Gelişmiş Arama
Ziyaret
10058
Güncellenme Tarihi: 2011/04/13
Soru Özeti
Allame Tabatabai gibi alimlerin görüşüne göre ruhun cismaniyet-ul hüdus olmasıyla (bedenle varolması) alem-i zer arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?
Soru
Ruhun cismaniyet-ul hüdus olduğuna (önceden yaratılmadığına/bedenle varolduğuna) inanan Allame Tabatabai gibi alimler, nasıl olur ruhun, dünyaya gelmeden ve alem-i zer’den önce varolduğuna inanabilirler?
Kısa Cevap

Ruhun cismaniyet-ul hüdus olduğuna (bedenle varolduğuna) inanmakla Allame Tabatabai’nin bahsettiği şekilde alem-i zer’e inanma arasında çelişki yoktur. Zira cismaniyet-ul hüdus demek, maddi oluşumla gerçekleşen teklik ve belirgin bir şekilde meydana gelmek demektir. Alem-i Zer’de ki varlıklar, aralarında herhangi bir belirginlik olmadan toplu halde olan varlıklardır.

Ayrıntılı Cevap

Soruya geçmeden önce ruhun cismaniyet-ul hüdus olmasıyla (bedenle varolması) Allame Tabatabi’nin alem-i zer hakkındaki görüşünün ne anlama geldiğini bilmek gerekir:

1- Hikmet-i Mütealiye’ye göre varlıklar başlangıçta toplu halde, yani belirgin olmayan bir haldeydiler. Sonra maddi oluşumla ayırıştılar ve bu aşamadan sonra ferdi hale gelerek öylece kaldılar. Başka bir ifadeyle ruh, cismaniyet-ul hüdus, ruhaniyet-ul beka’dır.[1]

2- ‘Hani Rabbin Âdemoğullarının sırtlarından (sülbünden) zürriyetlerini izhar etmişti de kendilerini kendilerine tanık tutarak ‘Ben Rabbiniz değil miyim.’ demişti; onlar da evet, tanığız, Rabbimizsin demişlerdi. Bu da ‘kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu’ dememeniz içindir.’[2] ayetinde geçen alem-i zer’in mahiyeti konusunda çeşitli ihtimaller verilmiştir. Örneğin Tefsir-i Nümune’de iki önemli ihtimal vardır:

a) Allah, Adem’in sülbünden ve Onun sülbünde olan insanların zerrelerinden misak almıştır.

Bu ihtimalin eleştirilen yönleri vardır.

b) Alem-i zer’den maksat fıtrat alemidir. Yani, insanlar hal diliyle diyorlar ki... Kısacası Allah’a yönelmek ve Allah’ı tanımak bütün insanların fıtratında vardır ve herkes tevhid ruhuna sahiptir. Allah’ın onlardan sorduğu soru tekvini sorudur. Verilen cevapta aynı dildendir.[3]  

Allame, el-Mizan tefsirinde alem-i zer’le ilgili rivayetleri kabul etmenin yanı sıra iki ihtimale de eleştirileri var. O şöyle buyuruyor: Ayette geçen ‘İz’ edatı (Hani/o zamanı ki) önceden bir olay olduğunu göstermektedir. Bunun da fıtrat ve zeban-ı hal ile söylenmesi uygundur. Burada mülk aleminden önce melekut aleminde insanların varlığı ve varlıkların toplu halde olmaları kastedilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki burada zaman önceliği söz konusu değildir. Zira önce bulunmak meselesi şu anda bile vardır. Mülk aleminden önce berzah alemi ve akıl alemi vardır.’[4]

Yukarıdaki açıklamalardan ruhun cismaniyet-ul hüdus olduğuna inanmakla Allame Tabatabai’nin alem-i zer’le ilgili görüşü arasında çelişki olmadığı anlaşılmaktadır. Zira cismaniyet-ul hüdus demek, maddi yaratılışla gerçekleşen ferdi ve müşahhas bir hale gelmek demektir. Ama alem-i zer‘de ki varlıklar, aralarında herhangi bir belirginlik olmadan toplu halde olan varlıklardır.



[1]- Esfar, c.8, s.347. Ancak bazıları bu görüşü kabul etmeyip şöyle diyorlar: Ruh yaratılışının başlagıcından itibaren mücerret cevherdir. Tecerrüt onun zatında var. Mücerret ruhun başka bir şeyle zaman bağlantısı yoktur. Bu yüzden onun için zaman yönünden önce ve sonra olmak diye bir şey söz konusu değildir. Buna göre, ‘ruh belli bir zamanda bedene gelir’ denildiğinde aslında bu ‘belli bir zamanla sınırlanmak’ gerçekte bedenden dolayıdır. Çünkü maddi varlık cismanidir ve zamana bağlıdır. Başka bir ifadeyle, belli ahkama göre bu alem maddi ve cismani olduğundan ‘ruh, bedenden önce vardı’ denmektedir. Yoksa ruh, başlangıçtan itibaren mücerrettir ve mücerret aleme aittir. Öyle bir alem ki, dehr (sürekli devam eden zaman) önceliğine göre tabiat ve madde alemine önceliği vardır. Ama onun onlara olan nispeti eşit değildir. Mücerret olan ruh, tecerrüdünden dolayı maddi bedeni ihata etmiştir. Bedende belli bir kabiliyet edindikten sonra gerçekte ruhla belli bir zamanda özel bir irtibata geçen bedenin kendisidir. Yani ona ait oluyorr. Rivayetlerde gelen ‘ruhların yaratılışı bedenlerin yaratılışından iki bin yıl önceydi’ ibaresinden kasıt belki de zaman önceliği değildir. Rivayet iki önceliğin şu iki merhalesine işaret etmiş olabilir: Biri akıl aleminin berzah ve misal alemine önceliği, diğeri berzah aleminin tabiat alemine önceliği. Kur’an-ı Kerim’de geçen ‘Rabbinin katında bir gün, sizin sayıp durduğunuz bin yıl gibidir’ (Hac/47) ayeti bunu teyit etmektedir. Galiba ayetteki ‘gün’ kelimesi alemlerin birbirlerine olan zincirleme önceliği merhalesidir.

Dolayısıyla ruh, beden yaratılmadan önce (ancak buradaki öncelik zaman önceliği değildir) vardı ve bedeni ihata etmişti. Onun bedene olan önceliği tecerrüt aleminin tabiata olan önceliğidir. Bu durumda rivayetlerin delaletini, herhangi bir zorlama ve tevil yapmadan idrak edebilir, aynı zamanda ruhun kıdem ve hüdusunu bir tür birlikte düşünebiliriz. Ruhun kıdemi, tecerrüt aleminde olan dehr varlığının mertebesinden dolayıdır. Ancak bu Eflatuni meselle aklani toplu olmaktan farklıdır. Zira bu görüşe göre ruhlar tecerrüt aleminde tek ve vahid olarak değil çoklu olarak vardırlar. Ama burada yazarında değindiği gibi mücerretlerin çokluğunun yasak olması sorunu çıkabilir. Fakat bize göre bu meselenin delilinde şüphe vardır. Mücerretlerin içinde ferdi çokluk ve bir tür vahdet olabilir. (Bkz: Muhammed Taki Misbah Yezdi, Şerh-i Cild-i Heştom-i Esfar, c.2, s.229-230)

[2]- A’raf/172.

[3]- Nasır Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.7, s.7, Dar-ul Kütüb-ül İslamiyye, Tahran, h.ş.1374.

[4]- Bkz: el-Mizan, (Seyyid Muhammed Bakır Musavi Hemedani’in Farsça çevirisi, c.8, s.400-432, Defter-i İntişarat-ı İslam-i Camia, Kum, h.ş.1374.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar