Gelişmiş Arama
Ziyaret
7784
Güncellenme Tarihi: 2010/12/29
Soru Özeti
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Soru
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Kısa Cevap

Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın gulat ve müfevvize olmadığını birkaç delil ve karineye dayanarak söyleyebiliriz:
1-Rical alimlerinin onun hakkındaki görüşleri: Şianın büyük rical alimlerinin hepsi onu saygıyla anmış ve bazıları da onun ‘Basair-ud Derecat’ kitabını övmüşlerdir.

2-Merhum Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın kendisinin gulatı reddeden kitabı vardır.

3-O, Kum alimlerindendir ve Kum’lular onun zamanında guluv ve tefviz şüphesi olan ravi ve rivayetleri reddetmekle ünlüydüler. Böyle bir itham, onun yaşadığı yer ve o zamanın genel düşünce yapısı göz önüne alındığında bu ithamlardan beri olduğu ortaya çıkar; çünkü kitapları, bu konuda sıkı olan hemşerilerinin ulaşacağı yerdeydiler. Kumlular, sırf bu ithamdan dolayı bir cemaati Kum’dan çıkarmışlardı. Ama onun kitaplarından böyle bir inanca rastlamamışlardı.

4-Onun kitabında (Basair-ud Derecat), Masumların (a.s) guluv ve gaybi ilimlerini red ve inkar eden rivayetler vardır.

Ayrıntılı Cevap

Müfevvize, Kaderiye’nin bir fırkasıdır. Onlar Allah’ın, insanların işlerini kendilerine bıraktığına inanır ve Allah’ın hidayetinden bahsetmezlerdi. Müfevvizenin bir başka kolu olan Şia’nın ‘Gulat’ı ise şöyle diyordu: ‘Allah, alemin işlerini Hz. Muhammed’e (s.a.a), sonra Hz. Ali’ye (a.s), sonra da diğer İmamlara (a.s) vermiştir.’[1] Ancak bu fennin uzmanı olan Merhum Mamakani’ye göre, tafvizin 9 manası vardır ve onlardan iki veya üçünde tafviz ve guluv hükmü verilebilirdi. Söz konusu 9 mana şunlardır:

1-Allah, Hz. Muhammed’i (s.a.a) yarattı ve alemin işlerini ona verdi, öyleyse dünyayı O yaratmıştır.

2-Dini işlerde tafviz: Yani Allah, Onlara (Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s)) istedikleri her şeyi helal ve haram etme iznini vermiştir.

3- Allah, Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) insanların siyaset, edep ve kemale erdirme işlerini havale etmiştir.

4-Allah, Masumlara (a.s) ilimleri ve ahkamı (insanların akıllarının farklı olması, takiyye vs’den dolayı) uygun gördükleri şekilde söyleme hakkını vermiştir.

5-Verme ve engellemede tafviz: Yani Allah yeryüzünü ve onda olan her şeyi Onlar (a.s) için yarattığından, istedikleri şeyi verme veya engelleme hakları vardır.

6-Masumların (a.s) her olayda şeriatın zahirine veya ilahi ilime ve rabbani ilhama amel etme yetkilerinin olması.

7-Rızıkların taksiminde tefviz: Yani insanların rızıklarını onlar taksim ederler.

8-Mutezilinin inandığı manaya inanmak. Yani Allah alemi yarattı ve artık onun tedbir ve idaresinde hiçbir rolü yoktur.

9-Zındıkların inancı olan bütün engel ve yasakların insanlardan kaldırıldığına ve istedikleri şeyi yapabileceklerine inanma.[2]

Allame Mamakani yine şöyle diyor: Eski alimlerin içinde temel meselelerde ihtilaf vardı; mesela bazıları bir şeyin fesat ve guluva neden olduğunu söylerken, bazılarına göre de bu böyle değildi.[3]

İşte bu temel ihtilaftan dolayı birbirlerini guluv ve tefvizle itham ederlerdi.

Kum alimleri ve İbn-i Gazairi gibiler guluv ve tefviz alanındaki inançlarından dolayı, bir çoklarını -hatta Masumların ashabını- tefviz ve guluvla itham etmişlerdi.[4]

Örneğin, Necaşi’nin, hakkında ‘Büyük alimlerdendir ve üstün bir makamı vardır’[5] dediği Yunus b. Abdurrahman’ı Kum’lular zayıf sayıyorlardı. Merhum Şeyh Tusi Rical kitabında şöyle diyor: ‘Kum’luların zayıf dedikleri Yunus, güvenilir ve itimat edilen biridir.’[6] Veya Necaşi’nin hakkında ‘Kum’lular onu yermiş ve guluvla itham ediyorlardı. Öyleki onu öldürmeyi bile kastetmişlerdi. Akşamdan sabaha kadar ibadet ettiğini görünce onunla uğraşmaktan vaz geçtiler.’[7] dediği Muhammed b. Urme Kummi’yi, Rical alimleri içinde cerh ve ta’dil’le meşhur olan İbn-i Ğazairi, onu bu yerme ve guluv ithamından beri etmiş ve Kum’luları bu ithamda hatalı bulmuştur. O şöyle diyor: ‘Kum’lular onu (Muhammed b. Urme) guluvla itham etmişlerdir. Oysa onun rivayetleri temiz ve fesattan uzaktır.’[8] Bazı alimler tarafından tefviz ve guluvla itham edilen birçok kimse var ki, gerçekte öyle değillerdir.[9] Ne ilginçtir ki, Muhammed b. el-Hasan Saffar, Kum alimlerindendir, Kum’da vefat etmiştir, kitapları ve eserleri Kum’luların ulaşacağı yerdeydi ve Kum’luların guluv ve tefviz meselelerindeki bütün katılıklarına rağmen ona guluv ya da tefviz ithamında bulunduklarını görmüyoruz. Genellikle rivayette zayıfların ismini getiren İbn-i Ğazairi’nin kitabında da Muhammed b. el-Hasan Saffar’ın adını görmüyoruz. Öyleyse, onun kitaplarında İmamların (a.s) şanında rivayetler gelmişse, bundan dolayı onu guluv veya tefvizle suçlamamak gerekir.

Rical alimlerinin Muhammed b. el-Hasan’ın hakkındaki görüşleri:

Merhum Necaşi kitabında Saffar hakkında şöyle yazıyor: ‘O, Kumlu alimlerin içinde itibarlı ve değerli biri olup, güvenilir, muteber ve kadri yücedir.’[10]

Allame Hilli kitabında şöyle diyor: ‘O, Kum’lu ashabın büyüklerinden ve makam sahibi biriydi.’[11] Mu’cem-ur Rical adlı kitapta şöyle yazılıdır: Kütüb-ü Erbaa’da ondan 572’den fazla hadis rivayet edilmiştir.[12] Oysa rivayet naklindeki dikkatleriyle bilinen eski alimler, gulat veya müfevvize birinden bu kadar çok rivayet nakletmeleri uzak bir ihtimaldir.

Ondan hadis alan ravilerin içinde birçok Kum’lunun da olduğunu görüyoruz.

Merhum Meclisi, onun meşhur kitabı hakkında şöyle diyor: ‘Basair-ud Derecat’ kitabı, güvenilir asıllardan olup, Merhum Kuleyni gibiler ondan rivayet nakletmişlerdir.’[13]

Merhum Meclisi-i Evvel’de şöyle diyor: ‘Kum’lular birçok kişiyi guluv ithamıyla Kum’dan çıkardılar. Onlarda biri Muhammed b. Halit b. Berki’dir. Sonra hatalarını anlayınca onu saygıyla geri getirdiler.’[14]

Belirtmek gerekir ki, Merhum Saffar, ‘Basair-ud Derecat’ kitabında Masum İmamların (a.s) kendilerinden gaybi ilimlerinin olmadığı konusunda rivayetler getirmiştir. Bu da onun gulat olmadığının delilidir.[15] Ancak, belirtmek gerekir ki, kendi yerinde de ispat olduğu gibi Masumların gaybi ilimlerinin olması garip bir durum değildir. Bu Ehl-i Beyt’in (a.s) şan ve makamlarından biridir ve böyle bir şey ne guluvdur, ne de tafviz. Hatırlatmak gerekir ki, Ehl-i Beyt’in (a.s) öğreti ve makamlarıyla dolu olan Ziyaret-i Camiay-ı Kebire gibi ziyaretleri Kum’lular nakletmişlerdir.[16]  

Merhum Ağabozorg Tahrani, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın kitaplarının içinde ‘er-Red Al’el Gulat’ (Gulata Red) adlı kitabın onun olduğunu söylemektedir. Bu da onun daha iyi tanımasına yardımcı olmaktadır.

Merhum Necaşi’de bu kitaptan bahsetmekte ve ‘er-Red Al’el Gulat’ın onun kitaplarından biri olduğunu söylemektedir.[17]  

Demek ki:

1-Guluv ve tefvizin çeşitli manalarının olması,

2-Bu manaların bazı alimler tarafından temeldeki bazı farklılıklardan ötürü birbirine nispet verilmesi,

3- Hiçbir rical ya da fihrist kitabında Saffar’a Guluv veya tefviz ithamında bulunulmaması,

4-Saffar’ın kitaplarının, guluv ve tefviz’de çok sıkı olan Kum’luların elinde olması ve onların bu kitaplara veya yazarına itiraz etmemeleri,

5-Ravilerin adını yazan, cerh ve yermede meşhur olan İbn-i Gazairî’nin kitabında, Saffar’ı gulatın ve zayıfların tabakasında saymaması.

6-Rical alimlerinin hepsinin onu ve kitaplarını övmesi,

7-Kum’luların, onun rivayet ve kitaplarından alıntılar yapması,

8-Kütüb-ü Erbaa’da onun rivayetlerinin çok olması,

9-Saffar’ın gulatlığı reddeden kitabının olması,

10-Basair-ud Derecat kitabında guluvu redden hadislerin olması, gibi karineleri gözönüne aldığımızda Saffar’a tefviz ya da guluv nispeti verilmesi bir töhmettir ve hakikatı yoktur.


[1] - Muhammed Cevad Meşkur, Ferheng-i Fırak-ı İslami, s.424.

[2] -Mamakani, Telhis-u Mikyas-il Hidaye, (Ğaffari), s.151.

[3] -a.g.e. (Telhis: Ali Ekber Ğaffaresi), s. 149-150 ve 151-153.

[4] -a.g.e. s.151.

[5] -Necaşi, Rical, s.446.

[6] -Muhammed b. el-Hasan Tusi, Rical, s.346

[7] -Necaşi, Rical, s.329, Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[8] -İbn-ul Gazairi, Rical, s.93. Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[9] -Onlardan bazıları şunlardır: İbn-ul Gazairi’nin ithamdan beri ettiği Ahmed b. el-

üseyin b. Said (Gazairi, Rical, c.1, s.41) ve Ahmed b. Muhammed b. İsa’nın Kum’dan

ıkardığı, sonra özür dileyip Kum’a geri getirdiği Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Berki

Gazairi, Rical, c.1, s.41, Ahmed b. Muhammed b. Halid’in Yaşamı).

[10] -Necaşi, Rical, s.354.

[11] -Hulasa-i Allame Hilli, s.157.

[12] -Ayetullah Hoi (r.a), Mu’cem-ul Rical, c.15, 257.

[13] -Meclisi, Bihar-ul Envar, c.1, s.17.

[14] -Mamakani, a.g.e. s.153.

[15] -Bihar-ul Envar, c.26, s.170’den alınmıştır.

[16] -Mamakani, a.g.e. s.154, Dipnot.

[17] -Necaşi, Rical, s.354, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın Yaşamı.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar