Gelişmiş Arama
Ziyaret
5786
Güncellenme Tarihi: 2010/11/27
Soru Özeti
Peygamberler imamların geleceğini müjdelemişler midir?
Soru
Peygamberler imamların geleceğini müjdelemişler midir?
Kısa Cevap

İslam Peygamberi ve imamlardan gelen bir takım hadisler, Peygamber ve imamların isimlerinin kutsal kitaplarda yer aldığına tanıklık etmektedir. Artı, Yahudiler ve Hıristiyanların elindeki mevcut kitaplarda da imamlardan bazıları mevcuttur.

1. Dini Öğretilerin İncelenmesi

İmam Hasan’dan (a.s) nakledildiği üzere Yahudi bir şahıs İslam Peygamberinin yanına gelir ve şöyle der: Tevrat’ta gelen beş kişiyi bana bildir. Peygamber şöyle buyurur: Muhammed Allah’ın elçisidir tabiri ilkönce gelir ve bunun İbranicedeki karşılığı da “Tab”’dır. Sonra Peygamber şu ayetleri okur: “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resule, o ümmî peygambere uyan kimselerdir.”[i] “Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti.”[ii] Sonra da “İlya” adındaki vasimin adı olan Ali b. Ebu Talip gelir. Ondan sonra Şubber ve Şebir adlarındaki iki torunum Hasan ve Hüseyin ve sonraki merhalede de onların anneleri olan dünya kadınlarının hanımefendisi Fatıma gelir. Yahudi de doğru söyledin ey Muhammed der. Bir başka rivayette de Hıristiyan bir şahıs Sıffin’den dönüşte Ali’ye (a.s) hitap ederek Hz. Ali’nin, İmam Hasan’ın ve İmam Hüseyin’in adlarını, İmam Hüseyin’in neslinden gelen diğer imamların sıfatlarını ve onların sonuncusunun ise Hz. İsa’nın kendisine tabi olacağı kimse olduğu hususunu nakletmektedir.

2. Kutsal Kitapların (Tevrat ve İncil) İncelenmesi

Mevcut Tevrat’ta nakledildiği üzere İbrahim Tanrıya şöyle der: Keşke İsmail senin huzurunda yaşasa. Tanrı şöyle buyurur: Kuşkusuz eşin Sara senin için bir oğlan doğuracaktır ve onu İshak olarak adlandır. Ahdimi onunla ayakta tutacağım. Böylece ondan sonraki zürriyetiyle ahit ebedi olacaktır. İsmail hususunda ise sana icabet ettim. Şimdi ona bereket verecek ve kendisini kutlu kılacağım. Onu çok fazlalaştıracağım. On iki reis ondan meydana gelecektir ve ondan büyük bir ümmet oluşturacağım.



[i] Araf, 157.

[ii] Saf, 6.

Ayrıntılı Cevap

Yanıta geçmeden önce birkaç noktayı hatırlatmak zorunlu gözükmektedir.

1. Her ne kadar büyük peygamber olmanın gereği, şeriat ve din sahibi olmak ve de ardınca insanları hidayete erdirmek ve yönlendirmek için Allah tarafından bir kitap getirmek olsa da Hz. Nuh ve Hz. İbrahim (a.s) gibi büyük peygamberlerin kitaplarından bir eser mevcut değildir ve sadece Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in kitapları elimizde mevcuttur.

2. Birinci nokta (peygamberler arasında sadece Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in kitaplarının elimizde mevcut olduğu) hakkında belirtilmelidir ki bu üç semavi kitap arasında yüzde yüz vahiy değeri olan sadece Kur’an’dır. Yahudilerin ve Hıristiyanların elinde olan Tevrat ve İncil ise peygamberlere nazil olan kitaplar değildir. Bu kitapların birçok konu ve muhtevası değiştirilmiş ve tahrife maruz kalmıştır. Semavî kitapların tahrif edilmesi hakkında bilgi edinmek için “Tevrat’ın Hikayeleri” başlıklı bu sitedeki “5837 numaralı (site: 8925)” adrese müracaat edebilirsiniz.

3. Yukarıdaki noktalar göz önünde bulundurulduğunda mevcut soruyu yanıtlamak için tek muteber kaynağın Kur’an ve de Peygamber ve imamlar kanalıyla gelen hadisler olduğu ortaya çıkmaktadır. Biz de bu kaynaklar ve tahrif olsalar da diğer kutsal kitapları dikkate alarak bu soruyu cevaplayacağız.

A. Dini Öğretilerin İncelenmesi

Yanıtı iki bölüm halinde sunacağız.

1- Kutsal kitaplarda Peygamberin (s.a.a) vasisi olarak Ali’nin (a.s) adının gelmesi ve İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Fatıma’nın (a.s) adlarının zikredilmesi.

2- Diğer imamların adlarının kutsal kitaplarda yer alması.

Birinci Bölüm:

İmam Hasan’dan (a.s) nakledildiği üzere Yahudi bir şahıs İslam Peygamberinin yanına gelir ve şöyle der: Tevrat’ta gelen beş kişiyi bana bildir. Peygamber şöyle buyurur: Muhammed Allah’ın elçisidir tabiri ilkönce gelir ve bunun İbranicedeki karşılığı da “Tab”’dır. Sonra Peygamber şu ayetleri okur: “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resule, o ümmî peygambere uyan kimselerdir.”[1] “Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti.”[2] Sonra da “İlya” adındaki vasimin adı olan Ali b. Ebu Talip gelir. Ondan sonra Şubber ve Şebir adlarındaki iki torunum Hasan ve Hüseyin ve sonraki merhalede de onların anneleri olan dünya kadınlarının hanımefendisi Fatıma gelir. Yahudi de doğru söyledin ey Muhammed der.[3]

İkinci Bölüm:

Uzun bir rivayette Hıristiyan bir şahıs Sıffin’den dönüşte Ali’ye (a.s) hitap ederek Hz. Ali’nin, İmam Hasan’ın ve İmam Hüseyin’in adlarını, İmam Hüseyin’in neslinden gelen diğer imamların sıfatlarını ve onların sonuncusunun ise Hz. İsa’nın kendisine tabi olacağı kimse olduğu hususunu nakletmektedir.[4]

B. Kutsal Kitapların (Tevrat ve İncil) İncelenmesi

Mevcut Tevrat’ta nakledildiği üzere İbrahim Tanrıya şöyle der: Keşke İsmail senin huzurunda yaşasa. Tanrı şöyle buyurur: Kuşkusuz eşin Sara senin için bir oğlan doğuracaktır ve onu İshak olarak adlandır. Ahdimi onunla ayakta tutacağım. Böylece ondan sonraki zürriyetiyle ahit ebedi olacaktır. İsmail hususunda ise sana icabet ettim. Şimdi ona bereket verecek ve kendisini kutlu kılacağım. Onu çok fazlalaştıracağım. On iki reis ondan meydana gelecektir ve ondan büyük bir ümmet oluşturacağım.[5] Açı olduğu üzere Hz. İsmail’in neslinden on iki reis ve onların büyük bir nesil olacağı (Ali ve Fatıma soyundan gelen seyitler) Şiilerin on iki masum imamı dışında bir başka şeye delalet etmemektedir.  



[1] Araf, 157.

[2] Saf, 6.

[3] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 13, s. 331 ve 333, 11, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut,-Lübnan, 1404 hk.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 15, s. 236-239, h. 57.

[5] Kitab-i Mukaddes, Ahd-i Kadim (Tevrat), Sefer-i Peydayış, bap. 17 (Ahd-i Hıtne), cümle. 18-20, s. 17.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar