Gelişmiş Arama
Ziyaret
12631
Güncellenme Tarihi: 2011/01/20
Soru Özeti
Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
Soru
Şia âlimlerinin sihir hakkındaki görüşü nedir ve sihir nasıl iptal edilebilir?
Kısa Cevap

 Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ve dünyaya tapan insanlar olup asıl işleri hakikatleri tahrif etmektir. Birçok zaman bir grubun hurafe ve vehimlere yönelik haddi aşan ilgisinden yararlanmakta ve ağlarını atmaktadırlar. Çok açık olduğu üzere insanların bilinç düzeylerinin yükselmesi, bu tür işler karşısında durmak için en iyi yol sayılmaktadır. Büyük İslam önderlerinden bize ulaşan hadislerde sihir şiddetlice kınanmış ve yasaklanmıştır. İslam fakihleri görüş birliğiyle şöyle demektedir: Sihir öğrenmek, fiilini işlemek ve büyücülük haramdır. Elbette sihirbazların büyüsünü iptal etmek için onu öğrenmekten başka yol olmazsa hüküm değişir. Hatta bazen yalancı bir iddia sahibi bu yolla insanları kandırıp saptırmak istediği vakit onun sihir ve büyüsünü iptal ve yalanını da ifşa etmek için kifayet farzı olarak bir grubun sihri öğrenmesi gerekli olur. Rivayet kitaplarında sihri yok etmek için bir takım ayet ve duaların okunması tavsiye edilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

 Sihir Kur’an açısından iki bölüme ayrılmaktadır:

1. Bu, maksadın kandırmak, hokkabazlık, el çabukluğu ve hipnotizma olduğu ve bir hakikat taşımadığı bölümdür. Nitekim şöyle okuyoruz: “Musa: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor.”[1] (Musa), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar.”[2] Bu ayetlerle sihrin eşyada tasarruf yapabilecek ve bir etki bırakabilecek bir hakikatinin olmadığı aksine bunun sihirbazların hokkabazlık ve hipnotizmasından kaynaklanan bir yanılsama olduğu açıklığa kavuşmaktadır.

2. Bazı Kur’an ayetlerinden sihrin bir takım türlerinin gerçekten etki bıraktığı anlaşılmaktadır. Mesela bir ayette “onlar erkek ve karısı arasında ayrılık yaratacak sihirleri öğreniyorlardı” diye buyrulmaktadır. Bir başka ifadeyle “onlar kendilerine zararı olan ve faydası olmayan şeyi öğreniyorlardı”[3] diye buyrulmaktadır. Sihrin etkisi sadece ruhsal mıdır yoksa cismani ve harici etkiler bırakması da mümkün müdür? Yukarıdaki ayette buna işaret edilmemiştir. Dolayısıyla bazıları sihrin etkisinin sadece ruhsal yönlerden olduğuna inanmaktadır[4].[5] Her halükarda genel bir değerlendirmeyle şöyle söylenebilir: Sihir olağanüstü bir fiil olup insanların varlığına bir takım etkiler bırakır. Bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır, bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Elbette sihirbazlar sapık ve dünyaya tapan insanlar olup asıl işleri hakikatleri tahrif etmektir. Çağımızda geçmişte yığınlara gizli olan birçok cisim ve unsurun özellikleri aşikâr olduğu ve hatta muhtelif varlıkların mucizevî eserleri alanında bir takım kitaplar yazıldığından, sihirbazların sihirlerinin birçok bölümü açıklığa kavuşmuş ve birçok alanda sihirbazların elinden bu silah alınmıştır. (Unsurların kimyasal özelliklerinin veya nurun özelliklerinin aşikâr olması gibi). Ama her haliyle, sihir varlığı inkâr edilebilecek ve tüm çeşitleri hurafelere isnat edilebilecek bir şey değildir. Bazı çeşitleri henüz de revaçtadır ve şimdiye dek sırrı öğrenilmemiştir; Hintli sihirbazların yaptığı bir takım işler gibi.[6] İslam’ın bakışında birçok hususta sihir insanların sapmasına, hakikatlerin tahrif edilmesine ve sade zihinli fertlerin inanç temellerinin sarsılmasına neden olmaktadır. Büyük İslam önderlerinden bize ulaşan hadislerde sihir şiddetlice kınanmış ve yasaklanmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Az veya çok olsun sihir öğreten kimse kâfir olmuştur. Böyle bir kimsenin Allah ile irtibatı tamamıyla kesilir…”[7]  O halde İslam’ın bakışında sihir yapmak, öğretmek, öğrenmek ve elde etmek yasak, haram[8] ve büyük günahlardandır. Bazı rivayetlerde sihri öğretmek ve öğrenmek küfre sebep sayılmıştır. İslam fakihleri görüş birliğiyle şöyle demektedir: Sihir öğrenmek, fiilini işlemek ve büyücülük haramdır. Elbette sihirbazların büyüsünü iptal etmek için onu öğrenmekten başka yol olmazsa hüküm değişir. Hatta bazen yalancı bir iddia sahibi bu yolla insanları kandırıp saptırmak istediği vakit onun sihir ve büyüsünü iptal ve yalanını da ifşa etmek için kifayet farzı olarak bir grubun sihir öğrenmesi gerekli olur. Bu istisnanın delili İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadistir. Bu hadiste şöyle yer almaktadır: “Sihir yapma karşılığında ücret alan sihirbaz ve büyücülerden biri İmam Sadık’ın (a.s) yanına gelir ve şöyle der: Benim mesleğim sihir idi ve onun karşılığında ücret alıyordum. Hayat harcamam da bu yolla temin ediliyordu. Bu gelir ile Allah’ın evini ziyaret ettim ama şimdi onu terk edip tövbe ettim. Benim için bir kurtuluş yolu var mıdır? İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: Sihrin bağını aç ama büyücülük bağı bağlama.” Bu hadisten istifade edildiği kadarıyla sihir bağını çözmek için onu öğrenmek ve yapmak sakıncasızdır.[9] Aynı şekilde başka durumlarda da İslam sihir öğrenmeyi caiz bilmiştir ve onlar şunlardır:

1.Sihirden zarar gören kimselerin sihrin etkisini yok etmek için onu öğrenmesi.

2. Yalancı peygamberlik iddiasında bulunanların iddiasını iptal etmek için.

3. Sihirbazların sihrini yok etmek için onu öğrenmek.

Bazı kitap[10] ve rivayetlerde sihri yok etmek için bir takım ayet ve duaların okunması tavsiye edilmiştir. Numune olarak birkaç tanesine işaret ediyoruz:

1. Muhammed b. İsa, Hz. Rıza’dan (a.s) sihir hakkında sordum ve kendisi şöyle buyurdu: Sihir gerçektir ve Allah’ın izniyle etki eder. Ne zaman sana sihir yapsalar elini yüzüne kadar kaldır ve şu duayı oku:

“Azim olan Allah’ın adıyla. Ebedi ve sonsuz büyük arşın rabbi yüce Allah’ın adıyla.”

2. İbn Abbas şöyle demektedir: Yahudi Lebid, Peygambere (s.a.a) sihir yaptı ve sihri Beni Zarik kuyusuna attı. Peygamber hastalandı. Kendisi uyurken iki melek geldi. Onlardan biri Peygamberin başucunda ve diğeri de ayağının yanında oturdu ve kendisine sihir yapıldığını, sihrin deri altına bırakıldığını ve Zerva kuyusundaki bir taşın altına konulduğunu bildirdiler. Peygamber (s.a.a) Ali (a.s), Zübeyir ve Ammar’ı gönderdi ve onlar kuyunun suyunu çektiler, taşı kaldırdılar ve sihri çıkardılar. Onda iğneyle on bir düğüm atılan tarak dişleri ile bir miktar saç gördüler. Bu esnada Nasr ve Felak sureleri nazil oldu. Açtıkları her düğümle bir ayet okudular. Peygamber (s.a.a) hafiflik hissetti ve sanki pranga ve zincirden kurtulmuşçasına ayağa kalktı. Cebrail ise şöyle diyordu: Sana eziyet eden her kıskanç ve hasudun her şeyinden seni yüksek kılan Allah’ın adıyla ve Allah sana şifa vermektedir.”

3. Sihirlenmiş bir insanın her zaman şu ayetleri kendiyle beraber taşıması gerekir: “Sihirbazlar atacaklarını atınca, Musa dedi ki: Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzeltmez. Suçluların hoşuna gitmese de, Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.”[11] “Biz de Musa’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı. Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi.”[12] 

4. Sihirlenmiş kimse şu ayeti yedi defa okumalıdır: “Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz de ayetlerimiz sayesinde size (kötü bir amaçla) ulaşamayacaklar. Siz ve size uyanlar, galip gelecek olanlardır dedi”[13]. [14] O halde genel olarak sihirbazların sihrinin şerrinden Allah’a sığınmak lazımdır.

Belirtilenlerin bütününden alınan netice üzere sihri yok etmek için sihir öğrenilebilir. Ama halkın sihir olarak nitelediği birçok hususun bir grubun aşırı bir şekilde hurafe ve vehimlere olan ilgisinden ve ortaya çıkan şartlardan kötü istifade eden başka bir faydacı gruptan kaynaklandığına dikkat edilmelidir. Oysaki onların sihirden bir haberleri yoktur. Artı, sihrin en azından bir bölümü de insanın hayalinde tasarrufta bulunarak gerçekleşmektedir. Sihirbazlar ve Hz. Musa (a.s) olayında vuku bulduğu gibi bu durumlarda halkın inanç ve bilinç düzeyinin artmasıyla pratikte bu gibi sihirlerin bir etkisi olmayacaktır. Her haliyle eğer bir sihir gerçekten etki ederse, ondan kurtulmak için dua ve rivayetlerde belirtilen şeylerden istifade edilebilir. Eğer kurtuluş yolu sadece sihirden istifade etmekten geçerse, sihri iptal etmek için sihirden istifade etmek de caizdir. Elbette sihrin öğrenilmesi sapmayacaklarına dair güven veren fertler için caizdir; yani öğrenilmesi bir takım kayıt ve şartlarla ile caizdir.   


[1] Taha, 66.

[2] Araf, 116.

[3] Bakara, 102.

[4] Allame el-Mizan’da şöyle buyuruyor: Sihir insanın hislerinde bir tür tasarrufta bulunmaktır. Gerçek olmayan şeyleri görme duyusunun görmesi ve duyma duyusunun da işitmesi şeklindedir. (Tercüme-i el-Mizan, c. 8, s. 275). Bunun kısımlarından biri de insanların hayallerinde tasarrufta bulunmaktır. Buna göz sihri denir. Bu maharet sihrin tüm maharetlerinden daha kesin ve doğrudur. (Tercüme-i el-Mizan, c. 1, s. 368).

[5] Tefsir-i Numune, c. 1, s. 379.

[6] Tefsir-i Numune, c. 13, s. 241.

[7] Vesailu’ş-Şia, bap. 25 Min ebvabi ma yektesibu bih, hadis. 7. “Az veya çok olsun sihir öğreten kimse kâfir olmuştur. Böyle bir kimsenin Allah ile irtibatı tamamıyla kesilir…” Tefsir-i Numune, c. 1, s. 380.

[8] Bkn: Tahrirü’l-Vesile, c. 1, s. 498, mesele. 16.

[9] Bkn: Kitabu’l-Mekasib, (lil-Şeyhi’l-Ensari, T-el-Hadise), c. 1, s. 270-274.

[10] Ve de Havaşi Mefatihu’l-Cenan, Taht-i unvan-ı Taviz-u İbtal-i Sihir beyan şode ast.

[11] Yunus, 81-82.

[12] Araf, 117, 118 ve 119.

[13] Kasas, 35.

[14] Raziyuddin, Hasan b. Fazl Tabarsi, Mekarimu’l-Ahlak, Tercüme-i Mir Bakıri, c. 2, s. 326-329.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) zuhurunun alametleri nelerdir?
    18624 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Zuhur alametleri konusu girift ve zor bir konudur ve bu konu ile ilgili tüm rivayetlerin bir arada irdelenip eleştiriye tabi tutulması gerekir.Hadislerinden anlaşılan şu ki zuhur alametleri iki asıl kısma ayrılırlar:1- Gerçekleşeceği kesin olan alametler: Bunlar Süfyani’nin ayaklanması, Yemani’nin ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    8086 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    3420 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    11766 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120412 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
    14440 Eski Kelam İlmi 2011/04/12
    Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9327 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    7948 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Banyoya götürüp yıkamak ve elbise giydirmek gibi hususlarda karşı cinsiyetten engelli insanlara yardım etmenin sakıncası var mıdır?
    6248 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Mezkûr soruyla ilgili mevcut fıkhî hükmü istemeniz nedeniyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan cevaplar aşağıda yer almaktadır:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Başka bir şahsın avretine bakmak ve dokunmak haramdır.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Aynı cinsiyetten birine ulaşılamadığı durumda ...
  • Eğer erkek karısıyla cinsel ilişkiye girmeden önce ölürse, onun mehriyyesi yarı mı olur?
    5931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mezkûr soruyu Ayetullahların bürosuna yolladık ve aşağıda onlardan bir grubun elimize şimdiye dek ulaşan fetva yanıtını size takdim ediyoruz: Hz. Ayetullah Hamaney’in (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyye yarı olur.Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyyenin kâmil olarak ödenmesi gerekir. Hz. Ayetullah Mehdi ...

En Çok Okunanlar