Gelişmiş Arama
Ziyaret
8619
Güncellenme Tarihi: 2011/09/28
Soru Özeti
Acaba Allah’u Teâlâ her Peygamber (s.a.a.) için bir Şeytan karar kılmış mıdır ki o, Peygamberi (s.a.a.) vesveselendirmek için Allah tarafından görevlendirilmiş olsun?
Soru
Acaba Allah u Teâlâ her Peygamber (s.a.a.) için bir Şeytan karar kılmış mıdır ki o, Peygamberi vesveselendirmek için Allah tarafından görevlendirilmiş olsun? Bu bir durum söz konusu ise acaba o Şeytan görevli ve mazur olabiliyor mu?
Kısa Cevap

Kur’an’ı kerimin ayetleri esasınca yaratılış nizamını ve ondaki hayır ile şer tekabülünü açıklanmasında cinler ve insanlardan olan Şeytanlar sadece insanlara karşı hile ve tuzak kurma ve Allah’ın dostlarına (velileri) karşı düşmanlık yapma iznine sahip olduğu belirtilmektedir. Ama kesinlikle tekvini olan bu izin Allah tarafından bunlar bununla görevlendirilmiş, dolayısıyla yaptıkları amellerinde mazur ve sorumlu değildirler şeklinde algılanmalıdır.

Ayrıntılı Cevap

Bu soru hac suresinin 52. Veya An’ama suresinin 112. Ayetlerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığı muhtemeldir. Bu ayetler Peygambere (s.a.a.) hitaben şöyle buyuruyor: “Senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”. [1]

İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O hâlde, onları iftiralarıyla baş başa bırak”. [2]

Birinci Ayet : Bu ayet hakkında yapılmış bütün tefsirleri bir kenara bırakırsak [3] ayeti kerime Şeytanın kendi amelini ve onun yapmak istediği şeyleri açıklamaya yöneliktir. Şeytanın Allah tarafından görevlendirdiğine delalet edecek hiçbir nişane bulunmamaktadır. Ama ikinci ayette var olan “cealna” (karar kıldık) kelimesinden böyle istinbat yapıldığı ihtimali var olmaktadır: Allah u Teâlâ “bu şeytanları Peygambere düşman olarak biz karar kıldık” diyor. Buna binaen Onlar Allah’ın kendilerine icrasını istemiş olduğu hükümleri icra etmek için görevlidirler. Dolayısıyla bu bağlamda onlar mazurdur. Bu şüpheye cevap vermek için şunu bilmeliyiz: Kuranda ortaya atılan genel usullere aşina olmak ve bu semavi kitapta lügat, kelime, kinaye ve istiarelerden nasıl istifade edildiği hakkında bilgi edinmek ve bu ayetlere benzer ayetlerden yararlandıktan sonra ancak kuran metni hakkında izharı nazar edebiliriz. Bu esas gereğince ve son neticeyi almadan önce konuyla bağlantısı muhtemel olan aşağıdaki ayetleri gözden geçiriyoruz:

1-   Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları “kılmışızdır ””. [4]

2-   İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı “kıldık”. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar”. [5]

3-   Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol karar “kıldık”. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı ”. [6]

4-   Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler “(çektik)”, kulaklarına ağırlık “kararlaştırdık ””. [7]

5-   İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler ”. [8]

Zikredilen beş ayette dikkat edilirse her beşinde de “kıldık” (cealna) kelimesi kullanılmış. Eğer sorulan sorudaki anlayışı ve bu soruda zikredileni görüşü kabul edersek imansız kimseleri şeytanla yaptıkları arkadaşlıkta, İsrail oğullarını ilahi peyamı tahrif etmekte, yol ve yöntemlerde insanların düştükleri ihtilaf, çelişkilerde, Allah’ın kelamını anlamamakta ve nihayet her mıntıkanın suçlularını kendi mıntıkasında yapmış oldukları suçlarında, izlemiş oldukları hile ve tuzaklarında ve…sorumlu tutmamak lazım. Zira bütün bunları Allah tarafından kendilerine verilmiş görev doğrultusunda yapmış oluyorlar ve bunların hepsi yaptıkları bu işlerde mazur, dolayısıyla işaret edilen bu insan sınıflarından hiçbirisi işlemiş oldukları bu kötü eylemlerinden dolayı cezalandırılmamalıdır!

Ama gerçekten öyle midir, ve kura’nı kerim “cealna” (kıldık) kelimesini kullanarak bu insanların mazur olduklarını mı beyan edip cebir anlayışını mı terviç etmek istiyor?! Kesinlikle hayır! Böyle bir durum söz konusu olamaz. Allah u Teâlâ bu ayetlerle insanların sahip oldukları seçme yetisini nefiy etmiyor. Onların gerçekleştirmiş oldukları eylemleri kendine nisbetlendırmıyor. Belki bu ayetlerle insanın dünyadaki yaşam tarzlarını anlatıyor. Burada şer ile hayrın karşı karşıya olduğunu beyan etmek istiyor. Allah’ın zikrettiği ayetlerden maksadı şu; biz dünya yaşamını öyle bir şekilde düzenlemişiz ki eğer insan veya seçme yetisine sahip olan diğer varlıklar, seçimiyle hayatını Allah’a itaat eder şeklinde tanzim eder ve bu mesirde hareket ederse emniyetli bir mekânda yer almış olacaktır. [9] Allahın dostluğu ve Allah’ın mehabeti onu, Allahın göndermiş olduğu peygambere tabi olmaya davet eder. [10] Ve... . Ama eğer aynı kişi heva ve hevesine tabi olur ve seçimini Allah’a itaat eder şeklinde değil bilakis O’na isyan eder şeklinde düzenler ve Allah’a muhalif olan bir mesire koyulursa bir Şeytana tebdil olacaktır. Büyük ihtimalle bu soruya kaynaklık eden ayeti kerime esasınca da Şeytana tebdil olan kimseler ilahi Peygamberlere düşmanlık yapmayı yaşamının bir parçası konumuna getirirlerdir. Elbette dikkat edilmesi gereken nokta şu ki birinci grupta yer alan kimselerin Allah’a itaat etmeleri ve Ondan düstur almaları mecburi ve cebri olmadığı gibi ikinci grupta yer alan kimselerin de Şeytanlığı ve isyanı tabiatlarından ve hava ve heveslerine tabi olmaktan hâsıla gelmiştir. Açıktır ki bu iki gruptan hiçbirisi Allah’ın izni olmaksızın hiçbir iş yapamaz. Bu bakımdan varlık âliminde gerçekleşen ve şekillenen her eylemi Allaha nisbetlendirebiliriz. [11] Bu eylemler ister iyi ister kötü olsun!. Zira hiçbir peygamber Allah’ın izni olmadan bir mucize getiremezdi. [12] Ve hiçbir kimse O’nun izni olmadan iman getiremez. [13] Ve hiçbir şeytan O’nun izni olmadan bir kimseye ne hile yapabilir ne zarar verebilir. [14]

Sonuç itibariyle : Şeytanlar tekvini olarak hile ve tuzaklara başvurabilir ve Peygamberlere karşı düşmanlık yapma iznine sahiptirler. [15] Zira kuranın başka yerinde de belirtildiği gibi büyük Şeytan veya iblis [16] Âdem’e karşı secde etmeyerek Allah’ın emrine karşı geldiği için lanetlendikten sonra Allah’a şöyle dedi: “Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım.” Allah, şöyle dedi: “Çekil, git.” Onlardan kim sana uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır. “(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun... [17] . Açıktır ki emir şeklinde zikredilen yerlerde Şeytana emretme ve düstur verme anlamında değil, bilakis (onun isteği doğrultusunda kendisine verilen) tekvini izin anlamındadır. İnsanlar da hayır veya şer mesirini seçme bağlamında tekvini izne sahip oldukları gibi. [18] Ve biliyoruz ki Allahın teşrii izni sadece hayır mesiniri seçmelerine taalluk etmiştir. [19]

Ama Allah neden Şeytana bu tekvini izin vermiş olması farklı bir sorudur ki bunun cevabının bir kısmını 2391. (sayt: 2546) sorunun cevabında bulabilirsiniz.



[1] Ve ma erselnamin kablike mir rasuliv ve la nebiyyin illa iza temenna elkaş şeytanü fi ümniyyetih fe yensehullahü ma yulkiş şeytanü sümme yuhkimüllahü ayatih vallahü alimün hakim”. (hac 52).

[2] Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatiynel insi vel cinni yuhiy ba'duhüm illa ba'din zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fezerhüm ve ma yefterun” (en’am 12).

[3] Ehlisünnet’in bazı Müfessirleri bu ayet için yanlış bir tefsir sunmuşlardır. Mürted Selman Rüstünün “şeytani ayetler” adındaki kitabı da bu tefsirden alıntı yapılmıştır. Ama Şia’ların inandıkları Masum İmamları (a.s.) ve bu mektebin Müfessirleri de baştan beri bu şekildeki tefsire muhalif idiler.  

[4] inna cealneş şeyatiyne evliyae lillezine la yü'minun” (A’raf, 27).

[5] Fe bima nakdihim misakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeh yüharrifunel kelime ammevadiihi” (maide, 13).

[6] Li küllin cealna minküm şir'atev ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmetev vahideten” (maide, 48).

[7] Cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fi azanihim vakra”, (enam 25).

[8] Ve kezalike cealna fi külli karyetin ekabira mücrimiha li yemküru fiha”. (enam 123).

[9] İnnel müttekiyne fi mekamin emiyn” (duhan, 51).

[10] Kul in küntüm tühibbünellahe fettebiuni yuhbibkümüllahü” (ali İmran, 31).

[11] kul küllüm min indillah” (nisa 78).

[12] ve ma kane li rasulin ey ye'tiye bi ayetin illa bi iznillah ” (Mü’min, 78).

[13] “Ve ma kane li nefsin en tü'mine illa bi iznillah” (Yunus, 100).

[14] “ve leyse bidarrihim şey'en illa biiznillahi” (Mucadele, 10).

[15] Bkz. İbni Şehraşub-i Mazenderani, “ müteşabihu’l-kur’an ”, intişarati bidar, 1328 şemsi, c. 1, s. 169-168.

[16] İblisin diğer Şeytanlardan farklı olduğu noktasında aşağıdaki adrese bakabilirsiniz. “porsış 9214 (sayt: 9207).

[17] Vestefziz menisteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veidhüm ve ma yeidühümüş şeytanü illa ğurura”, (isra, 62-65).

[18] İnna hedeynahussebiyle imma şakirav ve imma kefura”, (insan, 3).

[19] Vettebiu ahsene ma ünzile ileyküm mir rabbiküm…” (zümer, 3).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar