Gelişmiş Arama
Ziyaret
11262
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
Ölüpte dünyadan ümidi kesilen bir insan için Hakk’ın rahmetinden uzak olmasını istmek kötü niyetli olunduğu anlamına gelmez mi? Biz insanlardan nefret etmiyoruz. Öyleyse neden Ziyaret-i Aşura’da ölen birinin arkasından lanet okuyoruz? Hem de ebedi lanet.
Soru
Ziyaret-i Aşura’yı -manasına dikkat ederek- okuduğumda: ‘(Allahım!) Ubeydullah b. Ziyad’a, İbn-i Mercane’ye, Ömer b. Saad’a, Şimr’e, Al-î Ebi Süfyan’a, Al-î Ziyad’a ve Al-î Mervan’a kıyamete kadar lanet et.’ Ve ‘Senin lanetin sonsuza dek onların üzerine olsun.’ cümlelerini gördüm ve aklıma şöyle bir soru takıldı: Ölüpte dünyadan ümidi kesilen bir insan için Hakk’ın rahmetinden uzak olmasını istmek insanın kötü niyetli olduğu göstermez mi? Bu ‘Rahmeten Li’l Alemin’in rahmetinden uzak kalmak anlamına gelmez mi? Biz inanıyoruz ki Masum İmamlar düşmanlarını da severdi. Hatta kendileriyle savaşanların bile akıbetlerini düşünür, savaşmadan önce onları doğruya ve hakka davet ederlerdi. Yani insanları hep Hakk’ın rahmetine yakınlaştırmak istiyorlardı. Biz insanlardan değil amellerinden nefret ediyoruz (Eğer yüz çevirenler bilseydiler onlara nasıl iştiyakım var, şevkten ölürlerdi). Öyleyse neden ölen birine lanet ediyoruz? Hem de ebedi lanet!
Kısa Cevap

Yezid gibilere lanet etmek, herkesten önce Allah-u Teala, Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Vasileri (a.s) tarafından yapılmıştır. Halbu ki, Onlar rahmetin kendisi ve yaratılmışlara karşı ilahi rahmetin abidesidirler.

Bazı insanlar, özgürce hak dini tanıdıktan sonra ona uymadığı zaman azaplandırılacaklarını bilmelerine rağmen, dinin emir ve yasaklarına uymazlarsa, kendi haklarını zayi ettikleri gibi, Allah’ın ve insanların da haklarına tecavüz ederler. Bu isyan ve tecavüzlerinden dolayı dünya ve ahiretin hem lanetine, hem de azabına müstehak olurlar.

Buna göre lanetlilere lanet etmek, ilahi, nebevi ve imami bir fiil olup, melunların kendi kötülük ve pisliklerinden kaynaklanmaktadır. Onlar günaha ve isyana daldıkları için kendilerini Allah’ın ebedi azabına müstehak etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt’in (a.s) öğretilerine göre Hak’kın rahmeti kendisini onun rüzgarına doğru tutan kimseye ulaşır. Bu yüzden Kur’an, ebedi olarak Allah’ın azabında olacak kimselerden bahsetmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala kendisi rahmetin kaynağı olmasına rağmen Kur’an-ı Kerim’de bir çok kişiye lanet etmiştir. Örneğin: Allah’a ve Resulüne eziyet edenlere, kadın olsun erkek olsun bütün münafık ve müşriklere, ayetleri gizleyenlere, Allah’ın elinin bağlı olduğunu söyleyen Yahudilere ve mümin kadınlara iftira atanlara.[1]

Bütün bunlar gösteriyor ki, Allah insanlara özgürlük verdiği halde bazıları günaha ve isyana o kadar saplanmışlar ki, kendilerini Allah’ın ebedi azabına müstehak etmişlerdir. Hakk’ın rahmeti, Kur’an-ı Kerim, Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) öğretilerine göre kendisini onun rüzgarına doğru tutan kimseye ulaşır. Kur’an, ebedi olarak Allah’ın azabında olacak kimselerden bahsetmektedir.[2]

Öyleyse Allah veya Peygamber (s.a.a) ve Masumlar (a.s) bazılarına lanet etmişlerse, böyle kimseler Allah’ın rahmetine giden bütün yolları kapadıkları, günaha girdikleri ve Allah’a muhalefet ettiklerinden dolayı onlar için kurtuluşa erme ümidi kalmamış demektir. İmam Ali (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve diğer İmamlar (a.s), sizinde belirttiğiniz gibi her savaşın başlangıcında kendilerine savaş açanları hakka davet ederlerdi, ama bu davetleri kabul görmediğinde şiddete baş vururlardı.

Ölmüş zalimlerin durumu neden anlatılmasın ve bundan dolayı onlara neden lanet edilmesin? Kur’an’ın nazil olmasının üzerinden 1400 seneden çok geçmesine rağmen henüz Ebu Lehep gibilerin dosyası açıktır. Kur’an buyuruyor: ‘Elleri kuruyasıca Ebu Leheb ve kurudu da...’[3]

Allah’ın ve Ehl-i Beyt’in (a.s) düşmanlarından beri olmak (yani teberra) Şia mezhebinin temel ilkelerindendir. Sevmek (yani tevella), teberra ile beraber olursa mana kazanır.

Allah’ın ve Ehl-i Beyt’in (a.s) düşmanlarına lanet etmenin salavattan daha üstün olduğuna dair rivayetler vardır.[4]

Evet, bazen aykırı iş yapan müminlerin kendilerinden değil onların amellerinden nefret ederiz. Ancak hakikat ortaya çıktıktan sonra bile Allah’ın velilerini öldürmek gibi büyük günah işliyenlere karşı ne yapmalı?

İmam Kazım’ın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Bizim dostlarımızdan yanlış iş yapanların kendilerinden değil, amellerinden beri olun.’[5]

İnsanları Allah yoluna hidayet etmek ve geniş ilahi rahmete ulaştırmak için gelen Masum İmamların (a.s) hakkını inkar eden, Onların mukaddes kanlarını akıtan ve insanlığı bu büyük feyizden mahrum bırakanlar ebedi olarak Allah’ın ve bütün Allah dostlarının lanetine hak kazanacaklardır. İnsanlığı kıyamete kadar bu hidayet meşalesinden mahrum etmenin cezası ebedi azaba çarptırılmaktır.



[1] -Ahzap/57, Feth/6, Bakara/159, Maide/64, Nur/23.

[2] -Ahzap/65.

[3] -Mesed/1.

[4]-Ebu’l Hasan b. Muhammed Necefi Razi, Mecma-un Nureyn ve Multek-al Bahreyn, s.243, İntişarat-ı Âl-i Aba, Kum.

[5] -(Ravi) Diyor ki: Ebu’l Hasan Musa (Kazım)’dan (a.s) ‘Sizin dostlarınızdan bilerek şarap içen ve günah işleyen birinden beri olalım mı?’ diye sorduğumda şöyle buyurdu: ‘Onun kendisinden değil amelinden beri olun. Onu sevin ama amelini sevmeyin.’ Ben: ‘Onlara fasık ve facir dememize izin veriyor musunuz?’ diye sorduğumda: ‘Hayır’ diye buyurdu ‘Fasık ve facir, hakkımızı inkar eden dostlarımıza düşmanlık eden kafirdir. Allah dostlarımızın -ne yaparlarsa yapsınlar- fasık ve facir olmasından sakınır. Siz deyin ki, ameli kötüdür, ameli günahtır, kendisi mümindir, ama işi kötüdür; ruhu ve bedeni paktır...’ (Müstedrek-ul Vesail, c.12, s.237).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
    24977 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2008/05/20
    İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    7110 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16585 Pratik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Lanetleşmenin bir şartı var mıdır? Hangi konuda lanetleşmek mümkündür? Lanetleşmek kesin olara gerçekleş midir?
    19167 مباهله 2012/05/27
    Lanetleşmek, batıl yolda olan kimsenin ilahi gazaba uğraması ve hak yolda olan kimsenin de tanınması ve böylece hak ve batılın birbirinden ayrılması için iki tarafın birbirine lanet etmesinden ibarettir. Lanetleşmek bir tür duadır ve kendine ait özellik ve şartlara sahiptir. Biz onların bazılarına işaret edeceğiz: İnsanın üç ...
  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10337 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • İslam’ın Hakkaniyetinin Aklî Delilleri
    21090 Yeni Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar bugün dünyada gözlemlenen dinlerde bir takım hakikatler yer alsa da, gerçek tevhit olan kamil hakikat sadece İslam’ın çehresinde gözlemlenebilirdir. Bu iddianın en büyük delili, diğer dinlerin muteber senetlerinin olmayışı ve metinlerinde tahrif ve aklî çelişkilerin bulunması ve bunun karşılığında Kur’an’ın senet taşıması, ...
  • Defalarca tövbesini bozmuş kimse şimdide Allah ve Masum İmamlar (a.s) hakkında şüpheye düşmektedir. Acaba Allah onu kendin uzaklaştırmış mıdır? Ve Allah’a yakınlaşmanın yolu nedir?
    36346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Günah, insanı alteder. Günahtan tövbe etmeye ciddi karar almak kurtuluşa yönelmek demektir. Şeytan, insanın düşmanıdır; onun böyle vesveseler vermekten amacı, insanları ümitsizliğe düşürmek, salih kulları merhametli olan Allah’tan uzaklaştırmaktır. Oysa Allah, ister günahkar olsun, ister zalim, bütün kullarını sever, onların hidayetini ve saadetini ister. Yalnız kaldığınızda Allah’tan ...
  • Ayakkabı giymenin adabı nedir?
    20961 Pratik Ahlak 2012/05/12
    İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu, en kâmili ve en camiidir. Bu bağlamda İslami öğretiler insanın tüm boyutlarını; bireysel ve toplumsal yönlerini her zaman ve her mekân için göz önünde bulundurmuş ve onun tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Her halükarda İslam dininin hakkında nazar vermiş ve adap belirlemiş ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) Rukayye adında bir kızı var mıydı?
    23693 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Fedakarlık ve insani kemallerle dolu Kerbela gibi bir olayda yaşı küçük olan kimseler fazla dikkat çekmemiş olabilir. Hz. Rugayye’nin (s.a) yaşamı, babası, amcası, halası gibi yüce şahsiyetlerin nurlarının ışığı arkasında kaldığından tarih kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s) Rugayye adında küçük bir kızı olduğu konusuna değinilmemiştir. Bazı maktellerde İmam ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11686 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.

En Çok Okunanlar