Gelişmiş Arama
Ziyaret
7472
Güncellenme Tarihi: 2013/08/27
Soru Özeti
Lezzet kısımları nelerdir? Üstün lezzete nasıl ulaşılabilir?
Soru
Lezzet kısımlarını sayar mısınız? En yüksek ve en kalıcı lezzet türü nedir? Üstün ve kalıcı lezzet türüne nasıl ulaşılabilir?
Kısa Cevap

İnsan lezzet ve dertsiz değildir. Bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Bu hususları tanzim etmede ahlakın önemli bir payı vardır. Ahlakî konular sayesinde gerçek lezzet ve dert, gerçek dışı olandan ayırt edilmekte ve böylece insan gerçek lezzete yönelebilmekte ve gerçek olmayandan da uzaklaşabilmektedir. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri hissî lezzet, hayalî lezzet, aklî lezzet ve manevî lezzet diye dört kısma ayrılmaktadır. Hangi lezzetin üstün olduğu bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin birey cismanî elemlerle birlikte olsa bile Allah’ın rızasını kazanma makamına ulaşmayı en üstün lezzet bilir. Üstün lezzete ulaşmanın yolu, insanın kendi ruhunu cisim ve bedenine hâkim kılmasıdır.

 

Ayrıntılı Cevap

Lezzetin hakikati, insan doğa ve ruhuyla uyuşan ve mülayim bir şeyi idrak etmekten ibarettir; yani böyle şeyleri idrak etmek insana lezzet vermekte ve onun sevinmesi ve ferahlamasına neden olmaktadır. Bunun mukabilinde, insan doğası ve ahlakına aykırı ve tatsız olan şeyleri idrak etmek ve duyumsamak da acı vermekte ve ruhun katılaşmasına ve rahatsızlığa neden olmaktadır. Bu esas uyarınca her insan bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Ama hangi hususlardan lezzet alması ve hangi hususlardan endişe duyması konusu kendisinin ahlakî terbiyesine kalmıştır. İnsan doğası gereği lezzet talibidir ve işlerini bir lezzete ulaşmak için yapmakta veya en azından bir şeye doğru yöneldiğinde onu motive eden şey, o şeydeki lezzettir. Bazı insanlar lezzetlerin hissî ve hayvanî lezzetler (mide ve şehvet) ile sınırlı olduğunu ve hissî lezzetlerini sınırladıkları ve Allah için haram lezzetler veya şanlarına yakışmayan lezzetlerden vazgeçtikleri takdirde zor bir yaşamları olacağını sanmakta ve gerçek müminler ve Allah’ın buyruklarına uyan kulların hiçbir şeyden lezzet almadıklarını ve yaşamın onlar için acı geçtiğini düşünmektedirler. Oysaki bu doğru değildir; zira lezzetler, hissî lezzetler ile sınırlı değildir. Aksine maddî ve hayvanî lezzetlerden çok üstün olan başka lezzetler de vardır. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri dört kısma ayrılmaktadır:

 

1. Hissi Lezzetler: Beden uzuvları ve beş zahiri duyu organı yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir.

 

2. Hayalî Lezzetler: Hayal yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir. Rüyadaki lezzet, güzel bir yerde olmayı düşleyerek elde edilen lezzet ve hoş bir hatıradan alınan lezzet bu kabildendir.

 

3. Aklî Lezzet: Aklî hakikatleri idrak etmekten alınan lezzettir. Matematik ve fizik formüllerini keşfetmek alınan lezzet ve bilimsel hususları öğrenmekten kaynaklanan lezzet bu türdendir.

 

4. Manevî ve Ruhî Lezzet: İnsanın manevî hususlardan ve Allah’a kulluk etmekten aldığı lezzetler gibidir. Elbette kulun manevî ve ibadete ait hususlardaki hedefi lezzet almak olmamalıdır; çünkü ibadet ile ilgili hususlar Allah için halis bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Ama maneviyat ve ibadet ehli kimseler doğal olarak bir tür lezzet de tatmaktadırlar. Bu lezzet maddî lezzetlerden daha aşağı değildir ve hatta birçok insan için ondan daha üstündür. Allame Caferî lezzet ve elem türlerini cismanî (maddî) lezzet ve elemler ile ruhî (manevî) lezzet ve elemler diye iki kısma ayırmıştır. Maddî lezzet; yemek, içmek ve giyinmek gibi direkt maddî lezzetleri ve maharet, sevilmek, başkalarına egemen olmak, düşünsel huzur ve özgürlük gibi endirekt maddî lezzetleri içermektedir. Ruhî lezzetler ise sorumluluğu yerine getirme ve Yüce Allah’a yakınlaşma gibidir.[1] Hangi lezzetin üstün olduğu konusu ise bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin ve ilahî bir insanın perspektifinde Allah’ın rızasını elde etme makamından daha üstün bir lezzet yoktur. Bundan ötürü, onu Allah rızasına yakın kılan her iş üstün bir lezzet taşır. Mümin her zaman hayırlı bir iş yapmanın peşindedir, hissî lezzet ve dünyevî kârın peşinde değildir. Elbette bu iş, bazen lezzetli ve faydalı ve bazen de acı ve zararlıdır ve eğer insan his ve doğasına göre incelenecek olursa, tadım ve maddî menfaatler açısından lezzetli ve kârlı değildir. Ama akıl onu iyi görmektedir. Hatta bazen bir takım işler tadım, his, lezzet ve maddî açılardan bir getiri taşımamakla birlikte akıl tarafından iyi oluşları da tespit edilememektedir, ama aklın üstünde olan, öğretmeni sayılan, onu yetişkin kılan ve hazinelerini açığa çıkaran vahiy ona filan işin iyi olduğunu bildirmekte ve sonra da akıl onun iyi olduğunu anlamakta, kabul etmekte ve onu yapma emrini bedene vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de işlerin ölçüsünün zahirî lezzet ve fayda değil, hayır olması ve hayrın da vahiy tarafında beyan edilmesi gerektiği belirtilmiştir. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[2] Bu ayet-i kerimeden bizim hakikatimizi ruh ve fıtratın temin ettiği, beden ve beden menfaatlerinin ise bir araçtan öteye bir şey olmadığı ortaya çıkmaktadır.

 

Üstün Lezzete Ulaşmanın Yolu:

 

Üstat Cevadî Amulî bu hususta şöyle demektedir: “Akil, arif, abid ve Allah’ın kulu olan kimseler makam hazzını iyice tatmışlardır. Onlar toplumsal, siyasal vb. meselelerde söz etmeden önce kendi ruhlarındaki dâhili muhitte yöneten ve yönetilenin hükmünü belirler ve ruhun emir vermesi ve bedenin de itaat etmesi gerektiğini söylerler. Ancak böyle bir yönetim lezzet vericidir. Örneğin ruh size oruç tutmanızı emreder, ama beden acı çeker ve itaat eder. Ruh, bedene olan bu egemenliğinden lezzet duyar. Yahut ruh yabancılara karşı savunmada bulunmak, cihad etmek ve savaşmak için bedene emir verir ve beden itaat ederek bir yerden başka bir yere hareket eder, cihadı başlatır, düşmanın ok ve hançerinin acısına tahammül eder ve yaralanır. Burada ruh ben emir verdim ve beden itaat etti diye Allah’a şükreder. Namahreme bakmamak, haram müzikleri dinlememek, haram mal yememek ve diğer yüzlerce dinî buyruk da bu kabildendir. Cahil kimse ise bedeni ruha egemen kılar, onu emir ve reis yapar, yönetim makamına oturtur ve ilahî ruhu bedenin esaretine verir.”[3]                 

 

 

[1] Bkz: Caferî, Muhammed Taki, Aferineş Ve İnsan.

2] Bakara, 216.

[3] Cevadî Amulî, Abdullah, Mebadi-i Ahlak Der Kur’an, s. 241.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar