Gelişmiş Arama
Ziyaret
6144
Güncellenme Tarihi: 2011/04/13
Soru Özeti
erkek ve kızların gelecekteki evlilikleriyle ilişkin konuları onlara nasıl öğretebiliriz?
Soru
15 ve 16 yaşlarındaki erkek ve kızların gelecekteki evlilikleriyle ilişkin meseleleri onlara nasıl öğretebiliriz?
Kısa Cevap

Çocuklar tarafından bağımsız ve yeni bir yaşam yuvasının kurulmasıyla ilişkin meseleler, duygusal, sosyal ve cinsel meseleler ile irtibatlı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır, dolaysıyla bu bağlamda var olan meseleler iki bölümde ele alınmalı ve tahkik edilmelidir. Ailenin başarılı veya ta sorunlara kadar varan vücuda gelen başarısız ihtilafların tümü dikkate alındığında bunların birçoğunun birinci bölümle alakalı, yani sosyal ve duygusal meselelerle irtibatlı olduğunu göreceksinizdir. Bu nedenle insanın bu boyutuyla alakalı meselelere çocukluktan başlayarak onun kişiliğini, şahsiyetini ve insanlığını şekillendirmesi noktasında önem arz eden öğretileri kesintisiz bir şekilde ve devamlılığı arz eder bir yöntemle kendilerinin ihtiyarine verilmeli ve onlara öğretilmelidir. Ama çocukların cinsel meselelerini erken zamanlarda en incesine kadar öğretme meselesine gelince şunu söylemek lazım: bu konuda ve öğrenimde çocuklar için faydalı olacağı düşünülüyor. Özellikle eğer bu gibi meselelerin öğretimi çocukların valideni tarafından yapılıyorsa bu bağlamda tasavvur edilen faydalardan daha ziyade zararları olacağı düşünülmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz sorunun cevabını bulmak için her şeyden önce bilmemiz gerekir ki, birbiriyle evlilik aktını yapan iki kişi müşterek yaşamlarının kapsadığı zamanın çok az bir kısmını cinsel meselelere ayırıyorlar. Bu durum özellikle bir müddet evliliklerinin üzerinden geçtikten sonra daha da şiddet kazanıyor ve renkli olmaya başlıyor. Dolayısıyla bu bağlamda kendileri için çok önem arz eden şey ikisinin arasında bir birlerine karşı sergileyecekleri ilişkiler ve davranışlar şeklidir. Eğer dikkat edilirse evlilikten sonraki sorunların birçoğu ki maalesef boşamaya kadar varıyor bu bağlamdadır. Yani ikisinin bir birine karşı sergiledikleri davranış ve ilişki şekilleriyle irtibatlıdır. Cinsel ilişkilerin kaynaklık ettiği sorunlar çok nadirdir.

Evlilik ile insanın birçok fıtri ve tabii ihtiyacı temin ediliyor ki cinsel ilişki onlardan bir tanesidir. Bu nedenle şimdiki gençlerimizin ister erkek olsun ister kız olsun, ihtiyaç duydukları bilgi ve öğrenmeleri gereken şey cinsel meselelerle alakalı olan konuları değildir. Bilakis bu konuları öğrenmekten daha ziyade nasıl güzel bir eş olabilinir konusudur. Özellikle iki eş arasındaki ilişkilerin niteliğidir. Bir diğerlerine karşı duygulara dayalı bir ilişki şekline nasıl girilmesi mümkün olma konusudur. Uygun bir eşin seçilmesiyle alakalı bilgilerdir. Bu bağlamda riayet edilmesi gereken ölçü ve mizanların tanınmasıdır. Yukarıdaki konular hakkında çocuklarımızı ve gençlerimizi bilinçlendirmek en başta gelen konulardır. Dolayısıyla sorduğunuz söz konusu olan soru iki bölümde değerlendirilmelidir.

1-   Anne ve baba ve öğretim işini üstlenmiş yetkililer iki eşin birbiriyle olan ilişkilerinin nasıllığı konusu bağlamındaki bilgileri ne zamandan beri başlatmalılar ve ne kadar öğretmeliler?   

2-   Cinsel meselelerin öğretilmesi ne zamandan ve ne kadar olmalıdır? İşte kısa da olsa bu bağlamda sırasıyla uygun cevaplar ihtiyarinize sunacağız.

a)   Kuranı kerimde evlilik Allah ın ayetlerinden sayılmaktadır. Şöyle denilmektedir: "Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır".[1] Evlilik, şehvani ve cinsel arzularının söndürülmesi için tavsiye edilen bir konu olmasının yanı sıra insanların şahsiyet ve kimliklerinin ilerlemesi ve tekâmül bulması noktasında büyük rol oynadığı da inkâr edilmeyecek bir durum ve önemlidir. Sorumluluktan kaçan nice insanlar evlilik olgusuyla yaşamları değişmiş ve sorumluluğu kabul eder duruma gelmişlerdir. Elbette çok başarılı nice insanlar da söz konusudur ki maalesef evlilik noktasında seçtikleri yanlış eşlerle yaşamlarını birçok sorunlara maruz kılmışlardır. Buna binaen öğretim ve öğrenim görevini üstlenmiş kimseler özellikle anne ve babalar kendilerinden sonraki yeni nesillere bu durumları öğretmekle mükellef ve yükümlüdürler. Karı ve kocalık (eşlik) yapmanın doğru yöntemlerini, karşılıklı saygının nasıl yapılır, çocuklara karşı davranış niteliği, bir ailenin başka kimselerden yardım alarak kendi iktisadi meselelerini doğru idare etme yöntemini, uygun bir ailenin niteliği ve sonuç itibariyle Allahın yadını hatırlardan götürmeyecek, maneviyatı muhafaza edecek ve güvenilir bir aile ortamını oluşturma niteliğini küçüklükten çocuklara öğretilmesi gereken konulardan bazı örneklerdir. Bu konular çocukların çocukluk oyunlarına dikkat edilerek göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklar ister erkek olsun ister kız olsun uygun ve merhamet yüklü tavsiyelerle ileride bağımsız bir yuvanın kurulmasının nasıllığı ve nitelliği doğrultusunda eğitilmelidirler. Çok açıktır ki, çocuklar küçüklük yaşlarından uzaklaşarak evlilik yaşlarına yaklaşınca onlara öğretilecek öğretiler delilli ve daha kani edici olması gerekmektdir. Bu konular öyle bir şekilde kendilerine anlatılmalıdır ki, çocuklara sahip oldukları gelişmiş akıllarıyla kendilerine anlatacağımız konular ve öğretileri tecrübe edebilsinler, tahlil ve gerekirse eleştirebilsinler. Bu doğrultuda onların söyleyeceklerine kulak vermeli ve onların şüphelerini gidermeliyiz. Dikkat edilmelidir ki anne ve babanın birbirine karşı takındıkları tavır ve davranışları çocukların bu bağlamda şahsiyet ve kişiliklerinin şekillenmesinde çok etkilidir. Dolayısıyla anne ve babanın bir birlerine karşı sergiledikleri davranış ve tavırları arkadaşlık, muhabbet ve mantıklı olduğu oranda onların çocukları da daha sonra kendi eşlerine karşı nasıl davranacağını onlardan öğrenirler.

Evlilik arifesinde olan gençler kısa bir süre için kendi ahlakını düzene sokarak kendisi için bir eşi seçebilmek bağlamında hem gereken ölçüleri seçsin hem seçtiği eşe karşı doğru davranışlarda bulunabilmesi için bir yöntem içerisine girebilmesi imkânsızdır denilecek kadar zordur. Bu bağlamda başarılı olabilmesi daha önce uzun süre içende kendisine öğretilmiş olan öğretiler sayesinde ancak mümkün olabilinir. Bu nedenledir ki başarılı bir şekilde bir yaşamın idare edilmesinin niteliği daha önce uzun müddet içerisinde çocuklara öğretilmelidir. Bu gibi öğretilerin öğretilmesi için bir vaktin tavsiye edilmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla hangi dönem tavsiye ediliyor ise edilsin, ne zaman başlatılıyorsa başlatılsın erken sayılmayacaktır.

b)   Diğer taraftan şehvani ve cinsel meseleleri tamamen göz ardı ederek hiçbir şekilde onlara değinmemekte her iki tarafın cismani ve psikolojik bozukluluklara ve sorunlara neden olacağı ihtimali de söz konusudur. Cinsel ve şehvani meselelere zamanı gelmeden çocuklara açmak, özellikle erkek ve kadın arasındaki kuralsız ve sınırsız ilişkileri anlamsız bilen İslami camiada psikoloji ve manevi durumlarını olumsuz etkilediği gibi.   Zira bu türden olan öğretilerin anlatılması gencecik çocuklarımızın fikirlerini karıştırmasının yanı sıra onların diğer alanlarda da; ilmi, sosyal ve… gelişme ve ilerlemelerini yavaşlamasına neden oluveriyor. Aynı zamanda anne ve babalar ile çocuklar olmak üzere bireylerin arasında var olan hayâ ve ihtiramın aradan gitmesine neden oluyor. Şunu söylemek lazım ki, erginlik çağına gelmiş gençlere farklı konuları öğretmekle muvazzaf kılınmış kimseler şunu bilmelidirler ki irtibatlı oldukları bu gençler farklı ve değişik yollarla bu gibi meseleleri duymuşlardır. Bu nedenle gençlerin bu durumlarından haberdar olduklarını belirtmemelidirler. Kesinlikle onlara bu durumu anlatmaktan sakınsınlar. Dolaylı bir şekilde gençlere faydası olamayan bu tür meselelerle meşgul olmak kendileri için zararlı olduğunu ve onlarlar meşgul olmaktan vazgeçirmelerine ve gelecekte kendileri için faydalı olan konularla meşgul olmalarını sağlamak için çalışmalıdırlar. Zira bu tür meseleleri doğrudan doğruya ve dolaysız bir şekilde gençlere açmak hiç bir tesiri olmamakla yetinmiyor bilakis kendilerinde bu meseleler bağlamındaki meraklarını daha da artırmasına neden oluveriyor ve zihinlerini kendisiyle meşgul ediyor.

Yukarıdaki konuları bir biriyle mukayese ederek onlar yan yana bırakıldığında cinsel ve şehvet bağlamındaki meseleleri erken vakitlerde çocuklara açılsa faydasız olmakla yetinmiyor bilakis zararları faydasından daha fazla olduğu müşahede ediliyor. Bu nedenledir ki bu gibi meselelerin öğretilmesi özellikle eğer bu öğretim eğer baba ve anne tarafından gerçekleştiriliyorsa kesinlikle tavsiye edilmemektedir.

Elbette gençlerin bu bağlamdaki sorularına yalancı cevaplar da verilmemelidir. Zira bu bağlamdaki gerçeklerle tanıştıkları vakit, kendilerine doğru olarak öğretilen diğer öğretilerde de kuşkulanacakları söz konusu olacaktır. Dolayısıyla bu bağlamdaki sorularına verilecek cevaplar doğru ve mümkün derecede kısa ve ahlaki kurallar içinde ve çok edibane olmalıdır. Gayri müstakim bir yöntemle zamanı geldiğinde karşılaştıkları soruların dakik ve derin cevabını kendileri alacaklarını kendilerine tefhim edilmelidir. Elbette bu durum gençlerin sorularını cevaplandıracak kişinin maharetine bağlıdır ve bunun nasıl başarılı olabileceği şahsin kendisine ait ve onun yeteneğe bağlıdır.

Şu noktanın açıklanması da gereklidir ki, kendi ailesiyle birlikte yaşayan her çocuk bu süreç içinde tedrici olarak bu meselelerle hiçbir hassasiyete neden olmadan tanışacaktır. Çocuklar anne ve babalarıyla birlikte yaşadıkları dönem içinde aşağıdaki konular hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Sadece karı ve koca bir diğerinin yanında yatabiliyor, bir diğerinin bedenine sorunsuz ve serbestçe bakabiliyor. Evlilik olmadan hiçbir kadın meşru çocuk edinemiyor. Her kesin eşi kendi eşine, hatta mahrem olan anne, baba, kardeş ve bacılarından daha yakındır. Annesinin karnında çocuk büyüyor ve farklı merhalelerden geçiyor. Geliştiği bu süreç hakkında bilgiler ediniyorlar. Kendi ailesiyle birlikte yaşayan çocuklar zikir edilen konular ve bu konulara benzer başka konular hakkında tedrici bir şekilde bilgi sahibi olurlar. Elbette dikkat edilmelidir ki aile efratları arasındaki davranışlar bir şekilde olmalıdır ki, anne ve babaların cinsel meseleleri çocukların gözlerinin önünde değil bilakis gözlerden uzak olmalıdır. Bu mesele kuranı kerimde ciddiyetle vurgulamaktadır.  

Bu bağlamdadır ki, Allah u Teâlâ kuranı kerimde üç vakit belirtilmektedir ki bu üç vakitte çocukların anne ve babanın odasına izinsiz girmesinin doğru olmadığı çocuklara öğretilmesinin emretmektedir.[2] Cinsel ve şehvani meseleler hakkında çok dikkatli ve mümkün oldukça ihtiyatlı olmayı içeren Masum imamlardan (a.s.) birçok rivayet var olmaktadır.[3] Bu rivayetler dikkate alınmalıdır.

Diğer taraftan gençler toplumda yaşayarak da; özellikle iletişim araçlarının çok geniş bir şekilde yayıldığı bir dönem içinde yaşadığımız bu çağda isteyerek veya istemeyerek cinsel nitelikli diğer konulara da bu yolla bilgi ediniyorlar.

Bu nedenle eğer anne ve babalar ve öğretim ve eğitim konusunu üstlenmiş diğer yetkililer gençleri sosyal ilişkiler ve karşılıklı muhabbet duygularıyla irtibatlı olan tüm konularla ve cinsel konularla irtibatlı meseleler noktasında da genel konularla tanıştırabilirlerse kendi vazifelerini yapmışlardır diyebiliyoruz. Eğer gençler cinsel meseleler hakkında evlilikleri kesinleşinceye kadar ilgili kitapları mütalaa veya mevcut olan yolarla gerekli bilgileri edinemezlerse hiçte tedirgin verici bir durum değildir. Zira bu konuyla alakalı gerekli meseleleri kısa bir zamanda anne ve baba yoluyla veya güvenilir kişilerden hatta konuyla ilgili kitapları ihtiyarına sunarak bu meseleleri öğrenmesi mümkündür. Bu bağlamda peygamber (s.a.a.) ve masum imamlardan (a.s.) bazı rivayetler nakledilmektedir ki, bu rivayetlerde bazı kişilerin evlendikleri dönemlerde kendilerine cinsel konularla ilgili bazı tavsiyelerde bulunulmuştur.[4]

Alınacak nihai sonuç: cinsel konularıyla alakalı meselelerini, sadece gençlerin evlilik arifesinde karar aldığı dönemde gereklidir. Hatta konuyla alakalı bazı meseleler evlilik gerçekleştikten sonra öğretilmesi mümkün olabilir. Ama aile yuvasının kurulması ve bu bağlamda başarılı olmanın niteliğiyle alakalı meseleler küçüklükten başlatılması ve devamlılık arz eden bir yöntemle verilmesi gerekir.

 



[1] Rum, 21.

[2] "Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” (nur, 58).

Bu surede konu edilen en önemli mesele genel anlamda iffet, namusluluk ve her çeşit cinsel kirliliklerinden perhizciliktir. Bu konu etraflıca bu surede ele alınmıştır. Konu edilen ayetler de konuyla ilişkin bir meseleye değinmiş ve özelliklerini açıklamaktadır. Söz konusu meselede erginlik çağına gelmiş veya gelmemiş olan çocukların karı koca ve eşlerin halvet etmeleri mümkün olduğu odalara girmek istedikleri vakit izin almalarıdır. İlkin şöyle diyor: “Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa sizden izin istesinler; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra”.

Bu üç vakit sizlere has gözlerden görülmeyecek ve saklanılacak vakitlerdir”. Bu düsturun çocukların anne ve babalarına yönelik bir düstur olduğu açıktır. Allah u Teâlâ bu emir ile anne ve babadan çocuklarına bu konuları öretmelerini istemektedir. Zira çocuklar daha erginlik çağına gelmemiş ta bu ilahi emre muhatap olmuş olsunlar. Şu noktaya da dikkat etmek gerekir ki, ayetin hakkında konuştuğu çocuklar erginlik çağına gelmemiş ama erginlik çağıyla ilişkin konuları derk edebiliyor yaşa gelmişlerdir. İznin alınmasını gerekli kılan ilahi düsturdan bu çocukların izin alınmasının ne olduğunu anlayabildikleri anlaşılmaktadır. (tefsiri numune, c. 14, s. 538-540).          

[3] HUR AMULİ, Muhammed b. Hüseyin, “vesailu eş- şia”, Kum: müesesei alu’l-beyt, b. t. 1409, h., ş., c. 20, s. 132-133. Rivayet no: 25222, 25222.

[4]  ŞEYHİ SAHDUK, “ilelu’ş-şerai”, intişarati mektebetu’d-daveri, tarihsiz, c. 2, s. 513 ve 518.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Veliyy-i Asr’da (a.f) kendi zuhurunu bekleyenlerden midir?
    6348 Eski Kelam İlmi 2011/04/13
    Fereci beklemek, İslamın, özellikle Şii mezhebinin temel rükünlerindendir. Fereci beklemek, bütün dünyada ki eşitsizlik ve sıkıntıların giderilmesi demektir. Fereci bekleyenler, ahiri zamanda ilahi bir insanın -İslam’da ki adı Mehdi’dir- zuhur edeceğine, zulmü ortadan kaldırıp yerine adaleti yerleştireceğine, bütün dünyada Allah’ın hükümetini hakim kılacağına inanmaktalar. Bütün ...
  • Lütfen imameti ispatlayan akli delilleri ve imamın varlılığın gerekliliğini açıklar mısınız?
    8878 Eski Kelam İlmi 2010/03/09
    İmamet meselesi İslam’da çok önemli bir yere sahiptir. İmamet insanın tekamül yolundaki son durağıdır.Bu makam, Hz. İbrahim (a.s) ve İslam Peygamberinde (s.a.a) olduğu gibi bazen nübüvvet ve risalet makamıyla beraber olmuş, bazen de Masum İmamlarda (a.s) olduğu ...
  • Yaratmada tevhidin manası nedir?
    6550 Eski Kelam İlmi 2012/04/15
    Varlık âleminin yüce Allah dışında hiçbir yaratıcısının olmamasına yaratmada tevhit denir. Mümkün varlıklar, onların eserleri, fiilleri ve hatta insan ve onun tüm icat ve keşifleri hiçbir tartışmaya yer bırakmaksızın Allah’ın yaratıklarıdır. Varlık âleminde bulunan her şey O’nun mahlûkudur. Ama bazıları vasıtasız bir şekilde ve bazıları ise vasıtayladır. ...
  • Neden Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresini 1000’den 50 yıl az olarak ilan etmiştir?
    4055 Tefsir 2019/10/21
    Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresi hakkında şöyle buyuruyor:«وَ لَقَدْ أَرْسَلْنا نُوحاً إِلى‏ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلاَّ خَمْسِينَ عاماً فَأَخَذَهُمُ الطُّوفانُ وَ هُمْ ظالِمُونَ» “Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda haksızlık etmekte olan ...
  • Neden Fatiha suresi (Hamd) Seb’i Mesani olarak adlandırıldı?
    16553 Tefsir 2011/08/14
    Tefsirlere ve rivayet kaynaklarına müracaat ettiğimizde bu konuda –“Seb’i Mesani” ve “Kuran’ı Azim”den maksat nedir?” farklı görüşlerin mevcut olduğunu görürüz:Bazıları bu iki terimden maksadın Kuran ve ayetleri olduğu ...
  • Eşim daha önce Hindu idi ve benim için Müslüman oldu. Ama bu görünüşte kaldı ve kendisi hiçbir şerî meseleye riayet etmemektedir. İşini yalan ile elde etti. Nasıl davranmam gerektiğini bana bildirir misiniz? Boşanmak caiz midir?
    9784 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Cevap olarak söylemeliyiz ki siz maalesef evliliğin başında hataya mürtekip olmuşsunuz. Gerekli araştırmayı yapmaksızın inanç ve düşüncelerini pek bilmediğiniz birisiyle ortak yaşama başlamışsınız. Ama sizin henüz dininize ve onun buyruklarına riayet etmeye hassas olmanız ve kalbî imanınızdan kaynaklanan kaygılarınızı dile getirmeniz övülmeye layıktır. Probleminiz ile ilgili olarak şöyle söylemeliyiz: ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek bedenini kim defnetti?
    10808 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Alimlerin bu konudaki görüşleri farklıdır. Bazı rivayet ve tarih kitaplarına dayanarak ileri sürülen görüşlerden bir şudur: İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek bedenini, değerli oğlu İmam Zeynulabidin (a.s) Kerbela’da toprağa vermiştir. Yani İmam Seccad (a.s), ‘İmam’ı imamdan başkası gusledemez, kefenleyemez ve defnedemez’ hükmü gereği Kerbela şehidlerini özellikle masum babası ...
  • Peygamber (s.a.a.) Mescit yapma esnasında Ammarın okuduğu şiirler nasıl idi?
    6985 تاريخ بزرگان 2010/11/22
    Meclisi "biharu'l-envar" adlı esirinde şöyle yazıyor: Peygamber (s.a.a.) kendi yaranlarıyla birlikte mescit yaparlarken, bu esnada sahabelerden birisi kendi şık elbisesini giymiş ve has bir poz vererek oradan geçiyordu. Bu sahneyi müşahede eden Ammar-i Yasir, aşağıdaki anlamlar içerikli bazı şiirler okudu: mescitleri yapan ve orada rükû ve secde eden kimseler ile ...
  • Daire ve şirketlerin personeline ikramiye olarak ödenen ücretin humusu var mıdır?
    5107 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/24
    İmam Humeyni (r.a) ve yüce rehberlik makamının fetvalarına göre işçi ve memur ve de daire, şirket ve fabrika personeline ikramiye sıfatıyla ödenen paranın malî yılbaşına (humus yılı) kadar kalan her miktarının humusu ödenmelidir.[1]
  • Peygamberin (s.a.a) soyundan gelenlerin de humus vermesi gerekiyor mu?
    5737 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    İnsanın ticaret, endüstri veya diğer işlerden elde ettiği mal kendi ve ailesinin yıllık harcamasından fazla olursa, bu zamanda onun humusunu yani beşte birini gerekli şartlara sahip bir müçtehide vermesi veya o müçtehidin harcanmasına izin verdiği yere ulaştırılması gerekir.

En Çok Okunanlar