Gelişmiş Arama
Ziyaret
7845
Güncellenme Tarihi: 2012/07/12
Soru Özeti
Neden kuranı kerimde, İsmail de İshak gibi hazreti İbrahim’in çocuğu olmasına rağmen onlardan ayrı zikir edilmiş? Neden Allah u teala İbrahim, İshak ve Yakup için “ulil eydi vel – ebsar” demiş ve ama İsmail, Yesa ve Zal – Kif (Zülkif) hakkında “minel ahyar” demiş?
Soru
Selam’un aleykum. Lütfen sad suresinin aşağıdaki ayetlerini açıklayınız: “ve (u)zkur ibadena İbrahime ve İshake ve Yakube ulil eydi vel ebsar (45) inna ehlesnahum bi halisetin zikra(e)d-dar (46). Ve innehum indena le minel mustefeynel ehyar (47) Ve (u)zkur İsmaile vel Yesea ve zal kifli ve kullun minel ehyar (38) ” a) İsmail de İbrahim’in çocuğu olmasına rağmen onlardan ayrı zikir edilmiş? b) Neden Allah u Teâlâ İbrahim, İshak ve Yakup için “ulil eydi vel – ebsar” demiş? c) Neden Allah u teala İbrahim, İshak ve Yakup için “inna ehlesnahum bi halisetin zkra (e)d-dar, ve innhum indena leminel mustefeynel ehyar ” ama İsmail, Yesa ve Zal – Kif (Zülkif) hakkında “minel ehyar” demiş?
Kısa Cevap
  1. Allah u Teâlâ bu ayetlerde hazreti İbrahim, ishak ve Yakub’u (a.s.) birlikte, ama İsmaili (a.s.)  ki oda İbrahim’in (a.s.) bir diğer çocuğudur ayrı metih ve övüyor.
Müfessirlerin çoğu hazreti İsmail’in (a.s.) neden babasından ve kardeşinden ayrı zikir edildiği noktasında her hangi bir beyanda bulunmamışlardır. Sadece çok az müfessirler bu konuya değinmiş ve şöyle demişlerdir: İsmail (a.s.)  babadan müstakil bir şekilde beyan edilmiştir ki onun yüce makamına ve sahip olduğu, has değerine, sabitkadem oluşuna ve taşıdığı sabra işaret etmiş olsun.[1]  Hakeza –daha buluğ çağına yetişmeden- sabitkadem olması, teslim makamına ulaşmış olması ve ilahi emre mutlak bir şekilde buyun eğmesi de bu nedenlerden sayılabiliniyor.[2]
  1. Her ne kadar “yed” kelimesi el anlamına geliyor, ama kur’an’ın muhtelif yerlerinde kudret manasında da istifade edilmiştir. Konumuz ola şu ayeti kerimede olduğu gibi: “ulil eydi vel ebsar”. “Eyd” sözcüğü ilahi düsturlara itaat etme noktasında kudret ve güç sahibidirler anlamını ifade ediyor. İbrahim, İshak ve Yakup (a.s.) el ve göz sahibidirler şeklindeki beyan hakikatte kinaye ile şunu tefhim ettirmek isteniliyor: ismi zikir edilen kimseler Allaha itaat etmede, halka hayrı ulaştırmakta ve hak olan inanç ve ameli teşhis etmekte görüşleri ve basiretleri çok güçlüdürler.[3] Allah u Teâlâ bu peygamberleri sahip oldukları “güçlü derke, teşhise ve bakışa” ve iş yapmak için “güce, yeterli kudrete” sahip oldukları için övüyor.  Onlar bilgileri az olan kimseler değildiler. Onların bilgi seviyeleri yüksektir. Onlar, Allah’ın dini, yaratılışın hikmetini, yaşamın sırları hakkındaki bilgi seviyeleri yüksektir. İrade, karar alam, pratiğe geçirme noktasında cılız, zayıf ve gevşek değildiler. İrade sahibi, çok güçlü ve çelik demir gibi kesin kararlıdırlar.[4]  Bundan dolayı imam bakır (a.s.) dan bu ayetin tefsirinde şöyle nakil edilmiştir: “ulil eydi vel ebsar” yani ibadette derin görüşlü, güçlü teşhisli olmaktır.[5] Elbette bazı müfessirler “ulul eydi” sözcüğü halk üzerinde nimet sahibi şeklinde de tefsir etmişlerdir.[6]
  2. Allah u Teâlâ mezkûr ayetlerde hazreti İbrahim’i, İshak’ı ve Yakup’u temcit etmiş ve müteaddit vasıflarla onları övmüştür. Onları “seçilmiş”lerden saymış. Ama hazreti İsmail, Yese’a ve zel Kif hakkında “ehyar” vasfıyla yetinmiş. Bu açıklamanın zahiri, birinci grubun makamı ikinci grubun makamından daha yüce olduğuna delalet ediyor şeklinde anlaşılıyor. Oysa başka bir yerde Allah şöyle buyurmuş: “Şüphesiz Allah, Adem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir”.[7] Bu ayetten anlaşılıyor ki mezkur ayetlerden maksat, “ikinci grupta birinci grubun sahip olduğu niteliklere sahiptir”. Bazı müfessirler birinci grup için zikir edilen “ehyar” sözcüğüne dayanarak birinci grubun sahip olduğu niteliklere ikinci grubunda sahip olduğunu savunmuşlar.[8] Şöyle demişlerdir: “ehyar” vasfı her iki grup için istifade edildiğine dikkatle şuna işaret etme ihtimali vardır ki ikinci grupta birinci gruptaki üç peygamberin sahip oldukları vasıflara, diğerleri de sahiptirler. Zira mutlak hayrın geniş anlamı vardır. Hem nübüvveti kapsıyor, hem ahiret sarayını, hem ubudiyet makamını, hem ilim ve hem de kudreti.
Buna binaen birinci grupta zikir edilen peygamberlerin ikinci grupta zikir edilen peygamberlerden daha çok takdir edilmiş ve daha fazla teşvik edilmiş algısını çıkarmak doğru değildir. Bu sanatın âlimleri bunu kabul etmemişlerdir. Netice şu ki ikinci grup, daha az vasıflarla vasıflandırılmaları söyleşideki fenden kaynaklanmaktadır.
 

[1] İbn. Uceybe, Ahmet b. Muhammed, “Bahrul Medid fi Tefsiril – Kuranil – Mecid”, tahkik: Kerşi Rusulan, Aahmet Abdulah, Kahire: Doktor Hasan Abbas Zeki, 1419, c. 5, s. 35.
[2] Nahçevani, Nimetullah b. Muhmut, “el-Fevatuhu el-İlahiye ve el-Mefatuhu el-Gaybiye, baskı, 1, Mısır: daru rekabi linneşr, 1999, miladi, c. 2, s. 235.
[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “el – Mizan fi et – Tefsiril Kuran”, baskı, 5, Kum: defteri intişarati islami, 1411, c. 17, s. 235.
[4] Mekarimi Şirazi, Nasır, “Tefsir-i Numune”, baskı, 1, Tahran: darul kutubul İslamiye, 1374, şemsi, c. 19, s. 307 – 308.
[5] Meclisi, Muhammed Bakır, “Bihrul Envar”, baskı 2, Beyrut: deru ihyai et–turasil el–arabi, c. 12, s. 7.
[6] Kumi - Meşhedi, muhammed,  “Tefsir-i Kenzud Dekaik ve Bahrul Garaib”, baskı, 1, Tahran: sazman çap ve intişarati vezareti irşadi islami, 1368, şemsi, c. 11, s. 253.
[7] Ali imran 33
[8] Necefi Humeyni, Muhammed Cevvad, “Tefsiri Asan”, baskı, 1, Tahran: intişarati İslamiye, 1398, kameri, c. 17, s. 56.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar