Gelişmiş Arama
Ziyaret
9980
Güncellenme Tarihi: 2009/04/08
Soru Özeti
'Allah'ın halifesi' ile 'Rabbin halifesi' arasında ki fark nedir?
Soru
Bakara suresinin 30. ayetinde şöyle buyuruluyor: 'Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım, demişti de melekler 'orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi karar kılacaksın? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni sürekli takdis ediyoruz' demişlerdi. Allah ise 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' demişti.' Bu ayet göz önüne alındığında Hz. Adem, acaba Allah'ın mı halifesidir yoksa Rabbin mi halifesi?
Kısa Cevap

Bakara suresinin 31. ayeti insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlıyor ve buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Bütün bu isimleri kendisinde toplayan ve onların cilvesi olan tek isim 'Allah' lafzıdır. (Dolayısıyla) İnsan Allah'ın halifesidir, Rabbin halifesi değil; zira Rab, Esma-i İlahi'den biri ve Allah lafzının tecellisidir.

 

Belirtmek gerekir ki:

1-İsimlerden maksat, alemin bütün hakikatlerinin kendisinden kaynaklandığı yüce hakikatlerdir. Âlemin hakikatleri, gayb ve şuhudu da içine almaktadır.

2-İsimlerin öğretilmesi, onların insana verilmesi manasına gelmektedir.

3-İlahi hakikatler, isimlerle zahir olur ve onlarla tecelli etmektedirler.

Öyleyse insan gerçekte ilahi tüm sıfatların cilvegahı, ilahi işleri üstlenen ve Allah'ın diğer yarattıklarına bir halifesidir.

Ayrıntılı Cevap

Soruyu şu şekilde de sorabiliriz: Hz Adem (a.s) kimin halifesi idi ve insan kimin halifesidir? Halifenin manasının, birinin yerine geçen ve onun yerine oturan kişi olduğu göz önüne alınırsa halife olacak kimse, halife olduğu kimsenin vazife ve işlerini kendi çapında onun emriyle yapabilmesi ve onun sıfatlarıyla vasıflanması gerekir. Buna göre Allah-u Teala insana nereye kadar kendi sıfatlarıyla vasıflanması ve Onun işlerini üstlenme liyakatını vermiştir? Ve insanın Yüce Allah’ın bir tecellisi olması ne ölçüdedir?

 

İnsan[1] Kimin Halifesidir?

 

Bakara suresinin 30 ve 31. ayetleri, insanın halifetullah olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Şöyle ki: 30. ayette geçen 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım' cümlesinden ve birinci tekil şahıs zamirinden bunu söyleyenin Allah-u Teala olduğu ve başkası için değil de kendisi için halife seçtiği anlaşılmaktadır. Bir sonra ki ayette[2] insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlayarak buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Başka bir deyişle ilk ayette insanın kendi halifesi olduğunu belirtiyor, ikinci ayette ise bu halifenin gücünün ölçüsünü ve halifeliğinin sınırlarını beyan ediyor. Allah-u Teala'nın hakikati isimlerle tecelli ettiği için isimler ve onların insana öğretilmesi konularına açıklık getirildiği zaman insan kimin halifesidir ve nereye kadar ilahi işleri üstlenebilir, onun sıfatlarına sahip olabilir ve kendisinde bunu zahir edebilir soruları da açıklığa kavuşacaktır.

 

İsimlerden Maksat Nedir?

İsim, alamet ve nişane demektir. İsim, zihni kavramların alamet ve nişanesi, zihni kavramlar hakikatlerin özünün ismidir, hakikatlerin özü ise -ister gaybi olsun ister şuhudi- yaratıcısının isim ve alametidir. Burada şu soru akla gelebilir: Söz konusu ayette insana öğretilen ilahi isimlerden maksat nedir? Acaba sözler mi, zihni kavramlar mı yoksa hakikatların özü mü?

 

Sırf sözleri veya kavramları bilmek meleklere göre Adem'e secde etmek için yeterli şeyler değildi; zira 'sözleri kemal haddinde bilmek, kalplerdeki maksatlara ulaşmak içindir. Melekler ise kalplerdeki maksatları bilmek için sözlere gerek duymazlar. Onlar sözler aracı olmadan da kalplerdeki niyetleri bilirler.'[3]

 

Buna gore zihinsel kavramaları anlamak ve hakikatlerin suretini derketmek meleklerin makamından aşağıdır; zira onlar alemdeki bazı hakikatlerin kavramlarıyla değil kendisiyle irtibat halindedirler. Alemin bütün hakikatleri onlara meşhud olmasa da onların derki huzuridir (yani öğrenilerek değil bizzat varlıkla ilişki sayesinde oluşan bilgi), husuli (mefhum ve suretlerini idrak etmekle) değil. Bu yüzden onların insana secde etmesinin nedeni insanın yanlızca hakikatlerin mefhumunu bilmelerinden dolayı değildir. Öyleyse isimlerden maksat, hem hakikatlerdir, hem de hakikatlerin özüdür. Meleklerin onları yüklenmeye ve zirvesine kanat açmaya kabiliyetleri yoktu. Daha sonra gelen ayetler de isimler, alemin gaybi hakikatleri olarak nitelenmiştir. Söz konusu ayette buyuruluyor: 'Allah 'Ben göklerin ve yerin bütün gizliliklerini biliyorum; sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim' demişti.' [4]

Bazı müfessirlere göre Bakara suresinin 30 ila 33. ayetler gösteriyor ki, öğretilen isimlerden maksat 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' [5] cümlesinden kastedilen şey ve gökelrin ve yerin gaybi diye nitelenen şeylerdir. Yani sizin bilmediğiniz, ama benim ilmimde olan şeyi insana verdim. Demek ki isimler, madde aleminin üstünde olan ve bazı gaybi mertebelere sahip meleklerin kavramlarının üstünde olan gaybi hakikatlerdir. Alemin bütün hakikatlerinin kaynaklandığı ister gaybi olsun ister şuhudi- alemin bütün hakikatlerine şamil olan hakikatler.[6]

 

Öğretmenin Anlamı

Yukarıda zikredilenlerden ve Hz. Adem (a.s)'ın isimleri vasıtasız öğrenmesinden[7] anlıyoruz ki, öğretmekten maksat:

1-İsimlerin, yanlızca mefhumları değil, aynı zamanda şuhudi ve huzuri olarak verilmesidir.

 

2-Burada İlm-i Ledunni yani Allah'tan doğrudan ilim almak söz konusudur; çünkü ilim, ister mefhum ve suret olarak olsun, isterse kendisi olsun, bir şeye sahip olmaktır.

İlahi öğretimin zikredilen (ledunni ve şuhudi) manasından olan bu iki özellik, Allah-u Teala'nın, Adem ve insana esma-i hüsnasının hakikatının özüne sahip etmiş, bütün isimlerinin ayet ve nişanesi yapmıştır.

 

Yukarıda söylenenler ve yine ayetin bütün isimlerin öğretilmesine delalet etmesi ve bütün isimleri kapsayan, bütün isimlerin cilvesi olan ismin 'Allah' lafzı olduğu göz önüne alındığında insan Rabbin halifesi değil Allah'ın halifesi olduğu görülecektir. Zira Rab, ilahi isimlerden biri ve Allah isminin bir cilvesidir. Gerçekte insane bütün ilahi sıfatların tecellisi ve yaratılmışlar arasında ilahi görevleri üstlenecek bir varlıktır.

 

Daha fazla bilgi için aşağıda ki kaynaklara başvurulabilir:

1-el-Mizan, Bakara suresi, 30 ila 34. ayetlerin tefsiri

2-Tefsir-i Tesnim, (Cevadi-i Amuli), c.3, s.17 ve 321



[1] -Söz konusu ayete ait diğer tefsiri delillerden, halifeliğin yalnızca Hz. Adem (a.s)'a özgü olmadığı, bütün insanların halife olma kabiliyeti olduğunu görmekteyiz. Bu yüzden konuyu Hz. Adem (a.s) açısından değil de genel olarak insan için ele aldık. Bkz: Tesnim, c.3, s.41 ve 293; Misdak-ı Halifetullah Ez Didgah-ı Kur'an, 1984. soru (Site:2023)

[2] -'Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları meleklere sunarak, 'Eğer doğru sözlü iseniz, bunların isimlerin bana söyleyin' dedi.

[3] -el-Mizan, c.1, s.116-117

[4] -Bakara/33

[5] -Bakara/30

[6] -Tesnim, c.3, s.169

[7] -31. ayette geçen 'Alleme' (öğretti) kelimesi meleklerin isimlerin öğretilmesinde vasıta olmadığını göstermektedir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar