Gelişmiş Arama
Ziyaret
7027
Güncellenme Tarihi: 2010/04/04
Soru Özeti
Kur’an’da kıyamet günündeki azap için farklı tabirler kullanmasının illet nedir?
Soru
Araf suresinin 78., Fusilet suresinin 13, 16 ve 17., Hud suresinin 67 ve 94., Hakke suresinin 5., Şuara suresinin 189., Zariyat suresinin 44., ve…ayetlerinde Ad, Samud kavmi ve meyden halkı için farklı azaplar zikredilmiş ve hangisinin doğru olduğu belli değildir. Örneğin; Samud kavmi için (tarihin) farklı bölümlerinde “recfe”, “tağiye”, “saike” ve “seyhe” ilan edilmiştir. Hata eğer azapların tümü gerçekleştiği farz edilse bile çelişki kokusunu veren böyleli farklı ayetlerde beyan edilmesine ne gerek var? Zimnen bilinmelidir ki eğer bir katlin şahidi mahkeme salonunda hazırda bulunsa ve her merhalede böyleli farklı şahitlik yaparsa mahkeme (sorumluları) tarafından kesinlikle kabul edilmeyecektir!
Kısa Cevap

Kuranı kerim kıssaları anlatırken takip ettiği yöntem şu esasa dayılıdır ki, kıssalardan hedeflenen hedefin tahakkuk edilmesini ifa etmekte müessir olan önemli noktalarla yetiniyor. Kıssanın detaylısına ve ayrıntılarına değinmiyor. Yani olayı baştan sona kadar açıklamıyor. Yerlere göre gerektiği ve uygun şekilde kıssalardan istifade ediyor.

İlgili ayetlere dikkat ve yeterince düşünülür ve detaylı cevapta azap için zikir edilen kavram, unvan ve tabirlere teveccüh edilirse çok kolaylıkla bu tabirler arasında çelişkinin var olmadığının yanı sıra bu tabirler bir diğerinin anlamlarını taşır ve bir diğerinin gereksinimleri konumunda olduğu kolayca anlaşılır.

Tabirlerin sayılı olması ise kuranın edebi, fesahat ve belagat iktizasıncadır.

Şahidin şahitliği hakkında da şunu söylemeliyiz: Şahitlik farkı merhalede bir biriyle çelişirse itibarsızdır. Ama eğer her bir merhalede olayın farklı boyutunu açıklarsa itibarsız olamaz. Bilakis bütün açıklamalar bir birini tamamlayarak daha kâmil esere sahip olur.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önsüzü olarak bir açıklama yapmalıyız.

Kuranı kerimin hedefi tarihi, kıssaları, roman ve … öğretmek değildir. Ama kendi hedefine ulaşması için bunlardan istifade ediyor. Kuranı kerim hidayet ve eğitim kitabıdır. Bu bağlamda nasihat, vaiz, inzarı, tebşiri ve… içermektedir. Bu nedenledir ki tarihi olayları, kıssaları naklederken kuranı kerim olayların detaylı ve ayrıntılarına girmediğini müşahede ediyoruz. Destan ve kıssaları naklederken onlardaki ahlaki ve eğitici olan kısımları farklı ve uygun yerlerde istifade ediyor. Zira ilahi kitabin hedefi ve yöntemi kıssaları anlatırken şu esasa dayalıdır ki gözetlediği hedefi ifa etmekte etkili olan önemli ve meşhur noktalarıyla yetiniyor. Dolayısıyla olayı baştan sona kadar ele alarak detayına ve ayrıntısına değinmiyor.[1]

Örnek olarak hz. Yunusun kıssası Enbiya suresinin 87. Ayetinde hem Saffat suresinin 139 ve 148. Ayetlerinde zikredilmiştir. Bu noksanlık ve zayıflık sayılmamakla kalmıyor bilakis dikkatin, hikmetin ve gayeli olduğunu göstermektedir. Kendi kitabının farklı yerlerinde şiir mecmuasından yararlanmış ve şiirin her beytini ilgili konuyla alakalı zikir eden seçkin bir ilim adamı gibi. Bu önsüze dikkatle sorunun cevabına geçeceğiz.

Saike, “recfe”, “tağiye”, “seyhe” ve “yevmuz-zille” gibi ıstılahlar zahiri olarak farklıdırlar. Ama ayet ve tefsirlerde azap bağlamında zikredilen kavramların anlamlarında biraz dikkat edilir ve düşünürse aralarında hiçbir çelişkinin olmadığı anlaşılır. Mesela Araf suresinin 78. Ayetinde Samut kavmi hakkında “recfe”[2] (sarsıntı/sallantı) beyan edilmiştir. Ama Fusilet suresinin 13 ve 17. Ve Zariyat suresinin 44. Ayetinde “saike” (yok edici azap, bulutlara çarpma neticesinde alevlenen ve her neye çarparsa alevlendiren ateşten bir parça, korkunç ve ölümcül bir ses)[3] şeklinde tabir edilmiştir. Diğer taraftan “Hakke” suresinin 5. Ayetinde onların azabı, “tağiye” (o “saike”[4]  veya tabi haddini açan bir şey) gelmiştir. Hud suresinin 67. Ayetinde de “seyhe” (azap anlamında)[5] zikredilmiştir.

Meyden halkı için de hud suresinin 94. Ayetinde seyhe azabı ve Araf suresinin 91. Ayetinde “recfe” açıklanmıştır. Şuara suresinin 189. Ayetinde “azab-i yevme zille” (saike içerikli buluttan gölge) gelmiştir.

“Azab-i yevme zille” bağlamında tefsirlerde şöyle gelmiştir: yedi gün bölgelerini çok şiddetli, yakıcı sıcaklık kaptıktan ve bu süre içinde hiçbir rüzgâr esintisi esmedikten sonra aniden bölgelerindeki gökte bir bulut parçası göründü ve bir rüzgar esintisi esmeye başladı. Bu bulut parçasını görür görmez evlerinden hemen dışarı çıkıp o bulut parçasının bulunduğu yere yönelirken ölümcül bir saike korkunç bir sesle o buluttan yükseldi ve ardından da büyük ateş ondan üzerlerine yağdı ve nihayet olarak yeri sarsıntıya boğdu ve hepsini helak etti.[6]

“Tağiye” daha önce denildiği gibi bir taraftan “saike”nin kendisine denilmektedir. Bir diğer taraftan haddini açan varlığa da denilmiştir. Bu durumda “saike” ile aynı olmasının yanı sara sallantıyla da uymaktadır. “seyhe” de daha önce işaret edildiği gibi azap anlamındadır. Azapta saikede beyan edilmişti. Bunların yanı sıra sallantı (zelzele) ve tağiye kelimelerinin her birisi tabii ve şiddetli azabın reel örneğidir.[7]

Anlatılanlara dikkatle ve istifade edilen ıstılahlar için zikredilen anlamlarda dikkat edilirse her birisi farklı yerlerde “Samud” kavmi ve “meyde” halkı için azap amaçlı zikredilmiş olduğu anlaşılır. Aralarında var olan irtibata teveccühle aralarında hiçbir şekilde çelişki bulunmamaktadır. Bilakis bu kavramlar bir diğerinin anlamlarını taşıyor ve bir diğerinin gereksinimleridir.

Tabirlerin sayılı olması ise kuranın edebi, fesahat ve belagat iktizasınca ve insanların nefislerinde daha fazla etkili olmak içindir.

Şahitlik yapan şahitliği hakkında da şunu söylemeliyiz: Eğer bir şahit şahitlik merhalesinin birisinde bir şey söyler, bir sonraki merhalede önceki söylediklerinin zıddına bir şey söylerse veya başka bir şahit onun tersine bir şey söylerse onun daha önce söylediği bütün şeyler itibardan düşer. Ama eğer her bir merhalede olayın bir kısmını açıklar ve aralarında çelişki söz konusu olmazsa anlattıklarının tümünü yan yana koyarak onlardan yararlanabilinir. Bunun yanı sıra bu iki konuyu bir biriyle mukayese edilmesi “kıyası meal farıktır” yani aralarında benzerlik olmayan ve bir birinden farklı olan iki şeydir ki burada kıyas gerçekleşmez. Mahkemede şahitliğin kabulü için gerekli olan şartlar esas itibarıyla eğitmek ve insanı terbiye ve olgunlaştırmak için gelen kuranı kerim gibi bir kitap ile hiçbir irtibatı yoktur.

 

 


[1] TABATABAİ Muhammed Hüseyin, “el- mizan fi tefsiri’l – kruan”, tercüme: Seyit Muhammed Bakır MUSEVİ HEMEDANİ, baskı, 5, Kum: defter-i intişarat-i İslami camiayi müdderisin hevzeyi kum, 1374, hicri şemsi, c. 13, s. 403.

[2] İbni Manzur, “lisanü’l – arap”, baskı, 1, Beyrut: ihyai turasil – Arabi, 1408, hicri şemsi, c. 5, s. 153.

[3] İbni Menzur, Muhammed b. Mukrem, “lisanu’l – arap”, baskı, 3, Beyrut: naşır daru sadır, 1414, hicri kameri, c. 7, s. 348.

[4]lisanu’l – arap”, c 8, s. 170.

[5]lisanu’l – arap”, c. 7, s. 440.

[6] MEKARIM-İ ŞİRAZİ, Nasır, “Tefsir-i Numüne”, baskı, 13, Tahran: darul – kutubil – islamiye, 1374, c. 15, s. 339 – 240.

[7] “Tefsir-i Numüne”, c. 20, s. 343 – 344.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar