Gelişmiş Arama
Ziyaret
6726
Güncellenme Tarihi: 2012/04/02
Soru Özeti
Hükümetin başında bir fakihin bulunması (veliyi fakih) dini istibdadın önünü alıyor mu yoksa istibdadın kendisine neden olacak mı?
Soru
Hükümetin başında bir fakihin bulunması (veliyi fakih) dini istibdadın önünü alıyor mu yoksa istibdadın kendisine neden olacak mı? Bu işin nasıllığı hakkında bir açıklama yapınız.
Kısa Cevap

Kendini beğenme, bencil ve nefis mihverlilik[i] istibdadi nizamların en önemli özelliklerindendir. Baskıcı hükümetler çok çeşitlilik içermesine rağmen aşağıdaki özelliklerde müşterektirler:

  1. Şahıs veya belli bir tabaka, halkın rızası olmadan onlara hükümet ediyor.
  2. Hükümetin gücünün genişliği kanundan daha üstündür ve hiçbir kanun onu sınırlayamaz.
  3. Ne halk tarafından nede nezaret edici bir kurum tarafından hükümet işlerini kontrol edecek kimse yoktur. Vilayeti fakih nizamında yukarıda belirtilen özelliklerden hiçbirisi yoktur ki İran İslam Cumhuriyeti anayasasına müracaat ederek böyle olmadığı açıklanabilir.

[i] Selfcentrism

 

Ayrıntılı Cevap

Konuya girmeden önce birkaç noktaya değinmemiz gerekmektedir:

  1. Veliyi fakih nahiyesinden nazara alınan istibdattan kasıt hükümetin başında bir kişinin var olması nedeninden ötürü ise bu eleştiri bütün siyasi nizamlar içinde geçerlidir. Günümüzde çoğu ülkelerde (hepsinde demesek de), bir şahıs (sadrazam, cumhurbaşkanı veya padişah) ülkeyi yönetmektedir ve doğal olarak bu şahıs ülkenin içinde var olan diğer güçlerden yararlanıyor.
  2. Eğer nazardaki istibdat, veliyi fakihin ihtiyarı veya başka bir tabirle “fakihin mutlak velayeti” sonucundan kaynaklanmaktaysa onun cevabını “ indeks: Soru: 9295 (Site: 9466) (Fakihin mutlak velayeti)” adresinden okuyabilirsiniz.

İstibdadın Manası:

Kendini beğenme, bencil ve nefis mihverlilik[1] baskıcı ve despot[2] nizamların en önemli özelliklerindendir. Bu özelliğin birçok farklı boyut ve cilveleri vardır. Onlarda bir kısmı şöyledir:

  1. Diktatör hükümetlerdeki nefis mihverlik, usulen belirli bir şahısın veya bir grubun nefsine tabi olma, kudrete talip olma esasınca şekillenir.  Oysaki din temeli itibariyle sultanlık, başkanlık peşinde olmakla zıttır, ona karşıdır. Hükümeti sadece umumun sevgi ve isteği ile beraber olan ilahi kaynaklı ve Allah eksenli[3] olduğu müddetçe kabul etmektedir.
  2. Şahsi menfaatleri toplumsal maslahatlara tercih edilmesi: Genellikle diktatör rejimlerde şahıs veya hâkim olan heyetin menfaat, arzu ve istekleri toplumun maslahat ve menfaatlerinden önce gelir. Tarih boyu diktatör hâkimler sadece sermayelerini çoğaltma arayışında ve toplumun değerli servetlerini yutma peşinde olmakla birlikte umumi kaynak ve sermayeleri yutmakta en küçük ayrıntısına kadar ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. Oysaki dini hükümette hâkim veya hâkimler bütün varlıklarıyla kendilerini topluma hizmet etmek için vakfetmeliler ve ferdi istekleri ve toplumun maslahatları çelişkiye düştüğünde öncelik toplum ve umumun menfaatine vermeleri gerekmektedir.
  3. Kanunların şahsın isteklerine göre yönlendirilmesi: Genellikle diktatör rejimlerde onaylanan kanunlar, ellerinden geldiği kadar hâkim veya hâkim tabakanın dünya perestlik istek ve menfaatlerini temin etmeye yönelik şekilleniliyor.

Bu nedenle baskıcı hükümetler çok çeşitlilik içermesine rağmen aşağıdaki özelliklerde müşterektirler:

  1. Şahıs veya belli bir tabaka halkın rızası olmadan onlara hükümet ediyor.
  2. Hükümetin gücünün genişliği kanundan daha üstündür ve hiçbir kanun onu sınırlayamaz.
  3. Ne halk tarafından nede nezaret edici bir kurum tarafından hükümet işlerini kontrol edecek kimse yoktur.[4]

Vilayeti Fakih Eksenli Nizamın İstibdat Eksenli Nizamla Olan Farklılıkları:

Vilayeti fakih nizamında yukarıda belirtilen özelliklerden hiçbirisi yoktur ki İran İslam Cumhuriyeti anayasasına müracaat ederek böyle olmadığı açıklanabilir:

  1. İran İslam Cumhuriyeti ana yasası, halkın büyük bir çoğunluğuyla yani yüzde 98.2 ile onaylanmıştır. Aynı şekilde anayasada yapılacak her türlü değişiklikte de halkın onayına sunulması gerekmektedir.

Anayasa kanunları esasınca halk “uzmanlar Şurası”nın (Şurayı Hubregan) üyelerini seçme yoluyla “veliyyi fakihi” tayin etmede dehalet ederler. Aynı şekilde halk İslami şura meclisindeki milletvekillerini ve cumhurbaşkanını seçme yoluyla da hükümetin yasama ve yürütme mecralarında rol oynarlar. Halkın bu üç şekil dehaleti hiçbir baskıcı hükümette olmadığı gibi en iyi halk yanlısı hükümetlerde bile halkın böyle geniş dehalet ve müşareketi yoktur.

  1. Anayasada veliyi fakihin güç sınırı iki şekilde sınırlanır ki istibdat esasına dayalı hükümetlerdeki güçle farklılaşır:
  1. Anayasanın dördüncü maddesinde şöyle gelmiştir: “Bütün medenî, cezaî, malî, iktisadî, idarî, kültürel, askerî, siyasî ve diğer bütün kanun ve kararlar İslâmî ölçülere dayanmalıdır.” Yani İslam kanunları veliyi fakihin gücünü sınırlayan ilk unsurdur veya daha dakik bir tabirle veliyi fakihin ihtiyaratlarını belirleyendir.
  2. Veliyi fakih anayasa kanunlarına uymak için taahhüt etmiştir. İslam hükümlerinin icrası için Allah’a verdiği kendi taahhüdünün yanı sıra anayasa kanunları mecrasında velayet makamını kabullenmesiyle birlikte anayasaya nispet taahhüdü vardır. Bu durumda feshedilme hakkı olmayan bu gerekli (caiz manasında değil) taahhüt, onun için ek taahhüt sayılmaktadır ve onun anayasa kanunlarına uymaması adaletten çıkması ve sonuçta da vilayet makamından azledilmesi gerekmektedir. Netice itibari ile anayasa kanunlarında veliyi fakihin ihtiyaratları İslam kanunları ve anayasa kanunlarınca kayıtlı ve sınırlıdır. Bu sınırlar istibdadi nizamlarda yoktur.

İlgili indeksler:

1-Veliyi fakihin vahdeti, Soru: 7164 (Site: 7938).

2- Veliyi Fakihin şartları, Soru: 4072 (Site: 4346).

3- Çokluk ve Veliyi fakihin vahdeti, Soru: 7178 (Site: 7937).

 


[1] Selfcentrism 

[2] despotism

[3] Theocentric

[4] Por siman Cd’sinin bazı bölümlerinden yararlanılmıştır.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar