Gelişmiş Arama
Ziyaret
13056
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
Sokak dilencilerine karşı görevimiz nedir?
Soru
Milyoner dilencilerin olduğu yönündeki haberler göz önüne alındığında çarşı pazarda gördüğümüz yardım toplayan kimselerin hükmü nedir? Ne zaman onları görsem vicdanım sızlıyor. Bu konudaki görevimiz nedir?
Kısa Cevap

Yardım isteyen herkese, hatta fakir olmayanlara bile yardım yapmak güzel bir şeydir. Ancak maddi imkanlar sınırlı olduğundan öncelikli olanlara yardım etmek gerekir. Günümüzde gerçek fakirleri araştırıp bulan müesseseler vardır; onlara yardım etmek fakir oldukları belli olmayan hatta fakir olmadıkları bilinen kimselere yardım etmekten daha iyidir. Ama fakirlere hakaret etmek ve acıma hissini önemsememekte yanlıştır. Bu sorunun çözümü için birkaç yol önerilmektedir:

1-  Acıdığımız kimselere yaşamımıza etki etmeyecek miktarda yardımda bulunmak.

2- Hiçbir dilenciye kötü davranmayalım. İmkanımız yoksa yardım kuruluşlarına veya yardımsever kimselere yönlendirerek görevimizi yerine getirelim.

3- İmkanlar ölçüsünde yardımlarımızı güvenilir yardım kuruluşlarının sandıklarına atalım. Bununla hem vicdanımızın sesine kulak vermiş olacağız, hem de hüsnü niyyetimizi Allah’ın dergahında göstereceğiz.  

Ayrıntılı Cevap

Dilencilik, Arapçadaki ‘Sail-ul Mal’ (yardım dilenen) ile aynı manada olup fakir sözcüğünden farklı bir manası vardır.

Fakir, başkalarından yardım talep etsin veya etmesin, geçimini sağlayamayan kimseye denir. Ama dilenci, geçimini sağlasın veya sağlamasın, başkalarından yardım talep eden kimsedir.

Dilencilere karşı davranışlarımız ve onlara yardım etme hakkında çeşitli deliller vardır:

1- Birçok delil dilenciği geri çevirmeyi reddetmektedir. Kur’an Peygambere (s.a.a) hitap ederek şöyle buyuruyor: ‘Ve bir şey dileyeni boş çevirme, azarlama.’ [1]

Ayette fakire nasıl davranılacağı konusundan bahsedilmemiş, ama dilenci geri çevirilkmekten sakındırılmıştır.

Yukarıda dilencinin hem fakir olacağı, hem de olmayacağını söylemiştik. Birçok rivayette de dilenciyi geri çevirmek menedilmiştir.

Bir rivayette İmam Sadık (a.s), Hz. Peygamberin (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: ‘Dilenciyi isteği konusunda ümitsizliğe düşürmeyin. Bazı yalancı dilenciler olmasaydı, kim dilenciyi geri çevirseydi kurtuluşa ermezdi.’[2] Hatta, dilenci fakire benzemese de ona bir şey verin, şeklinde rivayetler gelmiştir. İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Dilenciye atlı da olsa bir şey verin.’[3] Rivayette ata binmiş olmak onun görünüşte fakir olmadığının alametidir. Yani o zamanın münasip binek vesilesi olan atı satın alma gücüne sahip olduğunu gösterir.

2- Kimi rivayetlerden, dilencilere yardımda bazı sınırlamaların getirilebileceği anlaşılmaktadır. Bir rivayette İbn-i Sabih şöyle naklediyor: İmam Sadık’ın (a.s) yanındaydım. Bir dilenci geldi ve İmam (a.s) ona bir şey verdi. Bir başka dilenci geldi ve İmam (a.s) ona da bir şey verdi. Sonra bir dilenci daha geldi, İmam (a.s) ona da bir şey verdi. Bir dilenci daha geldi, İmam (a.s) ona ‘Allah (sana genişlik) versin.’ dedi (yani ona bir şey vermedi)...[4]

Bir başka rivayette ‘Günde üç dilenciye yardım ederseniz hakkını yerine getirmiş olursunuz, isterseniz daha fazla yardım edin.’ diye buyurulmuştur.[5]

Allah’ın verdiği kaynaklar sınırlı olduğu için isteyen herkese yardım yapılamıyor. Rivayetlerde, yardımın en az üç kişiye yapılması tavsiye edilmektedir.

3- Bazı rivayetler birinci grup rivayetlere sınırlama getirerek herkese yardım yapmaktan sakındırmaktadırlar. Bir rivayette İmam Sadık (a.s), ‘Herkese yardım etmeyin’ diye buyurmaktadır.[6]

Başka bir rivayette, ‘çocuklara, kadınlara, kötürümlere, zayıflara ve yaşlılara yardım edin’ diye buyururken delilere yardım yapmaktan sakındırmıştır.[7] Hakka düşmanlık eden veya yanlış ve batıl işlere davet edenlere yardımdan sakındıran rivayet vardır.[8]

4- Tanınmayan dilenciye yardım yapılabilir. Bir rivayette İmam Sadık’tan (a.s) ‘Bir dilenci gelip yardım istediğinde gerçeği bilmezsek ne yapalım?’ diye sorduklarında İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘Acıma duygusuna kapıldığınız kimseye yardım edin.’ Sonra şöyle buyurdular: ‘Onlara bir dirhemden[9] daha az verin.’ Ravi ‘en yüksek vereceğimiz miktar ne olmalıdır?’ diye sorduğunda ‘Dört kısmı’ diye buyurdu.[10]

5- Öte yandan, bazı rivayetler diyor ki, eğer dilenciye sadaka veya yardım etme imkanınız yoksa onu tatlı dille ve güzel bir şekilde yola salın. İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet olunmuştur: ‘Allah-u Teala Hz. Musa’ya şöyle buyurdu: Ey Musa! Dilenciye az bir şey vermekle veya güzel davranışla saygı göster. Çünkü bazen senin yanına gelen ne insandır, ne de cin. O, benim ortaya çıkardığım durumlarda seni imtihan eden meleklerden bir melektir. Senden benim sana verdiğim şeylerden isterler. İşte o zaman ey Musa, ne yaptığın gözlem altındadır.’[11]

Yukarıda söylenenleri toparladığımızda şu sonuçları alırız:

a) İnfakta orta yollu olmak: Her şeyde olduğu gibi başkalarına infak ve yardım etmekte de ölçülü olmak şarttır. Allah-u Teala bu konuda şöyle buyurmaktadır: ‘Elini boynuna bağlama’[12]

Bu cümle, cömert olmak, ellerini kollarını zincirlerle bağlayan ve yardım yapmak istemeyen cimriler gibi olmamak konusunda güzel bir kinayedir.

Öte yandan ‘Tamamıyla da açma, sonra kendini kınar ve birşeye gücün yetmeyerek pişman bir halde oturur (ve başkalarının kınamasına maruz) kalırsın.’[13]-[14] diye buyurmaktadır.

Aynı şekilde Kur’an, ölçülü olmayı ve bütün işlerde özellikle infak konusunda her türlü ifrat ve tefritten sakınmayı ‘Rahmanın Kulları’nın beşinci seçkin özelliği olarak sayıp şöyle buyuruyor: ‘Ve onlar öyle kişilerdir ki yoksullara bir şey verince ne israf ederler, ne de az verirler, ikisinin ortasını bulurlar.’[15] 

Kur’an, yaptığı bağışlarla çoluk çocuğunu aç bırakan veya başkalarının faydalanmasına engel olacak şekilde cimri olana değil, her türlü israftan ve cimrilikten uzak olan infaka adil infak demektedir.

Rivayetlerin birinde ‘israf’, ‘cimrilik’ ve ‘itidal haddi’ hakkında şöyle güzel bir benzetme yapılıyor: İmam Sadık (a.s) bu ayeti tilavet ettikten sonra eline bir avuç taş alıp sıkıca tutarak şöyle buyurdu: ‘Bu cimrilik ve eli sıkı olmaktır.’ Sonra bir avuç daha aldı ve elini öyle açtı ki hepsi döküldü. ‘Bu israftır.’ diye buyurdu. Bir avuç daha aldı ve elini biraz açtı. Elindeki taşların birazı döküldü, birazıda kaldı. ‘Bu kıvamdır’ diye buyurdu.[16] -[17]

b) İnsanın her isteyeni hatta ihtiyacı olmayanı da geri çevirmemesi güzel bir şeydir. Çünkü sonuçta bu tutum cömertliğin alametidir ve onu takviye eder. Bundan yalnızca deliler ile hakka düşman olanlar ve batıla davet edenler istisna olmuştur.

c) Günümüzde fakirlere yardım eden güvenilir kuruluşların olması Masumların (a.s) zamanına göre farklı bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu kuruluşlar onurlu, gerçek fakir ve muhtaçları bulup onlara yardım etmeği üstlenmiş kuruluşlardır. Dolayısıyla bu kuruluşlar bizim muhtaçlara bireysel, insani ve dini yardımlarımızı yapmayı tam olarak üzerimizden kaldırmasa da, maddi imkanların sınırlı olmasından dolayı yardımlarımızı gerçek mahrumların ihtiyaçlarını gidermek için harcamalı, düzenli ve kurallı olarak hareket etmeliyiz.

d) Yanımıza gelen fakirin ihtiyacını giderecek imkanımız olmazsa ona karşı davranış şeklimiz hakkında Allah-u Teala şöyle buyuruyor: ‘Rabbinden umduğun bir rahmeti dileyerek onlara bir şey veremez, yüz çevirmek zorunda kalırsan onlara güzel sözler söyle, gönüllerini al.’[18]  

Rivayetlerde şöyle gelmiştir: Ayet-i Kerime nazil olduktan sonra birisi gelip Peygamberden (s.a.a) bir şey istediğinde verecek bir şeyi olmazsa ona ‘Allah, ihsanıyla bize ve size rızık versin.’[19] diye buyururdu.

Her durumda dilencilere kötü davranmak yasaktır. Eğer yardım imkanımız yoksa, onları yardım kuruluşlarına yönlendirerek hem onların onurunu korur, hem de toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz.

e) Yukarıdaki bazı rivayetlerden de[20] anlaşılacağı üzere, insanın dilencilere karşı içinde bir acıma hissi uyanırsa o hissi öldürmemek gerekir. Çünkü bu his, herkesin insaniyetini gösteren değerli bir histir. Bu yüzden daha önce maddeler halinde söylenen yollarla veya değişik şekillerle bu fıtri hisse cevap vermek gerekir. Bu yollardan biri böyle dilencilere yardım eden ilgili kuruluşlara gücümüz ölçüsünde para vermeli veya yardım sandıklarına atmalıyız. Bununla hem Allah katında niyetimizi göstermiş oluruz, hem insanlık görevimizi yerine getiririz, hem de vicdanımızın sesine kulak vermiş oluruz.



[1] -Duha/10

[2] -Muhammed b. Hasan Hürr-ü Amuli, Vesail-uş Şia, c.9, s.418, Müesses-i Al-ul Beyt, h.k.1409.

[3] -a.g.e. s.417.

[4] -a.g.e. s.421.

[5] -a.g.e.

[6] -a.g.e. s.415.

[7] -a.g.e.

[8] -a.g.e. s.414.

[9] -Bir dirhemin fiyatı h.ş.1377 yılında yaklaşık 2000 İran riyali idi. (Muhammed Cevad Fazıl Lenkerani, Cami-ul Mesail, c.2, s.374, http://lankarani.ir//far sitesi.

[10] -Abdulali Arusi Huveyzi, Tefsir-i Nur-us Sakaleyn, c.5, s.597, 4. Baskı, İsmailiyan yayınları, h.k.1415.

[11] -Muhammed b. Hasan Hürr-ü Amuli, Vesail-uş Şia, c.9, s.419.

[12] -İsra/29.

[13] -İsra/29.

[14] -Tefsir-i Nümune, c.12, s.91.

[15] -Furkan/67.

[16] -Avam vezninde olan Kıvam, lügatte adalet, istikamet ve vasat ölçü anlamına gelmektedir.

[17] -Tefsir-i Nümune, c.15, s.152.

[18] -İsra/28

[19] -Tefsir-i Nümune, c.12, s.90.

[20] -4.Rivayet.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar