Gelişmiş Arama
Ziyaret
8058
Güncellenme Tarihi: 2012/01/05
Soru Özeti
İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
Soru
Biz dünyaya yaşamaya, ilahi bir yaşam sürmeye geldik. Ama ilahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
Kısa Cevap

Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım. İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi olabilir. İlahi yaşam insanın, yaptığı işlerini, günlük normal işlerini bile doğru ve dinin kanunlarına göre yapmasıdır.   

Ayrıntılı Cevap

Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.[1] İbadet nedir? Bizler bazen ibadete çok dar bir açıdan bakıyoruz ve sadece namaz, oruç, hac vb. gibi belli amellere ibadet diyoruz. Bunlar kesinlikle ibadettir, ama insan yalnızca bunlar için mi yaratılmıştır? Böyle bir yaşamın çok sınırlı ve dar olacağı düşünülebilir. Ama ibadet kavramını biraz daha açarsak göreceğiz ki, ibadet Allah’a kulluk etmek demektir. Sadru’l-Müteellihin’in (r.a) Esfar’daki ifadesiyle herkesin ibadeti onun Allah’ı ne ölçüde tanıdığına bağlıdır. Yani insanın, ibadetiyle Allah’ı tanıması arasında direkt bir orantı vardır. İnsan Allah’ı ne kadar çok tanısa ibadeti de daha derin ve daha esaslı olur ve İslamın istediği seviyeye ulaşır. İslam bizden ne istemiştir? Bizden yaşantımızın kuru ve ruhsuz mu olmasını istemiştir? Yalnızca namaz kılmamızı, oruç tutmamızı, zikir söylememizi, dua etmemizi ve bunların dışında bir şey yapmamamızı mı istemiştir? Kesinlikle böyle değildir.

Acaba Masumların (a.s) yaşamları böyle miydi? Ali b. Ebitalib (a.s) sabahtan akşama kadar dua mı ediyordu? Sadece ibadet mi ediyordu, zikir mi ediyordu? Yalnızca bunları mı yapıyordu? Başka bir işi yok muydu? Hayır öyle değil. Ali b. Ebitalib (a.s) bir siyaset adamıydı, bir savaşçıydı, bir ilim adamıydı, iş adamıydı. İş yapan, kuyu kazan, kanal açan yalnızca zikir söylemiyor. O zaman Ali’nin (a.s) ibadeti nasıldı? Ali’nin (a.s) ibadeti sadece Duay-ı Kumeyl okuduğu anlar mıydı? Ali’nin (a.s) ibadeti sadece namaz kıldığı anlar mıydı? Öyle bir namaz ki ayağına ok saplandığı zaman Allah’a öyle yöneliyor ki oku ayağından çıkardıkları zaman farkında olmuyor. Hayır, Ali b. Ebitalib (a.s) kuyu kazdığı zamanda ibadet ediyordu, savaştığı zamanda: ‘Ali’nin Hendek gününde vurduğu darbe insanların ve cinlerin ibadetinden daha üstündür.’[2] Ali b. Ebitalib’in o gün vurduğu darbenin insanların ve cinlerin ibadetinden daha üstün olması iltifat değildir? Neden? Çünkü kendisi ibadettir. Yani insanın tüm yaşamı ibadet olur. Dolayısıyla ‘Gerçekten ilahi yaşam nedir?’ sorusuna dönecek olursak cevap şudur: Yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işler bile ilahi ve ibadi olabilir. Nasıl mı? Şöyle: Yemek yediğiniz zaman yemek kurallarına uyun; çünkü her şey yenilmez. Haram mal yenilmez. İslam bazı şeyleri yasaklamıştır. Onlar yenilemez. Onlardan sakınırsanız, malın helal olması için uğraşırsanız; güç kazanıp iş yapmak için, işi de halkın sıkıntılarını gidermek için, kardeşinizin, bacınızın, çocuğunuzun, eşinizin, iş arkadaşınızın maneviyatta ilerlemesi niyetiyle yaparsanız, vazifenizi yerine getirmek için yaparsanız o yemek ibadet olur, uyumak ibadet olur. Bir gün Peygamberimiz (s.a.a) mescidde otururken şöyle buyurdu: ‘Cennet ehlinden birini görmek istiyorsanız mescide ilk girecek kimse(ye bakın o) cennet ehlindendir.’ Orada olan bir genç, cennet ehlinin kim olduğunu çok merak ediyordu. İçeri bir ihtiyar adam girdi. Onun davranışlarına dikkat etti, ama önemli bir şey görmedi. Kendi kendine ‘Bu adam herhalde evinde özel bir amel yapıyor ki cennet ehli olmuştur.’ deyip ihtiyar adamın peşine takıldı. Adam evine girdi. Genç, içeride ne olduğunu bilmediği için kapıyı çaldı ve ona ‘Ben yolda kalan birisiyim, bu akşam senin evinde kalmak istiyorum.’ dedi. İhtiyar adam onu içeri buyur etti. Genç onu izlemeye koyuldu. Baktı ki yaşlı adam yine özel bir amel yapmıyor. Genç, eğer Peygamberimiz onun hakkında böyle dediyse bu adam mutlaka bir şey yapmıştır, diye geçirdi aklından. Yatma zamanı geldi, yaşlı adam mutlaka gece yarısı çok özel bir ibadet yapıyordur. Genç uyumadı, ‘Bakalım’ dedi, ‘Bu ihtiyar zat uyanıp ne yapacak?’ Baktı ki yaşlı adam da uyudu ve sabah namazına kalktı. Birkaç gün çeşitli bahanelerle onun yanında kaldı. Sonunda ona, Peygamberimizin onun hakkında söylediği sözü, bu yüzden cennet ehli olan birinin neler yaptığını öğrenmek için onun peşinden geldiğini ama onun özel bir amel yapmadığını ona anlattı ve ondan ‘Sen ne yapıyorsun da cennet ehlisin?’ diye sordu. İhtiyar adam şöyle dedi: ‘Ben cennet ehli miyim değil miyim bilmiyorum, özel bir amelde yapmıyorum. Ancak yaptığım her şeyi Allah rızası için                               yapmaya ve muhalif bir şey yapmamaya çalışıyorum. Benim yaptığım budur.’

Gerçekten buydu. Peygamberimiz onun için cennet ehli olduğunu buyurduğunda bu yönüne vurgu yapıyordu. Dolayısıyla ilahi yaşam, insan yaptığı bütün işleri hatta günlük normal işlerini bile doğru niyetle ve dinin kanunlarına uygun şekilde yaparsa görecek ki hayatının yönü değişmiş, daha lezzetli bir hale gelmiştir. Çok duyduğumuz ‘Yaşamınızda bereket olsun’ sözü Hz. Ayetullah el-Uzma Bahauddini’nin (r.a) buyurduğu: ‘Bunlara amel edin ve tecrübe kazanarak bilgi elde edin.’ tavsiyesine uyulduğu zaman gerçekleşir. Allame Tabatabai de şöyle buyuruyor: ‘Siz ‘Kim kırk gün Allah için ihlaslı olursa, Allah onun kalbinden diline hikmet pınarlarını akıtır.’[3] rivayetine amel edin, kırk gün Allah rızası için bir amel yapın, eğer böyle bir şey gerçekleşmezse bana beddua edin.’[4] Demek istiyor ki, ben bundan öylesine eminim ki bu işi mutlaka yapın. Öyleyse bizde deneyelim ve yaşamımızın yönünü değiştirelim. İnşaallah.      

 



[1] -Zariyat/56

[2] -Seyyid b. Tavus, İkbalu’l-A’mal, s.467, Daru’l-Kütübi’l-İslamiyye, Tahran, 1367.

[3] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.67, s.249, Bab:25, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, H.K.1404

[4] -Hz. Ayetullah Emini bunu Allame Tabatabai’den aktarmaktadır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar