ve bu konuda nakledilmiş rivayetlerin tümü zayıf ve uydurulmuştur. Sünenlerin müelliflerinden hiç kimse onları nakletmemiştir. Oysaki bizzat kendisi İbn. Mace ve Darı Kutni’nin süneninden Hz. Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Ölümümden sonra beni ziyaret eden kimse beni hayatımda ziyaret etmiş kimse gibidir.”[10] İbn. Teymiye sözlerini şöyle sürdürmektedir: Hz. Peygamberin (s.a.a) kabrinin yanında namaz kılmak şeriata aykırıdır ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) ziyaretine namaz kılmak, itikâf etmek, yardım dilemek ve dua etmek için gitmek şeriata aykırıdır.[11] İbn. Teymiye bu davranışı müşriklere uymak ve müminlere muhalefet olarak değerlendirmiştir.[12] Aynı şekilde İbn. Teymiye kabir üzerinde herhangi bir yapı inşa etmeyi şirkin ve bidatin göstergesi olarak değerlendirmiş ve bunun kökeninin putperestlikte olduğunu söylemiştir.[13] Onun bu yapıları ortadan kaldırmaya yönelik vurgusu, Vahhabilik ve Muhammed b. Abdulvahhab taraftarları tarafından birçok katliam ve yağmalamanın yapılmasına neden olmuştur; bunlardan biri Hicri-Kameri 1216 yılında Kerbela ve İmam Hüseyin’in türbesine yapılan saldırıdır. Bu saldırı da sadece bir gün içinde üç bin masum Müslüman öldürülmüştür.[14]
 
İbn. Teymiye’nin İmam Ali’ ye (a.s) Yönelik Düşmanlığı ve İftiraya Yeltenmesi
İbn. Hacer Askalani şöyle demektedir: Bazı şahıslar İbn. Teymiye’yi münafık saymıştır; zira o İmam Ali’ye (a.s) kin beslemiştir ve bir hadiste belirtildiği üzere her kim İmam Ali’ye (a.s) düşmanlık ederse ya kâfir yahut münafıktır. Çünkü İbn. Teymiye Hz. Ali  (a.s) hakkında gerçek dışı bazı sözler söylemiştir: Ali b. Ebi Talip (a.s) on yedi konuda hata yapmış ve Kur’an nassına aykırı davranmıştır.[15]   Aynı şekilde şöyle demektedir: Ali b. EbiTalip (a.s) her zaman savaşlarda yenilmiş ve hilafeti döneminde başlattığı savaşlar Allah için olmamış aksine bu savaşlar dünya ve makam elde etmek için yapılmıştır. İbn. Teymiye, İmam Ali’nin (a.s) iman edişini bile bahse konu yapmış, Ebubekir’in iman etmesini ona tercih etmiş ve şöyle demiştir: Ebubekir ne dediğini bildiği bir yaşta iman etmiştir, ama Ali (a.s) çocuk iken bir şey bilmediği ve asla Müslüman oluşunun belirtilen yaşta makbul olmadığı bir dönemde iman etmiştir. İbn. Teymiye Hz. Ali’nin (a.s) Ebu Cehil’in kızını isteme şayiasını dile getirerek kinini ifade etmiştir.[16]
İbn. Teymiye bu kadarı ile yetinmemiş ve şöyle demiştir: Ali b. Ebu Talip (a.s) çocuk iken puta tapmıştır ve Rafıziler (Şiiler) onun iman ve adaletini ispat etme noktasında kifayetsizdirler. O kendi delilini şöyle açıklamaktadır: Eğer Rafıziler Ali’nin (a.s) hicret ve cihadıyla ilgili haberlerin mutavatir olduğuna istinatta bulunurlarsa Muaviye, Yezit, Emevi halifeleri ve Abbasi oğullarının da Müslüman oluşları, namaz kılmaları, oruç tutmaları ve cihad etmeleri de mutavatirdir.[17] İbn. Teymiye, Hz. Ali’nin (a.s) medhi hakkında Hz. Peygamberin (s.a.a) dilinden aktarılmış tüm hadisleri zayıf bilmiş ve onları uydurulmuş saymıştır. O, “ben ilmin şehri ve Ali’de (a.s) onun kapısıdır” hadisi hakkında şöyle demiştir: Bu hadis zayıftır ve metni kabul edilir değildir. Dolayısıyla bu hadisin uydurulmuş olduğunu söylemeliyiz. İbn. Teymiye “Yargılamada en üstününüz Ali’dir (a.s)” hadisi hakkında da şöyle demektedir: Senedi zayıftır ve meşhur sünen kitapları ve müstenetlerde zikredilmemiştir. Sadece zayıf bir senet ile nakledilmiş ve sadece yalancılıkla meşhur kimseler bu hadisi kabul etmiştir. Oysaki bu hadis Sahihi Buhari kitabında, Hanbel’in Müsnedinde ve Ehlisünnetin diğer meşhur kitaplarında mevcuttur.[18]
İbn. Teymiye velayet ayeti hakkında şöyle demektedir: Bazı yalancılar hadis uydurmuş ve bu ayetin Ali (a.s) hakkında olduğunu söylemiştir; oysaki bu rivayetin yalan oluşu hakkında bir icma vardır. Elbette değişik yönlerden bu rivayetin yalan olduğu belirgindir.[19] İbn. Teymiye “Ali hak ile birlikte ve hak da Ali ile birliktedir” hadisini en yalan sözlerden saymış ve Hz. Ali (a.s) ile Hz. Peygamber (s.a.a) arasındaki kardeşlik ahdini şiddetli bir şekilde reddetmiştir.[20] İbn. Teymiye, Müminlerin Önderinin (a.s) tüm erdemlerini bu şekilde tekzip etmiş ve şöyle demiştir: Ali (a.s) ömrünün sonunda da Peygamberin (s.a.a) birçok sünnetini öğrenmemiştir.[21] En sonda da kendisi, Hz. Ali’yi dördüncü halife olarak bile kabul etmemekte ve bunun nedeni olarak da halkın onun hilafeti hakkındaki ihtilafını söylemiştir.[22] İbn. Teymiye İmam Ali’nin (a.s) katili İbn. Mülcem hakkında şöyle diyecek kadar ileri gitmiştir: Her ne kadar o yaptığı fiilde sapmış ve bir bidat uydurmuşsa da bununla birlikte onun namaz kıldığını, oruç tuttuğunu ve Kur’an okuduğunu belirtmek gerekir. İbn. Mülcem Allah ve Peygamberinin (s.a.a) Ali’nin (a.s) öldürülmesini istediklerini sanarak onu öldürmeye yeltenmiş ve kendince bu işi Allah ve Peygamberine (s.a.a) duyduğu sevgi nedeniyle yapmıştır![23]
 
İbn. Teymiye’nin Hz. Peygamberin Ehlibeytine Düşmanlığı
İbn. Teymiye’nin özelliklerinden biri de Ehlibeyt’e kin ve düşmanlık beslemek ve bunun karşısında da Ehlibeyt’in düşmanlarına yönelik ilgi ve alaka göstermektir. İbn. Teymiye edebildiğince Hz. Peygamberin (s.a.a) ailesinin düşmanlarını savunmak için çaba sarf etmiş ve onların hataları için bahane bulmaya çalışmış, Hz. Peygamberin (s.a.a) hadislerini tekzip etmiş ve Muaviye ve Yezid’i savunmak için kitap yazmıştır.[24] İbn. Teymiye Hz. Peygamberin (s.a.a) Ehlibeyt’ini öncelikli görmeyi cahili bir husus saymış ve Ehlibeyt’in başkalarından üstün hiçbir yanının olmadığını ileri sürmüştür.[25] O, Ehlibeyt’in erdemleri ile ilgili rivayetleri İmam Ali’nin (a.s) erdemleri gibi zayıf saymış ve onları senetsiz addetmiştir.[26]
 
İbn. Teymiye’nin Ümeyye Oğullarına Yönelik Beslediği Sevgi ve Yezid’i Savunması
Tüm çabasını İmam Ali’nin (a.s) erdemleri ile ilgili hadisleri zayıf olarak değerlendirmeye adayan İbn. Teymiye bunun karşısında Ümeyye oğulları ve özellikle Yezid’i savunma noktasında hiçbir çabasını esirgememiştir. İbn. Teymiye Ümeyye oğullarını överek şöyle demektedir: Her ne kadar Ümeyye oğulları Ali’nin (a.s) düşmanı olsa da ve onlardan bazıları Ali’ye (a.s) lanet etse de kendileri doğudan batıya tüm İslam bölgelerini fethetmiş ve bu bölgelerde İslam’ı uygulamışlardır. İslam onların hâkimiyeti döneminde sonraki zamanlardan daha çok onurlu olmuştur.[27] Ümeyye oğullarının sevgisi kalbinde kök salan İbn. Teymiye en menfur sayılan Yezid’i savunmakta ve onun tarihi cinayetlerde suçsuz olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır. İbn. Teymiye bu hususta şöyle demektedir: Yezit, Hüseyin b. Ali’nin (a.s) öldürülmesine razı değildi ve bu olaydan ötürü rahatsızlığını ifade etmekteydi. İbn. Teymiye, Kâbe’yi yakma günahını İbn. Zübeyir’in üzerine atmakta ve şöyle demektedir: Ne Yezit ve ne de memurları Kâbe’yi yakma niyeti gütmüştür; Kâbe’yi tahrip eden İbn. Zübeyir idi! Oysaki Kâbe Yezit’in yolladığı askerler tarafından ateşe verilmiş idi.[28] İbn. Teymiye, Hürre faciası hakkında da şöyle demektedir: Yezit bütün ileri gelen ve büyük şahsiyetleri öldürmedi ve öldürülenlerin sayısı on binlere varmadı. Kanın Hz. Peygamberin (s.a.a) kabrine kadar aktığının söylenmesi yalandır ve hiç kimseyi mescitte öldürmemişlerdir.[29]
 
İbn. Teymiye Hakkında Şia ve Ehlisünnet Âlimlerinin Görüşü
İbn. Teymiye’nin sapkın düşünceleri Müslümanlar arasında ayrılık yaratmada çok etkili olmuş ve Vahhabiliğin şekillenmesine de altyapı hazırlamıştır. Düşünceleri belirtilirken görüldüğü üzere, İbn. Teymiye dini ve Kur’anî sağlam temelleri olmayan düşünce ve görüşler ileri süren nadir âlimlerden biridir; dolayısıyla kendi zamanındaki âlimlerin çoğunun açık ve belirgin bir şekilde muhalefeti ile karşılaşmış ve hatta bazı alimler onu tekfir etmiş ve dinden çıktığının hükmünü vermişlerdir; öyle ki İbn. Teymiye bu düşünceleri nedeniyle dönemin devletinin emriyle bir müddet zindanda kalmıştır. Kendi zamanında onu savunan kimselerden biri de İbn. Kayyim idi. İbn. Kayyim onun ölümünden sonra da üstadın eserlerini düzenleme noktasında büyük bir çaba sarfetmiştir.[30] İbn. Teymiye döneminden bugüne dek Şia ve birçok Ehlisünnet âlimi, onu reddetme bağlamında birçok kitap yazmış ve kendisiyle münazara etmişlerdir. Onlar, İbn. Teymiye’nin tüm görüşlerini incelemişlerdir. Bu konuda yazılmış kitap ve makalelere müracaat etmek elzemdir.
İbn. Teymiye’nin bazı düşüncelerini eleştirel bir gözle incelemek için “Vahhabiliğin Kaynağı ve Görüşleri”, Soru: 1537 ve “İbn. Teymiye’den önce Ehlisünnet’in Tevessüle olan İnancı”, Soru: 2143 başlıklı ve sayılı konuları okuyabilirsiniz.
İbn. Teymiye hakkındaki en kısa ve yetkin ifade İbn. Hacer Mekki’nin Ehlisünnet âlimlerinin dilinden naklettiği şu ifadedir: İbn. Teymiye, Allah’ın kendisini saptırdığı, zillete maruz bıraktığı ve kendisine iftira atma ve yalancılık bahşettiği bir kimsedir.[31]
Ehlisünnetin büyük âlimlerinden olan Zehebi bir mektupta İbn. Teymiye’ye hitap etmekte, onu sert ifadeler ile azarlamakta ve şöyle demektedir: Senin takipçilerinin çoğu kabiliyetsiz, aklı zayıf, bilgisiz, yalancı, ahmak veya sahtekar insanlar değil midir?... Oysaki senin düşmanlarından bazıları salih, erdemli ve akıllı kimselerdir.[32] Aynı şekilde Şeyh İbn. Recep Hanbeli onu kâfir bilmiştir.[33] Ehlisünnet âlimlerinden Sebeki’de onu bidat üreten biri olarak değerlendirmiş ve inandığı batıl inançlarını saydıktan sonra şöyle demiştir: İbn. Teymiye Müslümanların icmasına karşı koymuş ve hiç kimsenin inanmadığı bir çelişkiye duçar olmuştur. Sonra kendisi İbn. Teymiye’yi Müslümanlar arasında bulunan 73 fırkadan hiçbirine mensup bilmemiş ve İbn. Teymiye’nin inançlarını küfür ile eşit saymıştır.[34]
 

[1] Saib Abdulhamid, İbn. Teymiye fi Sureti’l Hakika, s. 8; el-Gadir lid-Dirasati ve’l Neşr, Beyrut, 1415 h.k.
[2] El-Bezzaz,Ebu Hafz Ömer ibn. Ali, el-A’lamu’l İlliyefi Menakıbı İbn. Teymiye, Muhakkık: Züheyr eş-Şaviş, s. 23, el-Mektebu’l İslami, Beyrut, çapı sevvum, 1400 h.k.
[3] Ömer b. Suud b. Fehdu’l İyd, Şerhi Lamiye Şeyhu’l İslam ibn. Teymiye, c. 1, s. 8.
[4] Saib Abdulhamid, İbn. Teymiye Hayatuhu ve Akaiduhu, s. 12, Müessesetu Dairetu’l Mearif el-Fıkhu’l İslami, Kum, çapı dovvum, 1384 h.ş.
[5] İbn. Hacer Askalani, ed-Dureru’l Kamine fi A’yani’l Mieti’s Samine, Muhammed Abdulmeid Zan, c. 1, s. 180 ve 181, Meclisi Dairetu’l Mearifi’l Osmaniye, Seyder Abad Hind, çapı dovvum, 1392 h.k.
[6]İbn. Teymiye fi Sureti’l Hakika, s. 15; “Kur’an’a göre Allah’ın Cismani olmayışı”, Soru: 20147; “Lemma Halaktu Biyedi ayetinin tefsiri”, Soru: 30654.
[8]İbn. Teymiye, Minhacu’s Sünnet’in Nebeviyye, Muhakkık: Salim, Muhammed Reşat, c. 3, s. 348, Müessesei Kurtube, çapı evvel, 1406 h.k.
[9]İbn. Teymiye fi Sureti’l Hakika, s. 9 ve 10.
[10]a.g.e, s. 10 ve 11.
[11]Subhani, Cafer, Buhusun fi’l Mileli ve’n Nihel, c. 4, s. 220, İdaretu’l Hovzetu’l İlmiyye, Kum, 1411 h.k.
[12]Minhacu’s Sünnet’in Nebeviyye, c. 1, s. 478.
[13]a.g.e, c. 2, s. 437.
[14]Buhusun fi’l Mileli ve’n Nihel, c. 4, s. 369.
[15]ed-Dureru’l Kamine fi A’yani’l Mieti’s Samine, c. 1, s. 179.
[16]a.g.e, s. 181 - 182.
[17]Hüseyni Miylani, Ali b. Nuruddin, Dırasatu fi Minhacu’s Sünne, s. 217, el-Hakaik, Kum, 1384 h.ş.
[18]a.g.e, s. 230.
[19]Minhacu’s Sünnet’in Nebeviyye, c. 2, s. 20.
[20]a.g.e, c. 5, s. 71.
[21]Dırasatu fi Minhacu’s Sünne, s. 240.
[22]a.g.e, s. 322.
[23]Minhacu’s Sünnet’in Nebeviyye, c. 7, s. 153.
[24]İbn. Teymiye fi Sureti’l Hakika, s. 22 – 23.
[25]a.g.e, s. 31 - 32.
[26]a.g.e, s. 312.
[27]Minhacu’s Sünnet’in Nebeviyye, c. 6, s. 419.
[28]a.g.e, c. 4, s. 577.
[29]a.g.e, s. 576.
[30]Cedid Bunab, Ali, “Efkarı İnhirafiyi İbn. Teymiye, Zeminesazı Vahhabiyet”, internet adresi: http://www.ido.ir/a.aspx?a=1389102005
[31]Hüseyni Miylani, Ali, Nefehatu’l Ezhar, c. 19, s. 421, Müessesetü Bi’set, Tahran, çapı evvel, 1404 h.k.
[32]İbn. Teymiye fi Sureti’l Hakika, c. 3, s. 22.
[33]Ebi Bekir el-Hısni ed-Demeşki, Def’u Şüphe min Şebeh ve Temerrüd, el-Kevseri, Muhammed Zahid b. el-Hasan, s. 123, el-Mektebetü’l Ezheriye li’t Turas, Kahire.
[34]Sebeki, Ali b. Abdulkafi, ed-Durretu’l Meziy’e fi Reddi İbn. Teymiye, s. 2, Demeşk, 1347 h.k.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerim mucize olduğunun boyutları nelerdir? Ve neden nehcü'l-balaga mucize değildir?
    9145 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Kuranı kerim bazı özellik ve niteliklere haizdir ki diğer kitaplar bu özellik ve niteliklere sahip değildir. Eğer Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmuş olsaydı oda mucize olacaktı. Ancak Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmadığı için kuranı kerim gibi olamaz.
  • Su fiyatlanın yüksek olduğu taktirde cenabet guslü için ne yapmalıyız?
    6255 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/20
    Cenabet guslü kendiliğinde farz değildir, ancak farz namazı yerine getirmek ve benzeri bazı işler için farz olur. [1] Ancak gusül için su kullanmak size tahammül edilmesi mümkün olmayacak derecede iktisadi yönünden zorluk getiriyor, sizi ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17152 Pratik Ahlak 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Batılıların Hz. Muhammed’e (s.a.a) saygısızlık etmekten hedefleri nedir?
    9330 Politika Felsefesi 2009/06/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    5827 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Modern dünyada dinin işlevi nasıldır?
    7137 Eski Kelam İlmi 2010/01/14
    “Din” kelimesi, ilahi olan veya olmayan, tahrif olmuş veya olmamış (İslam dini) bütün dinleri kapsamaktadır. Bize göre, her asır ve yerde doğru işlevi olan tek din İslam dinidir; çünkü İslam dini kâmil ve son ilahi dindir. Bu yüzden, İslam dininin, bireysel olsun ...
  • Peygamberin (s.a.a) üvey kızının Habbar b. Esved tarafından korkutulması olayı ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) onun katline hüküm vermesi doğru mudur?
    8515 تاريخ بزرگان 2012/04/03
    v Sözünü ettiğiniz rivayet kaynaklarda şöyle gelmiştir: Habbar b. Esved’in de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Mekke’den Medine’ye hicret eden Resulullah’ın (s.a.a) üvey kızı Zeynep’e eziyet etmek için onun peşinden gitmişti. Zeynep’e ilk ulaşan kişi Habbar b. Esved’di. O, Zeynep’in kecavesine mızrak fırlattı. Zeynep bu ...
  • Ehlisünnetin görüşünde beyan edilen Ehlibeyt kimlerdir?
    12525 Eski Kelam İlmi 2012/07/25
    “Ehlibeyt” kelimesi iki defa Kur’an-ı Kerim’de zikrolunmuştur.[1] İlki Hz İbrahim’in (a.s) ailesi hakkında ve diğer ayet ise konumuz olan Ahzab suresinin 33. ayetinde. Bu ayetin sonunda, Allah-u Teala iradesinin Ehlibeyt’in tathiri olduğundan haber vermektedir. Tarih boyunca bu ayet farklı yönlerden İslami ilimler bilginlerinin araştırma ...
  • Hadislerin masumlardan (a.s) geldiğine nasıl güvenebiliriz?
    10310 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/04/12
    Tarihe güvenmek bir ölçüye kadar çağdan çağa, zamandan zamana ve nesilden nesle intikal eden şöhret, karine ve deliller aracılığıyla hâsıl olur. Tarihte yer alan bazı hadise ve vakıaların deyim yerindeyse tevatür derecesinde ve birçok delil ve karineleri mevcuttur ve bundan ötürü bunların doğruluğundan çok az insan şüphe ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’

En Çok Okunanlar