Gelişmiş Arama
Ziyaret
11434
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Zalimlerin zulmünün gerçek faili Allah değil midir?
Soru
Neden dünyada bir insan İmam Humeyni ve bir başkası da Saddam olmaktadır? Neden bir insan Bush ve bir diğeri ise Ahmedî Nejad olmaktadır? Bu Allah’ın iradesinin tahakkuk etmesinden başka bir şey midir? Bütün bu iş, eylem ve hareketler (nauzubillah) Allah’ın zulmünün göstergesi değil midir? Cevabınız nedir?
Kısa Cevap

Bu sorunun cevabında birkaç noktayı hatırlatmalıyız:

1- Tüm zalimlerin zulümlerinin kökü dört şeyde özetlenmektedir: 1. Cehalet; 2. İhtiyaç; 3. Ahlakî rezaletler; 4. Acizlik ve güçsüzlük. Lakin Yüce Allah bütün bu hususlardan arı ve münezzehtir. O hiçbir zulme tevessül etmez. Bundan ötürü O adildir ve adaletin kendisidir. Adil ve hikmet sahibi olduğu için de fiillerini adalet ölçü ve kıstasıyla yapar.

2- Yüce Allah tüm insanları eşit yaratmış, hidayet yolunu kendilerine göstermiş ve herkese irade ve seçme hakkı vermiştir. Ama bir grup kendi irade ve seçimiyle ve yukarıdaki etkenlerden biri veya birkaçı nedeniyle dalalet ve zulüm yolunu seçmektedir. Bir başka grup da kendi varlığındaki zulmün kökleri ile mücadele ederek hidayet ve adalet yolunu tutmakta ve kurtuluşa ermektedir. Her haliyle bu sorunun asıl menşei determinist perspektiften insana bakmaktır. Oysaki deterministlerin delilleri kabul edilir türden değildir. Biz Ehli Beyt (a.s) ekolu ve buyrukları esasınca iki görüş arasında yer alan üçüncü orta bir yola inanmaktayız; yani insanın tüm işleri Allah’ın tekvini iradesi esasınca gerçekleşmektedir ama tıpkı bu esas uyarınca insanın iradesi de kendi işlerinin gerçekleşmesindeki nedenin bir cüzü sıfatıyla rol ifa ettiğinden insan kendi fiillerinden sorumludur. Bu işler de teşrii irade perspektifinden Allah’ın gazabına konu olmaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabında birkaç noktayı hatırlatmalıyız:

A. Zulüm çirkin bir iştir ve hikmet sahibi olan Allah da asla çirkin bir iş yapmaz; zira zulmün nedenleri belirgin birkaç şeydir ve Allah onlardan münezzehtir. Zulmün neden ve kökleri şunlardır:

1- İhtiyaç: Bir takım hedeflere ulaşmaya ihtiyaç duyan ve zulüm yoluyla onlara ulaşabilen bir insan zulme mürtekip olur.

2- Cehalet ve Bilgisizlik: Zulmün çirkin ve berbatlığını bilmeyen bir insan zulüm yapar.

3- Ahlakî Rezaletler: Varlığında kin, düşmanlık, haset, bencillik ve hevese tapınma olan biri ancak zulüm işleyebilir.

4- Acizlik ve Güçsüzlük: Kendinden zarar ve tehlikeyi uzaklaştıramayan ve hedefe ulaşmak için zulüm dışında bir yolu olmayan bir insan ancak zulüm yapar.

Evrende gerçekleşen her zulüm bu etkenlerden birinden kaynaklanmaktadır. Bu etkenler olmasaydı hiçbir yerde hiçbir zulüm ve haksızlık gerçekleşmezdi. Belirtilen etkenlerden hiçbirinin Yüce Allah’ın mukaddes dergâhında bir etkinliği yoktur; zira Yüce Allah:

A- Mutlak anlamda ganidir, ihtiyaç duymayan bir varlıktır.

B- O’nun ilmi sınırsız ve sonsuzdur.

C- Tüm kemal sıfatlarını taşır ve tüm kusur ve eksikliklerden arı ve münezzehtir.

D- Sonsuz ve sınırsız güce sahiptir. O halde O adildir ve O’nun zulüm etmesi mümkün değildir. Allah’ın zulüm yapmaması zulmün çirkin olması nedeniyle değildir; zulmün hiçbir neden ve kökünün O’nun varlığında bulunmaması nedeniyledir.

Öte taraftan Yüce Allah tüm insanları eşit yaratmış ve herkese şefkat duymaktadır. Bu nedenle onlara sayısız nimetler bahşetmiştir. Bu cümleden olmak üzere şefkatli ve merhametli elçi ve peygamberleri açık ve belirgin delillerle yollamış ve onlar ile birlikte kitap ve mizan indirmiştir. İnsanların kendi iradeleriyle adaleti sağlamaları için[1] onlara hidayet yolunu göstermiş ve herkese irade ve seçme hakkı vermiştir. Ama hal böyleyken bir grup kendi irade ve seçimiyle ve yukarıdaki etkenlerden biri veya birkaçı nedeniyle dalalet ve zulüm yolunu seçmektedir. Bir başka grup da kendi varlığındaki zulmün kökleri ile mücadele ederek hidayet ve adalet yolunu tutmakta ve kurtuluşa ermektedir. Bu esas uyarınca Yüce Allah adaleti gereği iyilik ve kötülük yapanların eylemlerini hesaplamakta ve bunların karşılığında ceza ve ödül vermektedir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.”[2] Gerçekte herkesin ceza ve ödülü kendi amelinin neticesi ve ameliyle kazandığı şeydir. Belirtilenler üzere her ne kadar Yüce Allah kullarının tüm amellerinden haberdar olsa da hiçbir zaman O’nun iradesi kulun zulüm ve haksızlık yapmasını gerekli kılmaz. Kulların her biri kendi amellerini kendi istekleriyle yapmaktadırlar.

B. Diğer bir nokta ise şudur: İslam’ın bakışında mevcut düzen, en iyi düzendir ve mevcut olandan daha güzel bir düzen mümkün değildir.[3] Dolayısıyla onun tüm merhalelerini irade ve tercihiyle seçmesi insan kemalinin gerçek gereğidir. Tüm insanların irade taşımasının gereği de hepsinin bir çeşit seçim yapma zorunluluğu taşımasıdır. Eğer Allah insanların tümünü iyi işler yapmaya mecbur kılarsa o zaman en iyi düzenin bir anlamı kalmaz. Bir başka açıdan en iyi düzenin gereklerinden biri de onda bir taraftan kötülük, çirkinlin ve adaletsizliklere yönelik bir çekimin olması ve bir başka taraftan da hak, adalet ve arılığın taraftarlığını yapmada zorluk ve sorunların bulunmasıdır. Böylece hak, adalet ve arılığın gerçek savunucuları bunların yalancı savunucularından olabildiğince açık ve belirgin şekilde farklılaşacaktır. Bu durum da iyi ve kötü insanların hayat sahnesinde yer almalarını gerektirmektedir. Elbette bu en iyi düzendeki zulüm, adaletsizlik ve musibetler zalimlerin bu dünya ve ahrette cezalandırılmaları ve iyilik yapanların da sevap almaları ve ödüllendirilmeleriyle karşılanacaktır. Her haliyle bu sorunun asıl menşei determinist perspektiften insana bakmaktır. Oysaki deterministlerin delilleri kabul edilir türden değildir.[4] Biz Ehli Beyt (a.s) ekolu ve buyrukları esasınca iki görüş arasında yer alan üçüncü orta bir yola inanmaktayız; yani insanın tüm işleri Allah’ın tekvini iradesi esasınca gerçekleşmektedir ama tıpkı bu esas uyarınca insanın iradesi de kendi işlerinin gerçekleşmesindeki nedenin bir cüzü sıfatıyla rol ifa ettiğinden insan kendi fiillerinden sorumludur. Bu işler de teşrii irade perspektifinden Allah’ın gazabına konu olmaktadır.[5]   


[1] Hadid, 25.

[2] Enbiya, 47.

[3] Adl-i İlahî, Şehid Mutahhari, s. 141-142.

[4] Bkn: 528. Soru (Site: 575).

[5] Daha fazla bilgi için bkn: 58. Soru (Site: 294).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kabirde soru ve sual nasıldır ve gayri Müslimler için hangi şekildedir?
    16030 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Berzah sözlükte iki şey arasında yer alan perde ve engel anlamındadır. Istılahta ise Yüce Allah’ın dünya ve ahiret arasında karar kıldığı ve ölümden sonra insanın ilk menzili olan âleme denmektedir. Berzah âleminden kastedilen, kabir âlemidir; bu âlemde insan kıyamete dek özel bir tür yaşam sürecektir. Burada kabirden kastedilen şey ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10174 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Zihinde gayrimeşru bir ameli canlandırmanın hükmü nedir?
    7417 Yeni Kelam İlmi 2011/11/21
    Günah ve gayrimeşru amel düşüncesi her ne kadar insan zihin, düşünce ve ruhunu kirletse ve birçok başarıyı engellese de haram amel işlemeye varmayana dek günah sayılmaz. Ama cünüp olmaya neden olursa, mastürbasyon türlerinden sayılır ve haram olur.[1]
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77765 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Bura b. Azip Kimdir? Ehl-i Beyt’in dostlarından mıdır? Hz. Ali’nin imamlığını kabul etmiş midir?
    7649 تاريخ بزرگان 2008/05/13
    Evs kabilesinden olan Bura b. Azip İslam Peygamberi’nin sadık dostlarındandır. Peygamber’in savaşlarının çoğunda Peygamber’in yanında savaşmıştır. O, 14 gazvede Peygamber’in emrinde savaştım, demiştir. Onun katıldığı ilk savaş Handek savaşıdır. Bedir savaşında ise yaşının küçük olduğu için birkaç arkadaşıyla birlikte yarı yoldan geriye döndürülmüştür. Hicri 24 ...
  • Erkek ölmüş olan kaynanasına gusül aldırabilir mi?
    7015 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Büyük fakih ve merciler kadın ve erkeğin gusül aldırması hakkında şöyle fetva vermişlerdir: Eğer erkek kadına ve kadın erkeğe[1] gusül aldırırsa gusül geçersizdir.[2] Ama kadın kocasına ve koca karısına gusül ...
  • Neden namaz, oruç ve hac gibi farzların eda edilmesinin somut eserleri bulunmamaktadır?
    7712 Pratik Ahlak 2011/10/30
    Namaz, oruç ve hac gibi tüm ibadetler birçok bireysel ve toplumsal esere sahiptir. Namazın en üstün eserlerinden biri, Allah’a yakınlaşmak ve kötülük ve haramlardan sakınmaktır. Oruç da birçok esere sahiptir. Bedensel sağlık, dertleşme hissinin icat edilmesi ve takvalı olmak bunlardandır. Hac da ruhanî ve manevî yolculuk sıfatıyla kendine has ...
  • Müstehcen filmlere bakmaktan nasıl tövbe edebiliriz?
    25199 Pratik Ahlak 2010/02/01
    Günah, kötü kokulu bir lağım kuyusu gibidir, insan ona ne kadar çok dalsa kokusunu o kadar az alır. Zira insanın koku alma duyusu iş yapamaz hale gelir ve daha fazla battığının farkında olmaz. Öte yandan, insanın bu ...
  • Mürmenliler (Murmen dinsel fırkası) ehli kitap mıdır?
    6137 Eski Kelam İlmi 2011/11/21
    1. Hıristiyanlığın birçok fırkası vardır ve Amerika’da bulunan çok meşhur bu fırkalardan birisi de Murmen adındaki gruptur. Bu grup, Jozef Smit adında bir ferdin önderliğinde 1820 yıllarında kurtarıcılık faaliyet ve tebliğine başladı. Jozef Smit, 1830 yılında yazdığı “Murmen” kitabında şöyle bir iddiada bulundu: Amerika kıtasını bulan Kıristof Kolom, Amerika’nın ...
  • Kur’an ve rivayetlerde Hz. Hızır hakkında ne gibi bilgiler var?
    30012 تاريخ بزرگان 2010/10/12
    Kur’an-ı Kerimde, Hz. Hızır’ın adı açıkca gelmemiş, ondan ‘...kullarımızdan bir kul...ki biz, katımızdan ona rahmet ihsan etmiştik ve katımızdan ilim belletmiştik.’[1] diye söz edilerek onun ubudiyetine ve sahip olduğu özel ilmi makama ...

En Çok Okunanlar