Gelişmiş Arama
Ziyaret
13456
Güncellenme Tarihi: 2009/11/06
Soru Özeti
Eğer birisi başkasına karşı sadece kötümser düşünmüş ve başka hiçbir şey yapmamış ise helallik talibinde bulunması gerekiyor mu? Esasen hangi yerlerde başkasından helallik dillenmesi gerekiyor?
Soru
Zihnimde başka bir kimseye karşı yanlış bir fikir şekillendi. Ama zihnimde şekillenen fikri eleştirdim ve başka hiç kimseye söylemedim. Acaba şekillenmiş olan bu yanlış fikirden dolayı helallik talep etmem gerekiyor mu? Eğer mümkün ise mali işler dışında hangi konularda başkasından helallik dilenmesi gerekiyor bize açıklayınız.
Kısa Cevap

Dini öğretilere göre mümin olan kimselere karşı kötümser olmamak gerekir. Onlar hakkında zihnimizde bile yanlış hüküm etmemek gerekir. Bunanla birlikte eğer başkaları hakkında böyle düşünceler zihnimizde şekillenirse bu düşünceleri dakik ve detaylı bir şekilde karşı tarafla paylaşıp helallik istememize gerek yok. Bilakis bu kötü düşüncelerden temizlenmek ve onları yok etmek için hem kendimiz için ve hem de hakkında kötü düşündüğümüz kimseler için rabbimizden bağışlamayı dilememiz gerekir ki bu istiğfar günahlarımızın kefareti olacaktır.

Diğer taraftan da bütün günahlarımız için rabbimizden affımızı dilememiz gerekir ve bunun yanı sıra kişiye mali veya manevi zarar kavuşturmuş isek ondan helallik dilememiz ve mümkün derecede de onu telafi etmemiz gerekir. Bu durum dışında ve kötümser düşünmek ve hasutluk yapıldığı gibi yerlerde ise helallik talep etmek diye bir şey söz konusu değildir. Elbette eğer helallik istemek külli olur ve ikisi arasındaki ilişkilerin zedelenmesine neden olmuyor ise bu yöntemden (genel ve külli helallik isteme yönteminden) yararlanılmalıdır.

Ayrıntılı Cevap

Bu konuda önemli dört aslı açıklayarak kısa cevapta özetlediğimiz cevabın delillerini ve kaynaklarını hizmetinize sunacağız.  

  1. Kötümser Düşünmenin Haramlılığı: Şüphesiz İslamın öğretileri esasınca iman sahibi olan kimseler bir birlerine güvenmeleri ve bir birine karşı kötümser olmamaları gerekir. Allah u Teala Hucurat suresinde açık bir dille mümin olan kimselere birbirine karşı kötümser olmamalarını tavsiye ediyor. Zira kötümserlerin bir kısmı günahtır. “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır”.[1] Bu ayetin içeriğiyle benzerliği olan ayetler kur’an’ın diğer yerlerinde de var olmaktadır.[2] Sayısızca rivayetlerde bu konuya işaret edilmiştir. Hazreti Ali’den (a.s.) nakledilen aşağıdaki söz bu cümledendir: “Eğer kendi kardeşinin sözlerine uygun bir tevcih getirebiliyorsan onun söylediklerine kötümser olma”.[3] Bu esasa göre kötümserliğin kendisi zati itibariyle beğenilmeyen bir niteliktir. İster zuhur ve amele geçirilmiş olsun ister zihin kafesinde baki bırakılmış olsun.
  2. Helallik İsteme: Bir şahıs bir günah işledi vakit onun işlemiş olduğu günah iki halet dışında değildir: İşlemiş olduğu bu günah ya kendisine yalnız zararı vardır ve onu Allah katında sahip olduğu makam ve menzilesinden aşağı çekiyor. Ya işaret edilen bu zararın yanı sıra başkalarına da manevi ve maddi zararı kavuşturur. Birinci şık hakkında şöyle denmeli: Günahın telafi edilmesinin tek yolu Allah ile manevi irtibata geçmek ve ondan affını dilemesi mümkündür. Başkalarını işlemiş olduğu bu günahtan haberdar etmesi gerekmez. Bilakis işlemiş olduğu bu günahı gizli tutması vacip derecesinde ve başkalarını ondan haberdar etmesi ikinci bir günah olacaktır.[4]

Ama ikinci şıktaki günah türünden ise zarar vermiş olduğu kişiden günlünü alması gerekir ve işlemiş olduğu günah nedeniyle kendisine kavuşturmuş olduğu zararı telafi edip daha sonra ilahi dergahtan affını dilemesi gerekir. Şimdi hangi günahların başkasına zararı olacağı mümkün olan eylemlere bakalım:

2-1. Bu bağlamda ilk olarak zihne gelen zararlar maddi zararlardır. “Hakku’n-nas” (insan hakkı) bağlamında zikredilen rivayetlerin çoğu bu tür zararları içeriyor.[5]

2-2. insan başkasına iftira ederek ve gıybetini yaparak onun kişiliği ve haysiyetine zarar verebilir. Bu durumda mümkün derecede kusur yapan kişi haysiyetini ve kişiliğini zedelemiş olduğu kişinin sosyal konumunu ve onun hasiyetini önceki hale döndürmesine çalışması gerekir. En azında yapılması gereken en az şey özür dileyip affını ve halalık talep etmesidir. İmam Sadık (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır: “Bir Müslüman’ın malına ve haysiyetine zarar veren kimse zarar verdiği kişiden helallik talep etmesi kendine vaciptir”.[6]

2-3. Şüpheye uyandırıcı konuşmalarıyla insanları doğru yoldan saptırmış olan kimselerin gerçek tövbelerinin gerçekleşebilmesi için muhataplarına karşı yapmış oldukları yanlışı kendilerine bildirmeleri ve onlardan tekrar doğru yola dönmelerini istemeleri gerekir.[7]  

  1. Bazı Yanlışların Tamamen Affolunması: Söz konusu bağlamdaki üçün asıl şudur ki merhametli olan Rabbimizin sonsuz rahmetini ve bağışlayıcı oluşunu dikkate aldığımızda günlük olarak bir çok insanın yaşamında meydana gelen bir kısım hataları ve yanlışları tamamen affedeceğine inanıyoruz. Kabul görülmeyen hayaller ve dışarıda etkinliğini gösterecek şekilde pratiğe dönüştürülmemiş ama insanın kalbinde yer edinmiş olan hasutluk bu kısım günahlardandır.[8] Bu tür davranış ve eylemler her ne kadar beğenilmiyor ve kötülenmiştir ise de ama Allahın affına maruz kalabiliyor.

Bu bağışlamanın delilini şunda arayabiliriz ki kötümser ve hasut olan kişi karşıdaki şahsa daha hiçbir zarar vermemiş dolayısıyla ona medyun olup kendisinden helallik talebinde bulunmasına gerek duyulacak duruma gelmemiştir. Bilakis tek yönden kendisine zarar vermiş ve peygamber’in (s.a.a) değimiyle; “böyleli kimse yaşamından en az lezzet götüren kimsedir”.[9] Başka bir taraftan Allahın tavsiyesine aykırılık yaptığından dolayı kendisiyle Rabbi arasındaki ilişkiyi zedelemiş. Bu nedenle bağışlama hakkı sadece Allaha aittir.

Elbette şuna dikkat etmek gerekir ki Allahın bağışlayıcı olduğunu bahane ederek olumsuz olan bu niteliği iç dünyasında devam ettirmeye kalkışmamak gerekir. Zira eğer şeytansal vesveseler uzun bir zaman insanın iç aleminde devam ederse zorunlu olarak dışa vurulacaktır. Bu durumda telafi etmek oldukça zorlaşacaktır.

  1. Dostluk ve Arkadaşlık İlişkinin Devam Edilmesinin Gerekliliği: Helallik talep etmenin nedenlerinden birisi şudur ki her ne delilden dolayı zedelenmiş olan kişiler arasındaki dostluk ilişkisi tekrar düzeltilmiş olması ve her iki taraf ta kendisini, “yalnızca müminler kardeştirler[10] şeklideki ayetin reel örneği konuma getirmeleri gerekir. Bu esasa göre sizin sormuş olduğunuz soruda da olduğu gibi karşı tarafa maddi ve manevi zarar kavuşturmamış bazı yerlerde şuna bakmak gerekir; sizin ona müracaat edip ondan helallik talep etmekle ikiniz arasındaki dostluk daha da güçlenmesine neden olur yoksa ters tepki yapıp size karşı kötümser olmaya mı neden olacak? (bunun teşhisi size aittir). Birinci şıka neden olacaksa bu işi yapmaya girişirsiniz. Ama eğer ikinci şıka neden oluyor ve kayda değer olumlu faydayı sağlayacak söz konusu olmadığı yerlerde Allahtan onun için istiğfar dilemesini kendi hatasının bağışlanması için vesile edininiz. Şu noktaya da dikkat ediniz ki bu yöntemin aynısı eserini dış aleme yansıtmış olan gıybet şeklindeki büyük günahın affolunması için de bazı yerlerde önerilmiştir.[11]

Konunun sonunda dikkat ve teveccühünüzü sorunuzla irtibatlı olan tarihi bir olaya çekeceğiz:

Şakik-i Balhi naklediyor: Bir sene hacca niyetlendim hacca gidiyordum. Yolun ortasında birlikte olduğumuzu toplumun arasında gözlerim, çehresi güzel, bedeni zayıf ve elbisesi yönlü olup bir köşede oturan bir yakışıklı gence çarptı. Kendi kendime şöyle dedim: Kesinlikle bu genç sofilerden ve bu yolculukta kendisini başkalarına yük edecektir! Kesinlikle onun yanına gidip onu azarlayacağım. Ona yaklaştıktan sonra (dilimin ucuna hiçbir şey daha getirmemişim), o Allah tarafından başkalarına karşı kötümser olmasını nehiy eden içerikli ayeti kerimeyi okudu ve beni kendi halime bırakarak kenara çekildi. Ben kendi kendime şöyle dedim: Çok acayip bir konudur bu. Bu genç hem beni tanıdı ve hem de kalbimden geçenden haber verdi. Kesinlikle o iyi bir kuldur. Kesinlikle kendimi ona yetiştirip ondan helallik talep edeceğim. Hemen onun arksından suratla gittim. Ancak onu bir sonraki durağa kadar (mola vercekleri yer) göremedim. Bu durakta da onu namaz kılar, bedeni muzdarip ve gözlerinden yaşlar akar halde gördüm. Namazını bitirdikten sonra ona taraf yürüdüm ona yaklaştığımda beni görünce kuranı kerimden şu anlamı içeren ayeti kerimeyi okudu: “Ben tövbe edip Salih amel işleyen ve hidayet yolunda adımını atacak kişileri bağışlayacağım”.[12]  Sonra o büyük adam beni bıraktı kendi yoluna devam etti…en sonunda o kişinin ilahi önder İmam Musa Kazım dışında başka bir kimsenin olmadığını anladım.[13]   

Yedinci imamın (a.s.) davranışlarından anlaşılan şudur: İmanlı kardeşine karşı hiçbir zaman kötümser olamamak gerekir. Bununla birlikte eğer böyle bir durum yaşandı ve kardeşine her hangi bir zarar vermemişsen kalbin derinliğinden tövbe edersen Allah tövbesini kabul görecek ve onun kardeşinden helallik talebinde de bulunması gerekmiyor. (Dikkat ediniz imam helal ettim demedi. Belki gerçek tövbe eden kişilerin tövbesinin kabul edileceğini anlatan ayeti kerimeyi okudu.

 


[1] Hucurat, 12.

[2]Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, “Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya!” (Nur, 12); “(Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz” (Feth, 12).

[3] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “Kafi”, Tahran: Daru’l-Kutubu’l İslamiye, 1365, c. 2, s. 362, hadis no: 3.

[4] HUR AMULİ, “Vesailu’ş-Şia”, Kum: Müesesei Alulbeyt, 1409, hicri kameri, c. 16, s. 63, hadis no: 20990.

[5] A.g.e.

[6]Deaimu’l-İslam”, Mısır: Daru’l-Mearıf, 1385, hicri kameri, c. 2, s. 485, hadis No: 1731.

[7] HUR AMULİ, “Vesailu’ş-Şia”, Kum: Müesesei Alulbeyt, 1409, hicri kameri, c. 16, s. 54, bap 79.

[8] [8] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “Kafi”, Tahran: Daru’l-Kutubu’l İslamiye, 1365, c. 2, s. 463, hadis no: 2.

[9] Şeyh Saduk, “Men la Yahduru’l-Fakih”, Kum: İntişarati Camiayi Mudderisin, 1413, hicri kameri, c. 4, s. 394.

[10] Hucurat, 10.

[11] MECLİSi, Muhammed Bakır, “Biharu’l-Envar”, Beyrut: Muessestü’l-Vefa,1404, hicri kameri, c. 72, s. 42, 241, 252.

[12] Taha, 82.

[13] MECLİSi, Muhammed Bakır, “Biharu’l-Envar”, Beyrut: Muessestü’l-Vefa,1404, hicri kameri, c. 48, s. 80, hadis no: 102.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar